son posta YA ' p ',ı | _î “aI | —& : * iaaLinı 'İl"_r 7. ee Ht Şubat 16 . TEMMUZ 1914 'ıUmumî' Harp Nasıl Patladı ?! - kümet evde Nakleden: H. R. — Kızrım Doktor: Semi Ekreme — Zaman Fevkal Düşma Demokrat - Sosyalist - Hof- man Bavyera meclisinde şunları söylüyor: “ Belki İmpratorluğunun ha- yatına mal olabilecek bir hâdise- nin arefesindeyiz. Belki de vata- nın muhafazası için son erkeğe ka- | dar harp saflarına çağırılmak lü- zumu tahakkuk edecektir. Şu günlerde Alman kavmi silâh al- tına çağırilinca, demokrat sosya- listler de vatanın müdafaası için aynı saflara istekle koşacaklardır... » — Fırka dört milyon müntehibin ihtilâl yapmak için kifayetsizliğini görmüş, ric'ate başlamış, teslimi- yet göstermiştir. L , —" Hem itaat edelim, hem de protesto — edelim. Hiç bir vakit Rayiştaga bu vâsi cinayeti ika için istediği parayı vermiyelim. 'Buğuz ve nefretle dolu sükütu- muüz müukabil taraftaki düşman 'kardeşlerimize fikrimizi anlatır. Az bir zamanda, zabitlerin tepe- leri üstünden, biribirimize musa- faha için ellerimizi uzatırız. , - İşte çoğunun reyi budur. İlk 'müzakerelerde başka türlü rey veren yoktur. Kati bir karar iyoktur. Jores ile mutabık kal- mak üzere tez elden bir mute- “met Parise yollanır. Zaten o da “mukavemeti tavsiye etmiştir. ' Harp merkezlerinin hepsinin meclislerinde birden muhalif rey vermek çok iyi olacaktır. Bu düşünce üzerine Parise yeni bir ; murahhas daha çıkarılır. Fa- kat ne olursa olsun Alman amıelesi. Almandır. Otuz sene 'müddetle “ vatansızlar ,, kelime- sile tahkir edilmiş olmaları kalp- lerinde iz bırakmamıştır. Yine “sakerliklerine canla başla koşar- lar: — Zaman, fevkalâdedir. Hü- kalan çocuklarla meşğul olacaktır! Ya şahsi teh- like? Canım, yarın fabrikada kazan patlıyamaz mı? Hem her atılan kurşun insana tesadüf eder mi? Elebaşılarını halkın ne düşün- düğünü bilmekte, isyan için pek zayıf olduklarını anlamaktadırlar. Bir kelime kendilerini yola koy- mak için kâfidir: Karşımırdaki düşman, katil Çardır | 'a * Alman — Başvekili — Betman .diplomatça hareket ediyor: Kay- serin sulha daveti mutazammın çektiği telgrafiı hemen neşret- meli. Fakat yalnız - okadar. Yoksa iki tarafın harp etrafında yaptığını — ânlatmak — nerelere varır? Hele çarın ihtilâfı Lahey mahkemesine havale ettirmek maksadile çektiği telgrafı yutup saklamalı. Ey işçiler, kalkınız! Çara karşı harbetmek istiyen kıymet- tar “Bebel,, inizi batırlayınız! Biz elleri kırbaçlı barbarlara karşı, hürriyet için harbedeceğiz! * Harici müzakerenin üç nok- a Miç e Te Hududua muhafazaya koşan tayyareler tası dahili siyasetin şu tek nok- tası kadar mutalea — olunsaydı, bir cihan harbinin önüne geçile- ceği muhakkaktı. — Fakat orada gurur, ( hiffete ) sevketmiş; bu- rada korku, ihtiyatı davet etmiş- tir.. Madem ki mantıksızlıktan mantıksızlığa düşüyor, ve halka Asya aşiretlerile mefküre harbi edileceği kanaatı telkine uğra- şılıyor, artık kırmızı bayrağı san- dığa saklamak lâzımdır. Bu su- retle belki aralarına da tefrika ilka etmek kabil olur... Evet, onlar da zaten artık hem fikir değillerdir: İşte diğer bir sosyalist gazetesin- den Badışe Folk Fröntenden bir kaç cümle: 'memek Bu korkunç saatte fırka ihti- | Yazan: Emil Ludvig âdedir, Karşımızdaki Katil Çardır ! Fransada iktidar mevkiinde olan Puvankarenin harp mü- nasebetile yapılmış bir karikatürü rasatı susmalıdır... Demokrasi, harbı bertaraf etmek için elinden ne gelirse yaptı. ,, İşlerin bu rad- deye varmasından hiçbir suretle mes'ul değildir. Onün siyaseti bu müthiş felâkete meydan ver- için dünden, evvelki gündenberi değil, senelerdenberi çalışmıştır. ,, İşte Kemniçter Folk Şime gazetesinden de ayrı bir cümle : Bizi düşündüren tek bir su- aldir: “ Muzaffer olmak istemi- yor muyuz 7; : ( ÂArkası var ) - &— nn Vejetalin, kolza, ay çiçeği ve pamuk yağlarile, vejetalin istih- saline yarıyan hindistan çevizi şubat tahdit listesine konmamış- tır. Bu yüzden vejetalin yağı şa satılırken (60) kuruşa fırlamış- tır, Buğün fabrikalarda (20) ton vejetalin ve (100-120) ton veje- talin imaline yarıyan kopra is- mindeki hindistan — cevizi mev- cuttur. Eskiden tonu (17) İngiliz lirasına alınan hindistan cevizi bugün (22) İngiliz lirasına fırla- mıştır. | fiatleri evvelce toptan (50) kuru- | Kopranın ithalinin menedil- 'Meînl;ketinîağ Meselesi Artık Halledilmelidir — İstanbulda mevcut modern vejetalin yağ fabrikalarından biri mesi hususunda İzmir nebati yağ fabrikasının büyük rolü olduğu söylenmektedir, bir yağ fabri- katoru bu hususta şunları söyle- mektedir. — 1931 senesinde memleke- timize (550) bin 1liralık kopra girmiştir. Buna mukabil Avrupa- ya (150) |bin liralık posa ihraç edilmiştir. Kopranın kilosu (9) kuruşa — malolmaktadır. Susam, haşaş, pamuk çekirdeği ve bun- ların yağları ihraç maddelerimiz arasında mühim bir yekün tut- maktadır. Her sene (373) bin HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Ahmet Nalim ——— ŞAKA Dünkü Hikâyemizin Hulâsası Birkaç arkadaş — ispirtizme tecrübeleri yapıyorlar. Misa- firlerden biri inanmıyor ve ev sahibi ona inandıracağını iddia ediyor. O gece, misafir odasında yatarken ayaklarının arasında duyduğu oğsuk ve yumuşak — bir cismi çeki- yor, bunun bir ölü kolu olduğunu görüyor, kor- kudan — bayılıyor. Sonradan öğreniyor ki, bu arkadaşının muzipliğidir; intikam almıya karar veriyor. Ki VON Ders odamda noksansız İnsan iskeleti vardı; eski evler malüm | Alaturka.. Her odada bir de yatak yükü bulunurdu. İşte bir yatak odasındaki yüke bu iskeleti yerleştirdim; göz, burun ve ağız deliklerine, göğüs kafesine kırmızı bir kâğit geçir- dim; arkalarına birer küçük mum yerleştirdim; iskeletin sağ eline merhum pederin “ 93 ,, ten kalma yatağanını tutuşturdum ; yükün arkasından tahtaları sökerek içeri gizlice girecek tertibat aldım. Her şey tamam olunca kendi kendime —bir tecrübe yaptım. İskeletin karanlıkta her tarafın- dan ateş saçarak öyle korkunç bir duruşu vardı ki, Vedadın, “Kesik kol,, undan besbeter bir şeydi. Münasip bir fırsatta Vedadı davet ettim. Birkaç arkadaş, geç vakte kadar oturduk, eğlendik. Vedadın evi uzak olduğundan tabii bizde —kalacaktı. —Arka- daşımı — iskeletin —saklı — oldu- ğu odadaki yatağına götürdüm ; ona rahatlık temenni edip çe- kilirken, - ne yalan söyliyeyim - içimi, mahiyetini tayin edemedi- ğim vahşi bir sevinç gıcıklıyordu. Bir saat kadar üzüntülü bir zaman geçti. Sofadaki büyük saat gece yarısından sonra yedi- yi çalarken parmaklarımın ucuna basarak oda kapısına yaklnştım; içeride çok sakin bir uykuda olan bir adamın derin ve rahat nefeslerinden başka bir şey du- | yulmuyordu. Bir yatak çarşafına tıpkı bir ehram gibi sarındım; kapısı, Vedadın yattığı odaya açılan yüke, evvelce hazırladığım tertibat sayesinde sessizce gir- miye muvaffak oldum. Derhal, — iskeletin — arkasına yerleştirdiğim — mumları — yak-. tım; sonra bir tekmede yü- w liralık tereyağı ihraç ediyoruz. | Vejetalin yağina mukabil ihraç ettiğimiz yağların bedeli kopra için verdiğimiz bedelin altı mis- lini bulmaktadır, kopra ithali zaruridir. Yalnız fıstıktan çıkarı- lan araşit yağının ithali mene- dilmelidir. Sabuncular her ay bu yağdan (200) ton sarfetmek- tedirler. Bu yüzden zeytinyağ- larımız sarfedilmemektedir. Ve- jetalinin yerini tutabilecek yegâ- ne yağ ayçiçeği yağıdır. Rusya, Romanya ve Bulgaristandan iyi tohum getirmeli ve memleketi- mizde Aayçiçeği yetiştirilmelidir. Bu suretle çok iyi bir nebati yağ elde etmiş oluruz. bir | kün kapaklarını arkasıma — devir- dim. Bir cehennem zebanisinden farksız olan iskelet, göğüs ka- fesindeki, ağız, göz ve burun deliklerindeki kâğıtlarden süzülen mumun ışığı ile odaya cehennemi bir kızıllık dolduruyordu. Vedat devrilen kapakların — gürültüsü ile karyolasından sıçradı ve her tarafından ateş saçan iske- leti görünce, dehşetinden gözleri yuvalarından fırladı; saçları dim- dik oldu. Vedat bir an ©o vaziyette kaldı, sonra geri, geri çekilmiye başladı. Ben, arkada- şımın korkusunu gördükçe, ku- duz bir sevinç sar'asile sarsılıyor- dum. Bir saniye kadar bir zaman geçti. İskeletin kafasını oynatmı- ya, yatağanı tutan kolunu salla- mıya başladım. Vedat, korku- dan bitkin bir hale gelmişti; bacakları zangır, zangır titriyor, sık, sık soluduğu duyuluyordu. Adeta sürüklenircesine biraz daha ilerledi, sonra birdenbire keskin bir hareketle döndü; karşısındaki büyük pencereye olanca kuvvetile saldırdı. Cam, çerçevesile bera- | ber hurdühaş olmuştu. Bu, tarifi muhal olan öyle bir an idi ki şuursuz bir hare- ketle odanın ortasına sıçradım ve. — Vedat! diye haykırdım.. Korkma! Benim.. — Fakat nekadar yazık ki, ben bu hareketimle arkadaşımın kaor- kudan çıldırmasına sebep ol- muştüum. Akşamdan, tıpkı - bir kefen gibi sarındığım — bem- beyaz yatak çarşafı ile beni karşısında gören arkadaşım, bu- gün hâlâ kulaklariımı tırmalıyan soğuk, canhiraş bir çığlık kopar- dı; sonra gözlerinde yanan bir cinnet ışığile kendini pencereden açılan boşluğa fırlattı. Deli gibi pencereye atıldım; fakat çok geç kalmıştım. Kliibiı'müzğ Aza Yazıldınız Mı? Klübümlrün rozetini yakanızataktınız. mı? “Son Posta Klübü,, gün- den güne mektepliler arasın- da şöhret buluyor. Siz klübe aza yazıldınız mı? Rozetimizi alıp yaka- nıza taktınız mı? Almadı- nızsa, acele ediniz, aza ya- zılmız. ve rozetinizi alınız. Bu sene klüp azası için çok güzel şeyler hazırlıyoruz. Azalık şartları şunlardır : 1 — Dört kupon getirip kaydınızı icra ettirecek ve buna mukabil bir kart ala- caksınız.2—R ozet almak için de kartınızla beraber dört adet kupon getirmek kâ- fidir. 3 —Istanbuldaki karile- rimiz bizzat müracaat et- melidirler. Taşradaki azamıza gelince: Onlar da ayni şeraite tâ- bidirler. Yalnız kart için pullu ve adresi yazılmış bir zarf; rozet için de azalık kartı ile beraber 10 kuruşluk bir pul gönderilmesi lâzımdır, Klübümüze: Bilâ istisna ve | yalnız. mektep — talebesi aza olabilir.