YATTI Bi memleketin sadece “sandıktan çıkanlar” tarafın- dan idare edilemeyeceğinden emin olmak isteyen- ler, erk Türkiyenin dış politikasına bakmalıdırlar. “Sandıktan çıkanlar"ın vüreklerindeki arzu, kafala- rındaki ei hiç kimsenin meçhulü değildir. Süley- man Demirelin, A.P.'nin Büyük Kongresinde Genel Başkanlığa adaylığını koyduğunda taraftarlarınca en büyük propagandasının “Johnson'un şahsi dostu” di- ye yapıldığı unutulmamıştır. -Bu, “şahsi dostluk” hi- kâyesinin de, bir çok başka hikâye gibi uydurma ol- duğu sonradan ortaya çıkmıştır. ya.. A.P'nin başka ileri gelenleri de, daima, Türkiyeyi Amerikanın, daha doğrusu “Johnson Politikası"nın dümen suyuna sok- makla Türkiyeyi ihya edecekleri inançlarını açığa vurmuşlardır. İktidar olarak A.P.'ye gelince, Demire- lin hükümeti Amerikaya göz kırpmaktan hiç bir za- man geri kalmamıştır. Ama bugün Türkiye, Demirelin değil İnönünün dış politikasını takip etmektedir. Nitekim C.H.P. Mec- lisi, son tebliğinde bunu alaylı bir dille belirtmiş ve A.P.'nin dış politikasında tenkit edilecek bir taraf görmediğini söylemiştir. Başkan Johnson, kendine mahsus bir dünya poli- tikasının 'sahibidir. Böyle bir politikaya sahip olmak, Başkan Johnson'un tamamile : erika gibi bir dünya devletinin başkanı, elbette bir dünya poli- tkasıma sahip olacaktır. Nitekim, sadece son yıllar hatırlanacak olursa Başkan Roosevelt de, Başkan Truman da, Başkan Kennedy de böyle bir politikayı temsil etmişlerdir. Başkan Johnson, kendi politika- sına taraftar -veya piyon- bulmak için şüphesiz elin- den geleni yapacak, bütün imkânlarını kullanacaktır. Washingtor'daki Beyaz Evin ismet Paşadan menr nun olmayıp Türkiyede bir Demirel aramasının ie melinde yatan sebep budur. Ancak, Türkiye gibi bir memlekette “sandıktan çıkanlar”dan başka kuvvetlerin de bulunduğu dış po- litikamızın son on aylık gelişmelerini izleyenlerin ko- laylıkla görecekleri bir gerçektir. Bir defa, Dışişleri Bakanlığının başıma gerçekci bir Bakan getirilmiştir ve Çağlayangil Dışişlerinin sesine kulak verecek ka dar akıllı davranmıştır. Bunun yanında, asıl, Türkiye- de bir kamuoyunun bulunduğu görülmüştür ki ona karşı gitmenin imkânsızlığı ortaya çıkmıştır. Bu kamuoyunu, bazı amerikalıların yaptıkları gi: bi sokak “Go Home"cularıyla karıştırmamak lâzım. dır. Patolojik bir amerikan aleyhtarlığı T.İ.P'in ve onun lindeki kriptoların patentindedir. Gerçek türk kamuoyunun Amerikadan ciddi memnunsuzluk sebepleri vardır ve bu kamuoyunun büyük bir kısmı Johnson Politikasına Senatör Fullbrigt'tan daha va kın dir. Amerika, iktidarda Fullbright değil, Johnson bulunduğu için Johnson Politikasını takip |, 3 Eylül 1966 Dış Politikamız Metin TOKER edebilir. Fakat Türkiyeye, Başbakanlıkta Demirel da- hi bulunsa böyle bir politikanın takip ettirilemeyece- ği her halde Washington'da anlaşılmıştır ve Was- hington — biraz daha ayılmıştır. in Türkiyesi, İnönünün dan yükseltilmiş olan bir temelin üstüne, gerçi bir tek taş koymuş değildir. Ama Demirel İktidarı, temelden bir tek taş dahi alabilmiş yaz değildir. Göz kırpmalar ne olursa olsun, resmi beyanlarda bizim Sovyetler ve Doğu Bloku ile dostluk münase- betlerine devam ifade edilmektedir. Mi- safir Kral Faysalla yapılan görüşmelerden sonra ya yınlanacak resmi tebliğde din esası üzerine bir poli. kaya taraftar olduğumuzu hissettirecek ve Suudi' A- rabistan Kralının takip ttiyA, d dünya poli rol almaya âmâde bulunduğumuzu imâ da her halde bulunmayacaktır, Tür- kiyesi, Başkan Johnson'un Vietnam Politikasını des- teklediğini resmen ilân etmeye, im bunu yetkilile- rin ağızından belirtmeye bugüne ka dar yanaşmamış ve A.P. İktidarı buna cesaret etmemiştir. İnönünün dış politikasıyla bugünkü dış me arasında “ihüans farkları”nın bulunduğunu kimse kâr edemez. Üzerinden ayrılmamayan hat, ana ei tır. Nitekim, bugünkü yardımcı olmayı arzu laması o kadar tabii olan Amerika da böyle bir yar- dımda bulunamamaktadır. . Amerika istemez mi ki Kıbrıs işi türk kamuoyunun kabul edebileceği bir tarzda halledilsin ve memlekette “Gördünüz mü, A- merika, kendisine yakın bir iktidar oldu mu bizi na m koruyor..” fikri yayılsın?. Fakat Amerika bunu ya- dır. Zira dünya devleti Amerikanın mükellefiyetleri de vardır. belirtecek bir nulmasıyla km ayr Amerikanın > ya bize karşı, ne isterse veya darı gelirse onu yapacaktır! Buna, bundan bir va a önce Türkiye “Yağina mı var?” demiştir. Bugün, yağmaya taraftar olan varmıdır, yok mu» bunlar ko- hiç olmazsa gözönünde ayrılabilmek cesaretini hiç kimse gösterememe! Bu, Türkiyenin 27 Mayıstan bu yana yerinde say» mamış bulunduğunun da memnunluk verici bir ispa- tıdır. Yerli yabancı bunu anlasak, bir çok boş ge me kendiliğinden son bulacak ve herkesin ayağı da- ha iyi suya erecektir, B çıkanların ve onları sandık- tan çıkaranların ayakları...