3 Eylül 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

3 Eylül 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dı. Her zaman büyük bir sessizliğin hâkim olduğu koridorlardan yüz zle- ri asık memurlar hışımla geçiyor, odacılar dalgın ve kederli, verile cek emirleri bekliyorlardı. Bürolar- daki çaylı sohbetlerden eser kalma- mıştı. Herkes harıl harıl çalışıyor, birbirleriyle konuşmamağa âdeta dikkat gösteriyordu. Durumu bilmeyenler, büyük bir merak içinde, birşeyler öğrenmeğe çalışıyorlardı. Acaba memleket çü- pında büyük bir olay mı vukubul muştu da kendileri duymamışlardı, voksa Hükümet dış olaylarla ilgili önemli bir karar mı almıştı? Ort lıktaki telâşa ve sinirli havaya. ba- kılırsa, mutlaka çok önemli bir şey- ler olmuştu. veya olacaktı. AKİS muhabiri, Başbakanlıkta- ki'bir yetkiliden meseleyi öğreridi: Doğudaki depremle ilgili olarak ya: pılan İlmi ve Teknik Heyet toplantı. sı o gün teype alınmış, fakat ara dan'üç gün geçmiş olmasına rağ men, bunlar teypin dışına çıkartı- lamamış, yazılı hale getirilememiş- ti. Başbakan Demirel durumu öğ- renince küplere binmiş ve bu kız- gınlıkla önüne geleni haşlamıştı. Çünkü, Bakanlar Kurulunun topla- np meseleyi görüşmesi biraz da bu na 'bağlıydı. Teyp meselesi halledi- lemeyince, toplantı yapılamamıştı! Sinirli hava geçip, olay biraz u- nutulduktan sonra teyp meselesi günün şakası haline geldi ve Başbü- kanlıkta herkes birbirine “Fikirler teypte... Teyp ne oldu? Yandı, bit- ti, kül oldu!” şeklinde takılmaya başladı. Doğudaki deprem e e binlerce insân Başkentten gelece haberleri dörtgözle beklerkan; Sn kümet, açığa vurmamaya Çalıştığı, tam bir panik içinde bulunuyordu. 24 Ağustos günü Başbakanlıkta top- lanan İlmi ve Teknik Komisyonun görüşlerinin teypten kâğıda geçiril mesi bile becerilemiyordu! İşin tatli tarafı, bu kadro, benin liderleri Demirel olduğu halde ğu meselesinin kışa kadar baliğ leceğini bildirmişti. Doğudaki bın- lerce felâketzede ve üzüntü içinde- ki milyonlarca vatandaş, teyp mese- lesinin halli sonucunda (Bakanlar alacağı kararları r$ sonüç bu küçük olayla bile anlaşıl mış gibidir. ee bu proble mi zamanında edeceğine in& “nan pek azdır. lek demeçlerin sahiplerinin de buna inandıkları id- dia edilemez. Doğudan döner dön- mez halleri de geçer gibi © Aşağıdaki yazı bir mizahi dergisinde çıkmamıştır ve bir mizah yazısı değildir. Bu, şimdi bizim kriptoların gözde adamı haline gelmiş bulunan ültrasağ bir A.P. milletve- kilinin, Osman Yüksel Serdengeçtinin son derece ciddi Şu medeniyet sözü çıkalı rahatımız bozuldu doğrusu. Nereye varsan, ne yapsan bir medenilik sıkıntısı, adâb-ı muaşeret üzüntüsü, İste- diğin gibi giyinemezsin, istediğin gibi yiyip sanli, Hattâ istedi- gin gibi yürüyemez, konuşamazsın. Meselâ şu pantalon denilen köro- lasını ütülemeden giyemezsin!. Giydin mi ona esir oldun gittin. Ar- tr. bağdaş kurup oturamazsın. Merdivenden dimdik çıkacaksın. Ak- si halde diz yapar!. Ya o kolalı yakalar. Mermer gibi, Gırtlağını bir sıktı mı, başını ne sağa çevirebilirsin ne sola!. Hâşa kara canavar gibi başını bir yere çevirmek istersen, kendin de dönmek zorunda kalırsın! Hele o kıravat!; Halkın medeniyet yuları dediği bu nesne, neye yarar acaba? Bir ziyafete gidersin! Sofra kurulur. Önüne ye- mekten çok bir yığın çatal, kaşık, bıçak konur. Hangi yemeği ne ile yiyeceğini bir türlü bilemezsin!. Meselâ, kızartma konulmuştur. Bıçakla keseceğim, çatalla par- derken çıkar, yu, beyaz masa örtüsü- re sıçrar, Utanırsın, üzülürsün, bitersin tükenirsin. Bu- nun en kolayı, en tabiisi ve zevklisi, et parçasını eliyle alıp ağzını şapırdata şapırdata yemektir. Amma böyle yaptığın an, medeniyet- ten çıktın demek!.. Nerede bir sofraya oturup bağdaş kurup kemik. lerin iliklerini sora sora, içlerine sindire sindire yemek yiyen, çorba içen ecdadımız?. Herkes önüne küçük bir tabak koymuş, tıpkı kedi- ler gibi birbirlerine yan gözle baka baka çatır mıtır - tıkır mıkır medenice yemek yiyoruz! diye kendimizi aç koyuyoruz!. Sonra efendim, şu gün aşırı hattâ her gün tıraş olmak da ne ecdadımız gibi 15 ie bir. berbere düzelttirivermek yeter. (... ) Her şeyden evvel asrilik - sosyete - moderenlik gibi keli. p errüat içinde bunalıyoruz. z " niyet icabı, muaşeret icabi diye ne yaptığımızı bildiğimiz yok! Tabia- hakiki hayatı ve hürriyeti kaybettik!. Millet ve idare de- medeni demesinler, İnsanı aynaya, görünüşe, cekete, pantalona, kor-. medeniyeti ben ne yapayım? , Böyle medeniyetin Allah belâsını versin. Amin... lan Başbakan ve'kadrosu, mesele nin içinden çıkamıyacaklarını anla» yınca, ehline danışmayı uygun muş, bir komisyon teşkiline kü- rar al. ilgili yerlere” duyurmuş» lardı. an 4 Ağustos Salı günü 10'da Başbakanlıkta toplandı. Bakanlık müsteşarları, ordu ve üni- versite ile ticaret odaları, mühen kaları temsilcileri salondaki yerle: e bakan Demirel, koltuğunda diren üstünde gibiydi. Bakanlar- | dan Faruk Sükan ae Diğerleri, programlarını bozmama' için bu çok önemli toplantıya kai mamışlardı. 3 Eylül 1966 “Medeniyet Hastalığı”) dis birlikleri ve işçi - işveren sendi- ' rini aldıktan sonra. toplanti başlar a Ea olarak kaleme aldığı günlük fıkrasından parçalardır. il A.P'de kimler var, Mecliste kimler var! Yarabbi, acı. |4 | mayacak mısın bu millete? pi ? 5 €

Bu sayıdan diğer sayfalar: