1 Mart 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t a LA DÇi aa öa ee he RDİ SMilliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 1MART 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için len evrak geri verilmez — üüddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için Üüracaat den bahseden arkadaşlara te- şekkür etmek isterim. Olimpi- yatlardan ve o münasebetle hen den o kadar çok bahsettiler ki; artık deniz diyince sen hâtıra geliyorsan, olimpiyat deyince de ben hâtıra gelıyoı'um Hattâ benim bu iş için kırkından son- ra ıngılııee öğrendiğimi de âle me gene siz haber verdiniz. Bu kadar reklâma ne kadar teşek- kür etsem azdır. Hemen Allah bu seferki olimpiyat seyahati- ne hayırlısile müyesser eyle- sin!... Ben bu teşekkürü ifa eder- |ken emsali hâdiselerde sana hiz !met edememiş olmaktan müte- İvellit teessürlerimi de açmak tnterım. Vaktile Galatasarayın | başında Vıyınınm Prater bar- İr;;ı—mektupları :6 Ahunt'lar neler yaparlar? kimlerdir, eden bu hakkında şayanı TAHRAN, Şubat 932 (Mil- liyet) — İranda hocalara A. hunt derler. Vaktile Ahuntla- rın mevkii pek büyüktü. A.- hundun karışmadığı dünya işi |larında, ora bile | takdirini celbedecek tarzdaki i- pekli seyahatinizden evvel elim düşüp te bu yolda sizi teşci ede ete >dilir. Gazetemiz ilânların mes'u- iyetini kabul etmez. iştim. Eğer Allah nasip e- der de sen de bu teşkilâtın bi- zim gibi nimetlerinden harıl ha BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy asekti rasat — merke- zinden verilen malümata — göre bugün hava ekseriyetle bulutlu olacak rüzgâr poyrazdan müte- dil kuvvette esecektir. 29-2-32 tarihinde tazyiki nesi- mi 766 milimetre en fazla sıcak- lık 1 en az sıcaklık sıfır. santig- rat kaydedilmiştir. Hak a Şekerim Daver Olimpiyatlar hakkında iki gün evvel yazdığın edebi parça yı - bilmezsin - ne zevkle oku- dum. Bu yazın gösteriyor ki; içimizde olimpiyatları senin kadar iyi hisseden ve senin ka- dar özleyen kimse yoktur. Va. kıa dediğin gibi oraya gitmeğe hepimizin ağzımızın suyu akmı yor değil. Yalnız bunların için de bir ben bu arzumu saklamı- yorum, bir de sen, saklayamı- yorsun! Senin bu olimpiyat tasvirin, Bak Stanbülun şu Sad'abâdı nevbünya- nrna AÂdemin canlar katar âbu havası canına Mısraiyle başlayan kasideleri hatırlattı. Sen yalnız mizah ve umuru bahriye muharriri değil, adamı akıllı şairmişsin de! O ka dar iyi tasvir etmişsin ki; yazı- nı okudukça, kendimi olimpiya da gidiyor zannettim.. Hele o hürriyet heykeline - Gaod Morming diyiş yok mu — enfes bir şey!.. Yalnız bir nokta gözüme iliş. — t. Sen bu tahakkuku kabil ol. mayan hayalin sarhoşluğu ile mest iken şarkını garbini şaşır- nışsın: Yazında: “Nevyork'ta birkaç gün... Sonra bütün Amerikayı garp- ten şarka doğru trenle geçiş” diye yazıyorsun. Cancağızım Nevyorktan (Los Anceles) e eh SEUONELEN Dşkr rıl çiml, bahtiyarlar arasına girersen - Allahtan ümit kesil mez - senin de bir olimpiyat borcu olsun... a> Canım Daverciğim! Şu o- yoktur, denilebilirdi. Bugün de Ahuntlar, pek çoktur. — Fakat vicdanlar üzerinde tahakküm e debilecek kudreti artık kendile- rinde bulamıyorlar.. Piş namazlar... Ahuntların vazifesi, bizim es ki köy ve şehir hocalarınımkine benzer: Nihâk ve talâk işlerini görürler, mesçitlerde namaz kı lınlırı piş nımızlık ederler, in is- yazma tıdılınnı kınlarlır sırasına gö lara nefes ederler, düa limpiyat seyahatleri için göğsü nü vurarak, şah di çıka« | re rarak: — Millet! Milletin parası! Hazinenin müzayakası., Hezi- met.. Diye barbar bağıranları bir fotograf makinesi önünde poz alanlara, yahut Tartuff pi yesinde başrolü yap a ben- okurlar, muska yazarlar ve da- ha buna benzer dünya işlerini görüp hallerince “dünyalık” e- dinirler, Ahuntlar Rimlerdir? Ahuntlar içinde, yüksek tah zetmez misin?.. Günün birinde hangimize; — Seni olî'mpiyıl kafil sil g ler de vardır. Bunlar, Bağdat, Kerbelâ ve Necif'teki medreselerde fıkıh, — okumuş, BÜ nin idaresine tayin ettik!,. Der- lerse, yuregı hop diye oynamaz Arap li bütün g öğrenmiş, din ve mezhep mese lelerine ait etraflı tetkikat yap- ve hangi ahmak — Boyle bir seyahat prensi. pime mugayırdır. Ben gitmem! der.. Sana bu münasebetle bir ke re daha çoban ve hâkim hikâ- yesini nakledeyim: Bir çoban bir hâkime müraca at ederek: — Hâkim Efendi! Davarlar dere üstündeki köprüden geçer ken biribirini süstüler.. Bir sı- ğiır suya düştü boğuldu. der. Hıkım hıç du;unmeden mış kimselerdir. Müçtehitlere gelince... Böyle yüksek dini malümat edinmiş Ahuntlar, Müçtehit is mini alır. Müçtehitler, daha zi- yade zengin tabakanın işlerine bakarlar. Tahran, Meşhet, İs- fahan, Kum, Reşt gibi büyük şehirlerde Müçtehit yetiştiren medreseler vardır.. Maamafih buradan çıkanlar, hemen Müç- tehit olamazlar. Bir Ahunda Müçtehit denebilmek — için o- nun, sorulan dini her hangi bir ; köprü yü geçerkeu bınhırını kı.kır Bırşey lâ yi derhal kökünden hal- edecek irfan ve kabiiyette olma verir., Çoban: — Lâkin Hâkim Efendi, dü- şen öküz sizinki idi... Deyince hâkim hemen: — Tilke meseletiünm uhrâ Cevabmı verir. Çoban da da- yanamaz: —E artık tilki meselesini karıştırma!. der. Çoğumuz sırasına göre: — Bana Maliye nazırlığını verseler kabul etmem... Yılıut- — Bin lira verseler bu şerai altında İstanbul vılılığıni ıl- mam: Ve saire gibi kabadayılıklar ederiz.., Kımıe bize bu yerleri giderken Şarktan garbe doğru — gidilir.... Garpten şarka doğru | n değil. (Ah kâfir mürettipler de ğil mi!) Haklısın; sunun haya- — İi bile adamın sağını solunu şa- | şirtiyor... Artık bunu görünce & tabitf benim bu i işi özlememi hak $ we x bulursun: Bu fırsatla İılıi!"' tunlarda sana ye.a-> —— bttar! T senin gıbı M&lğnm seyahatlerim- teklif etmediği için bu kabadayı lığımız tekzip edilme tehlikesi. ne maruz değildir. Lâkin Fuat Paşanın bilmem hangi Kraliçe ye dediği gibi: — Ya bir milyon lira verse- ler razı olmaz mısınız? desem: — Mıluınn gorelım' Deme- yecek ıdıni aranııda gorem.ı—yo —— sı lâzımdır. Bağdat ve Kerbelâ, Müçtehitleri en fazla olan şe- hirlerdir. Burada Müçtehit pa- yesini ihraz eden Ahuntlar, İ- ranın muhtelif şehirlerine da- gılarak dint işlerde zuhur ede- cek bazı müşkülleri halle uğra- şırlar. Bizde, eski müftülerin, daha vasi ve şümullü bir surette vazifelerini gören Müçtehitlere zengin ve kibar sınıf, çok ehem miyet verir. Tereddüdü mucip olan ahret işlerinde onun rey' ve içtihadmı alır, Müçtehitler, bundan maada veraset davalarını hal ve fasle. derler. Küçük alım ve satımlar- da temellük senetlerini tevsika uğraşırlar, Halk tarafından mu kaddes makamata — vakfedilen emlâki idare ederler. Ölenlerin | t vasiyetlerini yerine getirmek i- rım.., Hattâ - senin için söyle miyorum - garazı da anlarım amma hamiyet makamından mavâl okumağa tahammül ede değiliz bile!, Milliyet'in Edebi Romanı: 25 — «Gece yarısından sonra- Ağzıma ne bir lokma el ae bir lokma — drm. Masanın üzerinde gece- den kalma yarım şişe konyak vardı. Hepsini birden başıma diktim ve sokağa çıktmı. Aç mideye yarım şişe kon. / yak. Galiba başıma vurdu, K © dırımlara ayaklarımı çarpa çar /| pa yürüyordum ve kendi kendi me söyleniyordum: *— Mutlaka bulacağım.. Kollarım ı arasında can ve rura.. Tah anla- .. GÖZYASLARI!. Etem İZZET Ben ona âşıkım.. h Ben U yemek koyma- *A Apartımanda karşrma - hiz- i kız 3 Deli gibi sordum: — Naran nerede?,. Kadın, yumuk gözlerile bir Kal | defa uzun uzun gözlerimin içi- ne baktı: — Uyuyor.. Hasta efendim.. Dedi. Elimle onu göğsüz. den itmek, doğruca Naran'ın yatak odasına gitmek istedim. O da beni göğüsledi. — Müsaade ederseniz büyük haber vereyim!. . Bana hiyanet bile etse onu daima karşımda görmek istiyo rum!. ) Dünya onsuz sözlerime zin Dedi ve.. ilâve etti: — Lütfen bir saniye bekleyi niz, ç İçim içînı.e ıığmıyon'!ıı: Sırasına göre hastalara nefes bile adamlar dikkat malümat! çin tavassutta bulunurlar.. Tahsisat almazlur Ne Ahuntlar, ne Müçtehit- ler hükümetten maaş veya tah sisat ile bir şey al Esasen buna ihtiyaç ta yoktur Çünkü kazançları, mühim bir yekün tutar. Bir —müçtehit, halka ne kadar — kolaylık — gösterirse, nüfuzları — da o nisbette ar- nişler, İçlerimden -— on binlerce tümen geliri olan büyük Müç- tehitler yok değildir. Keyfi hareket yok Mâaamafih, son zamanlarda, Pehlevi hükümeti, bu Müçte. hitlerin kendi başlarına hare- ket etmelerine pek te meydan vermemektedir. Son zamanlarda, gerek ta- pu ve gerek şer'i mahkeme işle rinin tensik ve tanzimi hükü- metçe kararlaşmıştır. Bu zamana kadar, mevcut Müçtehitlerin halledebilecekle- ri meseleleri tayin eden bir ta- | limatname hazırlanmıştır. Tali ' matname, iki üç aydan beri tat bik sahasına girmiş bulunu- yor. Ayni talimatname ile Müç- tehitlerin adetleri de ızallıldıgı söylenmektedir. Tahranda, nı- kâh ve tapu işlerile meşgul o- lan Müçtehitleri hükümet ta. yin eder, Bunlar, vazifeleri es.- nasında yapacakları her hangi bir hatadan mes'uldürler. Hü.- kümetin tayin ettiği Müçtehit. lerden maadası tarafından ya« pılacak akıt ve - mukavelelerin hükümsüz d|duğu ilân edilmiş- tir. Ravzahânlar... İranda bir kısım hocalar da ( asar 00 K ni Ravzahânlık, cami ve mesçit- lerde, yahut muteber ve zen- gin İranlıların evlerinde tertip edilen hususi ravza âyinlerinde Kerbelâ vak'asına ait yanık ka- sideler söyleyenlere verilen bir isimdir. Muharrem ve sefer ay- ları, ravzahanların. bilhassa fa- aliyette bulundukları aylardır. ”Rıvzı ıyinlennde okunan ola- | Ravza âyini rak tertıp edllır. şöyle başlar: Âyin nasıl yapılır? Büyük bir meydana, etrafı Irak şallarile örtülü — bir çadır kurulur. Çadırda, bazan adedi Im— kıç /yüzü bulan dıvetlıleı— .-' R. ü L için hazırlanatni membere çıkar ve pek müessir bir surette mer siyelerini okumağa başlar. Rıv za okunurken, mutekit İrcnjı. lar, derin bir mb.ğ”nıhnde bu. lunurlar. Göğü,; ..zlerını yumruk.- "v'ınlırı, durmıdın göz yaşı dökenlere tesadüf edilir. Bir a- tar. Nüfusu arttıkça işleri ge- | YARIN Kadınlar JEANNE BOİTEL ve Kadınlar YARIN bir MELEK Sinemasında İraesine başlanacak E F A'nın parlak komedisi tarafından temsil edilen her halde görülmesi mümkün en güzel temaşadır. İhamra sinemasında göreceğiniz BRİGİTTE HELM ve WİLLY FRİTSCH'i temsili muhteşemleri Gizli Vazife filmi mevsimin en büyük dramıdır. Bu film, harp esnasında bir RUS GENERALİLE evlenmiş ALMAN KADINININ AKŞAM ÂAvukatı filmindeki şarkılar üzerine bütün İstanbul halkı dans ve ta- | ganni edecektir. İki sinema ve güzellik kraliçesi olan LOUİSE LAGRANGE A vukatı AKŞAM Komanıdır, Soğuk geceler OSKOV I'ç ocukları n teskin etmiyondu. Bu mühiç ve müessir filmi YARIN AKŞAMDAN itibaren OPERA uyuyan ihtirasları ) ( RADYO Bugünkü program İstanbül — Saat 18 gramofon,19,30 Hafız Bürhan Bey heyeti, 20,5 O- pera, 21 Hafız Bürhan Bey heyeti, 22 orkestra. san dersleri, 19,30 konferans, 20 millt şarkılar, 20,30 Zagrepten na- kil, 22,50 radyo orkestrası. Bükreş (394,2 m.) — 19,40 mü- zik, 20 radyo orkestrası. 20,30 kon- ferans, 20,45 taganni konseri, 21,05 Tadyo orkestrası, Budapeşte (550,5 m.) — 18.10 müzik, 19,10 Sransiızça — ders, 19,40 Macar şarkıları, 21 konferans - ve konser . Roma (m.441,2) — 19,10 havadis, 20 Macar muzikası hakkında musa- habe, plâklar, 22,45 muhtelif muzik 22,55 radyo jurnal. Varşova (m. 1411) — 19,35 mu- zik, 19,45 radyo jurnal, 20 tefrika, 20,15 halk konseri, 22,10 operadan şarkı, 22,40 radyo gazetesi, | dans muzikası. | Viyana (517,2 m.) — 18,15 Astro Ünomi kursü jimnastik ve konferans | lar, 20,5 Küçük Lehistan (Galiçya) Belgrat (429,8 m.) — 19 Çek li- | 22,50 GLORYA- SİNEMASINDA 3 mart perşembe akşamı 21,30 da Sinema ve Münir Nürettin KONSERİ Program: Yeni ve müntahap e- serlerle geçen konserlende çok muvaffakiyet kazanan bazı eser- ler ithal edilmiştir. l Yerlerin evvelden temin edil- | mesi rica olunur. Fiatlar: 75, 100, 150, 200, 800 ve 1000 kuruştur. ÜYARIN AKŞAMDAN . itibaren " ARTİSTİK'te Gloria Swanson'u ÇİLGİN DÜL filminde göreceksiniz. Bu büyük artist hakikaten SÖZ- LÜ SİNEMANIN KRALİÇE- SİDİR. Ve bu filmde çok beye- nilecek mizahi nükteler istimal eylemiştir. Bu eserde — (No... No... NA- NETTE) in bestekârı VİN- CENT JOUMANS'ın üç şarkı- sını taganni ediyor. Serlevhaları şunlardır: “LOVE İS LİKE SONG” “SAY.., OUİ CHERİE” ve “TO THE ONLY ONE”, SINEMASINDA | da alman şarkıdarı 21,10 orkestra, n Üreceksei | 22,10 akşam haberleri, 22,25 Bar | — İstanbul iiknci ticaret mahkeme- görüceksiniz. | muzikası. sinden : Memılıkı şarkiye fransız 4 | bank il eylediği on da, davetlilere nefis surette | lar, ravzadan ravzaya koşarak bin dört yüz dört Fizmsiz Mg'“" demlendirilmiş çaylar ikram e- dilir. Ravzahânın sesi, ne ka- dar yanık ve tesirli ise umumi cüşu huruş, o kadar fazla olur. Âyinde bulunmak istiyen ka dınların yerleri bir — perde ile tefrik — edilmiştir. Rıvzıhin, mersiyelerin -firaklı kısımlarına gelince, bazan perde arkasm- dı.n acıklı hüngürtüler akse- der, Ravzahânlık, kârlı işlerden sayılıçmış. İçle- rinde sesleri fevkalde güzel o- eskiden çok | bir hayli — para kazanırlarmış. Eski şaşaalı ravza âyinleri, git gide azalmaktadır. Ravzahân- lar, şimdiki halde büyük şehir lere münhasır kalmış gibidir. Selim Sırrı Beyin konferansı Yarın saat sekiz buçukta Selim Sırrı Beyin radyoda vere ceği konferansın mevzuu S. Lagerlöf'ün gözle görülmeyen dasma gidebileyim. — Her şeyi göze aldırdım, her — korkuyu topuklarımın dibine attım ve lemeksizin gittim. Hizmetçi büyükhanımın 0- dasına girmigti, ben yürüyor- . bir an sonra Na. Benimle konuşmıyacak mı? Kendini bana göstermiye- cek mi?. Ve.. bu sırada hizmetçinin mırıldanışı kulağıma - bir ta- krm cümleler getiriyordu: — Naran Hanımı uyandır- rın m kıpııı dim. Elimi hızla kıpmnı tokma- ğına götürdüm. Çevirdim. Fa- kat açamadım. Boşa döndü. Ki Ktli idi! Ve.. arkamdan hizmetçi kız yetişti. Korkak bir sesle: — Ruhi Bey. Naran Hanı- mın hasta olduğunu söylemiş - tim. Hanımefendi de kendileri ni üzmemenizi cira ediyorlar!. Dedi. Kızdım. Bilmediğim bi | için çok iyi SİRTEN Uyandığı azman ben kendi sine geldiğinizi, aradığınızı ha- ber vereceğim. Çon sevinecek!. Biraz da açılıyordu» — Siz onu — seviyorsunuz. Zahmet vermek — ist imi: re doğru süzülüp gidiyordu! Yine ilk sözü o söyledi: — Naran hasta.. Onu uyandırmayımnız!, Dişlerimi sıka sıka verdim: — Onu ben hasta ettim. Gönlünü almağa geldim!. Şimdi iyi olur.. Bırakın göreyim!, Ve.. söyliyemeden ağzımda tıkılıp kalıyordu: — Allah seni kahretsin. Za- ten senin mendeburluğunun yü ünd d ayrı. Yoksa cevap değil mi?. Bırakın uyusun.. O da sizi sevıyor' kori« meetı tayin ede l Ve.. bir nnıye ıonrn. dorda Ti O! y —— e ,-ııı'aı Kdna ıdak'm ne kavga ederdik, ne aramıza bir soğukluk girerdi, ne de böy |le şeyler olurdu. Aradan sen çe- kılıverıen her şey birden bıre FELEK İralık, ravzahân susar. Bu esna-'lan kimseler bulunurmuş, Bun- | rabıtaları” dır. paRA — ıkıııık ve kendimi Naran'm sı- diğim için kızdım. Düşünü- | nenin sesi kulaklarıma geldi: Fakat bunu söylemeğe im- cık koynunda ve her vakit beni | yordum: — Ruhi Bey gelir misiniz?. | kân mı vardı? Onu, bütün bü- alıştıran kolları ara- | — Naran sahiden mi hasta? Bu asabi, küskün ve emre | tün gücenditmekten sinirlendi- sına kendimi atmak istiyor- Benimle artık bütün bütün | den bir sesti. Cevap vermeksi- | rip her şeye: dum. mü darıldı?. zin ona dogru yunııîum Zateni — Hayır.. Hizmetçi yürüdü. — Ben de Beni baştan atmak mı isti- | di değildi. A- Olmaz!. yürüdüm. yorlar?. yaklarım tabii bir alışganlıkla | Dedirtmekten kc kuyordum. — Büyük hanım... Ve.. korkuyordum: beni sürüyüp götürüyor ve ba- | Şimdi, hiç olmazsa içeriye al- Acuzenin odası —önünden | — Artık onu - göremiyecek | kışlarım buğulu, sisli bir de- | mış benimle konuşuyordu. Ta- '| geçmek lâzımdı ki, Naran'ın o | miyim?. kor içinde küçüle küçüle ilerile ile gücendiği : — Evime ayak basma!. Diyebilir ve.. kızının da yü- zünü bana göstermezdi. Her- kes Ruhi değil ki, bir gönül ma cerası için karısını, — çoluğunu çocuğunu bıraktıran deliliğe ka pılsın da annesini, evini bırak- sın da çıksın! Kocakarı beni dinledi dinle- di, kestirip attı: — Naran'ı uyandırmayın!, Ve.. ihsas etti: — Gitseniz çok iyi olacak, Ve.. kendi kendisine söyle- niyordu: — Soğuk değil mi? Gecelen de ayaz oluyor Yat: a dilmediğ inde tesviye bahsile merhun bulunan tahvilât his se senedatının satılması talebine dair olan istida medyun İstanbulda Dördüncü Vakıf hanında birinci katta 33-35 No da mükim Mişel C. İlyades efendinin mahalli mezkür- dan çıkarak bir semti meçhüule git tiğinden tebliğat ifa edilemediği mübaşir tarafından yazılan şerhten anlaşılmış olduğundan ticaret K.N. 766 ct maddesin- tevfikan tarihi i- lândan itibaren üç gün zarfında medyunu mümaileyhin bu bapta bir göna itirazı varsa bildirmesi lüzu- mu ilân olunur . ulınmnım' Bütün bunlar: hiç şüphe yok ki teker teker: — Haydi git artık!. Fazla geldin.. Daha duruyor musun?. Demekti. Dağımık zihnimi bir araya toplayıp bir karar ver meğe çalıştım: Hiç bir tarafa krmıldamayıp ta burada kalsam mı?. Kapıya bir tekme vurup i- çeriye girsem mi?. Naran neredesin.. diye ba- ğırsam mı? Onu almadan hiç bir yere gitmemezlik etsem mi? Bilmiyorum. Bir saniye na- sıl oldu. Kendi kendime korku ile karışık bir muhakeme - sil- silesine daldım: — Ya onu bütün bütün kay- bedersem?, Ya git ben senin gibi adam istemem.. derse!, Ya bu sırnaşıklığımdan hoş ! Galiba üşüdüm!.

Bu sayıdan diğer sayfalar: