16 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AB DULH l SON POSTA KŞ VA | AMIDPIN. A DON GÜÖNLERİ ülhamit, Ayşe Sultanın Habersizce, N 18 OT Yazan: Z. Şakir Avrupaya Gitmesine Çok Kızmıştı Sultanlardan Hanedan Azası Hakkında Haber Alıyordu NAKİİ — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 232 — Sultanlar gelmeden evvel, Ser- muhafız Rasim Bey, yine lâzım gelen tedbirleri aldı. En evvel (Erenköyün) de otu- ran Şaziye Sultan araba ile geldi. Biraz sonra Zekiye, Naime, Naile Sultanlar geldiler. Ayşe Sultan Avrupada olduğu için geleme- mişti. Abdülhamit, — kızlarımı salon kapısında istikbal etti. Hepsine de ayrı ayrı iltifat gösterdi. Kızları- nı görmek, ona evvelâ bir tees- tür ye sonra bir sükün ve huzur vermişti... Yemek neşeli bir halde yenildi. Abdülhamit mütemadiyen sub- tanlara sualler soruyor, oğulları ve diğer hanedan âzası hakkında malümat alıyardu. Naile sultan, geçenlerde vefat eden (Prens Celâlettin)in vefatını çu suretle hikâye etti: Geçen sene prensin — validesi Cemile Sultan vefat — ettikten sonra kendisine adeta bir merak gelmiş. Elindeki hazır paraları da yediği için hali vakti de yerinde deşilmiş. Onun için her zaman ölümünü istiyerek: — Ah, ölebilsem.. Sözlerini adeta diline virdet- miş... Vefatından iki gün evvel bir hayli miktarda İstiridye yemiş. Üzerine de üç tabak dondurma yemek ihtiyatsızlığında bulunmuş. Tabit hastalanmış, Doktor gel- miş, Muayene etmiş, ilâç ver- mişse de ilâcı almamış : — Bırakınız. Ben — zaten ölümü arıyorum. Demiş ve nihayet... Abdülhamit, hayretle dinle- diği bu hikâyeyi müteakıp: — Allah, Allah... Adet_a zor- la ölümü aramış... < Demiye mecbur oldu. Şaziye Sultan, zevci Fahir Beyle Avrupaya gitmek istedi- ğini söyledi. Abdülhamit buna muvafakat etmedi. Hatta, Ayşe Sultanın gitmesini bile takbih ederek: — Eğer haberim olsaydı, göndermezdim. Dedi. Sultanlar, akşam saat allı buçuğa kadar kaldılar. Onların avdetini müteakıp, sarayın bu- günkü sürur ve neşesi de her günkü süküna münkalip oldu. 8 Ağustos 332 Abdülhamit, Fena halde mü- teessir... Geçenlerde — Ayşe Sultanın habersizce Avrupaya gitmesine canı sıkılmıştı. Dün de Şaziye Sultanın, zevci Fahir Beyle Av- rupaya gidişine çok — müteessir oldu: — Bana sordu. Ben de, rızam yoktur, dedim. Benim bu sözüm Üzerine kalkıp gitmek doğru mu?, Güya rahatsızmış.. Burada tedavi ettirecek — doktor yok muT7, Hem bana hastalığını anlattığı zaman, katıla katıla güldüm. Ömrümde hiç böyle hastalık işitmemiştim. Bunlar hep; şıma- rıklık, hafifmeşreplik. Fakat ka- bahat onlarda değil, kocalarında.. Bilmem.. Ben tuhaf bir adamiım. Bazı hususta çok — taassubum vardır. Ve bununla da iftihar ederim, Dedikten sonra sözü hanedan âzalarından — bazılarına — intikal ettirdi. Ve nihayet; — Merhum Yusuf İzzettin Efendinin bukadar sinirli olma- sına sebep, kadın d işkünlüğüdür. Dedi. 16 Ağunstoz 332 Müşfika Kadınefendi nezleden muztarip. Abdülhamit, ( asprin ) verdi, terletti, yine geçmedi. Bugün doktora haber gönderdi. Doktor geldi.. Muayene - etti. Reçete verdi. Abdülhamit doktora sordu; — Bu sabah gazetelerini tabii okudunuz. Havadislere ne der- siniz ?.. Doktor, müteessir bir tavırla omuzlarıni kaldırarak verdi : cevap — Fena, efendim..Çok fena... Abdülhamit, ayni başını sallıyarak : teessürle — Nasıl ?.. Ötedenberi ben söylemiyor muydum: Romanyalıla- rın sözlerine inanılmaz, demiyor muydum, Bakınız sözüm nasıl çıktı. Göreceksiniz, yakında Yunanistan da itilâf devletlerile — beraber hll'be g'irecek, benim bütün ( tefekkürat ve mütaleatım, birer birer zuhür ) edecek... Ah, © İngilizler yok mu?.. Bütün bun- ları İngilizlerin parası ve şeytan- lığı idare ediyor. Alman zeplin- leri Londraya bomba atıyor, diyorlar ya.. emin olunuz ki İn- gilizlerin üzerinde hiçbir tesir hâsıl etmez. Hayal bu ya; müm- kün olsa da gözlerimizi kapasak, kendimizi bir an sonra Londra- da bulsak; harpten evvel ne | varsa, her şeyi yine yerliyerinde görürüz. Sanki dünyada muhare- be olmuyormuş gibi... Kâinat, yansa, yıkılsa; Lon- drada yine — eğlenceler — ba- kidir. İngilizler yine altın ve gü- müş tabaklarda yerler, içerler, yi- ne zevklerine devam ederler...Âsıl düşünülecek, biziz.. Bakalım bi- zim halimiz neye varacak?.. Diye gözlerine nihayet verdi. ( Arkası var ) 34ANEJAT HİKMET B. Zeki ve hassastır. İn- tizama riayet eder. Tehlike- den — korkar, gözü pek de- gildir, — mua- İ melâtında ne- j zaket vardır, Ş bu — süretle & kendini — gey- dirir. — Oku- maktan hazeder, iyi söz söyli- yebilir. Binaenaleyh; ameli müca- dele ve bedeni müşkülât ve me- şekkati davet etmiyecek meslek- lerden birinde muvaffak olabilir. Biz kendi hesabımıza doktor ol- | masını tavsiye ederiz. H 46 M. S.R. B.; Müteşebbis ve sokul gandır. Şuk © Şahsiyetine kıymet ve ehemmiyet ve- ) rir, ayni Za- *0 manda muha- " tabımnın da bu & hususta — alâ- Gi kadar — olma- sını İster, ar- kadaşlığı — &- kıcı değildir. Bulunduğu muhitte kendine arkadaş bulmakta müş- külât çekmez. Kederlerini, elem- lerini belli eder. Dertleşmek ih- tiyacını duyar. Kadın ve sevgi mevzularına karşı zâfı vardır. Resminizi. Bize Gönderiniz, x y < Size Tabiatinizi x Söyliyelim ... 41 RAHİME H. ; İçli ve alıngan- dır. Teessür- erini gizliye- nadiren neşelidir. Az / güler ve söy- | ler, zevahirle iste- mez, tevazuu Oi ve — sadeliği İ sever, fiil ve hareketlerinde samimiyet vardır. 44 ŞÜKRÜ BAHAETTİN BEY; — Gözü büyük- y tedir. Usul ve “ Mmerasime faz- o la riayet et- | miye taraftar değildir. Zey- zele, güzelliğe karşı duygusu vardır. Müna- kaşayı sever, fikirlerinin kabul edilmesini ister. Herşeye, herke- se kolay kolay uysallık göstermez, 47 A. SAL_IM EF. ; Fotoğrafınız tahlil edilmiş ve gazetedede intişar etmiştir. — İkinci mektubunuzu gönderdikten sonraki nüshaları tetkik ediniz.. Tesadüf etmedi- ğginiz takdirde yine bildiriniz E£ Fotoğraf Tahlil Kapanunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. | için 10 Ağustos 928 Sabahleyin erkenden Zehra bize geldi. Annem — mutfakta kardeşlerimin yemeğini hazırir yordu. Zehrayı görür görmez şakaya başladı: — Vay Zehra Hanım.. Sen de bize gelir mi imişsin ?.. Zehra, annemin elini öperken, her zamanki şakraklığı ile cevap veriyordu; — Vallahi teyzeciğim kusura bakma,. Sabahtan akşama kadar çalışıyoruz. Eve okadar yorgun dönüyorum ki.. Hem ne hacet.. Kevseri de görüyorsun... — İlâhi kızım. Biz amelelik ediyoruz. Yine okadar yorul- muyoruz. Bizim canımız yok mu? Yine arada sırada ahbapları- mızın da halini hatırını sormıya vakit buluyoruz. Ânnen nasıl ?.. — Malüm ya, evde çocuklarla meşgul, Babamın hastalığı da uzadıkça uzadı. Zavallı kadın bir yere çıkamıyor, — Baban daha iyileşemedi ha... — İyileşmek şu tarafa dursun teyze, artık sağ tarafı hiç tutmu- yor. j Zehra, derin derin için çekti. — Vallahi teyzeciğim, aldı- ğım paranın — yarısını hekime, eczacıya veriyorum. — Fakat hiç bir tesirini görmüyoruz. Arada küçük bir süküt fası- lası oldu. Kardeşlerim, — çantala- gidiyorlardı. Annem de ( depo ) ya gitmek için hazırlanıyordu. Zehra, göziyle bana bir işaret etti: — Söyleyim mi?.. Demek istedi. Ben de gö- zümle Zehraya cevap verdim. — Teyzeciğim, senden bir ricaya geldim, Ânnemin sesi, şefkatle titri- yerek cevap verdi: — Söyle kızım. ÂAnnem, eskiden beri Zehra- nın annesini ve Zehrayı pek se- verdi. Babası, içki yüzünden uzun müddet işsiz kaldığı xa- manlar, annem bunlara elinden geldiği kadar muavenet! etmiş, hatta Zehranın annesini de de- poda bir işe yerleştirmişti. Fakat, kadıncağız son zamanlarda çalı- şamıyor, felç gelen kocasına bakmak için evinde kalıyordu. Bütün ailenin idaresi, Zehra- nn aldığı maaşa kalmişti. Kız- cağız çalışıyor, aldığı paradan kendine pek az bir şey ayırarak üst tarafını annesine veriyordu. Bazan bu para yetişmiyor, Zeh- ranın annesi anneme haber gön- deriyor, ufak tefek borçlar edi- yor. Fakat bunları, uzatmadan yine veriyordu... Şimdi Zehranın etmek istediği ricayı da yine böyle bir şey zannetmişti. Zehra, annemin halini bildiği söze başlamakta epeyce sıkıntı çekiyordu: — Teyzeciğim.. hani bizim Cemileyi tanırsın değil mi ?.. — Şu patlak gözlü kız mı ?. — Evet.. evet.. — Hiç sevmem © kızı ben... Halini - bilmiyenlerden biri de odur. — Ben de.. Ben de sevmem — Hekime baktırıyor musun?.. rını, yemeklerini almış, mektebe | — DAKTİLO Bugünün Romanı amma teyzeciğim, ne yaparsın, bunca senelik arkadaş bulunmuş. Annem durmuş, Zehrayı dim liyordu. Zehra, mümkün olduğu kadar tabif görünmiye çalışarak süzüne devam ediyordu: — Cemilenin bu gece bir bakkalla nişanı oluyormuş. Ba- na haber göndermiş. Mutlaka gelsin demiş. Malümya, annem çıkamaz. Ben de yalnız gidemem, Kevseri de alsanız da beraber gelseniz... ÂAnnem, düşündü. Dudakları- nı büktü, — Hatırın için gelirim kızım. Fakat çocukları ne yapayım?.. Onlar, erken yatıp, erken kak kacak. Beraber götürsem olmaz, yalnız da bırakamam. Zehranın manevrasını anladım. Ona yardım etmiş olmak için: — Pekâlâ anne.. Ben evde kalır, çocuklara bakarım. Sen, Zehra ile git, mahzun olmasınlar, Dedim. Büu defa da Zehra, benim sözlerimi karşıladı: —A., Nasıl olur Kevser,, Biz gidelim orada eğlenelim de, sen burada kal.. Mümkün değil.. Annem durmuş, düşünüyor: — Olmaz.. O da olmaz. diyordu.“O zaman Zehra, sanki birdenbire hatırlamış gibi: — Ne olur teyzeciğim. Kevsere müsaade et de beraber gidelim. Annem, bu suali, biraz cüret- kârane bularak sordu: — Nasıl.. Yalnız başınıza mı?, —E, ne olur teyzeciğim?.. Şimdi, parmak kadar çocuklar, sabaha kadar sokaklarda dola- şıyor.. Kimse, gözünün üstünde kaşm var demiyor. Annem, acı acı güldü. — İyi amma kızım, — benim kafam daha öyle şeyleri almı- yor... İki taze, gece yarısı eve yalnız nasil dönersiniz?.. — Aaa.. - İlâhi oradan birini — bulur, geliriz. Annem daha hâlâ düşünüyor, düşündükçe kaşları çatılıyordu, Birkaç saniye — böyle kaldılktan sonra ağır — bir sesle şu cevabı verdi: — Kendisi bilir:.. Şimdi bu cevap, beni pek müşkül bir mevkide bırakm'ştı, Annemi kırmamak, onun hayat ve ahlâk hakkındaki düsturlarını baltalamamak için: Madem ki — Hayır anne.. sen istemiyorsun, Ben de gitmi- yeceğim. : Diyiverecektim. Fakat dilimin ucunda — bu oğğ!er dolaşırken zihnimde de başka hisler biribi-. rile çarpışıyordu. teyzeciğim berabet ( Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — Racenin Esiresi ALEMDAR — — Dreyfüs ARTİSTİK — Viedan azabı ASRİ — Cambazhana çocuğu ELHAMRA — Kaçakcılar ETUVAL — Göl Cehennemi FERAH — Parlak bir revü FRANSIZR TİYATROSU —Zenciler turuzu GLORYA” — Lustiracılar şahı kliltom HİLÂL — Kanliı venedik KEMAL EB. — Gaca sevdiları MA JİK — Alev şarlası MEeLEk — Moite Karla MİLLİ — Dul Nişanlı OÖPERA — Ceheünem Melekleri ŞIK — Racenin Esiresi ÜSKÜDAR HALE — Kanlı pusa Haydi gitmesine gittiniz, aĞ » FNGT Ğ M " uaft r lli VEl.” 'X K # Cm #zr M K u lll ğ Vöagağtadeğ — -— A

Bu sayıdan diğer sayfalar: