3 Eylül 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

3 Eylül 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA alınmaz. Oysa, Hindistanın Satyajit Rayı nasıl çıkardığına değil, niye o sadece Satyajit Rayı çıkardığına şaşmak gerekir, Çünkü az gelişmiş bir Doğu ülkesi olmasına rağmen Hindistan, hele sinema endüstrisi Mn ele alındığında bir düzi- eyi kapsıyabilecek ölçü- dedir. | Hit örneğini öne sürenler 450 milyon nüfuslu bu ülkede 60 si- nema Stüdyosu bulunduğunu, 5000 sinema salonunun yer aldığım; yıl da 15 milyar seyircinin bu salon- ları doldurduğunu ve Hindistanın savaş öncesindenberi dünya film vapımında en başlarda -şimdi Ja- ponyadan sonra ikinci- geldiğini ne- dense unutuyorlar. Yani yetişme- miş, çok geri'seyircisine rağmen bu seyircinin ve sinema salonlarının sayısı bakımından öyle bir ülke ki, seyircinin en beğönmediği, en “kal- dıramıyacağı” film bile bu 15 mil var seyircinin bir kısmından para- sını nasıl olsa İl imkânını sağlamaktadır İşin kolayı Ne pahasına olursa olsun seyirci toplamaktan başka bir şey dü- DR zaten düşünecek durum- da olmıyan sinemacılarımız işi en kolâyından ele alıp, seyirciye ulaş- ma yolunu aramaktadırlar.Seyirci- ve ulaşan filmin en iyi film olduğu veya hiç olmazsa bizimi seyircileri- mizin bazı özelliklerine Sör ver- diği inancı film piyasamızda süre- gelmektedir. İşin kolayı, seyirciyi sanat değeri taşıyan filmlerin sevi- yesine yükseltme yolları araştırıla- cağına, filmleri seyircinin seviyesi- ne indirmeğe çalışmaktır. Birkaç vıl öncesine kadar bunun nadolu böyle istiyor”dan Şimdi bazı sinemacıların dilinde bu, “türk halkını tanımak” şekline bü- a biraz sosyolojik, biraz ekonomik, ri da mistik bir havaya er iy ortaya sürülen bu son izah, ri kalmış, yetişme- ye bir seyirci klein nasıl yetiş- in bir seyirci k rmek gerekeceğinden vw 5 dale kadar neler yapılabileceğinden başka her diyetten uzak bir davranıştır. Çün- kü aynı mantikla yola çıkılırsa, me- selâ roman - hikâye alanında en iyi eserlerin “Battal Gazi”, “Hayber Kalesi Cengi”, “Şahmaran”, “Yur suf ile Züleyha”, “Husrev ile Şirin”, “Kerem ile Aslı”... olduğuna bük- metmek gerekirdi. Oysa, bunların edebi değeri bir yana, arada okuma vazma bilen ve okuduğunu naklede- bilen biri olmasa, halka ulaşamıya- cağım düşünmek gerekir. Çünkü bu eserlerin ulaştığı kimseler, bun- ların anlatım aracı olan dilin yazılı şeklinden bile yoksün kalacak kâü- dar bilgisiz bırakılmış kimselerdir. Sonra, aynı usulle, yani oküyup nak- letme usulüyle bir Kemal Tahir, bir Yaşar Kemal, bir Orhan Kemal ro- manı bu kütleye aktarıldığı vakit hiç de vukarıda adı sayılan eserle- rin yarattığı etkiyi sağlamadığı gö- rülecektir. Çünkü bir Kemal Ta- hirin eserinden etkilenmek aym za- manda bir edebiyat kültürünü, bir edebiyat zevkini ve duygusunu ge“ rektirir. Aynı durum sinema için de geçerlidir. Sinemanın iyi eserlerini benimsemek için de bir sinema kül- türü, sinema zevki ve duygusu ge- reklidir. Roman alanında niye bir Kemal Tahirin çıkıp çabasını sür- dürebildiği, sinema alanında niye aynı şeye rastlanmadığı hususun gelince, bunun medeni sinema ed düstrimizin ailen söz edilir. ken belirtilmişti. Bir Kemal Tahir, yıllaryılı sarfedilen çabalar sayesin. de güç belâ yetiştirilen bir beşbin kadar; okuyucu sayesinde * varlığını sürdürebilmektedir. Aynı beşbin o- kuvucunun sosyolojiden politikaya, ekonomiden sanat eserlerine kadar değişen ve son zamanlarda sayısı gittikçe artan yayınları . beslemesi gibi... Çünkü beşbin okuyucu bu ya- yınları ayakta tutabilir ama, beş bin seyirci bir filmin giderinin elli. de birini bile sağlıyamaz. Pratikte bu, şu demektir: Bir Kemal Tahir roman alanında çalışmasını sürdü. rebilecek alıcıya sahiptir, fakat av- nı Kemal Tahir ayni şeyi sinema a- lanında yaptığının ertesi günü keri- dini endüstrinin dışında bulur. İşin zoru İşin zoru, tıpkı edebiyat, sanat ve bir dereceye kadar bilim eserle- rini besliyebilen okuyucu topluluğu gibi, sinema eserlerini de besliyebi- lecek asgari sayıda sinema seyirci- sini mem Sinemacı da zaten bu seyirciler arasından ve böyle bir ride ortaya çıkabilir. Böyle bir yetiştirme kısa süreli ve- va uzun süreli olabilir. Kısa süreli olması, gerçekten halkın çıkarlarını gözeten bir iktidarın varlığına, az gelişmişlikten abasının hızlanmasına bağlıdır ki, böyle bir durum şimdilik ufukta görünme mektedir, Bir sıçrama olmadığı tak- pe işler uzun vadede gerçekleşe- e benzememektedir. Bu durum di bile alınması gereken bazı ted. birler vardır. Bunlardan başlıcaları, türk sinemasının bugünkü sorunla- rım inceliyen dört yazılık serinin il kinin (Bk. Sayı: 634) sonunda sira- lanmıştı. Sinema endüstrimizin bu- günkü yanlış koruma sistemine da- vanan- ekonomik temelini, kaliteli filmi destekler şekle sokmak, hattâ İsveçte olduğu gibi, kaliteli filmin zararını. kötü filmin kazancından karşılayan bir m çevirmek ilk elde g n bir tedbir ©- yk ortaya laa ediy ş seyircinin kendisine şeyi içine almaktadır. Bugünün se- yircisine ulaşan yerli filmlerde bir kürü filmlere ödediği para ne takım olumluözellikler bulmak, de- k ancak bu şekilde olumlu bir yö: ğerler keşfetmek ise büsbütün cid- (AKİS — 293) ne çevrilebilecektir. 34 3 Eylül 1908

Bu sayıdan diğer sayfalar: