2 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

2 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Nisan 1958 Hollivudun mes'ud bir çifti: Joar Blondel ve Dick Powel z - Dick Powel: “Gazeteciler bizi biribirimize muvafık gördüler, biz de evlendik,, diyor “Evimiz çok mükelleftir, fakat bu lüksten ancak hizmetçilerimiz istifade ederler, : biz sabah erken evden çıkar, akşam yorgun argın gelince yemek yer yemez yatarız!,, havuzu mu? Banyonun içine üç ayak gene cam merdivenle iniliyor... . Işık Bardaklardan boşanırcasına yağ- Mur yağıyor... Gece, Holliyudun ar- zel cümle ile kizçağızın gönlünü ali- ver... Der , & ; i : : ı t & : tistler sokağı her taraftan daha ka- ranlık... Nihayet küçük bir saray yav- rusunun önünde duruyoruz. 67 nu- mara... Meşbür'sinemia Yıldızı Joan Blonde! ile kocası Amerikanın en se- vilen genç erkek artistlerinden Dick Powell burada oturuyor. Büyük de- mir.parmaklıklı kapının'ziline basıyo- rum... Zil ta uzaklarda uzun uzun ça- hyor, Yağmurdan korunmak için mu- Şambalarına bürünmüş bir uşak ko- şarak kapının önüne geliyor Kapıyı açmadan urun bir istintak... Kimmi- $iz9 Dilek Powell'i niçin görmek isti- yormuşuz?.. Uşağa efendisile rande- vum olduğunu anlatıncıya kadar su- çuk. gibi ıslandım. Joan Blendel'in kocası meşhur yıldız Dick Powell be- ni salon kapısından karşıladı: Eyvahlar olsun... Ne kadar 1s lanmışsınız!., İsterseniz ceketinizi çı- karın da kurutalım... Gayet nazik bir adam... Baktım, olacak gibi döğil.. Islak teketim sırtımda olduğu halde konu- şursam zatürre hazır... Ben de onu çıkardım. Joan Blondel ortada yoktu. Kocası Dick Powell: Karım daha stüdyodan dönme- di... dedi, görüyorsunuz ya gece oldu, saat dokuzu geçiyor... Biçare hâlâ ça- lışıyor... Bizim karı koca ne dereceye kadar çalıştığınızı bir bilseniz heli- MİZE aCırsınız. — Meslek hayatınızdan değilsiniz galiba... — Hiç, ama hiç... Uzaktan görenler sinema yıldızlarının hayatını pek ra- hat, pek şairane, lüks ve ihtişam için- memnun salondaki havuzda olduğu gibi suyun altından geçiliyor. Bu havuzda pek Alâ iki kişi yüzebilir, Çuval çuval mektup! Banyo dairesinden çıktık. İçinde bir takım çuvallar olan bir odaya girdik. Meşhur artist bu çuvalları bana gös- tererek: — İşte, dedi; bana ve karıma gelen mektuplar... Gülerek sordum: — İçinde . aşk mektupları “çoktur değil mi? — Baştan aşağı öyle... Odayı bir zahire “ambarına benze« ten çuvallara baktım, Sordum: — Biribirinizi kıskanmaz mısınız? — Kaâtiyyen... İki artist karı koca katiyyen biribirini kıskanmaz. Siz sinemada iki yıldızın biribirile ne ka- dar şairane seviştiklerini görür, İçi- nizden - şöyle bir hüküm * verebilirsi- niz: «Bunlar bu aşk sahnesini bu de- rece şlirli çevirmişler, mutlaka arala- rında bir şey vardır. Halbuki emin olunuz çevirdikleri en şairane aşk sah- | neleri yıldızlar için 20 - 25 kere tekrar edildikten sonra müthiş bir ıztırab baline girer. En güzel kadınn karşı- sında, en şairane aşk sahnesinde çok defa: — Ah şu çevrilen sahne bitse de ar- tık kucaklaşmasak. Biribirimize sarıl- masak... Derler, İnsan objektif karşı- sındâ ağır bir vazife yapıyormuş gibi, dünyanın bayıldığı bir yıldızı kucak- lar, one ilânı aşk eder, Bunun için meslek hayatımızda ne karım beni kıskanır, ne de ben karımı... Gülerek çuval çuval aşk mektubu- «Bizi siz evlendirdiniz» Görüyorsunuz ya... Biz karımla bu derece anlaşmışızdır. Biribirimizi de çak severiz. «Aşk izdivacı» diye tam bizim evlenmemize derler... Hem bizi kim evlendirdi biliyor musunuz? — Kim?.. — Siz... Güldüm, O, gayet ciddi bir tavırla ilâve etti: — Şaka söylüyorum -zannetmeyi- niz... Joan Blendel'le beni evlendiren sizsiniz... O kadar ciddi hali var ki nerede ise gülmekten bayılacağım... Nihayet sor- dum: — Ne münasebet? — Yani «bizi siz evlendirdiniz» der- ken ebizi gazeteciler evlendirdi.» de- mek istiyorum, Evet böyle yazmiz. Gazetecilerin evlendirdiği iki sinema artisti... Bakınız bu iş nasıl oldu? Joan Blondel'le ben gayet iyi arkadaştık. Beraber geziyor, tozuyorduk Birdenbire gazeteciler etrafı allak bullak ettiler. Bir dedikodu, bir kıya- met... Joan'laben sevişiyormuşuz.. O esnada Joan Blondel'le bir filim çe- virmek için Hayay adâlarina gitiniş- tik. Emin olunuz aramızda hiç bir şey yoktu... Evvelâ hakkımızda yapılan dedikodulara kızdık. Sonra gazeteleri okurken aklımıza bir şey geldi. Gaze“ teler hep bir ağızdan bizi biribirimize pek yakıştırıyorlardı, Demek biz biri- birimiz için pek uygun bir çifttik. İşte biz böyle seviştik... Ehhh. o esnada Havay adalarında gsyct güzel meh- tablı geceler vardı, Bilirsiniz ki Bü- İ de geçiyor zannederler, | nu gösterdim: yük Bahrimuhit üzerindeki bu adır : Muhteşem bir salon sin!.» demekten artık bıkılıyor. Bütün Bir gazinoya veya bara gidersiniz. — Ya meslek hayatının barleinde?.. | Jârın mehtabı meşhurdur. Sonra mu- ; Dick Powell'in bugsüzü üzerine et- aşk Sözlerini gündüz pek fazlasile $ar- | Gazino sahibi veya bar sahibi yanını- — Meslek hâyatının hârlcinde dâ sikisi de pek meşhurdur. a Evlendik si : rafıma baktım. Kendimi âdeta tatlı; | -fettiğimiz, söylediğimiz için gece eve | za yaklaşır: biribirlmizi kıskanmayiz. Bazan bana | P7i gazeteciler evlendirdi. Şimdi me- : bir rüyada zannettim... Ortasında ko- | Gelince biribirimize söylyecek aşk ke- | .. ygaık sizi tanıdı; pek Fica ederiz. | gelen aşk mektüplarnı kârımi okur | SUdUZ Arasıra da hakkımızda dediko- caman mermer bir havuz bulunan sa. | limeleri kalmaz. Kalkıp ya bir şarkı, yahud bir iki söz | da: uDick der. Bak 'ne saf, ne , | du çıkaran bizi evlendiren gazetecile- 5 smasu: Jon... Havuzun içinden, suların altın- dan tavana vuran açık mavi birşık... Yerdeki büyük balının bir köşesine kıvrılmış uyuyan benekli ve aşağı yu- karı bir eşek kadar iri, bilmem ne cinsinden köpek... Ühiformalı uşaklar. rın biri giriyor, biri çıkıyor. Masanın Üstünde mâkinesi - her şeyi billürdan, Jen bir aşk sahnesinden sonra seviş- meden, sevdadan insana gına geliyor. Bütün bir gün «seni seviyorum, 486 Ve emin olun aşk rolleri oynıyan bütün sinema yıldızları da bizim vazi- yetimizdedir. İsmini söylemiyeceğim... Meşhur, pek meşhur bir erkek artist tanırım, Bu meşhur yıldız bir gün sabahtan akşama kadar bir aşk sah- nesi için uğraşır, Rejisör çevrilen bu aşk ve öpüşme sahnesini belki 80 ke- tıra defteri imzalamaktan saatlerce kanter içinde kalırsın... İmza merak- bları yalnız sizi terletmekle kalmaz- söyleyiniz. Kalkıp söylemeseniz olmaz. Çünkü halk alkışlamağa başlamıştır. Halkı darıltmak bir artist için en büyük fe- lâkettir. Madem ki halk sizin şarkı söylemenizi istiyor, söyliyeceksiniz... Kalkıp bir şarkı söylersiniz. Arkasın- dan bir daha, bir daha isterler... Ve ler... Meselâ banyonun kenarı tama- mile billür... Fakat banyo dairesi önün; de insan şaşırıyor. Acaba bu bir ban- mane yazmiş. Muhakkak bunu yazan bir genç kız... Sen de oha iki satırla olsun cevap yaz...» Bâzan ben: — Kançığım, derim, bu bir ilânı aşk mektubu nasıl cevap veririm?., — Sen de vereceğin cevapta ona iJâ- da birer Aygu deposu açılacaktır. re'düa ediyoruz, Gözümüz saate ilişti. Onu on geçiyor, . Kapi'çalındı.- Joan Blondel gelmiş. Arlık ben kalkiyor- dum. Dick Powel: — Benim de bu gece saat 10 buçuk- ta Hollivud radyosunda konserim var... Yağmur yağıyor. beraber gidelim. Diyerek şapkasıdı başına “giydi... Hikmet Cumhuriyetin 15 inci yılı merasimi için bütçeye 5,100 Iiva tahsisat konmuş- şeffaf bir telefon... İçinde mavi bir | e tekrarlatır. Biçare artist yargun- | Si) menin desonu pek gelmez Hak İL aşk edecek değilsin ya... Bir kaç gü- Feridun Fs ışık yânan gene her tarafi: camdan, | Juktan harab olmuş bir halde evine |. takı yazan insan için İşte böy. aynalı dolab kadar bir radyo... Yaldız. | döner, yemeğe oturur. Zevcesinde bir |. ge skenceolur. F DA ye, ME rtlst Eği iz K için gittiğini yerde: t 8 i ni teşhur artist sorar: öğlenmel iz yerden şar- | E m e e — Ne var karıcığım? Bir şeye mi | kı söylemekten yorulmuş, harab ok | © i Reiki, heyabımizlla,, res JLE.| canın mkidı?. muş, sanki stüdyoda çalışmışsınız gi- B vardır, Fakat bundan ölesi tamamile Kansı: bi bitkin bir halde çıkarsınız ve bura- N ef 8, büzme: bir “dll — Sana dargınım... der, bugün eve | dan çıktıktan sonra kendi kendinize Prinizdeki lükslen bizden ziyade his- | gelince beni öpmeği unuttun... sorarsıniz: — içiler, a isti e, ütün gü i eş mil ar m mii Bütün gün 80 kere bir aşk ve öpüş | Ben buraya eğlenmeğe mi git “ E 'gun argın, yi me sahnesini tekrar eden biçare ar- | dan yatmıya geliriz. Hem de nasıl ge- 5 miştim? Yoksa çalışmağa mı?.. ey ya gi 8©- | tist eve gelince karısını da bir kere * liş.. En ağır bir çalışmadan sonra | öpmezse işte böyle kabahat olur. Gö- Velhasıl sinemaya meraklı olan bü- yorgunluktan harab olmuş bir halde... | xüyordunuz ya... Zavallı sinema artist. | tö7 gençlere tavsiye ederim, Eğer ha- Yemekte o esner, ben esnerim... Hattâ | yeri'nasıl yaşıyorlar... Sonra sabahle | Yetnda Tabat yaşamak niyetinde ise- j bazan bu gece olduğu gibi ikimizden | yin erkenden sizi uyandırırlar, Saat | Je katiyyen bu sevdadan vazgeçsin- birimizin dışarıda, stüdyoda akşam | dokuzda stüdyoda makiyajınızı yap- | XT“ Yemeğini yemesi icab eder. Çünkü çev- miş, giyinmiş, film çevirmeğe hazır Meşhur artist karşımda âdeta acı- rilen filmin muayyen bir tarihte biti- | bir vaziyette bulunmanız lazımdır. nacak bir hal almıştı, Birdenbire ha- | rilmeği lâzımdır, Bunun İçin de ne ka- z i tırlamış gibi: İ dar. çalışılmak icab ederse o kadar Başka işkence İn erimli yale ie ğ uğraşılır, didinilir. Sabahleyin kahvaltıda iki haşlan- | kalım beğenecek çark a n gün âşık rolü miş yumurta yemeğe kalksanız der- a ; hal öntünüzden çekerler: Her taraf cami ve billür Çanakkale (Akşam) — Çanakkele umumi meclis * toplantıları mhayet O : yaptıktan sonra... — Sakın ha.. Şişmanlarsın, kon- O önde ben arkada salondan çık. | bulmuştur. Bu sen& hususi muhasebe teşkilâtının varidatı «665,730» lira ola- Yemekten kalkınca - yorgunluktan | tratındaki muayyen kiloyu * geçersen | -tak, Anlaşılan bu Joan Blondel'le Dick | Tak tesbit edilmiştir. - gözlerimiz kapanır. Yatar uyuruz. | kalin nice olur?. Powell dehşetli cam ve billâr meraklı- Bu sene vilâyet dahilinde dört yeni mektep yaptırılacak ve vilâyet hesabı- Bonra ikimiz de bütün gün âşık rolü Bir tatil gününde bir yere gidip | sı olacaklar... Evlerinin her tarafını | na Macaristana tahsil için üç talebe gönderilecektir. Merkezdeki Aygır deposu Oynayışızdır. Bütün gün tekrar edi- | şöyle eğlenmek istersin. Fotograf, ha- | kalın camlar ve billürlarla süslemiş- | teşkilâtı genişletilerek Aygı adedi 24 e çıkarılacak. Gelibolu ve Bayramiç'ta bin için ölüyorumu, «ne kadar güzel- lar, itip kakıştırırlar da... tur, Daimi meclis âzalığına, Raif Gürel,“Tahsin“- Abat seçilmişlerdir. ;Hamdi Gür ve Osman

Bu sayıdan diğer sayfalar: