20 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

20 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eski ve yeni Istanbul Münakaşa mevzuu olan Ibrahim paşa sarayı Kanuni Sultan Süleyman burada Nuşirevanın Peruze kâsesile şerbet içmişti nağı olduğu söyleniyor. Pek çok kim- se de bu ismi Lâle devri kahramam Nedimin İbrahim paşasile karıştır. maktadır. Halbuki, o İbrahim paşanın İstan. bul tarafındaki konağı düyunuumu- miye, Akşam ve Kurun binalarının bulunduğu oyerlerdeydi. İsmi geçen İbrahim paşa ise, Kanuni Sultan Sü- leymanın arkadaşı, veziri, yardımcı- $ı ve nihayet kurbanı olmuştur. ... Parga gemicilerinin birinin oğlu (1) ve gençliğinde usta bir kemancı olan İbrahim, Türk korsanları tarafından tutularak Manisa civarında bir dul ka, dına satılmıştı. Bu kadın güzel köle- &ini gayet iyi giydirmek suretile de dikkati celbeder bir hale getirmişti. O zaman henüz veliahd bulunan Süleyman bir gün gezerken, keman çalmakta olan İbrghime rasladı. Ken- di yaşında olan kölenin hüner ve zekâ- $ına o kadar meftun oldu ki, artık ya- mından ayırmadı. Tahta çıktığı zaman, genç arkadaşını hademi hassa ve do- gancılar reisi tayin etti. İbrahimin nüfuzu gün geçtikçe ar- tıyordu. O sıralarda heyeti vekile me- sabesindeki teşekül, üç kişiden mürek- kepti. Bu kabinenin azasından haris bir adam olan Ahmed paşa, vezirlazam Piri paşanın azledilmesine sebebiyet verdi. Maksadı onun yerine kendinin geçmesiydi. Lâkin Süleyman, İbrahi- mi Sadrazam yapınca, Ahmed bu hece» lete dayanamıyacağını anladı ve Mi- Sır valiliğini istedi. Bu paşa ile İbra- himin rekabeti divanı hümayunda mü- temadiyen hâdiselere sebep olduğu ve onun Mısıra gitmesi şu hale bir ni- hayet vereceği için padişah Ahmed paşanın arzusunu hemen yerine ge- tirdi. Ahmed veziriazamlık mevkiini kay- betmesine mukabil Misir sullanlığını gasba kalktı. Memlükleri kendi tara- fına kazanabildiyse de yeniçerilerin İs- tanbula sadakatini bozamadı. Memle- ————— a... ketin büyük gelirli işlerini kendine ta; | raftar olacaklara dağıttı. Kahire ka- lesine sahip olan yeniçerilerden kur- tulmak için teşebbüslere giriştiyse de muvaffak olamadı. Bunun üzerine işi aleniyete vura rak, Kahire kalesini kendi askerleri- le muhasere etti. Fakat yeniçeriler, emsaisiz bir çıkış yaparak, asilerden dört binini öldürdüler, Ahmed paşa, Celâleddin adında bir memlük emirinden kale içine girer ve iki asırdanberi unutulmuş eski bir su yolu bulunduğunu haber aldı ve bu ümid olunmadık vasıtadan istifade ile askerlerini kaleye sokarak yeniçerile- ri katliâm ettirdi, Artık Mısıra sahip olmuştu. Kendi namına hutbe okuttu, sikke bastırdı. Osmanlı memleketlerile muvasalayt kesti. Azil fermanını ve halefini geti- ren gemiyi de yakalıyarak, yeni vali İle fermanın hamili olan çavuşu öldür- dü. Osmanlı padişahları gibi üç vezir bu- Tandurmak istiyerek Mısırın idaresini bunlara taksim etti. Lâkin içlerinden Mehmed bey padişaha sadaketle Ah- mede vefasızlık gösterdi. Kahirenin muhtelif evlerinde birkaç yüz asker sakladıktan sonra kendine artık sul- tan dedirten paşanın kaleden hama- ma çıkmasını bekledi. O gün birden- bire ortalık: — Allahü yansur essultan Süley- man! - sodalarile inledi. Ve Ahmed, Liraşını yarıda bırakarak hamamın damına çıktı; kimseye gö- rTünmeksizin, atına binerek kaleye kaç- tı. Fakat Mehmed bey takımı da &a- pılardan girebildiği için paşa orada barınamadı, kabilelere sığındı; ve bir İ kâfelen, Mehmed beye yeni bir takım irad menabilile Mısır defterdarlığı dırlar ve padişah için bir taht kurul- du. Bir heyet saraya giderek hünkâr davet etti, Süleyman bunları iltifatla kabul ederek İbrahim paşayı senada göklere çıkardı. Sekiz gün durmaksızın ! verilen ziyafetlerden sonra, dokuzuncu gün -yani gelininin saraydan alınaca. | Zının arifesinde. padişah, İbrahimin sarayına gitti. (İşte, böylelikle İbrahimin, bu dü- gün münasebetile, 1526 senesindâ ha- zırlattığı saray, tarihlerde zikrolunu- Bütün duvarlara kıymettar kumaş- lar gerilmiş olduğundan padişah âdeta altın ve ipekten bir dehliz içinden ge- çiyordu. Evvelâ yalnız padişah sonra ulema için bir sofra tertip edildi; padi- şaha yekpare bir firuze kupa ile şerbet sunuldu. Hazinede saklı duran bu kâ- senin İlk sahibi Nuşireranmış, Süley- man, saraya avdelinde bir oğlu doğdu- ğu haberile müjdelendi ve ismini Selim ! koydu. (İkinci Sultan Selim.) İki gün sonra yüz bin küçük mücev- herle işlenmiş ağaç ve anka gibi haya- li kuştan mürekkep gelin hediyeleri saraydan geldi. Padişah da İbrahimin sarayına döndü, Güreş, raks, koşu, ok yarışı ve sair umumi eğlenceleri sey- Tetti. Evlenenler şerefine şairlerin tan» zim ettikleri kasideleri kabul etti; bün- lar arasında Hayalininkini fazla beğendi İbrahim kudrette padişahia ayni mertebeye ulaşmış sayılabilirdi. İzdi- vacından dört ay sonra Süleymanın yeni bir itimadına nail oldu: Mısır va | lisi Kasım paşa ile (2) ismi yukarda ge- çen Defterdar Mehmed bey arasındaki ihtilâfı hal için donanma ile ve bin beş» yüz askerle gönderildi. Padişah, veziri- ni ve eniştesini adalara kadar teşyi et- rihinde başka misali görülmemiştir. Vezir, yarı yolunda kendisine kar- $ici çikan Defterdarla ve Kasım paşa ile görüştü. İkisini de tatmin etti; ge- rek Mısırda, gerek geçtiği yollarda bir çok ıslahat yaptı, hemen herkesi mem- nun ederek siyasiliğini isbat etti, An- sızın sefer için İstanbula çağrıldı. Bu seyahatteki muvaffakıyetleri, büsbütün takdiri celbetmişti. Anadolu. da isyanlar bastırdı. Budin, Viyana ve Irak seferlerinde padişahın maiyetinde bulunup pek çok hizmetleri görüldü. Hele Viyana muhasarası esnasında düşman kalesine o derece sokuldu ki, az kalsın esir düşecekti. Zaten Rümeli eyaleti de memuriyeti. ne zammolunmuştu. Sadaretinin altın- Cı senesinde kendisine seraskerlik de ve- rildi. Bütün ami ne pe se onu yapacağına ferman al- dı. Krallar kendisine «Biraderim» diye hitap etmek mecburiyetinde kaldılar, Şarl Ken bile garbin en nüfuzlu hü- kümdarı iken onun hakkında «yeğe- nim» tabirini kullandı. İbrahim, Osmanlı devletinin en ihti. şamlı günlerinde hüküm sürmüştür. Divanın hiç bir toplantısı olmuyor. du ki, şu veya bu hududdan bir mu- vafiakıyet haberi gelip arzolunmasın, taklarını biribirlerine yakın yaptırır. lardı, Her muvaffakıyetini müteakip, Süleyman ona on binlerce altın ve di- ger kiymetli hediyeler ihsan ediyordu. O da padişaha, şehzadelerin düğünü esnasında 50,000 duka altını kıymetin. de hediye vermiştir. Zerafetinin nümunesi, olarak, bu dü. günden şu hatırayı zikredebiliriz. Sultan Süleyman, İstanbul halkma gösterdiği debdebe ve tantanadan mem. nun olarak, kompliman işilmek arzu- sile İbrahime sormuştur: — Senin hemşiremle izdiyacın dü- günile oğullarımıtı düğününden hân- gisi daha güzeldir? İbrahim şu cevabı verdi: — Benim düğünüm gibisi şimdiye kadar olmamış ve olmıyacaktır. Süleyman bu beklenmedik cevaptan biraz şaşırarak: — Neden? — Benim düğünüme bizzat Mekke ve Medine ve seddi islâm olan Budin ve Mısır ve Şam padişahı ve halifei rüyi zemin hazretleri teşrif buyurdular. Padişah memnun olup: — İbrahim! Hezar aferin ki beni il- zam. ettin! - Sözlerini söylemiştir. Yalnız saz ve söze değil, heykeltraşi. ye meraklıydı. İbrahim paşa, Budin'de Ofen kraliyet kasrından Herkül, Dian üzerine koydurtmuştur. (Sütunlar hâ. lâ duruyorsa da heykeller kaybolmuş- tur.) İkinci Mehmed, İstanbulun fethinde üç yılan tunç heykelinin başını kestir. mişti, Hammer bunu kaydettikten son. ra diyor ki; «Sultan Süleyman mületinin e»- hamından daha yüksek bir mertebe ye vardığı, daha doğrusu veziriâza- manın ibramlarına dayanamadığı için, Atmeydanını, - islâmez put sa» yılan - Du üç heykelle süsledi. Bu ci- het şundan dolayı dikkate değer ki, musevilik gibi “islâmiyet de ; #nsan elile yapılmış tasvirleri menettiğin- den bu hareket, Süleyman ve veziri için hakikaten bir cesareti filozofa- neidi» ç (Devamı 9 uncu sahifede) , (1) Şemasddin Samiye nazaran Göneveki (2) Bilâhara ikinci vezir olan bu zak, Kasımpaşa mabellesinin is- mine izafet edilen şahsiyettir. Rüşvet davası Maznun vekili rüşvet teklifi olmadığını söylüyor! Mıntaka şefi Süleymanın muhtelif işlerden niçin çıkarıldığı sorulacak, Sal! din tahliyesi hakkındaki taleb rededdildi!| — Bir hafta evvel Karaköyde Tokatlı lokantasında gümrük muhafaza teş- kilâtı mıntaka şefi Süleymanla Lüş- yen Jüber şirketi memurları arasın da cereyan eden rüşvet davasına dün akşam üzeri asliye üçüncü ceza mahkemesinde devam edildi. Dün- kü celsede maznunlardan mevkuf Saidie Sebuh, Ohannes ve gayri mev- kuf Lüsyen Jüber avukatlarile bera- ber mahkemeye gelmişlerdi. Bundan evvelki celsede mahkeme- nin kararı veçhile muhafaza mınta- ka şefi Süleyman tarafından Jüber şirketi hakkında yapılan tahkikatın mahiyetinin ve Süleymanın hangi makamdan emir alarak bu tahkika- tı yaptığının sorulması hakkında ya. zılan müzekkereye cevap gelmişti. Dün muhakeme celsesi açılınca bu cevap tezkeresi okundu. 'Tezkerede; Süleymanın, gümrük muhafaza u- mum müdürlüğünden emir alarak bazı tahkikat yapmak üzere İstan- bula geldiği, kendisinin halen mün- hal bulunan tahkik bürosu şefliğine vekâlet ettiği, kanuna tevfikan Lüs- yen Jüberin yazıhanesinde arama yapılarak bunların kaçakçılık yap- tıklarını tevsik eder mahiyette bulu- nan evrakın tedkik edilmek üzere çuvallarla gümrük muhafaza daire- sine götürüldüğü bildiriliyordu. rine mâznun Saidin vekili söz alarak Saidin, Süleymana rüşvet teklif etme- yip sadece; «Bana itimad ediniz.» de- diğini -ve muhafaza bürosunda da Süleymanın, Saide; «Bu bir bahşiş, bir kahve parasıdır deği mi?» dedi. ğini söylemiş ve: — Bu sözlerde rüşvet teklifine de- Milet edecek mahiyet yoktur. Rüş- vet teklifinin yegâne şahidi Süley- mandır. Biz burada Süleymanı daha yakından tanımak ve tanıtmak isti- yoruz. İşittiğimize nazaran Süley- man önce gümrükte muâyene me- muru iken bazı ahvaline binaen azle- dilmiş, uzun müddet açıkta kaldık- tan sonra Neft Sendikat şirketine girmiş, bilâhare görülen lüzum üze- rine oradan da çıkarılmıştır. Süley- man bundan sonra da gümrük mu- hafaza idaresine kâtip tayin olun- muş, orada da Romanyadan esibedi- len bir şeker meselesinden dolayı hakkında vaki olan ihbarlar üzerine tahkikat yapılması kararlaştırılınca muhafaza idaresi kendisine iştön el çektirmiştir. Süleyman bundan son- ra da muhafaza teşkilâtına girmiş- tir. Fakat şimdi burada ücretle ve muvakkaten istihdam edilmektedir. Kendisinin bu şekilde işten çıkarılıp çıkarılmadığının ve çıkarılmışsa se- beblerinin gümrük muhafaza idare- sinden ve Neft Sendikat şirketinden çıkarılması hâdisenin de mezkür şir- ketten sorulmasını İstiyorum. Diğer taraftan müekkilim Sâid Sondaj şir- ketinin o mümessilidir. £ Kendisinin Jüber şirketile alâkası yoktur. Bu iki şirket biribirlerine muhasim yazi- yettedirler. Hâdise günü de müekki- lim Said bu iki şirket arasında bir ihtilâf etrafında görüşmek üzere Jüber şirketine gitmişti, Jüber şirke- tinden alınan evrakın şirkete iadesi ve şirketin yazıhanesinde tedkikat yapılmasının temini için müekkilim Saidin, Süleymana rüşvet teklif et- tiği iddia ediliyor. Halbuki ise mev- cud ört ve kânuna göre esasen bu tedkikatın yazhanede (o yapılması icab eder, Binaenaleyh oSüleymana rüşvet teklif edilmesine lüzum yok- fur. Elde mevcud daha bir çok delillere nazaran müekkilimin mey- kufen muhakemeşsine mahal olmadı- ğından kendisinin tahliyesine ve muhakemenin gayri mevkuf olarak devamına karar verilmesini istiyo- rum, Maznun Jüberin vekili de diyor ki.. Bundan sonra maznun gayri mevs kuf Jüberin vekili söz aldı ve: — İddia olunan suçla müekkilim Lüsyen Jüberin alâkadar bulundu. ğuna dair hiç bir kayıd ve deli yok« tur. Süleymanın bu işe müekkilimin ismini niçin karıştırdığını müdafaami, sırasında bildireceğim. Süleymanın, Lüsyen Jüberin yazıhanesinde gayri kanuni şekilde hareket ettiğini ve kanuna aykırı şekilde tahkikat ve muâmele yaptığını iddia ediyoruz. Bü iddiamızı isbat için de şahidleri« miz vardır. Bunların celbedilip dinlenmelerini istiyorum. Dedi ve Süleyman tarafından yün pıldığını ileri sürdükleri gayri kas nuni müamele ve hareketleri etrafilg izah etti, Sebuhla Ohannesin vekili de bu talebe iştirak ettiğini ve şahidlerin dinlenmesinden sonm tahkikatın tevsii hakkında taleblerini bildirecö« ğini söyledi. Müddeiumuminin talebi Bundan sonra müddetumumi mus avinl iddianamesini serdederek Sü“ leymanın muhlelif işlerden çıkması ve çıkarılmasının sorulması hakkındaki maznun vekillerinin taleblerine işti- rak ettiğini, pösterilen şahidlerin eelblerine mahal olmadığını ve Saf, din tahliyesi hakkındaki talebin da reddini istediğini bildirdi. 4 Mahkeme kararı i Mahkeme kısa bir müzaketeden sonra; Süleymanın vaziyeti hakkın. da mahkemenin sualine gelen cevaps ta her ne kadar Süleymanın, mü hafaza umum müdürlüğünün emrild bazı tahkikat yapmak üzere Anka radan İstanbula geldiği bildiriliyor ve kendisi de ifadesinde Ankaradan, Jüber şirketi hakkında tahkikat yap- mak üzer geldiğini söylüyorsa da Ankaradan aldığı emrin Jüber $ir- keli hakkındaki tahkikata da şamil o Tup olmadığının ve böyle bir emir al- mışsa bunun bir tasdikli suretinin, ayni zamanda Jüber şirketi hakkın. da yapılan tahkikat evrakının da tasdikli bir suretinin mahkemeye getirilmesine ve Süleymanın muüye- ne ve muhafaza memurluklarından ne suretle çıktığının ve Neft Sendikaf şirketinden çıkması sebeblerinin aid olduğu makamlardan sorulmasına ve mazmun vekilleri tarafından gös- terilen müdafaa şahidleri kendile- ri tarafından malikemeye getirildik- leri takdirde gelecek celsede bunla- rın dinlenmelerine ve suçun mahi- yetine göre tevkif sebeblerinde bir değişiklik olmadığından maznun Sa- idin vekilinin tahliye talebinin red-' dine karar vererek mubakemeyi önümüzdeki Pazartesi gününe bi raktı, İ Berlin borsasında yükselme ! Berlin 19 (A.A.) — Borsa, yüksel me hareketine devam etmiş ve şim- diye kadar beş puana kadar çıkan big tefeffü kaydedilmiştir. f » - 'Türk borcu 1 (Peşin) 10,179 Ergani 00.— Sıvas - Errurum 09,75 PARA ve ÇEKLER (Kapanış fiatleri) Londra 1 Bteriin 6.14 New-York 100 Dolar 1583 Paris 100 Frank 8,445 Milâno 100 Liret 6,82,25 Cenevre o 100 İsviçre Pr. 2,4429 Amsterd. 100 Florin 6884 Berlin 109 Raylışmark 5042 Brüksel 100 Belge 211035 Atina 100 Drahmi 112,25 Sofya 100 Leva 1515 * Prag 100 Çekoslovak Kr, 435 Madrid 100 Pezeta 8,14 Varşova o 100 Zioi 2313 Budapeşte 100 Pengo 2506 Bükreş 100 Lay, 001,78 Belgrad Oo 100 Dinar 285 Yokohama 100 Yen 35845 Stokholm 100 İsveç Kr. 31,855 Moskova ( 100 Ruble 2303 |! EĞME EZ A m, ez b ERE

Bu sayıdan diğer sayfalar: