15 Eylül 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

15 Eylül 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SERVETİFÜNUN ” No.1883—198 Son arzu.. iii detleri sarahaten hatırımda olmıyan, ma A ç temle idrak ettiğim nice geçmiş yıllar varki sevgisiz, yaşıyan hırçın gönülüm &yrılıkve ıraklığının görünmeden kavurup kül eden en şiddetli kıvılçımlarile için için, bir kav parçası gibi ateşini gizliyerek yanıyor.. Yıllardır içinde, tahayyül edilebileceğinden çok dahâ temiz ve içli bir sevginin verdiği derin ve nezih Baadetle, ruhi bir hazla yaşanarak sonra kim bilir nasıl menfur bir tesadüfün zuhurile terkedilmiş meş ut bır yuvanın kapısına asılarak orada ıstırap, göz- yaşı ve eninin tazyiki altında paslanarak bundan böyle kırılmadan açılmıyacak bir kilit haline gelmiş hissini veren ve o zamandanberi hiç açılmıyan du- daklarım, alevinin hararetini gün geçtikçe ruhuma işleten bir tahassür yangını ile kavruluyor, tutuşuyor. Bugün metrük fakat vaktile onunla yalnız, biz bize, baş başa kalarak seviştiğimizde onun kendili- ğinden kıvrıkliğile taze bir sarmaşık filizini andıran, parlak, koyu kırmızı saçlarının alnına, yüzüne, bazan sever okşar gibi ellerimle karıştırarak, bazan çapkın ve ılık yaz rüzyârının bir aşk mefhasile üfliyerek dağılışlarınde, onların mahmur, mesti bir perişanlıkla, dökülüşlerinde bir kır meneksesi gibi, iri tatlı göz- lerini ince tellerinin altında bir demet gelincik gibi örten, onu, karşısında böyle, daha güzel, şirin ve daha açık gördüğü vakit anlatılmaz bir aşk iştiyakile öpen, sonra sevgimi, ruhumu, kalbimi oraya göm- müşüm gibi, taşkın göğsüne aşkın, heyecanın ve o anda çıldırtan bir kadın tarafından sevilerek, iste- nerek onun kollarında ve mahremiyetinde bulunma saadetinin acıbir tatlılıkla titrettiği onun, dudakla- runda ıslanan ağzımı şiddetinin ifadesi o âna münhasır bir harabiyetle inliyerek çekerken adeta, kendinden geçer gibi. — Oh sevgilim... Ruhum. Oh, bittim ve sonra hayata, kısa bir zaman için gözlerini yumacak ihti- raslarımızın son çırpıntılarile on bir defa daha tekrar sarılışımızda; — Ahsen ne güzelsin, ne tatlısın, diyen, iri, fakat şimdi uyuyacak gibi süzülerek kapanmıya hazırlanan saklı güzel gözlerini bir çift menekşe gibi bir demet gelincik renkli saçlarının arasında arayıp bularak, dudaklarına hafif kırmız: bir gül yaprağı yapışmış ve orada iki ağzın aşkla, ihtirasla birleşmesinden mütehaşgıt eritici bir sıcaklıkla emilerek pürsütüldüğü zannını verdirtecek kadar bir kuvvetle öpen, emen, pörsüten, ısıran ve kanatan dudaklarım şimdi ağa- cından kopmuş ve yerlerde kıvrıla kıvrıla bükülerek kurumuş bir yaprak gibi şarardı, büküldü ve kurudu. Bugün tamamile hissiz ve boşum artık, Yeknesak geçen hayatıma mehtapsız bir bahar akşamının ses- sizlik ve karanlığı çöktü.. Severek yaşadığım yıllarda olduğu gibi, şimdi ne kalbimde bir kadın izi, ne de bir aşk ıstırabının çar- pıntası var., BE mz Benim istediğim Ne şehir istiyorum, ne hayatın sesini, Ne, sıkışmış bir evin, kir kokan nefesini, Arayorum «Âdem> in kimsesiz ülkesini, Ne olurdu arkamdan bir «Havva» ağlasaydı. Sessiz, bu kalbim kadar sessiz bir sevgiliye Konuşsaydık kırlarda rüzgârların dilile, Ölürken gözlerimi esanssız mendilile, Ne olurdu yarabbi bu kadın bağlasaydı. Bir aşk fısıldasaydı rüzgârın tatlı dili; Gözümden akmasaydı hicranın coşan seli; Soğuyan cesedime bakarak bu sevgili Sızan göz yaşlariyle kalbini dağlasaydı. Sadık Hayri Süküt I ve ll ncisi geçen nüshamızdadır. In Ben sükütu severim.. Onun, ne olduğunu bilme- diğim halde, severim. İnsan süküta girdiği zaman hakiki benliğine bir Parça olsun yanaştığını his eder ve hayat denen bu daracık muhitten bir parça olsun uzaklaşır ve yine adem denilen boşluğu kucaklar gibi olur. Onu, bu zahiri âlemde yaşamak için çirpınam insanlar anlayamiyacak, Çünkü süküt, kendisini aşıcık anlayan insanlara derinleşiyor ve ancak o zaman ilâhi bir varlık gibi tecelli ediyor. Sükütu bir parça duyan ve his eden insanlar ona bütün ömürlerince taparlar,. tapıyorlar... V tapacaklar, Çünki o çok uysal ve çok faziletli bir mabuttur. Mabedi her yer ve her gönül olabilir.. 21—4—8893 Yakup Sabri mm a m, a mm m Fırtınalardan çıkmış ve durulmuş bir deniz kadar sakin ve yorgunum. Fakat onu, aşkının bütün tahribatına rağmen yine düşünüyor ve sevgisiz yaşamakla kuruyup çat- hıyan dudaklarımı ıslâtmak için ağladığım vakitler bana, yine onun kuçağında yaşıyormuşum gibi bir saadet vererek teselli eden, hüznü ancak onu ğörememekten mütevellit olan gözlerimin yaşlılığile o hatırıma geldiği zaman rüzgârın kamçılamasına hiddetlenerek kabarmış bir deniz gibi coşan kalbimin en haris arzuları ile seviyor ve istiyorum.. Ah ne olur, ne olur Allahırnf.. Dünün hayal olan ve yıllarca kollarımda yaşıyan bir hâkikatini bugün yalnız bir ân, sade bir lahza için ruhumda duyabilsem. 17-8-1982 : Ankara Cebaci zade M. Rauf AHMET İHSAN Matbaası Limited

Bu sayıdan diğer sayfalar: