29 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y l; t SON POSTA Nisan 29 Hergün Gene kitap meselesi! Yazan: Muhittin Birgen Geçen gün, Türkiyede kitap der- dinden bahsetmiştim. Meğer - se, birçok insanın birden derdini dep- retmişim! İki gün içinde birkaç mek- ftup aldım; bir iki kitapçı telefon etti ve birkaç ta müellif, matbaada beni zi- yarete gelerek dentlerini döktüler, Herkesin bir türlü derdi var; tabiler, büyük bir buhran geçiriyvorlar; eskiden basılmış, eski harfli kitaplar, hem bir yandan modadan düşüyorlar; hem de adetleri kalmıyor. Bunların yerlerine yenilerinin basılması da gittikçe sey- rekleşiyor ve son zamanlarda pek çok azalmış bulunuyor. «Elimizde, di- yorlar; bu memleketin yetiştirdiği kıy- metli adamlara ait ve ekserisi Garp e- eerlerinden tercüme edilmiş bir hayli esere ait tab teklifleri var. Fakat, şu sırada biz bunların hiç birini basma- ya cesaret edemiyoruz. Belki müellife hiç bir şey vermiyerek basmaya teşeb- büs etmek mümkündür; fakat, biz, mü- ellife böyle bir şey nasıl teklif edelim?» Fakat, bunların içinde en hazini, ta- rihle uğraşan genç bir müellifin söyle- diği şu sözlerdir: — Her şeyden vaz geçtim; her şeyi bir tarafa bırakıyorum; kâr etmek fik- rini ve senelerce dirsek çürüten insan- | ların elde ettikleri şeyden istifade hak- larını dahi kafamdan fırlatıp atıyorum. Hiç olmazsa öğrendiğimiz şeyleri, her kese söylemek imkânını elde edip, bu- nun mânevi zevkini tatalım! Öğrenip öğrenip te öğrendiğimizi söylemeden, bütün bildiklerimizi kafamızla beraber toprağa gömmeğe m&cbur olmak, çok feci bir şeydir! Hakikaten haklı olan bu sözler, bu memleketin irfan hayatı nâmına çok acıklı bir vaziyeti ne güze! izah ediyor! Oku, çalış, öğren, sonra, bunları söyle- mek, neşretmek lezzetini tatmadan, hepsini, kafanla beraber, toprafa göm. Bir münevver için bundan daha elim bir talih tasavvur edilemez. * Bir muallim de bana yazdığı mektup ta diyor ki: «Bütün öğrendiklerimiz, Darülfünunda tuttuğumuz notlar ve- yahut hocaların takrirleri ile çıkarılan formalardır. Fakat, ilim bundan mi iba rettir? Memlekete öğreteceğimiz şey yalnız bunlara mı münhasır kalacak- tır? Bir hoca, bir öğretmek için on öğ- renmeğe mecburdur. Halbuki, elimiz- de okuyacak hiç bir şey yok. Garbin i- Him ve irfan hayatını günü gününe, se- hesi senesine takip etmek göyle dursun, hattâ yirmi beş sene geriden bile ta- kip etmeğe imkân bulamıyoruz. Bu halde bulunan bizlerden memleket ne istifade eder?» Bir başka muallim de başka bir mev- zua dikkati davet ediyor: «Hatırımda kaldığına göre, Türkiyeyi Milletler ara sı edebi mülkiyet muahedesine sokmak isteyen garp devletleri ile hükümetimiz arasında hayli mühim münakaşalar ol- Muştur. Fikir, san'at ve telif haklarını tanımamak ayıp olmalka beraber, Tür- kiye, kendisinin öğrenmeğe ve tercü- meye çok mühtaç olduğunu hesap ede- rek, bu münakaşada, kendi görüşünü Israrla müdafaa etmişti. Fakat, bu im- tiyazlı vaziyetten bizim filen ettiği- miz istifade nedir ? Senede Garpten tercüme edilmiş beş on ilmi ve ciddi eserle gazetelerin arada bir neşrettik- leri birkaç tercüme Tomandan başka birşey değildir. Bu”kadarcık şey. için mi o kadar ısrar ettik? Hakikaten bu sözler de çok haklıdır. * Kitabı pahalandıran, hergün paha- lanmakta olan kâğıttır. Önümüzdeki haftalarda -kâğıt daha pahalanacaktır. Belki de 937 senesi hiç hir hususi elin kitap tabetmiş olduğu göremiyecektir. Memleketteki kitabın coğalması için ucuzluk lâzımdır. Bu ucuzluğu, temin etmek te ancak bir «kitap sîyâsetiı ile kabildir. Türkiyenin bir yol siyaseti, bir maden siyaseti, bir ticaret siyaseti, bir sanayi siyaseti olduğu gibi bir de! kitap siyaseti olmak zarureti za- ten öteden beri kendisin; hissettiriyar- du. Bugün, yüzde yüz elli artmış olan kâğıt fiatları artık bu zarüreti son had- dine getirmiştir. Meseleyi bir kere da- ha Saffet Arıkanın dikkatine arzetmek- ten kendimi alamadım, Onun eli de bir (Devamı 4 üncü sayfada) | $ Büyük adam.. *& Birinci Napolyon büyük bir Önünde mühim bir fırsat vardı, ti, dediler. —— meydan muharebesini kazandığı zaman takibleri bu muzafferiyetin kazanılma- sında kumandanın tesirini küçük göstermek maksadile: ondan istifade et - Birinci Napolyon rakiblerinin bu mütalealarına şu cüm- le ile mukabele etti: — Dünyada eline fırsat geçmiyen hiç bir ferd mevcud değildir. Büyük adam eline geçen fırsatı yakalayıp on - dan istifade etmesini bilen adamdır. ( SöZz Dünganın en eski Piposuna malik Olan adam Amerikalı zenginlerden — Edvard Conson ayni zamanda meşhur oldu - ğunu söylemekle iftihar eder. Kendisi dünyada o kadar meşhur - dur ki Fransadan Almanyadan adre - sine pipolar gönderirler, bu cümlederi olmak üzere bir Alman Bismarkın, bir Fransız Napolyonun pipolarını kendisine yollamıştır. Harareti gözünüzle görebilir misiniz? Hararet gözle değil nefea darlığile hissedilir.. İnsan terler filân değil mi? Hayır şimdi artık hararet gözle görü- lür bir hale gelmiştir. ÂArtık Reosure, Santigrad, kâare ni- hayet dereceleri ehemmiyetlerini kay- betmişlerdir. Nasılmı? Büyük çelik fabrikalarında erimiş çeliğin renginden tecrübeli ameleler hararetini anlıyabilirlerdi. Bir mühen- dis bundan istifade ederek renkli cam- ları havi bir âlet yapmış onun içinden bakıldığı zaman görülen renge hareret anlaşılıyormuş. 57 Kilo gelen 10 aylık çocuk Almanyada, Münihte orta halli bir kadının biraz iri bir çocuğu doğmusş... Bu iri çocuk gün geçtikçe irileşmiş ve 'on aylıkken ağırlığı 57 kilo gelmiş. Bu nu yazan bir Fransız gazetesi çocuğun resmi memurlar önünde tartıldığını söy lemektedir. göre HER GÜN BİR FIKAA | Atmalı Kuvvetli bir muharrir olduğunu ken- disinden. başka kimsenin iddia etmedi- ği bir genç bir gurup tasviri yazmıştı. Yazıyı Söüleyman Nazif merhuma gös- terdi. Üstad yazıyı okuduktan sonra: — Bazı ufak değişiklikler yapılsa! Dedi. Genç muharrir sordu: — Meselâ nasıl! — Bir kere yazı çok uzun yarısını atmalı, — Peki, sonra?.. —- — Sonra da geriye kalan öbür ya- rısını atmalı! v Dünyadaki servet Erkeklerden Kadınların Eline geçiyor Dünyadaki servet yavaş yavaş er - keklerin elinden kadınların eline geçi- yormuş. Son zamanlarda Amerikada yapılan bir istatistik bunun böyle ol- duğunu ispat ediyarmuş. Meselâ Ame- rikada 320 milyar tutan umumi ser - vetin 200 milyarı kadınların elinde imiş, Kadınlar lehlerine sigorta yapılan insanların beşte dördünü teşkil ediyor- muş. Bankalarda para sahibi — olanların yüzde yetmişi kadınmış. Erkekler ek- seriya gayrimenkul eşyalarını kadın - ların üzerine yapmakta ve bu suretle işleri bozulduğu takdirde bir şeyler kurtarabilmekte imişler. Fakat boşandıkları zaman da bu plânları kendi aleyhlerine netice ve « riyormuş. Şarabın faydaları Cezayirde toplanan bir tıp koöngresi şarabın bir çok hastalıklar için en mü- kemmel bir deva olduğuna dair karar vermiştir. Bir litre şarap bedene 750 kalori vermekte, halbuki bir litre sütün ve bir kilo patatesin verdiği kalori bun- dan çok daha aşağı bulunmakta imiş. sonra şarap Pan Kreas'ın ifrazatını art tırmakta âsabı kuvvetlendirmekte, kan küreyvatını takviye etmekte imiş. Az miktarda şarap, albomin temes- isülünü kolaylaştırmakta ve bazı toksin İlere karşı bedeni muhafaza etmekte ARASI |ziyette kalmış, nihayet bağırmıya baş- N A Yu;;slavyada garip Bir hapishaneden Kaçma hâdisesi Yugoslavyanın Milvoviça şehrinin hapishanesindeki mahkümlardan Kra- leç isminde biri, hapishanenin temeli altından bir lâğım kazarak mahkümları kaçırmağı düşünmüştü. Tam bir sene diğer mahkümlar ile birlikte uğraştık- tan sonra böyle bir lâğım hazırlamış, ve arkadaşlarını bu lâğımdan kaçırmış tır. Kendisi de sonuncu olarak kaçmak üzere lâğıma girmiş, bir müddet iler - ledikten sonra lâğımın içinde fena hal- de sıkışmış ne ileri ne de geri gitmenin çaresini bulamıyarak çok feci bir va- layınca gardiyan gelip Kraleç'i lâğım- dan çıkarmağa ve kendisini muhakkak birölümden kurtarmıya muvaffak ol- müuş. Yapılan tetkikat Kraleç lâğımın plâ- nını yaptığı zaman çok zayif olduğu halde bilâhare hapishanede şişmanla- dığı için lâğıma sığamadığını meyda- na çıkarmıştır. Bir timsah yumurtası bir insant doyuruyormuş Timsah yumurtası yiyen bazı zen- ciler vardır. Onların iddiasına göre timsah yumurtaları tavuk yumurtasın- dan daha lezzetli imiş. Bir tek timsah yumurtası bir adamı tıka basa doyur- mağa kâfi geliyormuş. imiş. : Şarap kolera, sitma ve tifo gibi has- talıklara karşı fevkalâde iyi geldiği de söylenmekte imiş. 1931 tarihli gezetelerde şöyle bir cılık enstitüsü açılacaktır. İSTER İNAN İSTER İNANMA! havadis vardı: 1937 tarihli İktısat Vekâleti balıkcılık hakkındaki tetkikatına de- | yoruz: vam ediyor, yakında İstanbulda Boğaziçinde bir balık - vam etmektedir... İSTER İNAN İSTER İNANMA! İktısat Vekâleti balıkcılık hakkmdaki tetkiklerine de- vi gazetelerde şu havadisi oku - ç T el 'A,_,L./A' _ Vi Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bügün Konamadı Suriyede Nasyona- listler arasında Mücadeleler (Baştarafı 1 inci sayfada) B raplık fikri etrafında gazeteler büyük neşriyat yaptılar. Burada kaldığı mud' detçe misafire izaz ve ikram edildi v& Trak ile Suriye arasında hir dostluk v& iyi komşuluk muahedesi aktedildi. Bu, Suriye için hariçle aktedilmiş ilk mur ahede olduğu için, ilk muahedenin bif Arap memleketi ile aktedilmiş olma” sı uğurlu bir hâdise olarak telâkki edil” di. Hükümet reisi, Hariciye Nazırı ve Kont de Martel - o da, refakatinde Kont OÖstrorog olduğu halde Irak nazı- rını Karşılamak üzere buraya gelmişti “ tarafından Bay Asil'e ayrı ayrı ziyafet” ler verildi. Cemil Bey ile Bay Asil Eme viye camiinde, beraberce cuma nama” zı kıldılar. Hülâsa, iki Aran memleke- ti arasında yapılan bu ilk temas, gayet tantanalı oldu. Gazeteciler tarafından vaki olan suallere, Bay Asil, Ankarayâ muhtelif meseleler hakkında Türkiye ile konuşmak arzusile gittiğini söyle- miş bu meseleler arasında bilhassâ Şark paktı ile Arap memleketlerini alâ kadar eden birtakım mevzular bulun* duğunu bildirmiştir. Gerek Bağdattan gelen haberlerden ve gerek burada ga“ zetelerin Naci Asil'e atfettikleri sözler den anlaşılıyor ki Irak Hariciye Nazı" rı Ankarada, İskenderun meselesile de meşgül olacaktır. * Umumi aften sonra Suriyede siyasİ hayat, yeni bir safhaya giriyor. Kaç se“ nedir hariçte mülteci olarak yaşayıp neticesinde Suriyeye davet etmeğe ha zırlanan Suriye Nasyonalistlerinin tan tanalı surette karşılanması için hazir- lik yapılıyor. Fakat, anlaşılıyor ki Nas- yonalistlerin en mühim reisi bulunan Dr. Abıdurrahman Şehbender Miısırda oturmayı tercih etmektedir. Bu, onun Suriye hükümetine dargin olduğunu göstermekte ve bundan dolayı da, ya“ kında Nasonalistler arasında münaka- şalar ve hattâ mücadeleler başlamak sından korkulmaktadır. Öte taraftan Dürzüler de, Suriyelile- re karşı olan tavırlarında gayet şiddetli olmakta devam ediyorlar. Sultan El Atraş'ın Dürzü ve Suriye bırliğine daif kuvvetli beyanatına râğmen her iki tâ- raf ta son hâdise #layısile tuttukları mevkii muhafaza etmek istiyorlar. Meselâ, evvelce bildirdiğim gibi, yal: nız 24 saat için Suveyda'va gitmiş olan Suriyeli, vali, Nesib El Bekri, oraya gi dip makamına olturunca, yerini rahat bulmuş ve Sultan Atraşın karşılanma” sı merasiminde bulunmak üzere onun avdetine kadar orada kalmaya karar verdiğini bildirmiştir. Halbuki Kon de Martelin tavassutu ile yapılan itilâfa göre, Suriyeli vali orada, yirmi dört saatte kendisine Hasan El Atraşı vekil tayin edip dönecekti. Dürzüler, teklif- siz misafirin bu harekeetinden dolayi fena halde kızdılar ve önümüzdeki pa"- zartesi gününe kadar Suvevdayı terket mediği takdirde, hayatından dolayı mes üliyet kabul etmiyeceklerini kendisine bildirdiler! * Suriye Maliye Veziri Meclise, devle- tin 937 bütçesini tevdi etti. Bu bütçe- nin masraf ve varidatı sekiz milyon li- ra ve küsur ile tevazün etmektedir. Şu halde Suriyenin bütçesi, bizim pa”- ramızla on bir milyon lira kadar bif şey tutuyor, demektir. * Şam Nasyonalistleri «Türk tehlike* si» dedikleri vâhimeden bit türlü ken- dilerini kurtaramıyorlar. Son zaman” iarda Suriye hududuna givar olan yer“ ierde Türkiye dahiliyesinin yenidel birkaç nahiyeyi kaza yapması ve Türk kumandanlarının hududu teftiş ile bü” İnun iyi muhafazası maksadile hududa baydan boya askeri postalar yerleştil” miş bulunması, burada dikkatle takiP edilmektedir. Halepte, Iıçlerinde €S | bir Halep mebusu da dahil olmak üze re bir hayli insan, Türk propagandas! yapmak cürmiyle tevkif edildiler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: