2 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

2 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Nisan 1938 HER AKŞAM İ BİR HİKÂYE Faruk Münir, okülüphanesinde masasının başına oturmuş, eline Yuzul!'nin diyanını almış okuyordu. Bu esnada içeriye oğlu Cemal çirdi. Cemal sporcu, güzel vücutlu bir deli- kanlı idi, Faruk Münir okuduğu ki- taptan başını kaldırarak oğlunun yüzüne «ne istiyorsun?s gibi bir bak- tı. Cemal âdeta sıkılarak — Babacım... dedi, Okumak için bana bir kaç edebiyat kitabı, bir kaç güzel eser verir misin? Faruk Münir şaşırmıştı. Oğlu Ce- malin edebiyata biç merakı yoktu. Kendisinin bütün dünya edebiyatının en güzel eserlerile dolu büyük kütüp- hanesi olduğu halde oğlu Cemalin şimdiye kadar eline bu kitaplardan birini alıp ta okuduğunu görmemişti. Cemalin derdi günü spordu. Spordan başka bir şey düşünmezdi. Bunun için şimdi Cemal karşısına çıkıp la kendisinden bir kaç edebiyat eseri isteyince pek ziyade şaşırmıştı. Hem şaşırmışlı, hem de sevinmişti. Çünkü Faruk Münir edebiyatı pek severdi. Kendisi bu kadar edebiyata düşkün olduğu halde oğlunun bundan hiç zevk almaması onu üzüyordu. Demek artık Cemalde edebiyata karşı bir he- ves, bir arzu uyanmıştı. Bazı babalar edebiyat meraklısı oğullarına: — Böyle havai şeylerle uğraşma... Edebiyat nedir ki diyerek onları bu heveslerinden vazgeçirmeğe uğra- #ırlar, Fakat Faruk Münir hiç de bu fikirde değildi, O, Cemalin edebiyala merak etmesini pek isterdi. Faruk Münir memnun yerinden kalktı: — Aferin oğlum... dedi, edebiyata karşı sende heves uyanmasına pek memnun oldum,.. Edebiyat insanın Tuhuntı inceltir, Sena ne gibi edebi eserler vereyim?... Kimlerin eserleri- Nİ ökumak istersin. Cemal bu söz üzerine Şaşırdı: -— Bilmem:ki baba... dedi, şimdiye kadar edebiyatla hiç uğraşmadım — Fekat ne tarzda eserlerden hoş- Taniirsin? Cemal önüne baktı, mırıldandı: — Ne tarzda olursa olsun, Yalnız Delikanlı birdenbire sustu, sonı” utanarak ilâve etti: — Aşka dair olsun... Faruk Münir gülümsedi: — Öyle ise sana güzel bir roman veteyim..; Halit Ziyanın «Aşkı mem- Müş Unu oku... Faruk Münir kalktı, Külüphane- den Halit Ziyanın «Aşkı memnüs To mManını aldı. Oğluna verdi, Cemal te- şekkür ederek dışarı çıktı Faruk Münir oğlunda edebiyata | karşı uyanan bu merakından dolayı Adeta mesuddu. Akşam yemeğine ka» | dar kitap okudu. Karısı kendisine ye- | meğin hazır olduğunu söyledi. Faruk Münir yemek odasma girdiği zan.an Cemali sofrada bulmadı. Halbuki Ce- malin herkeslen evvel sofraya otur- ması âdeti idi. Faruk karısına sordu: > Cemal nerede? i — Yukarıda odasında... Bir kitap Açmış harı) harıl okuyor. Notlar alı- Yor... Hemde okuduğu kitabın adını söylesem şaşarsın... «Aşkı memnu»... Düşün bir kere Cemalin edebiyata hiç merakı yoktu. «Aşkı memnusu 53- atlerce böyle dikkatle okusun... Hay- yet doğrusu... Faruk Münirin sevinci büsbütün ATİ. Cemal sofraya indiği zamen Oğlu İle edebiyata dalr konuştular. ÜÇ gün sonra Cemal «Akı mem- Pus kitabini getirdi. İ — Babacığım... dedi," bunu oku- dum. Çok güzel... Bana başka bir ki- tap verir misin? Faruk Münir kalktı; — Vereyim oğlum... dedi, ne tarzda | bir şey istiyorsun? Cemal sıkılarak önüne baktı: — Yine ayni tarzda baba... dedi, Aşka dair olsun. Bu sefer Faruk Münir oğluna yine bir kaç edebiyat eseri verdi. Cemal bunlari alarak odasına gitti, Faruk Münir içinden: «Şu çocukta edebiyata Karşı böyle derin bir heves uyanmasına ne kadar sevinsem az dır.» diyordu. Bir aralık oğlunun ma- asi rine bıraktığı romanı bir kere “ kendisi gözden geçirmek istedi. #Aşkı memanusu çok severdi. Ki açtı. Sahifelerini çevirirken çen Bayımın edebiyat merakı. dikkatine çarptı. Romandaki “aşka dair bir çok cümlelerin atı Kırmızı kalemle çizilmişti. “Bunları Kendisi- nin çizdiğini hiç hatırlanıyordu. De- | mek Cemal çizmiş olacaktı. Faruk Münir gülümsedi: — Bizim çocukta edebiyat merakı arttıkça artıyor ...dedi Dört beş gün sonra Cemsi babası- | nın verdiği öteki kitapları da getirdi: — Hepsini okudum baba... dedi, bana yenilerini versen, Amma ayni tarzda olsun... Y. Faruk Münir gülümsedi: — Yani aşka dair değil mi? — Evet babacığım... Cemal gene babasından aldığı bir kocaman kitapla dışarıya çıktı. Faruk Münir bu sefer de Cemalin getirdiği Kitapları karıştırdı. Hepsinin aşka dair cümlelerine kırmızı kalemle işaretler konulmuştu. Faruk Müni: — Bu çocuk aşk edebiyatından an- lıyor... Aşk edebiyatını seviyor Fakat Cemalin edebiyat merakı gün | geçtikçe ilerliyordu. Babası ona dün- | ya edebiyatından tercüme eserlerde | vermeğe başlamıştı. Cemal hep sşka dair kitaplar istiyordu. Delikanlı bu kitapları alınca saatlerte odasına kâr panıyor. Okuyur, okuyor, ara sıra d& not alıyordu. Faruk Münirin saadetine hiç diye- | cek yoktu. Arkadaşlarına oğlunun ede- biyat merakını anlata anlata bitire- miyordu. — O kadar meraklı, 0 derece çok ki- tap okuyor ki, yakında edebiyat dok- toru olacak.. diyordu. Yalnız Faruk Münire birşey merak olmuştu, Acaba oğlu bu edebiyat ki- taplarını okurken neleri not ediyor- du?, Bunu Cemale bir iki kere sormuştu. Cemal bu suallerin karşısında her za“ | man kıpkırmızı kesiliyor; — Hiç baba... Yalnız bazı sevdiğim salırları, hoşuma giden cümleleri kay- dediyorum... cevabını veriyordu. Fakat aradan üç dört ay geçince Ce- mal birdenbire değişti. Artık baba- sından kitap filân istediği yoktu. Fa- ruk Münir bazen: — Oğlum, yeni bir tercüme eser çık- mış... Büyük bir Fransız romancısiz nın eseri... Türkçeye tercüme etmiş” ler... Alayım okur musun? Deyince, Cemal yüzünü buruşturuyor — Teşekkür ederim baba... Bu ya- kınlarda hiç vaktim yok... diyordu. Farük Münir oğlunun heline hay- retler içinde kalıyordu. Neden birden- bire edebiyata merek sarmış, sonra da niye birdenbire bundan vaz geçmişti? Çocuğun bu hareketlerinin sebebini | bir türlü anlamıyordu. Nihayet birgün burlun Ga sı rendi, Cemal bir arkadaşına ederken Faruk Mün Delikanlı babâsının içe farketmemişti. — Aman birader... yat meraklısı sevgilisi olması miş meğerse... Hatice ile seviştiğimizi bilirsin... Hatice bizim karşımızda otu- Tur... Komşuyuz... Onun edebiyat me raklısı olduğunu keşfedince bundan | istifadeye kalktım. Ona güzel, ede- | bi mektuplar yazmak için babamdan bir sürü edebiyat kitapları aldım. Ar tık bu kitaplardan çıkardığım parlak cümlelerle hergün Hatlceye birer mektup yazıyordum. Sevgilim bahçe- | de otururken bu mektupları parmak- likların arasından atıyordum. İnsanın edebi- Fakat birader, güç iş ha... Hergün İ edebiyat okumak felâkı bir kere düşün. İçim dışım edebiyat kesildi yahu... Edebiyattan bıktım, gık de- | dim... Ne ise Hatice yola geldi. Artık benimle nişanlanmağa razı oldu. Ben de mektup yazmak, edebiyat okumak- tan kurtuldum. Zavallı babam da be- ni dehşetli edebiyat meraklısı sanıyor. Halbuki benim verdiğim edebi kitap- ları komşunun kızını kandırmak için okuduğumu bir bilse... Aman artık edebiyattan kurtuldum ya, sen ona bak... Faruk Münir, Cemalin sözlerinin ni- hayetini dinliyemedi: — Külhani!... Külhani!... diyerek kütüphane odasına girdi, (Bir yıldız) İ Firans 23 de dans muzikası — Lüksem- İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1200: Havadis, 1305 Plâkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif pâk neşriyatı, 14: SON. İ Akşam neşriyatı: Saat: 1830 Pilikla dans musikisi, 19.15 Konferans: Üniversite na- | mma Döçent Muhlis (Pars meseleleri), 19,15 Borsa haberleri, 20 Necmeddin Rize | ve arkdaşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,45 Hava Toporu, 2048 | ! l Ömer Rizs tarafından arabça söyler. 21 Vodin Riza ve arkadaşları tara: musikisi ve halk şarkılar, (Sant syan), 2148 ORKESTRA: 1 - Konzak: Poturri Viyenuvaz, ? - Strauss: Vayin vavib une gezenk, 3 - Mikael: Patruy Türk, 4 - Stolr: Merhen der ingend. 5 - Mikiels: Rakosl çardaş, 22,15 Ajans haberleri, 2230 Piâkla sololar, opera ve operet parçaları, 2250 Sen haberler ve ertesi günün program, 13 SON. Ankara — Öğle nâşriyat; o 13,15: Ka- rışık Oplik neşriyatı, 1350: — Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları, 14,15: Dahili ve harici haberler, Akşamı neşriyatı: 1830: Plik neşri- yatı, 1840: Çocuklara karagöz (Küçük Ali), 19,6: Türk musikisi ve halk şarkı- Jarı (Servet Adnan ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyal, 2015: 'Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Kıza ve arkadaşları), 21: Hukuki konuş- ma: Asım Ruacan, 21,15: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Cari Robeteht: Kantrasc, 2 - Brahms: Ungarischer Tanz No. 1,3 - Jcan Cilbert: İntermatişmale Sulte, 22: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki program. Avrupa İstasyonları Sant 20 de Deutehi. 8. 2010 da muzika — Berlin | 20,10 da İtalyan melodileri o — Frankf, | N muzika, — Kolunye 2040 da| — Heipzig 20,10 da askeri muzika — Strasburg 2030 da piyano mu- | #ikası — Toulouse P. T. 7. 20,15 de ope- ret havaları — Londra 2030da piyano konseri — Roma ve Milâno 2030 da çe- gili muzlka — Florans 20,20 de konser — romünster 2055 de armonik konseri — Peşte 2030 da çigan muzikası. Saat 21 de Devtschl. 8. 21de eğlence ve dans — Berin 21 de çeşiti muzika — Frankf. 21 de büyük kanser — Hamburg 2110'da tanınmış melodiler — Kolonya 21 de çe- şitii muzika — Könlsberg 21 de «Dilenci Talebe» öpereli — Danzig 21 de çeşitli Sanrbr. 21 de radyo orkestra- a 2i de radyo orsektrası — Brüksel 2i de Belçika muzikası — Lyon P.T.T. 2130 ds-sVertere operası — Paris P.T.T. 2140 da senfon. konser — Straaburg 2140'da örkesirm konseri Londra 7i de Vagner'in opera pari rı — Orta İngiltere 21 de balet mu 41 Floras 2130 da »sehifon. Konser — Varşova 21 de çeşitli konser — Bükreş 21.15 de radyo orkestrası — Beromünster 2135 de mandolin konseri — Peşte 21.50 de senfon. konser Saat 27 de Devtschl. 8. 23 de konsere devam — Beriin 22 de konsere devam — Breslay 22,10 dn musika — Frankf, 22 de konse- re devam — Hamburg 22 de kon- sere devam — Kolonya 22 de konsere deram — Künlgsbere 22de operete devam — Dansiz 22 de könsere devam — Stuttgart 2230 da dans muzl- Kası — Viyana 2? de opera muzlkası Brüksel 22/15 de casband — Lyon PTT. 2 de operaya devam — Paris P.T.T. 22,50 de gitara muzikası — Rad. Paris 22.10 da gitara müzikası — Sirasburg 2230 da valslar muharebesi —“ Rad Toulouse 2230 da , Viyana muziküm — ira 2940 da İskoçyu dans muzika- Roma 2240 da orkestra muz! Mülâno 22 de «Aydas operası — Florans 40 de gitara, armonik ve piyano — Lüksemburg 22.15 de senfon. konser Bükreş 2245 de Rumen orke Prşte 22 den senf, konsere devam, Saat 25 de Detek. 52330 de salon muzikası — Breslav 23 de konsere devam — Ham- b 7330 d2 dans muzikası — Mürih de dans muzikası, oradan naklen kfurt, Königeberg, Leipzig, Saarbr. na — Berlin ve Kolonya 2330 da eğlenen :e dans —“Stutte 2330 da eğ- lener we dâns“— Lyon P. T.P, — 23 de operuyü devam — Rad Paris 2305 de senfonik konser — Rad. Toulouse 2330 da Ingiliz muzikas — Londra 2320 de dens muzlkası — Roma 22,45 de dans muzika- — Milâno 23de operaya devam — | l rose 92 Ae Sepsene devam — Prag 2830 da dans muzikası — Pesto 2325 de orkes- tu, — Kopenlme 23,20 de orkesira kon- seri, Saat 24 den itibaren Deutseh!, 8. 24 de Münih'den naklen dana wc eğlence, 1.de Hamburgdan nak- len dans muzlkası — Diğer Alman tasyonları dans mMüzikasını devam — Stuttgart ve Frankfurt i den 3 e kadar bahar şarkılarından mürekkeb gece kon seri — Brüksel 24 de Kandriks orkeitma- sı -- Iyon P. T.'T. 140 a kadar opeziya devum — Rad. Paris 24 de dans oriss- trâsı — Sirasburg 24 de dans rmizika- sı «5 Toulouse P, T. 'T. 24 dans muzikası — Rad, Toulouse 2435 de gece muzikaşı — Româ 24 de dans muzikasına devam— Milâno 24 de operaya devam — Lüksem- burg 24 den 2 ye kadar İngiliz dans mu- zikası — Peşte 2420 de çigan muzika- sı — Kopenhag 24.15 de dans murikası, Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM, gazetesi ve sAKŞADI neş- ünhasıran Atatürk Tarihi mıştı. Sinan, Romada başından geçenleri anlatıyordu — İşte, vuran burada... Ali reis hiddetinden ateş püskür- meğe başladı: — Bre hain, seferde dövüş olur mu? Kan dökmek istiyorsan, düş manla boğuş! Diye bağırarak, Hüseyinin suratı- na bir tokat vurdu. — Bağlayın şu melunun kollarını... Hüseyini derhal sarıp direk dibine bağladılar. Denizciler o geceyi telâş ve heyecan içinde geçirmişlerdi. Ertesi sabah Venedik limanına var- dılar. Geceyi korku ve heyecan içinde ge- çirenlerden biri daha vardı: Serez be- yi Mustafa bey. Mustafa beyin bütün plânları altüst olmuştu. Hüseyin direğe bağlandık- tan sonra, arkadaşı Ahmedin cesareti kırılmıştı. Kendi kendine: — Serez beyinden paraları aldık amma, istediğini yapmağa imkân yok... Diye söyleniyordu. Ahmedin bir korkusu vardı: Ya Hü- seyin her şeyi anlatırsa?... Ahmed bu ihtimali düşündükçe deli ölüyor, bu işe neden ve nasıl gir- diğine şaşıyordu. Bereket versin ki, Hüseyin, arka- daşını ele verecek kadar kahbe ruhlu bir adam değildi. Zaten o bunu itiraf ederse, kendi kellesini de tehlikeye düşürmüş olacaktı, Kavga arasında yaraladığı bir arkadaş yüzünden onu asacak değillerdi ya... ses Sinanı görünce ağlıyan Venedik kadınları Ali relse gelen elçiler, Sinan reisin bir baftadanberi Venedikte bekledi- ğini haber verdiler. Ali rels de Rozitayı getirdiğini bil- O gün kemen mübadele yapılacak ve donanma Venedikte gecelemeden - öğleden sonra - dönecekti. Serez beyi yanına bir kaç levend alarak sahile çıktı. Şövalyelerden iki kişi kendisini karşılamıştı. Türk gemicilerini gören Venedikli- ler sahillere dolmuşlardı, Şehirde bü- yük bir heyecan ve hareket vardı. Herkesin ağzında: « — Türkler gelmiş.» « — Sinan reisi alıp gölürecekler- mişl» « — Türkler her zamanki gibi, yine kuvvetli...» Gibi süzie dolaşıyordu. Senato binasının önünden büyük bir kayığa bindirilen Sinania ilk ön- ce Serez beyi görüşmüştü. — Geçmiş olsun, Sinan! Diyerek boynuna sarıldı. Sinan, kurtuluş.undan pek mem- nundu. O, Rozita ile mübadele edildiğini bilmiyordu. Kılıç Ali paşa bütün kaptanlara şiddetli emirler vermiş; «< — Sinana,. kiminle mübadele edildiğini söylemiyeceksiniz!» Demişti, Mustafa beyde bu emre boyun eğerek ağzın: açmadı. Sinan: — Beni nası! oldu da kurtardılar? Diye sorunca, Serez beyi — Bir kaç esir vefdik, onlara kar- şılık seni alıyoruz. dedi, Böyle sevinç ve heyecanlı dakike- larda uzunboylu konuşulur mu hi Kayıkta iki şövalye ve dört İtalyan nöbetçisi vardı, Sinan reisi amiral gemisine rüyorlardı, Ali reis, Rozitanın gemiğen çikiğim göstermemek için, Sinanı, liman âğ- zımda duran bir başka keadirgaya gön- dermişti. Ali reisin bu kadırgadaki denizcilere ve relse çok güveni vardı. Musa reisin kumandasında bulunan bu kadirga Avlonyadan geldiği için, gemide Rozita hadisesini de yakından bilen yok gibiydi, Ayrıca bütün deniz- cilerine tenbih edilmişti, Musa rels, Sinanı kendi yatağında yatıracak ve onu kimse ile görüştür- miyecekti. götü- m m —— m m mmm Böylelikle Rözitanın Vehediğe tes- lim edildiği haberini İstanbula varın- Caya kadar saklamış olaraklardı. Sinan sahilden ayrılırken sayısız Venedik kadınları, Sinanı görünce — İşte. kocamızı esir alan, bu adam- dır! N Diyorlardı. Sinanı Romadan Vene- diğe gelirdikleri zaman, Venedik- lilere: ; — Bizden'en çok esir alan ve bizim- le en çok dövüşen bir Türk kaptanı. Diyerek Sinani Venedik sokakların. da günlerce dolaştırmışlardı:. Koca- ları esarette bulunan Venedik kadın- ları da, böyle bir adamı görmekten elbette geri"kalmı Li Fakat, kadınlardan hiç birisi ona yumruk sıkmıyor ve arkasından kötü bir söz söylemiyordu. Sinan çok perişan kılığıyle, saçı sakalına karışmış.. heybetli görünü- şiyle etrafındakilere hâlâ dehşet ve- riyordu. Sinan Venedik sahilinden ayrılır- ken, bir tek kadının vfksek sesle hay- kırdığı işitildi: z « — Kocam hangi gemide kürek çekiyor.. yaşıyor mu? Eğer yaşıyorsa, benden ona selâm söyle... Merak et- mesin.. ölünceye kadar başka bir er- keğin koynuna girmiyeceğim!...» Bu sözleri ren, otuz yaşlarında güzel bir kadındı. Sinan”bu feryadı duydu.. tüyleri ürperdi.. kadına iti- mad ve ümid'yerici bir tavırla elini salladı. Denizin üslünde yüzlerce kayık dolaşıyordu, Venedik asılzadelerinden bir çoğu, Sinani görmek için kayık- lara binmişlerdi. Sinai getiren kayık Türk gemile- rine yaklaşırken, denizcilerimiz ara- sında gökleri saran bağrışmalar baş- lamıştı: » « — Akdeniz kartalı geliyor!...> « — Yaşasın Sinan reis!,..» » Bu sirada Ali reisin kadırgası bor- dasından ayrılan bir küçük çekdiri içinde siyalı örlülere bürünmüş bir kadın, iki ihtiyar Türk denizeisinin kolları arasında baygın yatıyordu. Rozita anbardan güverteye çıkarıl- dığı zaman denizcilerin şen seslerini duyunca bayılmıştı. Rozitayı Veneülğe sessizce çıkardı lar ve Romadan gelen o kardinallara teslim ettiler, Rozitanın Venediğe gelişinden hiç bir kadın memnun olmamıştı: Sahil- de: — Onun yerine içimizden birinin kocasını getirseydiler olmaz miyidi? Gibi itirazlar duyuluyordu. Türk donanması o gün öğleden sonra, tekrar yelken açarak Venedik- ten ayrıldı. Kalıç Ali paşa Avlonyadan İstanbula dönüyor Saraydan Avlonyaya gönderilen bit çavuş, donanmanın hemen İstanbula dönmesi hakkındaki padişahın irade» sini Kuç Ali paşa tebliğ Üçüncü Murad (Kınm ne hazırlanıyordu. ei Divan çavuşuna: — Kaptan paşa lez olsun, yakında Karadenize çıkacak... demişti. © Kılıç Ali paşa bu iradeyi alınca Avlonyadan Çanakkaleye döndü. Kale Kaplan — Hele bir iki gün bekliyelim.. belki Venedikliler bir oyun oynar. Ali reisi yalnız bırakmış olmiyalım. Dedi, a Kılıç Ali pasa Çanakkalede, Doğan reisin hastalandığını duyunca meyus olmuştu. İki gündenberi Boğazda yatıyor dardı. N Sahife 11 KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender E. Sertelli mum Tefrika No. 187 Üçüncü Murad, Kıhç Ali paşayı, Kırım seferi için çağır”

Bu sayıdan diğer sayfalar: