Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 3 MART 1932 tA, . Anlr Adasi MILLİYET PERŞEMBE 3 MART $ Mart : Büzküm İLE aS th. H.'t. sohbotl C"ıarhif SEL Yar aman, aman aman, Armut piş - Ağzıma düş..! Geçen gün — Japonyaya ait Y L — 100 No, Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için LK 4— 3 ayliği bir Muharrir Japonyanın kn-lş ellı ıenede bir Avrupa devleti i bütün delerı ve mukayeseleri ile anlat tıktan sonra musiki bahsine gi riyor ve diyor ki: — Japonlar eski musikileri- ni tamamile bıraktılar. Bugün- kü Japon musikisi Avrupa tek- niğinin mahsulü yepyeni ve modern bir musikidir . Bunu yazan bütün dünyayı ruştur. Gazete ve matbaaya ai: işler için müdiriyete — müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Tiyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri trasat merke- mılı de kuvvetlidir. Rüzgâr şi- Şoral istikametinden esecektir. 2—3—32 tarihinde tazyiki ne- Üisimi 775 milimetre en fazla sı " caklık sıfır en az sıcaklık nakıs — Şi7 santigrat kaydedilmiştir. Filurya plâjı!.. j Stadyuma paramız yok am- — ma, Filurya plâjlarına var!.... dolaşan İspanyol edip ve mu- harriri rahmetli İbanez'dir. Bu nu okurken pek eski bir hatı- ram tazelendi. Daha mektepte idim. 1908 de idi galiba . Yeni meşrutiyet ve hürriyet havası içinde her kafadan bir ses çıkıyordu. Bu sırada şu cümle her gün tekrarlanıyordu: — Bizim ileri gitmemize en- gel olan istipdattı. Saltanattı. Ondan kurtulduk. — Japonlar kırk senede mi bu hale gelmiş- ler. Biz muhakak yirmi senede onları geçeriz. Bu lâkırdının söylendiği ta- rihten bugüne — kadar 25 sene geçti. Japonlar bugün Amerikaya meydan okuyorlar. Modası geçti denilen em- peryalizmin eli bayraklı kahra manı oldular. Ve Şi üphesiz vaktile bi çok geri oldukları halde bugün aksayı şarkın İngilizleri oldu- A, ; lar. |— Varnaya rekabet edeceğiz.. Fa- &l h hifesi | kat Ati.:ıyı. Sofyaya g; nLku Av:ıxîal Barkğtür ü <h : stad yapamayız... Çünkü rında! - pıırımn yok!.. T kur Kabi tıhtı parçala K — şunu kubbede eriten sıcağı İs- — tanbul halkının sırtına düştüğü — zaman onları Marmaranın kı- — yarcık kucağına atacak bir yer — elbette lâzımdı. Bunu belediye yapmasın da kim yapsın?!. Filurya plâjlarımı belediye- nin almasına itiraz edenleri an- - lamiyorum.. Soruyorlarmış: — Efendim! Bu işin kârı — varmı?.. — İlâhi Beyler!.. Belediye kârlı şey yapar mı?.. Sual sorarken: — — Bu işin zararı nedir? diye - sormalısınız.. ç Bu işin zararı çok değildir. li Merak etmeyin! Birkaç yüzbin dira... Tam bir stad parası... Ben şehir meclisi azasından ol- r uyduıı bu plâj teklifine şu ceva — bi verirdim: — Maedemki belediye bir — kumsal arayor... Kadıköy hali- — nin bulunduğu kumsal fena de- — ğildir. Hem belediyenin malı.- — dır. Plâjı oraya yapsak... Hem ycuz olur... Hem Kadıköylüle- re bir plâj lâzım değil mi?. Bu söz belediyenin: 4 — Stad için paramız yok!.. — Yenibahçedeki yerler ucuz.. O- — va gençlerine de bir stad lâzım — değil mi?.. Sözünün tam kopye siolurdu... — Anlayorum ki; belediye ar- z tık kârın yolunu buldu. Artık gelecek seneden itibaren İstan- hulı, İstanbul plâjlarına yerli yabancı yüzbinlerce adam koşa cak.. Sirkeciden, Filuryaya ka- dar olan o bitmez, tükenmez yol, yuzbınlerce yuzucu tırıfm dan ferler adam nlmıyacık. Vapur lar yolcu kabul etmeyecek.. O hale geleceğiz ki İstanbul Fi- luryaya boşalacak... Bu hayal güzel.. Yalnız belediye alma- dan evvel oraya kaç kişi gittiği ni bir yere yazsa, bir de aldık- tan sonra kaç kişi gittiğini yaz sa... Ondan sonra bu iki raka- mr sarfedeceği yüzbinlerce lira ile mükayese etse... Nezleye, gripe, karın ağrısına ve kurun- tuya birebir bir muska olur.. Ey Marmaranın mavi dera- guşu içinde.... Yüzen bılıklır' Sözünde durur bir adam Birisi hakkında görüşülüyor- du. Ölmüş birisi.. Tabit iyiliği ve kötülüğü hakkında — beyanı | g: sazları bırakmışlardır. Bizim (Japon) diye karika- türünü yaptığımız uzun saçlı, tahta nalinli, kimonulu Japon- lardan eser kalmamıştır,. Japon lar bütün manasile cerbezeli,pra tik ve bugünkü dünyanın ada- mı olmuşlardır. Bizim sandalyalara oturduk- larını vakit bacakları çocuk gi- bi yukarıda kalan Japon mare- şalleri, Japon amiralleri dünya nin en kuvvetli emperyalist dev letlerine meydan okuyorlar. Jopan işçi dünyanın her ta- rafında yerli işçiye rekabet edi- yor. Japon san'ati Amerikayı bi le avucuna almıştır. Japon malı aksayı şarktan İstanbula kadar gelmiş ve bi- zim yerli kumaşlarımıza ya- man bir rakip kesilmiştir. İşte kırk elli sene evvel tah- ta papuç ve kimonu ile gezen uzun saçlı Japon!. & okük Biz her kabahati — is- tibdada yüklüyorduk. 1908 den bugüne kadar yirmi - beş sene geçti. Bir türlü Avrupalılaşa- madık, Gazi Türk harfini, şapkayı ve bunlara mesnet olan içti- maf inkılâbı yapmamış - olsay- dı (tekâmül) denen ve her ce- miyete ve mukadder olan ileri hareketinden mahrum kalacak. tık. Bizde kendiliğinden olmuş esaslı bir ileri — hareketi yok. Her yenilik için balâdan bir e- Hin gelip bizi burnumuzdan çek mesini bekliyoruz. Bunu haricinde san'at, fikir hayatında yapmağa üzendiği- miz şeyler maskaralıktan baş- ka bir şey değil. Meselâ musıkı mi kalmak şu kambur (Ut) madeni tel takar, kimi sapını uzatır. Adını değiştirir. Kimi ılafnnkı beste yıpıoıgım dı- Feryatlarımnı ve ut zımbırtı- larımı duyunca müteeessir olu- yorlarmış. Bu musiki maarif program- larında yoktur, Türkiye eski musikisinin ıslah olmiyacağını ona Âvrupa tekniği tatbik edi- lemiyeceğini anladığı için ken- di haline bırakmış, mektepleri ne garp musikisini kabul etmiş tir, Anlaşılıyor ki yüksek me- deniyetlere yetişmek için kap- lumbağa adımı ile ve eskiye ya ma vurup, köhneyi tamir et- mekle kabil değil.. Japonlar da Acem (Tar) larına benzeyen tahta parçası musiki aletlerini bırakmışlardır. Frenk musiki- sini terennüm eden aletleri al- mışlardır. Mesele musikide değil. (Tekâmül) denilen ileri yü- rüyüş, (Asrilik) denilen adam olma. Böyle parça parça — ol- maz, Başına şapka koyan bir cemiiyet beş parmağile yemek yiyemez, Lâtin harflerini ka- bul eden bir millet kurunu vus tanın tahta parçalarını musiki aleti diye kullanamaz. - Kadinı nı cemiyet içine — çıkaran bir halk tabakası, parmağını burnu mnun bir deliğine tıkayıp yere sümküremez, Mikrobun tehli- kesini anlayan bir cemiyet iba- det ediyorum diye camide baş- kasının ayak bastığı yere yüzü nü süremez. Gramofonda (Kar men) dinleyen bir zümre radyo da: Moda burnunda bir balık düştü ağıma, Kadıkövlü Ben Ş Vallah billâh doyamadım tadına, Şekerli mahallebi diyorlar adına!, tarzında güftesi bestesinden, bestesi güftesinden çirkin şey- ler dinleyemez. Netice şu: Her tekâmül için behema- 1932 Bugünkü program İstanbul — Saat 18 den 19 a kadar gramofon koönserleri, 19,30 Bedayii musikiye heyeti ve Hayriye Hanım, 20,30 Darülfünun müderrislerinden İsmail Hakkı Bey tarafından aka- d in ellinci yıl dönümü hakk da konferans, 21 Nebil oğlu İsmail Hakkı Bey heyeti, 23 orkestra. Belgrat — (429,8 m.) 19 Fransız- ca ders, 19,30 jimnastik, 20 Tıbbi müsahabe, 20,30 radyo orkestrası. 20,50 çingene muzikası. Bükreş — (394,2 m.) 20,20 senfo- nik oknser, 20,40 konferans. 21,10 senfonik konser, Budapeşte — (550,5 m.) 20 şarkı, 22,20 komser ,23,20 cazbant. Roma — 441,2 m.) 20,30 müsaha- be, 20,45 Sa nKarlo tiyatrosu, 21,45 senfonik konser, 22,55 radyo jurnal. Varşova — (1411 m.) 18 piyano konseri, 18,30 muhtelif, 18,35 gra- mofon, 20,10 konser, 22,10 gramo- fon, 22,20 radyo jurnal, 22,30 dans havaları. Viyana — (517,2 m.) 18,15 müsa- habe, 19,40 openet, 21,10 konser, 22 radyo jumnal, 22,15 konser. Yeni neşriyat Türkiye Turing ve Oto- mobil klübü mecmuası Türkiye Turing Klübünün bu isimdeki mecmuası çıkmıştır. İçin- de bir çok enteresan yazılar vardır. ' Ezcümle, Galata kulesi, Memleke- timize nasıl ecnebi ziyaretçiler cel- bedebiliriz? Yeni bir usul: Dahilt ihracat ve Fransızca bir çok yazılar vardır. Vatandaşlık terbiyesi Bir kaç hafta evvel vefat eden ş Alman terbiyecisi Prof. Dr. hal inkılâp | da şaklamasını beklersek alda- nırız. İnkdâpçılar cemiyetin (ile- ye türkç şıvesuıı, t terelelliye çevirir. Halbuki bütün bunlar üzen tiden ibarettir. Dünyanın umu- mi cereyanını adım adım takip eden cemiyetlerde tekâmül böy le yavaş yavaş olur. Fakat bi- zim gibi Avrupa seyahatine a- sırlarca kulağını tıkamış mil- let için geçilecek istasyonlara derhal ilga — etmek lâzımdır. Çünkü vakit yoktur. Biz hâlâ kambur uta tel takmağa çalışı yoruz. Halbuki dünya musikisi utun şişman karnından çıkalı üç yüz sene oldu, Böyle tahta parçalarile dün- ! 4 ri ıtılmı) hareketinde ancak e- sas yürüyüş noktasını çizer te- ferrüatı o temiyetin güzideleri ne terkederler. Türk inltılâbı da böyledir. Büyük Gazi ileri hareketi- nin ana htalarını çizmiştir, Ce. miyetin münevverleri onun şu- be hatlarını- açacaklardır. Re- sim, musiki, edebiyat bir taraf ta ıktnıt, idare, maliyecilik, kü çük san'at bir tarafta olmak ü- zere her ilim ve meslek şubesi kendi mecrasında son sistem Avrupa tekniğini kabul etmeli. ir. fikir edilirken birisi dedi ki: — Sözünde durur mu idi?. — Oo00! Ona hiç şüphe yok!. | eei “Vatandaşlık 'Terbiyesi,, isimli eseri erkek mual dim mektebi usulü tedris muallimi Hıfzırrahman Raşit B. tarafından güzel bir mukaddeme ile türkçeye seri karilerimize hararetle tavsiye ederiz. ” in Bu kıymetli e- —-.me— Görüş Ankarada intişar etmekte olan “Görüş,, mecmuasının 4 üncü nüs- hası çıkmıştır. “Görüş,, ilim, edebi- yat ve san'at mecmuasıdır. Bu nüs- hasında Ahmet Hamdi, Ahmet Kut- si, Nurullah Ata, Zeki Faik, Beyle- rin kıymetli yazıları vardır. Tavsi- ya ahengine karışmağa tmkân Yoksa armut piş ağzıma : - Yec BÜT dül, Kabilinden her tekâmül | Ye “deriz. Gpeçen gün R y '_ gıli. ime halinde ba Pazarcık kasab 3 Ft : e zıın radyo hakkında bir şıkıyd çok .ıd.nmdu,. Raşit Rıza le atrosu işti. (Pazarcık) Roman- | Janonlardan ibret alal mecmuası yanm en çok Türk olan bir ye. g Birlian Cabir 3 üncü ve 4 üncü nüshaları çıkan ridir. ENM M arai d SS ge san'at mecmuasında muhtelif Burı Turkla-ı (Romen) mu Bir defa bana “milyon vı Musiki meb'us olmam” demişti. Haki- ıletlerım degıştırmışlerdır katen sözünde durdu. Ölü r utla, kap tahtası kadar meb'us olmadı h izin vermışler ve mü- — Nere meb'usluğu teklif | kemmel bir orkestra heyeti yap etmişlerdi?... mışlar. İçlerinde bestekâr bile — Hiç bir yerin teklif etme. diler.. O da olmadı... Sözünde durür adamdı... FELEK Mıllıyet in Edebi Romanı: 27 - Büyük ve karanlık vükelâ “odalarında bir fıslaşmadır gi- yor!. Elimizden geçen şifre- E bakılırsa — fevkalâdelik- ıler içindeyiz!. 19 teşrinievvel ; Hoş kadın, güzel — kadın, — canı çeken kadın, fakat hercai — bir kadın!. , Yine onu Taksimde bir tah — telbahirci binbaşının elini sıkıp yrıldığı zaman gördüm. Ben tramvaydaydım. Denizaltı bin başısı aşağıya doğru yürüdü. -O da bir taksiye atladı, Harbi yeyolunu — tuttu. Tramvayın yıımdın geçti. Beni görmedi, de:hndııııi göstermedim! GÖZYAŞLARI!. Etem İZZE1 ğgı, tanıştığı erkekler eski tanı dıkları yahut akrabası bile ol sa yine onun gözlerinde, onun bakışlarında, onun hüviyetin- de, hattâ adım atışında bile bir şüphelilik var!.. İnsan — onun sahiden hiç bir şey yapmadığı- na, bir: — Bonjur Yahut: — Bonsuvar.. Diyip inanamıyor. Oynak, — hoppa, şen, kahkahalı, cinsi cazibesi çok kuvvetli bir kadın! | geçtiğine bir türlü | yetişiyor. Bu Türkler anavatandan bir parça musiki dinlemek için rad yoyu açtıkları zaman kulakla- yazık degıl ını" Kıç defıdn' ona — söylüyorum, yalvarıyo- rum: — Bensiz sokağa çıkma!. Seni kıskanıyorum!.. Korkuyorum!. Hıç bir şey olmasa bıle ben kendi kendimi yiyo- rum ! Ve., kaç defa hatırlattım: — İlk günden beri sözlü de gil miyiz?.. Sen benim, ben se nin istemediğimiz şeyleri yap- mıyacak değil miyiz?.. Fakat: — Evet.. Diyor, — Peki.. Diyor, — Olur.. Diyor, — Öyle.. Diyor.. Yine — her şey ve Böyle bir kadıma inan getir hepıını unutuyor, kendi bildi - mek her halde Yahut ta onu çok sevdiğim i- çok zor şey. | ğini yıpıyor' Ne sevgisine, ne hııvıyetı- (çin bana böyle gehynr!. Fa- |ne, ne varlığına akıl sır ermi- dof k bir İstanbul Beşmci İcra Memurlu- ğundan: Mahcuz olup satılması mu- karrer kunduraların 6Ö—3—932 tari- hine müsadif Pazar günü saat 16 dan itibaren Galatada Topçular cad desinde 130 No Ir dükkânda ilk art- tırması yapılacaktır. — Taliplerin yevm ve saati mezkürda mahallinde hazır bulunan memuruna müracaat- ları ilân olunur. temaşa bahisleri, müsahabeler, te- maşa havadisleri vardır. Tavsiye e- deriz. Holivut Sinema mecmuası olan Ho- lİivutun 2 inci sene 7 inci sayısı zengin münderecat ile intişr İryor sallıyor, içinden kopup gelen bir sesle: — Seni seviyorum! Diyor, ısırıyor, koparıyor, içine sokmak istiyor. Sonra da böyle ele avuca sığmıyor. Faz. la sıkıştırınca da: — Eh.. beri böyleyim!, Artık değişemem! Benden geçmış' Zır: — Almanlarla bu Rezl Bu akşam: açıklarında bir isyan ve galip gelen Son haftası ve ASRİ SİNEMA ŞANGHAY GEMİiSİ namındaki fevkalâde müessir filmini takdim edecektir. Mevzuu: Deniz NAGEL ve LOUİSE WYOLHEİM'in muhteşem temsilleri. İlâveten: 7 ASAYELOFF'un yeni repertuvarlarında W aşk. KAY JOHNSON, CONRAD yeni numaralar. - GLORYA Sinemasında Bu akşam saat 21,30 da sinema ve Münir Nurettin KONSERİ Program: Yeni ve müntahap e- serlerle geçen konserlerde çok muvaffakıyet kazanan bazı eser- ler ithal edilmiştir. Yerlerin ev- velden temin edilmesi rica olu- nur. Fiyatlar: 75 — 100 — 125 — 200 — 800 ve 1000 kuruştur. Moskora l;ucuk[g_ı:g | Sinema -Tiyatro Z Bugün akşam İstanbul Belediyesi Saat 21.30da — ŞohirTiyatrosul ee D TÜRKÜSÜ Mu.ııkıl.ı ko - N Fiyatlarda zam yoktur. Yakında: KAFATASI, kafatası, kafatası. —Ğ — RAŞİT RİZA TXYATROSV Bugün akşam saat 21,30 dr BAHAR HASTALIĞI Vodvil 3 PERDE Yazan: Reşat Nuri Bey Zabi muallimlere ve talebe- Opera sinemasinın Temaşakiranı heyecanlı saatler zeçirtmektedir. İlâveten: FOX MAGAZİNE (gö tülmemiş). Yarın saat 10,30 da matine. U- numi dühuliye 25 Kr. Konya İcra Reisliğinden: Sıvaslı zade terzi Mehmet Kâmil Efendi- nin teklif ettiği konkurdato 25—1— 932 tarihinden muteber olmak üzere mercice kabul ve terviç edilerek ic- ra ve iflâs kanununun 278 inci mad- desi mucibince konkurdato müame lâtınım ifası zımnında mumaileyhe iki ay mehil verildiği ve Konya a- vukatlarından Ali Haydar Beyin ko miser tayin edildiği ilân olunur . ye birinci 50 Dühüliye 30 K. Yakında: OTELLO, —zak — Economou Operet Heyeti FRANSIZ Tiyatrosunda bu akşam saat 21,30 da ilk defa o- larak: GYNEKES, GYNEKES Yarın Cum birinci matine sa at 14,30 da: SULAMİTİS İkinci matine saat 18 de GYNEKES, GYNEKES Akşam suvare saat 21,30 da: HOROS TİS . TİHİS Pek yakında: TA 5 BOUBOUKİA Yangın Hayat Nakliye Kaza Otomobil ANADOLU SİGORTA Teşkilâtı tamamen Türktür Müessisi İş Bankasıdır Telgraf : İmtiyaz ADRES; 4 üncü Vakıf Han Dedi. Fıkıt Naran'ı kııı- imkâ- N Bd Üa teş l yız.. Diyor.. Hepımızı sıkıştırı. yor. Ve.. biz de Alman murah- haslarını kandırmağa çalışıp du ruyoruz. Fakat, benim için bu — K k A Ç | y inden ziyade sabahları Naran'ın koy- nundan çıkıp erkenden daire- Fazla sıkıya g Diyor; kızıyor, ıglıyor Ge çen günü beni bıraktı da nasıl gitti?... Yine ağzımı açsam ayni şey olacak. Halbuki, ben bütün bunlara inanamıyor ve.. kendi kendimi böyle yağı biten bir zeytin yağı kandili gi bi eritip bitiriyorum!. hayrolsun!. Demekten başka çare yok. ee7 )4 a Manlin 15 gün sonra Sanki benim — işlerim bana Yellmyorııııı; gibi şimdi - başı- de komisyon iıılığz a ye gelmek var! Aman, bu ne muşkul şey’ Blr hafta sonra Artık her işim bitti. — Şimdi nikâhlana biliriz.. Diyorum. Naran, — Katiyyen olmaz. Beti ni- kâh istemem. Serbest yaşayalım!.. i dinlemem.. Sen hiç merak etme.. nı yok. — Nikâh istemem de iste- mem!. Diye tutturmuş gidiyor?. Ne den ve niçin?, Bunu pek kesti- remiyorum, Nikâhsız, serbest yı;ımık onun kadar benim de işime yarar bir şey olmalı. Dü- şünüyorum: — Çabük ayrılabilirim.. Kayıtsız olurum!, Mes'uliyetsiz iş!. Ve.. kadının olduğu kadar erkeğin de lıqun.ı gidebi hür ve geniş bir esas. Fakat, yine düşünüyorum düşünüyo- rum.. Korkak bir muhakeme heyülâ gibi karşıma dikiliyor. Endişeli hükümler veriyorum: — Nikâhlım olursa benden Diyor. Geçen günü ne de ıöyledım ayrılamaz. İ Ona ile , kökiği ölük rum!. Yaşayışımıza hiç kimse kı- Telefon: SŞİRKETİ 20531 — Peki nıkıhlınıruk sana ne zararı var?. Daha iyi değil mi?.. Karı kocalığımızı herkes ta: nır. Çocuğumuzun annesi, ba- bası oluruz. Dedim. Sözümün bitmesini zorla bekledi. Hemen atıldı: — Çocuk mu, kat'iyyen is- temem! . Ve.. ilâve etti: ' — Sanki ben doğmuşum da ne olmuşum?, Bu bahis üzerinde hiç müne kaşa kabul etmiyordu. Fakat, ben kızdırmamak için yarı şa: ka, yarı ciddi hep: — İmkânı yok. Çocuk iste. rim, İnsan sevgisini daha taş. kın bir sevgi ile arttırmak iste mez mi7. Deyip durdum. Nikâh üze- rinde tuhaf fikirleri var: — Nikâh ta ne?. Nihayet res mi bir bağ değil mi?. Ben bü- tün hüviyet ve vicdanımla se- rışmaz!, dün yi ııııevılılıtmvekuıdiınıuııu- verdikten y