AB DULH l SON POSTA KŞ VA | AMIDPIN. A DON GÜÖNLERİ ülhamit, Ayşe Sultanın Habersizce, N 18 OT Yazan: Z. Şakir Avrupaya Gitmesine Çok Kızmıştı Sultanlardan Hanedan Azası Hakkında Haber Alıyordu NAKİİ — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 232 — Sultanlar gelmeden evvel, Ser- muhafız Rasim Bey, yine lâzım gelen tedbirleri aldı. En evvel (Erenköyün) de otu- ran Şaziye Sultan araba ile geldi. Biraz sonra Zekiye, Naime, Naile Sultanlar geldiler. Ayşe Sultan Avrupada olduğu için geleme- mişti. Abdülhamit, — kızlarımı salon kapısında istikbal etti. Hepsine de ayrı ayrı iltifat gösterdi. Kızları- nı görmek, ona evvelâ bir tees- tür ye sonra bir sükün ve huzur vermişti... Yemek neşeli bir halde yenildi. Abdülhamit mütemadiyen sub- tanlara sualler soruyor, oğulları ve diğer hanedan âzası hakkında malümat alıyardu. Naile sultan, geçenlerde vefat eden (Prens Celâlettin)in vefatını çu suretle hikâye etti: Geçen sene prensin — validesi Cemile Sultan vefat — ettikten sonra kendisine adeta bir merak gelmiş. Elindeki hazır paraları da yediği için hali vakti de yerinde deşilmiş. Onun için her zaman ölümünü istiyerek: — Ah, ölebilsem.. Sözlerini adeta diline virdet- miş... Vefatından iki gün evvel bir hayli miktarda İstiridye yemiş. Üzerine de üç tabak dondurma yemek ihtiyatsızlığında bulunmuş. Tabit hastalanmış, Doktor gel- miş, Muayene etmiş, ilâç ver- mişse de ilâcı almamış : — Bırakınız. Ben — zaten ölümü arıyorum. Demiş ve nihayet... Abdülhamit, hayretle dinle- diği bu hikâyeyi müteakıp: — Allah, Allah... Adet_a zor- la ölümü aramış... < Demiye mecbur oldu. Şaziye Sultan, zevci Fahir Beyle Avrupaya gitmek istedi- ğini söyledi. Abdülhamit buna muvafakat etmedi. Hatta, Ayşe Sultanın gitmesini bile takbih ederek: — Eğer haberim olsaydı, göndermezdim. Dedi. Sultanlar, akşam saat allı buçuğa kadar kaldılar. Onların avdetini müteakıp, sarayın bu- günkü sürur ve neşesi de her günkü süküna münkalip oldu. 8 Ağustos 332 Abdülhamit, Fena halde mü- teessir... Geçenlerde — Ayşe Sultanın habersizce Avrupaya gitmesine canı sıkılmıştı. Dün de Şaziye Sultanın, zevci Fahir Beyle Av- rupaya gidişine çok — müteessir oldu: — Bana sordu. Ben de, rızam yoktur, dedim. Benim bu sözüm Üzerine kalkıp gitmek doğru mu?, Güya rahatsızmış.. Burada tedavi ettirecek — doktor yok muT7, Hem bana hastalığını anlattığı zaman, katıla katıla güldüm. Ömrümde hiç böyle hastalık işitmemiştim. Bunlar hep; şıma- rıklık, hafifmeşreplik. Fakat ka- bahat onlarda değil, kocalarında.. Bilmem.. Ben tuhaf bir adamiım. Bazı hususta çok — taassubum vardır. Ve bununla da iftihar ederim, Dedikten sonra sözü hanedan âzalarından — bazılarına — intikal ettirdi. Ve nihayet; — Merhum Yusuf İzzettin Efendinin bukadar sinirli olma- sına sebep, kadın d işkünlüğüdür. Dedi. 16 Ağunstoz 332 Müşfika Kadınefendi nezleden muztarip. Abdülhamit, ( asprin ) verdi, terletti, yine geçmedi. Bugün doktora haber gönderdi. Doktor geldi.. Muayene - etti. Reçete verdi. Abdülhamit doktora sordu; — Bu sabah gazetelerini tabii okudunuz. Havadislere ne der- siniz ?.. Doktor, müteessir bir tavırla omuzlarıni kaldırarak verdi : cevap — Fena, efendim..Çok fena... Abdülhamit, ayni başını sallıyarak : teessürle — Nasıl ?.. Ötedenberi ben söylemiyor muydum: Romanyalıla- rın sözlerine inanılmaz, demiyor muydum, Bakınız sözüm nasıl çıktı. Göreceksiniz, yakında Yunanistan da itilâf devletlerile — beraber hll'be g'irecek, benim bütün ( tefekkürat ve mütaleatım, birer birer zuhür ) edecek... Ah, © İngilizler yok mu?.. Bütün bun- ları İngilizlerin parası ve şeytan- lığı idare ediyor. Alman zeplin- leri Londraya bomba atıyor, diyorlar ya.. emin olunuz ki İn- gilizlerin üzerinde hiçbir tesir hâsıl etmez. Hayal bu ya; müm- kün olsa da gözlerimizi kapasak, kendimizi bir an sonra Londra- da bulsak; harpten evvel ne | varsa, her şeyi yine yerliyerinde görürüz. Sanki dünyada muhare- be olmuyormuş gibi... Kâinat, yansa, yıkılsa; Lon- drada yine — eğlenceler — ba- kidir. İngilizler yine altın ve gü- müş tabaklarda yerler, içerler, yi- ne zevklerine devam ederler...Âsıl düşünülecek, biziz.. Bakalım bi- zim halimiz neye varacak?.. Diye gözlerine nihayet verdi. ( Arkası var ) 34ANEJAT HİKMET B. Zeki ve hassastır. İn- tizama riayet eder. Tehlike- den — korkar, gözü pek de- gildir, — mua- İ melâtında ne- j zaket vardır, Ş bu — süretle & kendini — gey- dirir. — Oku- maktan hazeder, iyi söz söyli- yebilir. Binaenaleyh; ameli müca- dele ve bedeni müşkülât ve me- şekkati davet etmiyecek meslek- lerden birinde muvaffak olabilir. Biz kendi hesabımıza doktor ol- | masını tavsiye ederiz. H 46 M. S.R. B.; Müteşebbis ve sokul gandır. Şuk © Şahsiyetine kıymet ve ehemmiyet ve- ) rir, ayni Za- *0 manda muha- " tabımnın da bu & hususta — alâ- Gi kadar — olma- sını İster, ar- kadaşlığı — &- kıcı değildir. Bulunduğu muhitte kendine arkadaş bulmakta müş- külât çekmez. Kederlerini, elem- lerini belli eder. Dertleşmek ih- tiyacını duyar. Kadın ve sevgi mevzularına karşı zâfı vardır. Resminizi. Bize Gönderiniz, x y < Size Tabiatinizi x Söyliyelim ... 41 RAHİME H. ; İçli ve alıngan- dır. Teessür- erini gizliye- nadiren neşelidir. Az / güler ve söy- | ler, zevahirle iste- mez, tevazuu Oi ve — sadeliği İ sever, fiil ve hareketlerinde samimiyet vardır. 44 ŞÜKRÜ BAHAETTİN BEY; — Gözü büyük- y tedir. Usul ve “ Mmerasime faz- o la riayet et- | miye taraftar değildir. Zey- zele, güzelliğe karşı duygusu vardır. Müna- kaşayı sever, fikirlerinin kabul edilmesini ister. Herşeye, herke- se kolay kolay uysallık göstermez, 47 A. SAL_IM EF. ; Fotoğrafınız tahlil edilmiş ve gazetedede intişar etmiştir. — İkinci mektubunuzu gönderdikten sonraki nüshaları tetkik ediniz.. Tesadüf etmedi- ğginiz takdirde yine bildiriniz E£ Fotoğraf Tahlil Kapanunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. | için 10 Ağustos 928 Sabahleyin erkenden Zehra bize geldi. Annem — mutfakta kardeşlerimin yemeğini hazırir yordu. Zehrayı görür görmez şakaya başladı: — Vay Zehra Hanım.. Sen de bize gelir mi imişsin ?.. Zehra, annemin elini öperken, her zamanki şakraklığı ile cevap veriyordu; — Vallahi teyzeciğim kusura bakma,. Sabahtan akşama kadar çalışıyoruz. Eve okadar yorgun dönüyorum ki.. Hem ne hacet.. Kevseri de görüyorsun... — İlâhi kızım. Biz amelelik ediyoruz. Yine okadar yorul- muyoruz. Bizim canımız yok mu? Yine arada sırada ahbapları- mızın da halini hatırını sormıya vakit buluyoruz. Ânnen nasıl ?.. — Malüm ya, evde çocuklarla meşgul, Babamın hastalığı da uzadıkça uzadı. Zavallı kadın bir yere çıkamıyor, — Baban daha iyileşemedi ha... — İyileşmek şu tarafa dursun teyze, artık sağ tarafı hiç tutmu- yor. j Zehra, derin derin için çekti. — Vallahi teyzeciğim, aldı- ğım paranın — yarısını hekime, eczacıya veriyorum. — Fakat hiç bir tesirini görmüyoruz. Arada küçük bir süküt fası- lası oldu. Kardeşlerim, — çantala- gidiyorlardı. Annem de ( depo ) ya gitmek için hazırlanıyordu. Zehra, göziyle bana bir işaret etti: — Söyleyim mi?.. Demek istedi. Ben de gö- zümle Zehraya cevap verdim. — Teyzeciğim, senden bir ricaya geldim, Ânnemin sesi, şefkatle titri- yerek cevap verdi: — Söyle kızım. ÂAnnem, eskiden beri Zehra- nın annesini ve Zehrayı pek se- verdi. Babası, içki yüzünden uzun müddet işsiz kaldığı xa- manlar, annem bunlara elinden geldiği kadar muavenet! etmiş, hatta Zehranın annesini de de- poda bir işe yerleştirmişti. Fakat, kadıncağız son zamanlarda çalı- şamıyor, felç gelen kocasına bakmak için evinde kalıyordu. Bütün ailenin idaresi, Zehra- nn aldığı maaşa kalmişti. Kız- cağız çalışıyor, aldığı paradan kendine pek az bir şey ayırarak üst tarafını annesine veriyordu. Bazan bu para yetişmiyor, Zeh- ranın annesi anneme haber gön- deriyor, ufak tefek borçlar edi- yor. Fakat bunları, uzatmadan yine veriyordu... Şimdi Zehranın etmek istediği ricayı da yine böyle bir şey zannetmişti. Zehra, annemin halini bildiği söze başlamakta epeyce sıkıntı çekiyordu: — Teyzeciğim.. hani bizim Cemileyi tanırsın değil mi ?.. — Şu patlak gözlü kız mı ?. — Evet.. evet.. — Hiç sevmem © kızı ben... Halini - bilmiyenlerden biri de odur. — Ben de.. Ben de sevmem — Hekime baktırıyor musun?.. rını, yemeklerini almış, mektebe | — DAKTİLO Bugünün Romanı amma teyzeciğim, ne yaparsın, bunca senelik arkadaş bulunmuş. Annem durmuş, Zehrayı dim liyordu. Zehra, mümkün olduğu kadar tabif görünmiye çalışarak süzüne devam ediyordu: — Cemilenin bu gece bir bakkalla nişanı oluyormuş. Ba- na haber göndermiş. Mutlaka gelsin demiş. Malümya, annem çıkamaz. Ben de yalnız gidemem, Kevseri de alsanız da beraber gelseniz... ÂAnnem, düşündü. Dudakları- nı büktü, — Hatırın için gelirim kızım. Fakat çocukları ne yapayım?.. Onlar, erken yatıp, erken kak kacak. Beraber götürsem olmaz, yalnız da bırakamam. Zehranın manevrasını anladım. Ona yardım etmiş olmak için: — Pekâlâ anne.. Ben evde kalır, çocuklara bakarım. Sen, Zehra ile git, mahzun olmasınlar, Dedim. Büu defa da Zehra, benim sözlerimi karşıladı: —A., Nasıl olur Kevser,, Biz gidelim orada eğlenelim de, sen burada kal.. Mümkün değil.. Annem durmuş, düşünüyor: — Olmaz.. O da olmaz. diyordu.“O zaman Zehra, sanki birdenbire hatırlamış gibi: — Ne olur teyzeciğim. Kevsere müsaade et de beraber gidelim. Annem, bu suali, biraz cüret- kârane bularak sordu: — Nasıl.. Yalnız başınıza mı?, —E, ne olur teyzeciğim?.. Şimdi, parmak kadar çocuklar, sabaha kadar sokaklarda dola- şıyor.. Kimse, gözünün üstünde kaşm var demiyor. Annem, acı acı güldü. — İyi amma kızım, — benim kafam daha öyle şeyleri almı- yor... İki taze, gece yarısı eve yalnız nasil dönersiniz?.. — Aaa.. - İlâhi oradan birini — bulur, geliriz. Annem daha hâlâ düşünüyor, düşündükçe kaşları çatılıyordu, Birkaç saniye — böyle kaldılktan sonra ağır — bir sesle şu cevabı verdi: — Kendisi bilir:.. Şimdi bu cevap, beni pek müşkül bir mevkide bırakm'ştı, Annemi kırmamak, onun hayat ve ahlâk hakkındaki düsturlarını baltalamamak için: Madem ki — Hayır anne.. sen istemiyorsun, Ben de gitmi- yeceğim. : Diyiverecektim. Fakat dilimin ucunda — bu oğğ!er dolaşırken zihnimde de başka hisler biribi-. rile çarpışıyordu. teyzeciğim berabet ( Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — Racenin Esiresi ALEMDAR — — Dreyfüs ARTİSTİK — Viedan azabı ASRİ — Cambazhana çocuğu ELHAMRA — Kaçakcılar ETUVAL — Göl Cehennemi FERAH — Parlak bir revü FRANSIZR TİYATROSU —Zenciler turuzu GLORYA” — Lustiracılar şahı kliltom HİLÂL — Kanliı venedik KEMAL EB. — Gaca sevdiları MA JİK — Alev şarlası MEeLEk — Moite Karla MİLLİ — Dul Nişanlı OÖPERA — Ceheünem Melekleri ŞIK — Racenin Esiresi ÜSKÜDAR HALE — Kanlı pusa Haydi gitmesine gittiniz, aĞ » FNGT Ğ M " uaft r lli VEl.” 'X K # Cm #zr M K u lll ğ Vöagağtadeğ — -— A