4 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

4 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER —» Akşam postası 4 MART — 1088 YAMYAMLAR! Cesaretlerinin cezasını şişe geçip kebap olmakla çeken Ihtiyatsız seyyahlar sayılamıyacak kadar çoktur Birçok kimseler yamyamlığın, yani insan elti yiyenlerin kalmadığını zan- nederler, Halbuki yamyamlık dünya . jdan tamamiyle kalkmamıştır. Okya . İnustaki Salomon vo PFici adaları yer- ahalisi el'an iİnsan eti buldular mı, iyük bir iştiha ile yerler. Buralara jgglden kâşifler ve seyyahlar, yerlilerin Adetlerini bildikleri için ihtiyatlı vranırlar, datma kalabalık ve silâh İr olarak giderler. Yoksa halleri ya . mandır. Şişe geçirilip kızartılmaları | muhakkaktır. Yamyamlık, eskiden birçok millet. | ler de vardı: Şitler, Sarmatlar, Maz- | bBajetler hemcinslerinin etini iştiha ile ler ve bundan büyük bir lezzet du- Jyarlardı, İskandinavyalılar, düşman . larınm kafatasiyle bal gerbeti içerler. d, Afrikada (Jagas) kabilesinde, er. Keklerin ve kadınların vücudu dürt parçaya ayrılır ve pazar yerlerinde | çengellere asılır, satılırdı, İlk evvel aç- lık yüzünden başiryan yamyamlık bir. Çok milletlerde, intikam hissiyle iler. ÜĞEZ ae Bazı kabileler, yalnız düşmandan a!. , dıkları esirleri yerlerdi. Mağlüb olan- ların akıbeti pek fecldi: galiplerin boş midesini doldurmaları muhakkaktı. Birçok seyyahlar; yamyamlıkta ©- burluğun büyük bir rol aynadığına ve cok tesiri olduğuna dikkat etmiğler. dir. Yamyamlar insan etini hayvan eti. ne, beyazların etini siyahların etine tercih ederlerdi. Çocukların - etlerini yaşlı adamların etinden daha ziyade tatlı bulurlar. Vücudun bazı kıaımla. rma, bilhassa ayakların tabanlarma ve avuç içlerine bayılırlar, Yamyam milletler, kurbanlarını da- ima fakirler arasından seçerlerdi, En ziyade insan eti yiyenler de kabile re. isleri, inler ve kuvvetli olanlardı. Vahşi kabileleler, bunun için biri birleriyle daima harbederler, aldıkla, rı çsirleri yerlerdi. Yeni Zelanda ahalisi, düşmanm gö- zünü veya yüreğini yemeyi büyük bir kuvvetinin, cesaretinin kendilerine in- tikal edeceğini sanırlardı. Cenubi Amerikada, Kampanagualı. lar ölülerini de yerlerdi. Hindistanda. ki Rendevaslara gelince: todavisi gay- rikabil bir hastalığa uğrıyan, veya ih- tiyarlıyan akrabalarını koyun gibi bo. ğazlar, kızartırlar ve ailece yerlerdi. Bugün, yukarda söylediğimiz gibi yamyamlık yalnız Salomon adaların . dan başka yorlerde kalmamıştır. Bu tehlikeli yerlerde dolaşan seyyahlar, bura ahalisinin, yabaneıların üzerine atılıp öldürmek ve yemek için fırsat beklediklerini söylerler, | Hakikaten, bu adaların içerilerine doğru gitmek çok tehlikelidir. Sabhil ahalisi bir dereceye kadar medenidir. | Fakat dahildekiler... Alluh ellerine dü- şürmeyo,.. Bunlar son derece vahşi ve zaimdir. Sizi görünce hain hain ba - karlar, Ve: “Ah, bir elimize düşsen, ne güzel kızartma olurdun!..,, dıye dü. şündükleri bakışlarında okunur, Me . raklarmın, cesaretlerinin cezasını şİ- ge geçip kebab olmakla çeken ihtiyat- Tedi ve gitgide âdet oldu. Sevab sayarlar, bu süretle düşmanın STi KAHRAMAN RTZ Molüsün ökametgâhı önüne geldi ve öyle bir gürültü kopardı ki, civarda bir çok pencereler ve bunlar meyanında bir de Molüsün pencerelerinden biri a- çıldı. Montaryol ulur gibi bağırdı: — Kardinal Trankavele bücum edi- yorl . NWe Montaryol, bu sözlerle beraber, tekrar Kurto sokağına koşmağa başla- dı, Hemen ökebinde ikametgâhın — ka- pası açıldı ve Molüs dışarı fırlaklı, Son- ra, bir kaç saniye sonra, bir mahlük ta sokağa çıktı, gecenin havasını kok- ladı, iki üç defa neles aldı, başını ka- gedı, buznunu kaşıdı, bir şeyler homur- dandı ve yoala koyuldu. Annalsle Trankavelin, büyük salona girdikleri, henüz on dakika olmuştu. Yekdiğerinin ellerini tutarak, biribir. lerinin gözleri içine bakıyor, samimi 4- gıkların bütün saadetiyle, biribirlerine hayran kalıyorlardı. İkisi de son dere- ce Mütehassistiler. Biribirlerine gayet ehemmiyetsiz şeyler söylüyor, buna tağmen sesleri bir melodinin güzelliğini taşıyor. — Kardinal bunu öğrenince kuldur- Trankavel sözünü bitiremedi. Arkası- n salomtün büyük kaprtmma çevirmişti ve Annaisin yüzü de bu kapıya dönük- ti. Trankavel, birdenbire, genç kadı- nın müthiş bir şekilde socardığını gör- dü. Elini Trankavelin elleri arasından gekti, kolunu kaprya doğru urattı ve kekeledi: —Ol 'Trankavel döndü ve içeriye girmekte Olan kardinali gördü!. Bütün bBünler sessizce yapılmıştı; ı ! ! Bir casus dehasına malik olan Brigit her şeyi mükemmelen idare etmişti. Muhafızlar kapıların ber iki tarafına yerleştirildikten, ocaba' sokağın köşe- sinde bırakıldıktan ve herkese talimat veriklikten sonra, kadın yavaşça, kapı- nın tokmağını vurmuştu. Kapmın üze- rindeki küçük tamesut penceresi açıl- dı, Kadın da şöyle dedi : — Mösyö Trankavele, kont dö Mo- lüsten bir mektup var. Başına bir feli- ket geldi. Çabuk aç. . Kapı aralandı. Yirmi mühafız bir hamlede içeriye idaldı. Hademe yaka» landı, Muhafızlar Gessizce - ilerlediler. Zemin kattaki alçak tavanlı bir salonda bir kapmın arkasında, bir çok neş'eli sesler duyuluyordu. Bunlar hanımları- nın düğünlerini tes'it eden bademe ve uşaklardı. Hayretlerinden donmuş bir voziyette, ses çıkarmağa bile vakit bu- lamıyan bu zavallılar, bir an içinde, kadınlı, erkekli, sımsıkı bağlandılar ve ağızları tıkandı. Kardinal da oratjaydı ve bu sahneyi müstehri bir tebessüm- le seyrodiyordu, Kırmazı manto bu za- volı adamları dehşet içinde bırakıyor- du. Kardinal onlardan birisine hitap e- derek şöyle dedi: — Haydi bakalım, beni yeni efendine götür bakalım... Hademe iki muhalız tarcdından ayağa kaldırıklı, ipleri çözüldü. Adamcağız, dehşet içinde bir şeyler murıldanarak ve sendeleyerk basamakları çıktı ve be- şıyla, büyük bir kapıyı işaret etti. Riş- liyö içeriye girdi. Bir saniye, kendisini titretmiş olan, kendisini yenmiş olan bu iki insano balkçtı. Ve gariptir ki, bu anda, hiğdet ve kinin? en fazla tahrik sız seyyahlarm sayısı az midir?.. Lîizm ğ /[ KKHRKMAN KYZ o w eden şey, Annalsin ona korkunç ge- celer, yaşttan müthiş evrakı Lüi dö Rişliyöye teslim etmek turetiyle gös- termiş olduğu alicenaplıktı. Ayni za- manda, başpiskoposun, bu kâğıtları tmha etmek suretiyle gösterdiği alice- naplık.. — Artık bu Kiğıtlara, müthiş silâh- lara malik değil!.. Tam bu anda, Annais onu gördil. Rişliyö; — Matmazel, dedi, biliyorsunuz ki, yüksele hiyanet ve devlete kargı sul- kastle itham ediliyorsunuz, Lütfen bu adamları takip edin. . Müuhafızlar — ilerlediler. Trankavci, tert bir jcstle Annaisi bir kanapenin ar- kasına itv ve bir adım ilerliyerek, kaılı- tiyle vaziyet aldı; çehresi sapsarı kesil- mişti; salonu titreten bir sesle bağırdı: — Galiba aklınızı oynattmız, mon- senyörl, . Rişliyö elini uzattı. Eekrim üstağdı kökrer gibi bağırdı: —— Eğer cesaretin'varsa gel de onu al!.. Mademki, bana böyle bir zifaf ge- cesi yapıyorsun, ben ölütüm, fakat sen de benimle beraber öleceksin! Açılın, haydutlar!.. Kılıç havada bir timşek gibi parladı. Muhafızlar durdular. Trankavel — bir kahkaha ottı, — Haydi, Rişliyö! Ben vakla yalnızım, fakat elli hayduduna, son cekrim dersi- mi vereceğimi, . Bir ses bağırdı; — İki kişi olacağız!. Sakin bir ses te ilâye etti: —Üçl. Montaryol, kanter içinde kalmış bir halde, küçük bir kapıdan içeriye dakif ve Tremkavelin solurlda variyet eli Hermen akebinde, ayni kapıdan girmit — olan Molüs te yağır ağır kılıcını çekt” rek, ceskrim Üstadının sağına l*#', Trankavel onlarr görmemiş gibiydi. BU, anda, onda korkunç bir hal varde, gel" resi bembeyaz kesilmiş, dudakları bi külmüş, gözlerini kan bürümüştü. RİF liyö omuzlarmı Gilketek gü hıd? verdi; — Yakalayın hepsini.. Muhafızlar - biribirlerine — soXulük veziyette ilerliyerek ve; “Kral nami” nök.,, diye bağıtarak ilerlediler. Çf pışma vukü bulmak üÜzereydi. Tam İi anda, bör adam, yerden biter gibi. Ki grupun arasmma girdi ve Rişliyönüü nünde eğilerek, müstehzt bir şöyle dedi: — Monseyör'bü mektutu dee, YÜ mek üzere Sen — Priyak geliyorum.. Bu adam Verdürdü!. , Pa Verdür ide, Müontaryolla M girmiş oldukları kapıdacı içeriye t. Kontun yanından — geçerkef, te KA G de d gizlice bir mektup uzattı ve göy't — | d : ı — Bunu saklayın ve bı'lhı—; mamağa gayret edin, çünkü ol bilmiyorsunuz!, . zi FJ Molüs mektubu aldı ve, gayrf* cebint bir şekilde, itaat ederek, bunü yerleştirdi. Bu melçtuba, ancak nazar etffetmişti. Fakat ürperdi Bö raz sarardı; Mektubu M';ıd. Korinyanın üzerinden 2almıf da Ğ mektuptu! Sandığıma hp'“_'b ge la okumetlığı maktup! Ve, nıw"'/ rinyana tevdi edilmeden evV'tle F

Bu sayıdan diğer sayfalar: