9 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

9 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 B şiktaş İN yemle 2-2 berabere kaldı Maçın ikinci devresi çok heyecanlı oldu Ege eri Beşiktaş - Doğanspor maçından bir enstantane İzmirin Doğansporu ile İstanbu- Tan Beşiktaşı dün milli küme kar- şılaşmasını oldukça büyük bir kala- balık önünde yaptılar. Bütün tahminler Beşiktaş lehine idi. Saat tam dörtte kırmızı beyaz formalarile Doğansporlular sahaya çıktılar. Beşiktaş Şereften mahrum, onun yerine ikinci takımdan bir oyuncu alarak çıkmış bulunuyor- du. Oyuna B. Nihadın idaresinde baş- landı. İlk beş dakika durgun ve iki takımın yekdiğerini denemesile geç- ti. Bundan sonra oyun canlı bir şe- kil aldı, karşılıklı hücumlar seyret- meğe başladık. Bir an için Doğan- spor hücum battı bilhassa Hakkı ve Fuad tehlike olmağa başladılar. Beşiktaş muavin hattı Doğnaspor hücumlar karşısında bocalıyordu. Siyah beyazlıların hücum hatları da iyi değildi. Yalnız Hakkı şahsi bir kaç hücum yapabildi. Devrenin on beşinci dakikasında idi, Doğanspor lular soldan bir hücum yaptılar. Fu- ada geçen topu Fuad iyi istimal ede- rek daha müsait vaziyette bulunan arkadaşına verdi, oda çok melis bir vuruşla topu Beşiktaş ağlarma taktı. Bu gol Beşiktaşlıları daha zi- yade bozdu. Bozuk oyuna birde asabiyet inzimam edince ne yaplık- lormı bilmez bir vaziyete girdiler. Fakat bir parça sonra çok canlı bir oyunla, oyunda bir hâkimiyet tesi- sine muvaffak oldular, Hücumlar birbirini takip ediyordu. Doğanspor merkez muavini Nurullah ilk daki- Kalardaki güzel oyununu oynıyama» yınca bütün yük müdafaaya yüklen- di. Dakikalar ilerliyor, bu hâikimi- yet te bir türlü semere veremiyordu. Devrenin neticesine üç dakika ka- la ortadan bir hücum oldu. Ve Be- şiktaşlılar da Rıdvanın ayağile be- raberliği temin ettiler. Devre de 1-1 beraberlikle neticelendi. İkinci devre İkinci devrede Beşiktaş.daha canlı we oyuna İlk dakikadan hâkim. Fa- Kat şuursuz ve asabi oyun gol kay- me, Enver müdafaaya, Hüsnü. mü- bacim hattına geçti. Bu arada bil- bassa Enver lüzumsuz hareketler yapmağa başladı. Bu hareketler ken- di takımı aleyhine oluyordu. Oyun çok heyecanlı bir şekil al ür. Her iki taraf ta galibiyet sayısını kaydetmek için bütün kuvvetini sar- fetmeğe başladı. Şurada bir noktaya işaret ede- lim. Top her iki kale arasında me- kik dokurken halk müt penaltı diye bağırmağa başladı. Ha- kikalen her iki tarafa da öyle vazi- yetler oldu. Fakat Nihad galibiyeti Gide etmek için didinen iki takım berabere vaziyette iken güzel bir idare ile daima penaltı vermekten çekindi. Biz bunu çok doğru bulduk. Dün hakem oyunu hakikaten çok güzel idare etti, Oyun bütün şiddetile devam eder- bir hücum oldu, topu iyi bir vaziyet- te yakalıyan Fuad sağ ayağile topu indirdikten sonra sıkı bir sol şütle ağlara takarak takımını 2-1 galip vaziyete getirdi. Bu gol siyah beyaz- lları daha ziyade asabileştirdi. İz- mirliler daha şuurlu oynuyorlardı. Biz Beşiktaşın bugüne kadar bu kadar bozuk bir oyununu seyretme- dik. Hakkı bir parçasonra oyuna girdi. Beşiktaşlılar her ne pahasına olur- sa olsun mağlübiyetten kurtulmak azmile oynuyor. Fakat gelen bir çok fırsatları beceriksizlik yüzünden ka- çırıyorlar. Her iki takımdasia yorgunluk alâ- imi görülmeğe başladı. Bilhassa Fey- zi yürüyemiyecek vaziyete gelmişti; onun içindir ki onu sağ açığa aldi- lar. Oyun çok heyecanlı oluyor. Her dakiks, her iki taraf gol tehlikeleri geçiriyor. Hakkı Beşiktaş takımında başlı başına oynuyor. Esasen iş ya- pabilecek te hemen yalnız o. Bir hü- cumda ortalanan topu Hakkı bir ka fa vuruşile kaleye sokarak takımını mağlübiyetten kurtardı ve beraber- ği temin etti. Bu golden sonra çok canlı bir oyun seyretmeğe başladık. Bilhassa bir hücumda Beşiktaşlı- lar muhakkak denecek bir gol tehli- kesi atlattılar. Müsait vaziyette to- pu yakalıyan Hakkı kendisi atmiya- rak Funda verdi ve tabiatile müda- filerin arkasında oldukları içn Oof- sayt oldu. Fuada bırakmıyarak ken- disi atmış olsaydaı muhakkak gol- dü. Bu tehlike de atlayınca Beşiktaş- Iiar gol çıkarmak azmile oynuyor- lar, fakat netice yok ve oyun da kar- lıklı hücumlar arasında 2 -2 be raberlikle neticelendi. Nasıl oynadılar? Doğanspor dün çok canlı oynadı. Merkez muavin çok güzeldi. Yalnız sağ muavinleri çok aksadı En iyi tarafları hücum hatları, Bilhassa Hakkı ve Fuad çok güzel anlaşıyorlar. hücum hattını idaresi fena değildi. Müdafaa vasat, kaleci vasat, fakat bir parça şanslı. Müdafaada Faruk iyi, Hüsnü her zamanki gibi asabi, merkez muavin acemi, Feyzi hiç yoktu. Fuad en iyi- leri. Hücum hattında Hakkı en iyi. Rıdvan, Eşref vasat, Muzaffer yerin- de olmadığı için olacak çok fena. En- ver baştan ihayete kadar mütema- diyen favul yaptı. Başka hiç bir iş görmedi. M.K. : İdi Rİ Gİ yi Bugün Fenerbahçe Doğansporla karşıkarşıya Dün Beşiktaşla çok canlı bir oyundan sonra berabere kalan Doğansporu bugün Kadıköyün- de Fenerbahçe karşısında seyre- deceğiz. Geçen hafta Gençlerbirliği kar- şısında iyi bir oyun oynıyamı- yan sarı lâcivertlilerin Doğan- spora karşı nasıl bir netice ala- cağı tabiidir ki büyük bir alâka ile beklenmektedir. Maamafih çok sıkı bir maçtan sonra Doğansporun ikinci oyunu Fenerliler için bir aran- taj sayılabilir. Fakat sarı lâci- vertliler de son zamanlarda hiç te iyi bir durumda değildirler. Ufak birihmal fena bir netice verebilir. Ankaradaki maç Ankaragücü - Üçok 2 - 2 berabere kaldılar Ankara 8 (Telefon) — Üçok ta- kımı bugün Ankaragücü ile karşı Yaştı. Hava yağmurlu idi, bu yüzden sahada çok az seyirci vârdı. İlk go- lü Ankaragücü yaptı. Bundan sonra Üçoklular faaliyete geçti. Said gü- zel bir kafa vuruşu ile beraberlik sa- yısını kaydeti, 27 nci dakikada sol açık Namık ikinci golü yaptı, biraz sonra da Ankaragücünden Şükrü- nün sıkı bir şütü iki takımı 2-2 berabere yaptı. İkinci devre golsüz geçti ve maç 2-2 berabere bilmiş oldu. At yarışları dolayısile Üçok ikinci karşılaşmasını yarın (bugün) 14 de Gençlerbirliği ile yapacaktır. İzmirde spor ida - recileri değişiyor Muhtelif ajanlıklara kimler nâmzet gösterildi İzmir (Akşam) — İzmir spor idareci- leri arasında yakında bazı değişiklik ler olacağı haber alınmıştır. Futbol ajanlığından çekileceği anlaşılan B. Adnanın yerine dört namzed göste- rilmiştir. Bunlar eski Altınordulu, şim- di Üçok spor klübünden B. Mustafa ile belediye Teis muavini B. Suad Yurdkoru ve Yamanlar spor klübün- den B. Cemal Ahmeddir. Mıntaka ikinci relsliğine namzed olarak ta Üçok spordan ve belediye Azasından tüccar B, Reşad Leblebici gösteriliyor. Güreş ajanı müstesna ol- mak üzere diğer ajanlıklarada dör der namzed gösterilmiştir. Federas- yon, yeni ajanları bu namzedler ara» Fenarbahçe - G küçükleri Terdaştılr Dünkü büyük maçtan evvel Fe- nerbahçe - Güneş küçükleri çok zevkli bir oyun yaptılar. Birinci dev- reyi 3 - O galip bitiren sarı lâcivert- Hiler, ikinci devrede iki gol yediler ve oyun 3-2 sarı lâcivertliler lehine neticelendi, Rasih bugün geliyor Güneş takımının merkez mühaci- mi Rasih tekrar Parise tahsile git- mişti, Rasihin Güneş takımından ay- rılması mühacim hattının randıma» mını yarı yarıya indirmişti, €ski kuvvetli şeklini almış olacaktır. 9 Mayıs 1037 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No. 878 Yıldız ve Jön Türkler, Sultan Muradı kaçırmak teşebbüsleri Yıldız ve Jön Türkler Almanya imparatoru ikinci Vilhelm Kudüsü ziyarete karar verdiği zaman İstanbula da uğrıyarak mubibbi Ab- dülhamid ile bir daha görüşmek, ilk ziyaretinden devleti için elde ettiği menfaatlere yenilerini ilâve etmek is- temişti. Almanyanın şarkta nüfuzu- nu arttıracağı şüphesiz sayılan bu s€- yahat Avrupada lâyık olduğu derece- de ehemmiyetle telâkki edilmiş, gi- zetelerce buna sütunlar tahsis olun- muştu, Avrupada fikirlerde galeyan devem ediyordu, Jön Türklerin neşriyatı d& kendileri hakkında teveccühler uyan- dırıyordu. Çok yerde sabık hakan sultanı Murad lehine bahisler cereyan ediyordu. Bu'unutulmuş hükümdarın Kâçırılması hakkında yeni bir teşeb- büs vuku bulduğundan, bu teşebbü- sün akamete uğradığından bahsolu- nuyordu. İmparatorun seyahati haberi şayi olunca Anadoluda Ermeni vakaları €snasında hazır bulunup Avrupada «Kıal sultanın icra» konferanslar veren misyonerler mu- hitinde derin bir teheyyüc görüldü. Büyük bir hıristiyan hükümdarı <kâ- fir katilin hâlâ kanlı elini sıkmağı» nasıl kabul edebilecekti? Bu hareket hıristiyanlığa karşı saygısızlığı geçi- yor, bir küstahlık oluyordu! Siyasi, iktisadi düşüncelerle başka muhitlerin teessürü de bundan az ol- muyordu. Fakat imparator böyle telâkkilere aldırış edecek, tarizlerle kararından vaz geçecek tıynette değildi. Seyahate başlıyacağı günlerde Fran; sız muharrirlerden Joseph Denaisnin imparatora hibaten bir mektubu in- tişar etti. (1) Bu mektupta Abdülha- mide atfolunan cinayetler sayıldıktan sonra şöyle deniliyordu: İsanın yaşları ve kanı ile ıslanmış mukaddes toprakların yolunu tutar- ken İstanbuldan niçin geçiyorsunuz? Düşünmüyor musunuz ki ziyaret ede- ceğiniz padişahın iradesile öldürülen 6000 hıristiyanım kanları hâlâ üstün- de yapışmış duran — kaldırımlardan ayaklarınız kayacaktır? Hıristiyanlığın beşiğinde secdeye varmadan evvel, siz bir hıristiyan im- parataru, alnınızı Abâülamidin önün. de eğeceksiniz! Bütün Boğaziçi sula- rının 300,000 mazlumun kanlarından üstünde kalmış lekeleri temizliyemi- yeceği kızıl elini sıkacaksınızl Hal'indenberi kölelerden başka hiç kimse sultan Murada takarrüb ede- memiştir. O hariçle hiç bir münnse- bette bulunamıyor, Vakti dalma mut- lak bir mahfiyet içinde geçiyor. Aş- ker kıyafetinde gardiyanlar ve ca- suslar mahpesinin etrafınde müle- mediyen dolaşıyorlar. Bunlar (belki rikkate gelirler) korkusile daima de- giştiriliyorlar. Eğer sultan Murad deli ise niçin böyle muhafaza altında bulunduru- uyor? Kimse ile görüştürülmüyor? Midir, Ben de sizin merdliğinizin, isti- kametinizin, ulüvvücenabınızın siya» setin hoğgümane icablarından müte- vellid dahi olsa, elinizi Lord Gladsto- nun «Büyük katil; diye o kadar ter- zil ettiği halk cellâdının eli içine bi- rakacağınız sırada bir ürperme duy- mamanıza müsaid olabileceğini pek güçlükle kabul ederim. Abdülhamidin hareketlerine karşı halk kıyam etmemiş ise bu ancak o millet cellâdının, Ermeni ve 'Türk bo- gazlayıcısının, yalancı halifenin ken- disile kucaklaşmağı zevk ve şeref sâ- yan mütemeddin bir illet imparatö- runun dostu ve müttefiki olduğu on- lara temin edilmesinden ileri geliyor. Bu noktaya dikkat ediniz haşmet- meab! Çünkü burada mesuliyetiniz mütbiş görünüyor.. Siz onun bütün cinayetlerini biliyorsunuz. Bunları bildiğiniz halde tasvib et- mediğinizi gösterecek kelimeler sar- Yetmez, istikrah ve nefretinizi izhar edecek bir tavır almaz da kudretinizi ancak o müstebit ve zalimin hoşlana- cağı surette kullanırsanız bu kadar kolayca ona şerik olduğumuz için siz de onum kadar mücrim sayılacaksı- nız!) İkinci Vilhelm bu mektubu kim bilir ne müstehzi bir tebessümle oku- du? Tabil, İstanbula gelince sultan Mu- radı görmek arzusunu izhardan da ictinab ettil Sultan Muradın farmason doslla rından olan Fransız doktor Paul de Rögla bütün farmasonları bu dostu lehine çalışmağa sevketmekle uğraşı- yor, Pariste localarda konferanslar veriyordu. Osmanlı elçisi doktorun bu gayretlerini boşa çikarmak için ne mümkünse yapıyordu. Doktor Paul de Rögla İstanbulda bir Dynamothârapie müessesesi uçmuş, bundan gördüğü rağbet sarayın dik- katini ceibetmiş, hafiyelerin tarassu- du, çıkarılan müşkülât nihayet mües- sesenin kapanmasını ve doktorun Avrupaya avdetini intac eylemişti. Saray nazarında Psul de Rögla suk tan Muradın dostu olınakla, yolunu bulup sultan Muradla görüşmüş bu- lunmakla, sultan Muradın zalimane mahbusiyetini ve hakiki mazlumiyeti- ni bütün Avrupaya gösterecek vesi- kâları yanında götürmekle şüpheli ve tehlikeli bir şahsiyet olarak tanın- makta idi. Bunun için bu doktorun La Turguie officielle unvanile neşredeceği haber alnan kitabının inlişarına mani ol mak üzere saray bir çok teşebbüsler- de bulunmuş, tâbiler ile müellif 'ara- sında davalar çıkarılmış, resmi vâzi- fe ile Parise gönderilen bir memur hususi surette bu iş ile de uğraş- miş (2) olmasına rağmen Kitabın in- tişarının önüne geçilememişti. Abdülhamidin Avrupaya gönderdi- ği casuslar yevmi matbuafın da sükü- tunu para ile salın almağa çalışıyor- lardı; bir çok Avrupa gazeteleri böyle- ce «ilham edilmiş» makalelerde suk tan Muradın şifa bulmaz cinnelinden bahsediyorlardı, Jön Türkler Avrupada toplaşmağa başladıkları günlerde Çırağan mah- pusu için (Ligue desdroits de "hom- me) a müracaat ettiler, Bu heyetin reisi olan senatör Tra- rieux Jön Türklerle hemfikir olduğu- nu bildirdi. Fakat parasızlık yüzün- den heyet yalnız plâtonik bir sempa- ti göstermekten başka bir şey yapa madı, (3) Abdülhamidin izni olmadan sultan Muradı hiç kimse göremezdi. Kız kar- deşi Fatma sultan Çırağan vakasına kadar yanında gözcüler bulunmak şartile sultan Muradı arada, sırada görebilmiş, fakat bu vakadan sonra ziyaretlen menolunmuştu. Fatma sultan hem asabi bir kadındı, hem Ab- dülhamidden korkmazdı. Abdülha- mid Fatma sultan yasağı dinlemiye- rek Çırağana gelirse hatırnüvazane muamelelerle iadesini emretmişti, Sultan iki defa böylece savulmuştu. Fakat üçüncü defasında bağırıp ça- Zırmağa, atıp tutmağa başlayınca Abdülhamide haber verilmiş, o da kız kardeşini Yıldıza davet ederek gön- lünü almak için kendisine iltifatlar bezleylemişti. Müzayikada olduğumu bildiği için Fatma sultana paraca yardım etmeği de teklif etmiş, fakat kabul etlirememişti. Fatma sultan epey müddet sarayda alikonulmuş, nihayet tarassut altında bulundurul- mak üzere konağına iade edilmişti. (Arkası var) (1) Lettre â İömpereur d'Allemagns Mourad V, vrai halifes sultan legitime- (2) Paul de Röğla; Les Bas-fonde de Constantiniple, (3) Gilles Roy: Abdul Hamid. le sak tan rouge.

Bu sayıdan diğer sayfalar: