22 Mayıs 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

22 Mayıs 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sanatçı ve Dünyası Nâzımdan Almanyaya ilk pusula Giriş Nazım Hikmet o hapishanedeyken fi, unutmamıştır. Kadın, bir kadını unutmamıştır, o kadın da Nâzım Hikme- operamızın ilk büyük yıldızı Samiha Berksoydur. Şair ile opera sanatçısı arasında Kafatası piyesinin sahneye konulması sırasında başlayan ya- kınlık (Bk. AKIS-Sayı:369) uzun yıllar devam etmiştir. Bu dostluğun mektuplara dö- külmesi Semiha Berksoyun tahsil için Almanyaya gitmesi, Nazım Hikmetin ise 25 yıl aşkın bir cezayla hapishaneye girmesi neticesi olmuştur. Bu sayıdan itibaren bu sayfalarda mektuplaşmanın metin mektuplarını okuyacaksınız. Yıl, 1939. İlkbahar. Almanya henüz bir harbin içinde değil. Gerçi harp kokusu burunları dolduruyor. Ama. her zaman olduğu gibi tabiat daha kuvvetli. Mayısın ca- zibesi tatlılığı, güneş ve ılık hava insanların içini ısıt- ig Berlindeki "Hochschule für Musik—Musiki Yüksek Okulunda kara saçlı, kara gözlü bir genç türk kızı var- Genç kızın bütün hayatı musiki. Nefis bir sese sahip. Ay- nı zamanda tiyatro için de son derece kabiliyetli. Hoca- ları büyük bir opera yıldızı olacağına inanıyorlar. Genç kıs Semiha Berksoydur. Semtha Berksoy için şimdi İstanbul uzakta kalmıştır. Fakat (aklı İstanbula kaydığında yüreği hafifçe sızlıyor. Orada uzun boylu, kıvırcık sarı saçlı, mavi gözlü bir adam vardır. âzım Hikmet- Ondan haber alamıyor. O da bir 30 haber vermek istemiyor. Musiki, musiki, musiki.. Semi- ha kendisini ona adamıştır. Bir gün, İstanbuldan bir mektup. İmzaya bakıyor. Hayır, ondan değil- Amcası Ord. Prof. Dr. Kemal Cenap Berksoyun kızı Bedia Berksoydan. İlk satırlara bir göz atıyor ve ağzından bir çığlık çıkıyor, Bedia ondan bah- -ediyor.. Bedia ondan bahsediyor.. 26/Mayıs/1929 Canımın İçerisi Semiha. İstanbul İmzayı okuyup hayret ettin, sevindin mi? İşte, se- nin sevgili Nazımı nihayet bugün yakaladım. Canım kar- deşim, bütün ruhumdan doğan heyecan ve kafamdan do- gan bütün iktidarımla Nazımla öyle konuştum. Sana kar- sı olan askı ebedidir. Buna emin ol. Ben senden bahset- tikçe deli gibi oluyor, dudakları titriyor. Zaten ben onu biliyordum, diyor. Lâfi ben kapatıyor gibi yapıyorum, ba- kıyorum o tekrar açıyor. O dünyalar kadar güzel ve zeki bir adam. Fakat gözlerim yasardı, o ne ıstıraplar çekmiş, o ne talihsiz bir adam. Sen ki kedilere acırsın, o senin ku- cağında ne ebedi bir şefkat hazinesi bulabilirdi, sen ve g ne kadar mesut olurdunuz. Fakat Semiha. sana acına- cak bir şey söylemek mecburiyetindeyim. Seni üzmeyeyim diye ben sana onun yirmi beş seneye mahkum olduğunu hikâyesini ve Nazım Hik:- söylememiştim. Hep müphem geçiyordum. Hakikat böyle acı idi. Ve artık ona ölmüş nazarile bakıyordum. Hep gö- zümün önüne geliyordu onun ve senin ihtiyar halinizde onan hapisten çıkacağı gözümün önüne geliyordu Şimdi çıktı... Fakat üzülme, maalesef ciğerinin bir tanesinde yara açılmış. Onun için altı ay serbest bi- ar. Fakat, diyor, ben bu altı ayı affa tebdil etti- receğim, diyor. Zavallı beni gördüğüne ne kadar sevindi, Senin namına, senin şahsiyetini kendimde yaratarak onunla konuştum. Seni görebilmek için can atıyor. Ona mektup yazın, dedim. Derhal yazdı, Semihanın dilinden bugün kurtulacağım, çünkü her mektubunda bana sizi gör- mem için adeta cebirler ediyordu, dedim. Senin oradaki hayatından, muvaffakiyetlerinden, senin iyi kalpliliğinden. kedilere bile nasıl merhamet ettiğinden bahsettim- Senin şefkatli kucağında bir köşe bulabilmek için can attığını farkettim. Nâzım Bey dedim, muhakkak babama gelip te- davi olmalısınız.. Gelecek. Fakat şimdi Ankaraya gediyor. Avdette muhakkak gelecek. Sonra, bir ay sonra senin ge- leceğini söyledim. Semiha ile görüşürsünüz, dedim Sana telefon edecek. Vaziyet işte böyle canım, sevindin mi üsüldün mü bilmem... - Bedia Semiha zarfın içindeki küçük pusulayı alıyor. Onu açmadan, onu okumadan okşuyor, kokluyor, seviyor. Onun el yazası. Onun harfleri. Her zamanki gibi yeni harfler. Nâzım Hikmetin Semiha Berksoya bütün mektupları yeni harflerledir. Nazım tek bir satır eski harf yazmamıştır. Hatta daha sonraları, hapishaneden. İki edebiyatçı ar- kadaşıyla Semihaya müşterek mektup yazdığında onlar eski harfleri kullanacaklar, fakat Nâzım yeni harfleri ge- ne tercih edecektir. Vapurda karalanmış bir kaç satır. İşte, kendi imlâ- sıyla bu ilk pusula: Merhaba Sana bu hürriyetime kavuştuğumun haftasında, sı- cak bir günde, harikulade mavi bir denizde, Kadıköy va- AKİS, 22 MAYIS 1963

Bu sayıdan diğer sayfalar: