20 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

20 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meyvacılık: Şam fıstığı veya Antep fıstığı nasıl yetiştirilir ? 7 Şam fıstığı veya Anteb fıstığı çok mu- gaddi, bereketli, hoş bir kuru meyvadır. Bade kavrulmuş bir şekilde yendiği gibi bir çok tatlıların terkibine de dahil ola- rak sarfedilmektedir. Pek nefis olan bu meyva veya yemişin en iyisi, en mükemmeli, memleketimizde Anleb vilâyetinin bir çok mahallerinde ve ezcümle Rumkale, Besni ve nefis An- tebde yetişmektedir. Bu yerlerin eski Haleb viliyetine tabi bulunması ve ezcümle İsmi geçen ma- hallerde yelişen fıstıkların Haleb tüccar- Jarı marifetile evvelâ, Haleb ve Şama sevk edilmesi dölayısile, bundan galat olarak Şam fıstığı İsmi verilmiş ve o isim bugün dahi muhafaza edilmektedir. Yoksa Şam- da bu fıstık yetişir mânasına değildir. Çünkü, Şamda bir tek fıstık ağacı bile yoktur. Şu halde: Şam fıstığının asıl menşei memleketimizdir, en nefis fıstık bizde ve- tişmektedir. Her ne kadar İspanya, İtal- ya, Prövans, Sicliya, Afrika sahillerinde Cezair ve Tunusta da yetiştirilmekte ise de, buralarda yetişen fıstıklar bizim Şam fıstıklarımız kadar nefis ve temiz ola- miyor. Şam fıstığı; oAnacardiace fasilesine mensub meyvası iki meskenli, orta cesa- mette bir ağaçtır. Kökleri toprağın çok derin tabakalarına kadar nüfuz eder Ye ayni zamsnda toprak içinde dallanır, bu- daklınır. Ağacın yapraklari Koyu yeşil renkte ve parlaktır, ağacın gövdesi de si- yahtır, Fıstık ağaçları mutedil iklimi sever, Cenuba maruz kayalıklar içinde mükem- mel yetişir, toprak hususunda o kadar müşkülpesend değildir. Kurak, rütubeti az, beyaz topraklardan hoşlanır. Yalnız ilkbaharda zuruh eden kı- rağı ve donlardan çok korkar, çok müteessir olur ve bazı seneler bundan dolayı mah- gul alınamaz. Fıstık ağaçları çukur ve yüksek mahal- lerden »iyade orta meyilli kayalık erazi- den hoşlanırlar. Hafif kumlu, kireçli, ça- kıl toprakları sever Bilhassa bayır yer- lerdeki beyaz topraklar bü ağaçların ye- tiştirilmesine pek müsaiddir. Bu gibi yer- lerde mükemmel olur, çok mahsul verir, ağacı o kadar fazla boylanmaz. Şam fıstıkları kuvvetli nemli, ratıb top- raklardan katiyen hoşlanmazlar. Ağaçlar buralarda fazla boylanırlar, fakat meyva vermezler; verse bile fıstıklar iç bağla- mazlar. "Teksiri, üretme usulleri — Tohum- lardan yetiştirilen ağaçlar yabanidirler. Bunlar ehilleştirmek, mahsi verdirmek için aşılanmaları lâzımdır. Tohumlar ya fidanlığa ekilirler ve yahut asıl ağaç ola- cak yerlerine ekilirler, Maamafih ekseri- yetle fidanlığa ekilir, orada terbiye ve tımar görürse daha iyi olur ve buralar- da aşılandıklan sonra böyle muntazam ağaç halinde, istenilen yere dikilebilirler. Bundan başka sakız ağaçları bulunan | aşılanarak | yerlerde, ekseriyetle bunlar Şam fıstığı ağaçları haline Konur. Ya ağacın kendisine ve yahut sakız afaçları- nın körpe fidanları çıkanlarak fidanlığı dikilir ve onlar üzerine Şam fıstığı aşi- Hanır. Şayet doğrudan doğruya fıstık tohum- Tarile yetiştirilmek isteniliyorta, #onbu- harda, arzu olunan mahallere, parmak weile fıstık tohumları toprağa yerleştirilir. İlkbaharda kolaylıkla muayene edilebil- mek için her fıstık yanına bir işaret konu: Yazan: Perihan Ömer Kollarını sallıyarak güldü: — Hey hey!. Ne yaparsın, olan ola- cak, Yabancı, âdeta hiddetle bir kaç adım dolaştı, sonra, durarak birden bağırdı: — Anlamıyorum, ben, sizleri anla- mıyorum. — Ah! Daha bugün geldin, dur ba- kalım, biz hâlâ biribirimizi anlıyama- dık, sabırsızlanmıyoruz da. Sen ne | acelecisin, — Aceleci değilim amma, kırbaçla- nan ihtiyarların sırtlarından akan bulanık kanlar, gözümün önünden gitmiyor. Hem bu adamların kabaha- ti de yoktu. — Ne olur, yalnız kabahatli mi da- yak yer. Belki de kabahatli idiler. — Yok değillermiş, — Sen, nereden biliyorsun, bak, ba- cakları titriyordu diyorsun. Kimbilir, | böyle bacakları titretinciye kadar, Üzerine ne kadar günah yüklenmiştir. | — İhtiyara vurulmaz, bu zırh kuşa- h, eli kırbaçlılar insan değil mi? -- Neye olmasınlar, hepsi insan, Bir gecenin romanı ! Tohumları toprağa ekmezden evvel ya” bani hayvanların, tilki, sıçan, kuşlar ih gibi hayvanlar tarafından tahrib edilme- mesi için, tohumların katran ve zey- tinyağlı mablâi içine batırılması ve bu mahiüi içinde 10 - 12 saat kalması, on- dan sonra toprağa ekilmesi çok faydalı olur. Tohumların ekileceği toprağın iyi ha- aarlanması, sürülmesi lâzımdır. Şayet sa- kız ağacı fidanları dikilerek ü#şılanacak iseler, iki ağaç arasına 4 - 5 metre fa- sıla vermek lâyımdır. Toprakta bü me- safe ile çukurlar açılır ve her çukurun de- rinliği 60 - 65 santim derinliğinde olma- st icab eder. Açılan çukurların diplerine kumla karıştırılmış, toprak konur. Dikilen fidanların, ilkbaharda toprağı 1 - 2 defa güzelce sürülür veya çapalanır. Bu suretle yabani, muzır otlardan te- mizlenmiş olur. Suya ihtiyacı yoktur, kuraklığa fistik Ağaçları çok mukavemet eder. Maamafih en kurak zamanlarda, bir defaya mahsus olmak üzere, bolca bir su verilirse fena Olmaz. İkinci sene de birinci sene gibi toprak sürülür, çapalanır ve gayri mun- tazanv fazla dallar budanır. Fıstık fidanları bilek kalınlığını Jkü- sab edince, bunlara da göz aşısı vurulur. Esasen fıstıklara tatbik olunan ası Göz | aşısıdır. Çünkü bunda yüzde 80 - 90 mu- vatfakiyel vardır. Mutlak bular, Lümazsa bile ertesi sene bekrar aşılanabilir. Kalem aşısı da vurulabilir, bi aşı birağ zordur, herkes tarafından © yapılamaz. Aşılandıktan 2 - 3 sene sonra mahsul vermeğe başlar. Fakat bol mahsul almak için 10 - 15 sene beklemek lâzımdır, Fis- tık babayı değil, evlâdı sevindirir. Mahsul iki süretie toplanır; Biri $eze olarak yenmek üzere, diğeri de ax çok kuruduktan sonra toplanır ve Kuru ola- rak -sarfedilir, Fıstık kemale gelince salkımların ren- | gi değişir ve salkımların üzerinde fışlık- lar dik bir halde bulunur. Yaşlanmış bir fıstık ağacından 200 - 250 kilo fıstık alınabilir. Maamafih vasaği olârak kemale gelen bir fıstık ağacından 25 - $$ kilo fıstık almabilir. Fıstık ağaçlarında, mahsul eylüle doğ- ru kemale gelir ve ağaçların diplerine fıstıklar dökülmeğe başlar. Bunun için temmuz veya ağustosta ağaçlar altına, çarşaflar gerilerek, biri ağarın üxtüne çi kar ve ağaçları silker, düşmiyen salkım- larda celile koparılır. o * Toplanan fıstıklar su Jeçrisine atılır, suyun dibine çökenler iyi ve özlü olanlar- dır. Yüzünde kalanlar ise boş olanlardır. Bunlar tefrik olunur. Sam fıstığına aid bazı mühim hususatı diğer bir yazımıza bırakacağız. AKŞAM'ın Ziraat mütehassısı karilerimizin suallerinz cevap veriyo (AEŞAM) ın ziraat mütehassısı her nevi ziraat bahislerine dai? sorulacak; suallere cevap verms- ğe hazırdır. Gönderilecek mek- tupların üzerine (Ziraat muhar- riri için) kelimelerinin ilâvesi 1â- sımdır. 'Tefrika No. 15 — Anlamadım. — Anlamıyacak ne var, bunlar, yal niz kendi isteklerini bilir, bir şey hoş- larına gidince güler, canları acıdığı | zaman ağlarlar. — Tabii, — 'Tabil buluyorsan, neden anlamı- yorsun, kırbacı vurduğu zaman bir şey hissetmiyor ki, matem tutsun, Adam güldü: — Peki amma, dövmekle de bir şey kazanmıyor ki, — Kimbilir, belki de kazanır, belki de sade eğlenir. Bunlar, Neroclodius Sezar Drusus Germanicus'un adam- larıdır. Onun isteklerini yerlerine ge- tirmeğie mecburdurlar. Gene Nerona şaşmağa kalkma, dur, sana onun ha- yalını anlatayım. İhtiyar, yorgun bir hareketle elin- deki değneği yere bırakarak iri bir ta- şın üstüne çöktü ve kesik bir sesle an- latmağa başladı: Neronun babası Gnelus Dömitius idi, Oğlu daha üç yaşında iken öldü. Anası Aggripine de hükümdar olan kardeşi tarafından koyuldu. Üç yaşın- da kimsesiz kalan Neronu halası Lepi- Çiçekçi Güllere bu mevsimde durgun göz aşısı nasıl yapılır? Bahçeleriniydeki güllere, bu mevsimde, aşağıda tarif edeceğimiz tarzda, durgun göz aşısı vurabilirsiniz. Güllere de, tıpkı meyva fidanlarma vu- rulan göz aşım gibi aşi vurulur. Bunlara tatbik olunan aşı ya sürgün göz aşısıdır veya durgun göz aşısdır ki, bu aylarda yapılır. Sürgün göz aşısı ikbahardan - nisan on beşten haziran on beşe - kadar ya- pılır. Durgun göz aşısı da ağustostan eylül nihayetine kadar yapılabilir. Şimdi yapacağınız durgun güz aşısında aşılanacak mahal tayin edildikten sonra etrafındaki sürgünler temizlenir. Güllere de aşılanmazdan 4 - 5 gün evvel bolca su verilir ki yapılacak yarığın kabuğu kolaylıkla ayrılabilsin. Bundan sonra r?s- mimzide görüldüğü gibi yabani gülün Aaşılanacağı noktası üzerinde T şeklinde bir çizgi yapılır ve kabuğu aşı çakısının kemik welle kaldırılır. İntihab ettiğiniz güllerden Kalemler almarak ve kalemler zerindeki gözler, usulü doiresinde, yani gözü #edelemeden çikarılır. Bunun için de gözün üzerinden ve üâllından bir san- tim boyunda bir çizgi yüpilir, kalem Sol ele alınır, aşı çakısı sağ ele alınır ve yu- karıdan aşağıya doğru çakı ufki bir şe- kilde siyrlarak göz çıkarılır ve güzün üzerinde (haşeb kısmının) kalmamasına veya pek cüzi kalmasına gayret edilir. Yalnız haşeb kısmını tamamile çıkaraca- Rum diye gözün özünü zedelememeğe dik- kat etmeli, Bu şekilde ve resmimizde görüldüğü gibi göz çıkarıldıktan sonra yaprağı ke- silir, yalnız sapı bırakılır. Bu suretle elde edilen göz anacın T şeklindeki, kabuğu Samamile kaldırılmış kısım içerisine gü- zelce, içinde hava kalmamak şartile, göz rafya sarılarak bağlanır. Aşılama esnasında ehili gözleri havi kalemin ratıb yosun içinde muhafaza edilmesi lâzımdır. Aşı gülün köküne yakın veya yerden 1,5 metre irtifaındaki mahallerinde yapı- ır, yüksek güller için bu usul çok iyidir. Göz tutup sürdükten sonra, sürgün on santim boyunda budanıma bu suretle bilâhare iyi bir şekli verilmşi olur, Aşıla- nan gözün tutup tutmadığını gözün vazi- yetinden anlamak kabildir. Tulmuş İse, gör yeşili rengini muhafaza eder. yaprak sapı dokunmakin Kolaylıkla düşer. Göz sararmış, buruşmuş ise yaprak sapı da dokunmakla düşmezse tutmamış olduğu- na hükmetmek lâzımdır. Gözün Ukbahara kadar fazla sürmeme- si, hattâ çiçek vermemesi matlübdür, ki aşı iyi bir şekilde meydana çıksın, Bina- enaleyh ilkbahara kadar aşinin sakin büyümesi lâzımdır. Resmimiz yabani bir güle tatbik olu- nan durgun bir göz aşısının nasıl yapıl- dığını göstermektedir. da yanına aldı. Fakat Aggripine dayı- sı olan İmparator Claude ile evlenin. ce, oğlunu ona evlâd ettirdi, İsmini Nero Clodius Sezar Germanicus koy- dular. Neron daha çok genç iken Cla- ude ile-Messaline'in kızı olan Octavle ile nişanlandı, Ageripine memnundu. Taht nasıl olsa bir gün oğlunundu. Lâkin oğluna bir ikinci ana gibi görü- nen görümcesi Domita Lepidaya sinir- leniyordu. Rahat etmesi için, onun or- tadan kalkması lâzım geliyordu ve Lepida ortadan kalktı. t Görümcesini öldürttükten sonra, ortada rahatsızlık veren, sade kocası kalıyordu, onu da, zehirletti. İşte, bu suretle Neron on sekiz yaşımda hü- kümdar oldu. Lâkin asıl memleket iş- lerine bakan, ana idi. Hattâ paraların üzerinde oğlununki ile beraber kendi başı da vardı, Neron eğleniyordu. Fa- kat, bir gün azad edilmiş bir esir olan Actöeyi sevdi, Ana, bu sevgiye mâni olmak istiyor, gelini Octavie'yi tutu- yor, onun gözden düşmesini istemi. yordu. (Neron) a söylenmeğe başladı. Nihayet lâf anlatamıyacağına kanaat getirince tehdid etti. Claudun oğlu olan Britannicusun on dört yaşma geldiğini söyledi. Neron kızdı ve, hiç bir kabahati olmıyan (Britannicus) u zehirletli, Lâkin Brilannicusun ölü- mü, ana ile oğulun arasını düzeltmedi," Zira Actetden sonra, Neron Alhon is“ $ si ji” Haşaretle mücadele: Sebze, çiçek bahçelerinde, çok zararlar yapan tarla ne yapmalıdır? Tarla fareleri çok #ararlı hayvanlar. dandır. Seri Ye külliyetii bir şe- kilde tekessür ede- Yek sürüler teşkil eden bu hayvan- larla vaktinde mü- cadele yapılmazsa, diğer müteakib sene- | ler zarfında, daha şiddeti! zararlar yapa- rak bulundukları yerlerdeki mahsulâtı tamamile mahvederler, Tarla fareleri, toprak içinde ekseriyet - le yol kenarlarında, fazir işlenmemiş yer- lerde yuvalarını yaparlar ve yiyecek maddelerini buraya taşırlar. Tarla veya bahçe sıçanları her çeşit mahsule musallat olurlar, İlkbaharda ne- batların köklerini kemirdikleri gibi, tar- Jalarda hububata hücum ederek bütün taneleri harab ederler. Harman mahalle- rindeki hububat demetlerinin altına gire- rek hububatı tamamile mahvederler. Tarla farelerine karşı yapılacak müca- delenin umumi olması lâzımdır. Bu ba- kımdan bahçelerinde veya tarlalarında fare Olduğunu görenler, hemen, bu- hundukları ziraat memurlüklarına veya müdürlüklerine müracaat ederek keyfi- yeti haber vermelidirler. Şehir bah- çeleri için de bu şekilde mürucaat edile- bilir. Tarla farelerine karşı kullanılan bir Portakalların aşılanması, yumurtaların tazeliği nasıl anlaşılır? İst. Osmanbey, bay Orhan Şaşmaz: I — Portakallara da kalem aşısı vurula- bilir. Aşı zamanı şimdi değildir, ilkbaharı beklemek daha doğrudur. Ağaçlara nüsüğ yürümeğe başladığı zamandan iüberen yapılabilir. II — Her çiçek sulanmazsa bitlabi ku- rur, güneşten çok müteessir olan Yazlık çiçeklerdir. NI — Yumurtaların tazeliği ağırlıkla” rile anlaşılır, Alışık bir göz renginden de anlıyabilir. Bundan başka yüzde 5 - 10 nisbetindeki tuzlu su içerisine yumurtayı yatırırnanız suyun tamamile dibine çökerse mutlak tazedir, gölmezse taze değildir. Buyun yüzüne doğru gelmesi, yaklaşması tarelik derecesini gösterir. Pok bayat olursa suyun yüzüne çikar, Taze bir yumurta ele alımp sallanırsa ve İçindeki sarısı, muhteivyatı oynarsa pek taze değildir. Bunu herkes anlar. Gü- neşe doğru alınıp tutulursa içinde hava boşluğu tammalle Kapalı ise tazedir. Peynircilik hakkında BüyükÇekmece, Köylü kadın: Mektu- bunuzu alâka ile okuduk. Sütçülük, pey- nirellik hakkında arasıra, kısa kısa ya- sılar yazmaktan hali kalmıyoruz. Biz zirai yazılarımızı mevsime göre tanzim etlik. Binaenaleyh, Ukbahara doğru sütlerin bilhassa koyun sütlerinin bol bulunduğu zamanlarda peynirelik hakkında yazılar yazacağız. Ancak, peynircilik baştıbaşına bir sanattır; bilhassa Avrupa peynirlerin- den istediğiniz Güda, Rokfor, Gamambr, Noşati, Felemenk, Holânda peyrirlerinin imali biraz müşküldür. Biz Sizin evlerde yapabileceğiniz bunlara muadil peynirler hakkında izahat vermekle beraber kendi peynirlerimizin de daha fenni bir şekilde nasıl yapılabileceğini izah edeceğiz. Ga- zetemizi muntazaman takib ederseniz, za manında bu yazılarımıza tesadüf eder- siniz mindeki arkadaşının karısı güzel Pop: pda Sabinayı sevdi, Kocasını da, ba- şından atmak için, Lucitaya vali yap- tı. Eh!.. İşte Poppes saraya girmiş, tahtın başına dikilmiş, Neronun iri bağını ufacık, yumuşacık avuçlarının içine almıştı. Hey genç. Sen Poppdayı tanımazsın, onun dışı ne kadar güzel- se, içi o kadar çirkindir. O, bir yılan gibi Nerona sarıldı, yavaş, yavaş, tıslı-,, ya, tıslıya zehirini akıtmağa başladı. Zaten doğuşta fena olan Neron, büs- bütün çıldırdı, bu kadınla da, arasına girmeğe uğraşan anasını yanına ça- farttı, önu okşadı, sevdi, yüzüne gül- dü. Lâkin dönüşte gemisini batırtmak erarini vermişti. Nitekim, gemi battı. Amma, kadın yüzerek kurtuldu. Bu- nun üzerine Neron çok üzülmüş gibi yaptı, ve anasının yanına vermiş ol- duğu adamı, cinayetle itham ederek öldürttü. Bu büyüklüğünü herkes be- ğendi. Fakat Octavie kurtulmamıştı. Oğlu nihayet anasını adamlarından birine öldürttü. Kadın ölürken böyle bir evlâdı taşımış olan karına lânet ettiğini söylüyorlar. Amma, sakın sen kimsenin yanında bunları söyleme. Böyle şeyler hem bilinir, hem bilin. mez. Genç adam, iğrenir gibi dudak bük- tü: — nalan öldürtmek? “İş ' bilhassa umumi tarlalarda farelerile mücadele için için şu vasıtalara mürücaat edilebilir: 1 — Zehirli haplar veya zehirli buğday veya mısırları farelerin bulundukları de- liklere atmak, 2 — Toprakla yarıklar, çatlaklar yok- sa, çıktıkları deliklerin bir kısmını tazyik ederek kapılmak ve diğer deliklere de Hora fişeği ile zehirli gazlar saçarak öldürmek. Bu hususta istimal edilen âlet ve edevat zirent müdüriyetinde bulunur. Vasi mikyasta mücadelede bu usule mü- racaat edilir. Verilecek zehirli yemleri, sonbaharda veya ilkbaharda, yemlerin bulunmadığı sumanlarda vermek daha faydalı olur. 3 — Bundan başka son zamanlarda, Almanyada İstbik edilen yeni bir usul daha vardır ki, bu sayede, farelere sari bir hastalık aşılanır. Meselâ: Tifo hastalığı mikroblarımı yiyeceklerine karıştırarak fa- releri tifoya yakalattırmak ve hastalık mikroblarını bütün muhitteki sıçanlara #irayet ettirmek gibi... Böyle tifaya yakalanmış fareler bir kaç gün zarfında ölürler ve mikrop bu su- retle bülün farelere sirayet ettirilmiş olur, Mikropları bavi müstahzarat oküğük tüpler içinde oczahanölerde #atılmakta- dır. Memleketimizde mevcud olmuyan, fa- ine başlanıcağı kuvvetle ümid olan bu müstahamtı bütün tavsiye etmek isteriz. Kasımpaşa, B, Ahmed Tan: Mektubu- nuzu okuduk. Güllere kalem aşısı şimdi yapılmaz, bunu ilkbaharda yapmanızı tavsiye ederiz. . Sonbahara, doğru güllere durgun göz aşısı veya yaprak eşim da yapabilirsiniz. En kolay olan bu aşıyı şu şekilde yapınız: Cins gülün görünü kabuğu ie beraber, beyzi bir şekilde ve içindeki özü - cer- sümeyi - bozmadan çıkarınız, yaprağını sapının yarısından fazlasile kesiniz. Bu gözü aşılamak istediğiniz gülün sakı veya her hangi bir dalı üzerinde, sağlam bir noktasında 'T şeklinde bir çizgi yaparak kabuğunu aşı çakısmın fl dişi ucu ile açarak ehli, cins gülden, beyzi şekilde çı- kardığınız. gözü, bu yank, kabuk içerisine güzelce yerleştirilmek üzere koyarak otur- tunuz ve rafya ile, bu gözü, bağlayınız. Bu şekilde yaptığınız göz aşısi bular ve tuttuğunu gözün yaprak sapını dokun- makla anlamak kabildir, Eğer on bej, yir- mi gün sonra, aşılanan görün yaprak sa- pı ufak bir dökunmakla hemen düşerse tuttuğu anlaşılır ve bu takdirde tutan göz yavuş yavüş sürer ve çok defa da, havalar güzel giderse çiçek bile açar, ol- madığı takdirde ertesi sene ilkbaharında daha fazla sürerek, inkişaf ederek, mü- kemmel, çok nefis güller verir, Güllere ekseriyetle göz aşısı yapmak daha dof- rüdur. Diplen yapılacak âşinın kalem aşı- m olması daha muvafıktır. Kitah halinde neşredilecek yazılarımız hakkında Blâziz, Yarbay bay Şevket Sökmen: Gazetemizde intişar eden zirai yazıları- mix, pek yakında kitab halinde çıkacak- tır. Gönderdiğiniz para alınmış, kitab da güsterdiğiniz adrese yolanacaktır. Evet, iki gün evvel de karısı Oc- tavleyi öldürllü, İşte, bugün de ne kadar üzüldüğünü, kendi gözlerinle, gördün. Şimdi Neron altında tahtı, başında tacı nasıl buldu anladın mı? Gözlerini kısarak, uzun, uzun, gül dü. Akşam yavaş yavaş koyulaşmağa başlıyor, romanın sokaklarında süslü başlarını, hafif rüzgâra doğru, dik tu» tarak, yarı çıplak ayaklarının üstün» de uçar gibi ileriliyen, güzel kadınlar fazlalaşıyordu. İhtiyarla genç, bir za- man konuşmadan hayranlıkla seyret- tiler. Sonra ihtiyar, birden neşelene- rek bağırdı: — Selâm Adonius! Fazla açık tuvaletlerinden hafif ol- * dukları anlaşılan iki kadın sallanan bir ihtiyarı, kollarından yakalamış, kahkahalarla gülerek sürüklüyorlar» dı, Adonius sesin ne taraftan geldiği ni pek kestiremiyerek, etrafına bü“ kındı. Sarışın kadın keskin bir kah- kaha daha attıktan sonra söylendi: — Adoniusun dünyayı görecek hali yok. Adöonlus, birden durarak: — Sahi mi, dedi, memnun oldun. Ben de onun için içmiştim. Esmer kadın, ufak dudaklarını bü” kerek anlattı: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: