4 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

4 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TABERİN Tart TEFRİKASI: 14 Yazan: A. Cim Vesiknları veren: Donanma Komodorluğu Raşkâtibi Binbaşı İhsan Pavk'tetoplanan üç süvari zorla akşamı ettiler; gün, bir türlü Sona ermek blimiyordu > Orası öyle! 5 Dur, Muzaffer beyi çağırtalım da Van ti Yaziyetini soralım, baka. onlar ne âlemdeler? O Kim o sizinkiler? Kim olacak, mürettebat? he İyi olur. kaptan postaya seslenmek &. Mağa açmıştı; fakat kapının ka- aralar aralamaz: ai A buyrun? Hayrola, sizdede KÜR sey? Diye Söylenmeye başlamış, aralanan JAN İçeriye Arif bey girmişti. Va- â gbi ba gelişten Arif beyin de ken- iyii akıbete uğradığını derhal Buyrun bakalım Arif bey? Pe A. Ne oldu, siz de burada? Li tahminlerimizde aldanmı - by | Ben size söylemedim mi efendim, ari itabil vaziyet bundan başka Verebilir mi? ” dari bey Arif beye kikte serâilmen. * larında geçenleri anlatmış: ei söyle bakalım, sen neden te- *tin? e adaşım macerasını da an- İt; © bey arkadaşına şunları anlat am, Biraz evvel Asariter. Yi istimbotun bizim gemi- YE ordu. A 4 e kirin istimbotu kuzum? im Efendim, dediler, isyancılarm Yaş, otu, işinde saray hamlecileri Agiz evvel Asarıtevfikten süvari beyi almışlar, mabeyne gö ler. İkidebir bizim gemiye ge. izi soruyorlardı. karşısında tabif gemiye Hemen geriye döndüm, iş Seldim, Şimdi ne yapacağız? rn baş başa verdiler. Bu sus. bra Uzun uzun düşündüler, ni. iş Rauf bey gu teklifi ortaya at. bi ayrıldıktan sonra gemi. İri #5 # — aç önem, nasıl olsa Selfniğe, Hare diana iltihaka karar vermemiş A enieriniz bu sefere iştirak » Peyk benim elim altın. ey 2 akşam olsun, gemi za. PİR dep üzörinde, Karanlık basar bas- Mayalar, usulcacık buradan Ça- doğru yola çıkarız! Sabaha sensizee çıkarsak ne Vi, torla, ateşe ateşle muka. Mint Oradan geçeriz! Ve inşel, En Selâniği bulur, arka- 3 İtihak ederiz! Min nt kalan üç eye başladıar, gale Bündüz, birkaç defa gemi. * Sfrad, 1 teşvik edici sözlerle basında tuttu; geminin ber Man vene hazır bir halde bulun. Mu, etti, a am. karadan #ık sık muh. NN Etik la malümat alıyor, ihti- va daha rezil bir mahiyet Kin nlar çe iyor, yel Kn zmn Üç silvari o gin zor. Rar Sttiler; gün sanki bir yıl e m Reli * bir türlü akşam olmu- 4 Yordu onlara., kN Me kararı verdi. Sahiller. Mü! İkişer yanmaya besla. Ke e Asarrtevfik do » Rİbi bütün elektrikleri» , Bakiye, Sabıranetıkla hareket saa- ' ve Vasf beyler ge / 77 ; Z /4 yerlerinde düuramıyorlardı. Nihayet saat 8 e doğru Rauf kaptan Muzaffer beyi çağırttı: — Her şey hazır değil mi Muzaffer bey! —..si, — Demir almak için emir verin! — Canım, niçin cevab vermiyorsu. | nuz? Gündüzden böyle kararlaştırma- mış mıydık? | Muzaffer bey, süvarinin cevaben | bıraktığı Üç sualine birden, bir kelime | ile cevap verdi: — Eirad gitmek istemiyorlar! Rauf bey çılgın gibi yerinden fırla. meyle cevab verdi: dı: — Nasıl dedi, nasıl? Efrad hareket etmek istemiyorlar mı dediniz? Rica ederim, bu nasıl lâkırdı?... Efrad kim oluyormuş; gitmek istemiyor nede. mek? Sabahtanberi bu işe hazırlanmı- yor mıydık? — Evet., — Peki, şimdi ve oluyor? — Vallahi ben de ne olduğunu anfı- yamadım. Biraz evvel son hazırlıkları yaptırmak için emir verdim. Efrad hep birden: — Gidemeyiz, donanmadan ayrıla - mayız, bey babamıza böyle söyleyin, dediler! Ben de #lze bunu arzettim! Rauf beyin gözleri arkadaşlarınm Üzerinde gezlndi; üç kafadar arkada- Ümit de mi suya düştü? Diyen manalar taşıyordu, Suların kararmasiyle beraber deniz. de seyyar meşaleler, istimbot projek- törleri artmaya, gidip gelmeye baş . lamıştı. Oradan oraya dolaşan bu ışık. lar, karanlıkla beraber gittikçe artı - yor, adelâ denirin üzerinde bir fener alayı tegkil ediyordu. Bu, âstlerin gecenin karanlığından istifade ederek serbestçe gemiler ara- sında dolaşmaya başladıklarına, gün - düz bulundukları yerlerde saklanıp da gece evlerine dönmek için yola çıkan denizaşırı, Üsklider, Kadıköy gibi yerlere giderek olanları tutmak için çalıştıklarına delâlet ediyordu, Gittikçe çoğalan, sayısı artan ka . yıklarm civar sefineler mürettebatıma azdırıcı öğütler verdikleri görülüyor, bütün herb gemileri yavaş yavaş bu harekete uymaya başlıyor, neferlerin şarkı sesleri, mızıkalar, Peykte, çare. #izlik içinde Ürkek nazarlarla denizi seyreden Berkimatvet, Feth'bülend, ve Hamidiye süvarilerinin kalplerine ü - mitsizliğin acı zehrin! dökliyordu. İstimbotlar, kayıklar yavaş yavaş Peyke de yaklaşmağa başladılar. Ar. tık, tehlike her saniye geçtikçe biraz daha yakma gelmeye, ve bütün aza . metiyle Üç ittihatçı kaplanı tehdide başlıyordu. Arkadaşlarınm muhafaza ettiği derin sükütu Arif bey ihlâl et- ti: — Ey, ne yapacağız yabu!... Kara- rrmız ne olacak! Rauf bey ellerini açıp başımı bir ta. rafa eğerek mukabele etti: — Hiç, burada bekliyeceğiz. Yanı. mıza silâh ve cephane alalım. Bir ta- arruz olursa, Kendimizi mümkün ol - duğu kadar pabelı satmaya gayret e. delim. Başka ne yapabiliriz! Bu karar dehgetli bir şeydi, arkadaş. lar yine derin bir süküta daldılar, Göz- lerini, karanlıklar arasında ateş bö - cekleri gibi koguşan ışıklı deniz vası. talarma bakarak düşüncelerine devem etti'er, Saat İlerliyor, her geçen daki, kada çaresizlik içinde bocsltyan üç #ü- vari büyük bir dehpet hissediyorlar; şi m HARFR — Aksam postası hayatı Ucuzlatmanın en birinci Şartıdır Yazan: HABERCİ Satılan her malın üzerinde böyle Pazarlığın en çok revaç bulduğu mum bir derde temas ettiğimi, bu ya- zirim etrafta uyandırdığı büyük alâka sayesinde anlamış oldum. Bir haftadır, belki 20 den fazla mektup aldım. Bircok okuyucular be. nim bü mevzua tekrar tekrar temas etmemi, cidden mühim bir iktisadi mesele olan pazarlığın memleketten kaldırılması için mücadeleye giriş. memi tavsiye ediyorlardı. İlk yazımın intişarmdanberi muhte. hf yerlerde rasgeldiğim yüzlerce ar - kadaş ve ahbab, hep ayni dertten bah. settiler: — Kuzum, yaz yazabildiğin kadar gu pis âdetin aleyhinde, diyorlardı. İ'kçahar için siyah kaba hasırdan, kırmızı kordelâ ve şk bir menekşe demeti ile süslü bir şapka, yakınlaşan tehlikenin ürpertilerile ir- kiliyorlardı. Bakışları sahile kadar uzanan Vasıf kaptan, birdenbire yeni bir gey keşfe. den bir muhteri sevinciyle arkadaşla. rına döndü: — Buldum; dedi, buldum! Ötekiler merakla sordular: — Ne buldun? neyi buldun yabu!.. — Şimdilik bir çare buldum! Arif ve Rauf kaptanlar Vasıf beyin yanına sokuldular: — Nedir o çare anlat kuzum... (Devamı var) Pazarlığı kal Jint etiketleri bulunmalıdır... yerlerden bir pazar mahalli... İşte bunun içindir ki, bu sütunlar. da bu mevzua bir kere daha temas et- meyi ve çok kötü, çok iptidsi bir âdet olan pazarlık işiyle, kendi gücümün yettiği bir saha ds” Tinde mücadele et- meyi adetâ kendim için bir vazife te. lâkki ediyorum, Gelen mektuplar ve anlatılan dert- ler İçinde öyle pazarlık hikâyeleri, öy- le İnanılmaz hatıralara rasgeldim ki, pazarlık hastalığınm benim tahminim. den de çok daha kötü bir tarzda içi- mize İşlediğine bir kat daha inandım. Bımların hepsini size anlatacak deği- lim. Yalnız bir tanesi, diğerleri gibi yiyecek, içilecek, giyecek deği! de, i. lâç gibi, insanlığın en mücbir ibtiyaç- larından bir maddeye temas edeni- ne ait bir vakayı hikâye etmek iste. rim, Bir okuyucum şöyle yazıyor: “Çocuğum, tedavisi uzun süren bir hastalığa yakalanmıştı. Doktorların verdiği ve bittikçe tekrar yaptırmamı tavsiye ettikleri bir ilâç reçetesini, ev. velâ Kadıköyünde bir eczaneye yaptır. dım. Benden pazarlıksız (140) kuruş aldılar, İkine! defa Eminönü tarafın. da başka bir eczaneye gittim, bu se fer (125) kuruş istediler, Tabif mem- nun oldum ve Kadıköyündeki eczacıya kızdım. Fakat üçüncü defa Beyoğlun. da bir eczaneye müracaat edince, ay- ni reçete için (190) kuruş istediler. Bu reçeteyi daha bir ay evvel (125) ku- Tuşa başka bir yerde yaptırdığımı hay. retle söyledim. Pazarlığa giriştik ve nihayet (145) kuruşa sulh olduk. Ar- tık bu hikâye Üzerine pazarlığın ha- sıl bir hastalık haline geldiğini söyle. mek lâzım mı bilmem!?..,, Okuyucum bundan başka daha bir. kaç misal anlatıyor ve uzun mektu - bunun sayfalarında acı acı dert yanı. yordu. Yukarda da söylediğim gibi, fazla misaller sayacak değilim, Zaten hanp- gimiz şöyle bir an düşünsek, bizzat başımızdan geçen Yüzlerce, binlerce püzarlık misalini gözönüne getireme. yiz. Asıl mesele, pazarlığın önline na- mi geçilebileceğidir. Belki ilk nazarda, bu çok müşkül ve hattâ başarılması hemen hemen im. kânsız bir iş gibi görünür. Halbuki ha- kikat hiç de böyle değildir. Puzarlıkla mücadele etmenin esas ve birinci şartı, Kristof Kolombun yu. murtası kadar basit ve kolaydır. Şöy- le ki: dırmak Bütün esnaf satılan her nevi mal - ların üzerine, kat'i satış fiatını gösle. rir levhalar asmaya, ve vitrinlerinde, dükkân içinde, tezgâhlarda teşhir eği- len mallarını da ayni surette marka - lamağa mecbur edilmelidirler, Malm üzerinde gösterilmiş olan fi. sttan aşağı mal sattığı tesbit edilen esnaf İse en şiddetli ve merhametsiz cezalara çarptırılmalı, hattâ birkaç kere ayni hali tekrar ederse hapisle dahi tecziyesine gidilmelidir. Böyle bir vaziyet karşısında hiçbir dükkâneı pazarlık edemiyecektir. Mal ları üzerine de makul bir kâr hesa- biyle bulacağı fiatları asmaya kendi. İiğinden mecbur olacaktır ve bunu tetkik yolunda devlet kontroluna da hiç lüzum yoktur. Çünkü, esnafın mallara fahiş fiat koymasma hemen hemen imkân ola. maz, Ayn! malın bir dükkânda 50, di- ğerinde 60 kuruşa satıldığını daha vitrinde görecek müşterilerin, pahalı satan dükkânın semtine bile uğramı - yacağını, satıcılar pek &lâ anlıyacak. lardır. O zaman, böyle bir vaziyet, bütün esnafın ayni fistia mal satmasına yol açacaktır ki, bu da, ticaret hayatımız. da cidden büyük bir dönüm noktası o- Yacaktır. Vaziyetin kontroluna gelince, dev. let için yeniden en ufak bir külfet ve masraf altına girilmesine lüzum yok. tur. Ve bütün zabıta ve belediye me, murlarınm, satılan malların üzerim fiat etiketleri koymamış esnafım ya: kasma yapışması kadar basitne © labilir... Hayat ucuzluğuyla büyük bir mlica. deleye giren, Celâl Bayar hükümeti . nin, büyük iktısadi programında şu kurunuvusta! pazarlık (hastalığının kaldırılması da herhalde geniş bir yer almağa lâyıktır. HABERCİ Istanbul radyosu 4 MART — 1938 CUMA 17 inkılâp dersi, Üniversiteden naklen, Recep Peker tarafından, 18,30 plâkla dans musikisi, 19 konferans, Çocuk terbiyesi, AN Kâmi Akyüz tarafından, 19,30 Beyoğ- ba hâlkevi gösteril kölü tarafından bir tem sil, 19.55 Borsa haberleri, (20, Muzaffer Güler ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30 bava rapo- ru, 20.35 Ömer Rıza tarafından (oarâpça söyler, 20,15 Vedin Rıza ve arkadaşları tarafından Törk musikisi ve halk şarkıları (saat ayarı), 21,15 Mustafa ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk barkıla- rı, 21,50 orkestra, 22,45 ajans. haberleri, 23 plâkla sololar, opera ve operei parçaları 23,20 son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 20,30 son, BÜKREŞ: 18, Sibisiane öorkestram, o 20,05 piyano konseri, 20,35 opcradan temsil nakli. BUDAPEŞTE: 18,00 sigan orkestrası, 20,30 operadam temat! nakli, 23,35 plik, 24,05 cazbanl, BERLİN: 18 piyano konseri, 19, bando, 3i radyo orkestrası, 22 plâk, 23,30 serenatlar. A0vA: 23, senlonik konser, 24,15 cazbant. PRAG: 19,10 almanca neşriyat, 23, plâk, VARŞOVA: 18,15 Çek müziği, 10,10 plâk, 22 zevkli müzik, 28 Varşova flarmonik orkestrası 20,30 konser,

Bu sayıdan diğer sayfalar: