Son Posta 29 Nisan 1937 sayfa 6 | Gaste Arşivi

29 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TTT ll el DAT AF AU * 1 ve e F ö h K BK ıv'ı<' Üy — T l çi r P- ”î;,_; ö ÜŞ ';'f îf?' ÇaT n Si TT B P d Yürekler acısı bir hâdisenin muhakemesi * * Maarife meram anlatamadığını söylüyen talebe hakkını sahtekârlık yaparak almıya kalkıştı, şimdi bir hâkim önünde gğz yaşı dökerek dert yanıyor Rusyadan bu tarafa geçmekliğime müsaade etme- ve Aras nehrini yüzerek aştım. Üzerim - deki evrakı su götürdü. Fakat ben de ' (Baştarafı 1 inci sayfada) Mahkeme salonu, gizli bir davanın rüyetint bitirdikten sonra, açıldığı za- man samiinin ekseriyetinin gençler ve talebelerden teşekkül ettiği görülüyor- du. Mübaşirin dik sesi Hasan oğlu Mu- harremi çağırdı. Fakirane, fakat temiz giyinmiş es - mer bir genci jandarma içeri getirdi. Muharrem, bir talebedir. Ve bir lise talebesi olmasına rağmen suçu da bü - yüktür. Resmi mektep evrakında sah - tekârlık yapmıştır. Vak'anın duyulduğunu ve ilk tahki - katın yapıldığı zaman hâdise ile alâ - kadar olmuş ve adliyeden sızan haber- ler kulağımıza şu şekilde gelmişti: «Muharrem orta mektebin ikinci s- nıfına imtihansız ve üçüncü sınıfına da imtihanla girmek hakkını kazanmış ve kendisine maarifçe bu yolda tebliğat yapılmışken, © bu evrakı tahrif etmiş, hayır tahrif etmemiş, eline antetli bir maarif kâğıdı geçirmiş ve orta mektep tabirlerini çıkararak lisenin ikinci sı- nıfına imtihansız ve üçüncü sınıfına da imtihanla girebilir şeklinde yazmış ve Vekil namina imza atan ve R. N. im- zasından da Ridvan Nafiz olduğunu tah- min ettiğimiz maarif müsteşarının im- zasını taklit etmiş ve böylece de İstan- bBul erkek İisesinin üçüncü sınıfına kaydolunarak üç sene kazanmış ve dört ay kadar da okumuş. Reis Refik suçlunun hüviyetini tes - bit ettikten sonra maznun sandalye. ” - ne düşen bu talebeye: - — Bu suçu niçin işledin? diye sor - du. ; 21 yaşında olduğunu söyliyen genç, ayağa kalktı: — Müsaade ederseniz anlatayım, de- di. Ve sonra gözleri yaşararak sesi tit- Tiyerek ve samiini de müteessir ederek şu sözleri söyledi: , — Ben İIğdirde doğdum. Harp esnâa-| sında Ruslar memleketimize gelmişler ve beni de yabancı bir insanla esir ede- rek götürmüşlerdi. O zaman dört ya - şındaydım. Annemden, — babamdan, kardeşlerimden ayrılmıştım. Baküye gelmişim, orada çalıştım, bir taraftan ekmeğimi kazandım, bir taraftan da ©- kudum ve kooperatif teknikomun dör- düncü sömestrine kadar geldim. An- nemi, babamı ve kardeşlerimi ölmüş zannediyordum. On beş sene sonra bir gün annemden bir mektun aldım. Ba- küdan memlekete firar edenler benim sağ olduğumu ona söylemişler, beni a- tekemmül ettirdim. Fakat diklerini görünce, hududa geldim, anacığıma kavuştum, bütün tafsilâtile izah ediyordu: — Anama bakmak, okumak, adam olmak lâzımdı, Ankaraya gittim, Kül- tür Bakanlığına müracaal ettim. Ben öon senedir okuyorum, tahsilim lisele- rin onuncu sınıfına muadildir. dedim. dülar. Kültür Bakanlığı kooperatif teknikomun ne olduğunu bilmiyordu. Bunu Bakü konsolosluğundan sordu. Gelen cevap dosyadadır. Konsolos - luk benim — teknikomun — dördüncü sömsterine kadar okuduğumu yazıyor, fakat hangi sınıfa muadil olduğunu söylemiyordu. Hayatta yırtınan, didinen ve muüvaf- fak olmak için uğraşan genç, macerası- nın en meraklı bir tarafın? #elmişti. «— Bu teadiüil anlaşı:mayınca Kültüy Bakanlığı nedense tekrar sormadı. ve bana bir tezkere ile ancak orta mek - tebin ikinci sınıfına gir«ceğim tebliğ e- dildi. Vekâlette teknikomu ilk mektep- ten çıkanların pratik yetiştikleri bir mektep zannetmiş olacaklar ki, böyle kat'i bir karar verdiler. Yaşım 21 di. Orta mektebe almıyor- lardı. Bakaloryaya girmeğe talip ol - dum, bu sefer de çok garıp bir ret ce - vabile karşılaştım. Filhakika hüviyet cüzdanımda 332 doğumlu olduğum ya- zıldığı halde konsolosluktan gelen ve benim teknikom — talebesi bildiren tezkerede 1911 £ olarak gös- teriliyordum. Bu sebep imtihanlara a- lınmamam için kâfi geld:. Şu vaziyete nazaran tahsil edebil - mekten, bu tabii hakkımdan maarifin verdiği bu yanlış kararla müebbeden mahrüm ediliyordum. Hakkımı hileye müracaat etmekten başka türlü istihsal etmenin imkânını bulamadım. Mektepler açılıyor, vakit geçiyordu. Kültür Bakanlığında önüme gelene yalvardım, kimse beni dinleme- başka çare göremedim, Sözlerimin doğru olduğunu şöyle is- bat edebilirim. Dört ay kadar onuncu ratmış, Artık memlekete dönmeliy - dim. Konsoloshaneye gittim, Evrakımı —— sınıfta okudum, numaralarım mektep idaresinde vardır. Bütün arkadaşla - sonra, aşkın gelmesi ıhümkündür. Fakat umüumi kaide olarak gelen aşk değil, dostluktur. İki genç kız Arasında Bir genç erkek.. «Evlenmek — mecburiyetindeyim. önümde iki kız var, ikisinden birini tercih edeceğim.» Birincisi güzel, tahsil görmüş ve büyükçe bir servetin varisi, İkincisine güzel denemez, tahsili daha az, serveti ise hiç vok, fakat ben bu ikinciye mâailim. Annemle meseleyi münakaşa et- tik, o, birincinin taraftarı, diyor ki: — «Sevmiyorsun, fakat muhab * bet yekdiğerinize alıştıktan sonra gelir, ileride sevebilirsin. Kızın ai - lesi zengin, münasebetlerinin daire- si geniştir, işinde sana vardımı olur. İstikbalde daha geniş yasarsınız. Ben bu fikirdeyim, bunurla heraber ikin- ciyi de alabilirsin, En küçük itirazım dahi yok. Siz ne dersiniz?» * — Bana bu mektubu yazan oku - yucumun annesi yanılıyor: Tanış - marnın ve alışmanın ilerlemesinden gün zengin değil, ancak annesinin, babasının ölümünden sonra servet sahibi olacak, servet zamanımızda istikrarsız bir varlıktır, yıllarca son- raya kadar devam edip etmiyeceği belli değil, bundan başka zengin ol - mak için birisinin, battâ iki kişinin ölümüne göz dikmiş vaziyette bu - lunmak hiç te hoş bir şey sayılmaz. En nihayet gençlik yılları geçtikten sonra gelecek servetin ehemmiyeti sıfırdır. Gönlüm çarpmadıktan sonra otomobili, kürkü ve elması pekâlâ istihkar edebilirim. ettiğime göre paraya muhtaç değil- çalışıyorsun, kazaniyorsun. Gönlü - nü tatmin etmiye bak, sevdiği kadı- nın yanında, sevdiği çocuklarının a- rasında, sevdiği muhitte yaşamıyan milyoner aksi halde bulunan fakire gıpta eder, emin ol. K SK lli n ızıı&ı&._»-ı » gee a Servet bahsine gelince: Kıiz bu - Delikanlı, mektubundan istidlâl TEYZE Muharrem ağlıyordu... Suçunu de -| gil, hayatını anlatmasına rağmen, mü-| dafaa hakkını bütün vüs'at ve şümulile muhterem telâkki eden mahkeme onu | konuşturuyor, o da maceralı hâyatını Onlar da Bakü könsolosluğundan sor -| olduğumu | di. Ben de hakkımı bu yolda almaktan | İlân-edilen- işilik — Bugün neler yaptın ? birer anlat—tı ve sonunda: du. Yüz parayı da ona verdim. — İyi ettin oğlum! Dedim. O sözünü kesmemişti: bize gelmişlerdi: Onlara da söyledim. Hepsi de senin dediğin gibi : — İyi ettin! dim: — Fena etmissin! dedim, Dedim. — Niye baba parayı vermiyeydim mi ? — Hayır, parayı vermen iyi, fakat bunu herkese söylemen fena! İnsan | yaptığı iyilikle öğünmemelidir. Bu çok çirkin bir harekettir. — Bir daha söylemem baba! — Aferin oğlum, Oğlum yanımdan uzaklaştı, elime bir gazete aldım. Gazetede şu satırlar gö- züme ilişti: Bir düzeltme Geçen gün Çocuük Bayramı münase- | betile Çocuk Esirgeme Kurumuna yar- dımları dokunan zatların isimlerini ya- zarken iki isim yanlışlığı olmuştur. Ku ruma yardım eden zevat arasında şun- lar da vardır... v.s. v.s. İMSET Bergama kermesi hazırlıkları Bergama (Hususi) — Burada 29 mayısta yapılacak olan kermes hazır- lıkları devam etmektedir. Gelecek zi - | yaretcilerin istirahatleri için yerler ha- zırlanmıştır. Ecnebi seyahlara mahsus olan İlimevi binasının bitirilmesi için de gayret gösterilmektedir. Bergama kermesi şimdiye kadar memleketimiz- de görülmemiş bir kıymeti haizdir. Bir haftalık emsalsiz eğlenceler arasında beynelmilel şöhret kazanan eski eser- leri de görmek kabil olacaktır. Bir de kermes broşürü neşrolunmuştur. aei a a b Grtendi Gungeağ ge B rımdan daha iyi neticeler aldığım ve muvaffakiyet kazandiğım bu numa - ralarla anlaşılır. Orta mektep talebesi olaydım bu muvaffakiyeti gösteremez- dim. Sonra Sovyet konsoloshanesinden de sorunuz, o zaman göteceksiniz ki teknikomun dördüncü sömesteri bizim onuncu sınıflara muadildi. Mahkeme bu hususları tahkik et- mek için davayı talik etti ve meram an- latamadığı için hakkını sahtekârlık ile almağa karar verdiğini söyliyen bü bedbaht genci de tahllyf’ etti. Kadınkötedi Tayyör “Tayyör modeli () Siyah yünlü kumaştan tayyör, Biçimi çok sade. Geniş «rever» lerin ü- zerine çam dalı şeklinde beyaz sedefler konulmuştur. Başındaki (tok) siyah b RE —AP İ | fötr'dendir. Akşam evime dönmüştüm; dört yaşın | Diye sordum. Neler yaptığını birer — Hâ unutuyordum baba, dedi, yüz param vardı. Bir sakat adam geçiyor- — Sakat adama yüz parayı verdiği- mi anneme de söyledim, teyzeme de söyledim, komşu bayla komşu bayan Dediler. Bu sefer ben sözü değiştir- Elektrik şirketi kaçakçılık dava aleyhinde açılaf sına dün bakıldı Muhakemeden Elektrik şirketi tarafından —Anadolu yakasında kullanılmak üzere, Tmukavele mucibince gümrük resminden muaf tutu - larak getirilen malzemenin kısmen Beyoğ- lu ve İstanbul taraflarında kullanıldığı id - diasile, şirket müdür ve memurlarından baziıları aleyhine açılan” davanın duruşma- sına, dün sabah gümrük binasındaki 9 un- cu ihtisas mahkemesinde başlandı. İdare komitesi âzasından Jan Lâjyan, başmühendis Jül Gilleri, kontrol şefi Emil Fişser, Silâhdarağa fabrikası müdürü Aşil Tigretti, — işletme — şebekesi — mühen - disi Senpiyeri, elektrik başmühendisi İb - rahim Haşim, Jlevazım müdürü Sadinin hazır bulundukları bu duruşmada, hüviyet- ler tesbit edildkiten sonra, evrak okundu. Kararnamede, davaya dahil olanlardan u- mumi müdür Alber Hansesin Viyanada «ÂAnton Roye» sanatoryomunda öldüğü ve onun hakkında âmme davasının ortadan kaldırıldığı yazılı idi. Diğerlerinin de, du- tuşmalarının yapılmasına karar verildiği anlatılryordu. İlk olarak idari müdürlerden Jak Lâj - yan sorguya çekildi. Kendisi, şu cevabları verdi: — Bu iş, daha ziyade fen dairesinin va- zifesidir. Oradaki mühendislerin işidir. Ta- bit malzemeyi kim alırsa, o alâkadardır! Reis Atıf, sordu: — Bu davada bahsi geçen malzeme kar- şıyakaya tahsis edilmiş olduğu halde, bu yakada kullanıldığını size haber verme - diler mi? — Hayır. Zaten ben şirkete | eylül 1931 de intisab ettim. 1936 da da seyahatte i- dim! — Yani, hiç bir şey bilmiyorsünuz şim- di de? — E, şimdi biliyorum tabii! Reis Atıf, çıkan yeni kanuna dair şir - ket şeflerine gönderilen bir tamim etrafın- da izahat ist şdi ve bazı cevablar aldı. Suçlu: — Bu husustal şirket mensublarına yeni kanundan bahisle bir tâmim göndermek - le kendilerinin nazarı dikkatini celbettim, dedi, Riyaset, alâkam yok şeklinde verilen cevablara bir aralık: ' — Siz, dedi, meselâ muhasebe kasasın- dan 5,000 lira çalsalar, bununla alâkadar olmazmısınız? — A, o başka.. para meselesi başka, e- fendim! Jan Lâjyan, şirkete Anadolu yakasında kullanılmak üzere, «750,000 lira haddine kadar kiymet tutacak» gümrük resminden muaf eşya getirmek hak ve salâhiyeti ve- rildiğini, ancak bunların hangi tarihte ge- tirildiğini bilmediğini söyliyerek, rTiyasetin cevrakı müsbitep hakkındaki sorgusuna karşı ihraç bonaolarının, ancak 1933 den - beri olanlarınım elde mevcud olduğunu di- gerlerinin de imha edilmiş bulunduğunu | söyledi ve sözüne şöyle devam etti: — Defterlere gelince, onları tam 15 se- ne muhafaza ederiz. En son yakılma mua- melesi, 1933 tarihinde vukua gelmiştir. Ben fazla teferrüatla meşgul değilim! «Evrakı müsbite» bahsindeki başka bir suale karşı da, «1933 e kadar toplananlar, yandı, kül oldu. Ondan öte, 1934 denbe- rTisi mevcuddur. Daha evvelkileri bulmağa Bi KARAŞL d u Baki ' e | laştırılmıştır. Dün ancak iki suçlunun sorgusu yapılabildi, her ikisi kaçakçılık fiilnden haberdar olmadıklarını so_v,rlı:ıdıle imkân yokturl» dedi. A l İmzaya — birinci derecede sıla.h.ıyeîlî kişi arasında kendisinin de l:n.ılı.ındl.iâ'rd söyliyerek, daha bazı izahatta bulu“—_v—l Sabah celsesi, ondan yarıma kadar sü! rek, kaptıldı. Saat on dört buçukta açılan ikinci sede, başmühendis Jül Gillerin sorgus? başlandı ve bu sorgu da saat yirmiye kafv Başmühendis, sorgusunda, ilk celst sorgusu yapılanın ifadesini kısmen "’İ .!w c“ devam etti. yollu cevablar vererek, «benim esas V8" fem, inşaata nezaret etmektir. Muaf e$ yanın müsaade edilmiyen yerlerde k nılmaması için; muhtelif tarihlerde tami” ler aldık. Bunları maiyetime tebliğ Btwj dedi. | Bir aralık, müdafaa avukatlarından 3 dettin, tercümanın tercümesine itiraz ©— Başka tercüiman arandı. Posta ve telgrö başmüdürü Mazhar Deriner, çağırıldı da, diğer tercüman gibi «hukuki ve fîj ıstılahların tercümesi güçlüğünden» ba derek, çekildi. Şirket memurlarından $© ke dairesinden Refiğin tercümanlığile $ tHecvaba devam olunarka, muddeıumal::: ğin ve avukatların sorduğu suallere ce ! lar alındı. Neticede, bzamühendisin ve otek—lljı sorgularına devam edilmek üzere, d manın devamı, 7 mayıs saat onakaldı: — Paçavracıyı öldürenlerin muhakemesi Geçen sene martının üçünde, Al'urkllp'(l bir paçavra deposunda bir cinayet ©o paçavracı Salim hoca öldürülmüştü. D da yatıp kalkan ve orada bekcilik edeus adamın, paçavra çalmak maksadile Sef” ve Abdullah adlarında iki kişi taraflnâ l tasarlanarak öldürdükleri neticesine '_ü rılmiş, fer'an ilgili görülen Saime is bir kadın da davaya dahil olarak, ağir b zada duruşma başlamıştı. Dün görülen " zum üzerine ağır ceza hakyeri tahkikati ? pan müddeiumumi muavini Cevdet ile * li tip Enveri dinlemiş ve duruşma bâf” şahidlerin celbi için 3İ mayısa bırakıl ; Hazinenin şeker şirketi aleyhinq açtığı dava , Hazine tarafından Alpullu şeker fahtü kası aleyhine, avans ve inhisar resmi nu 800,000 küsur İira isteğile açılan ı:lââ"'a duruşmasına, ikinci ticaraette dün d€ edilmiştir. _;'. Bu davada, şirket avukatları, tasfı!feî manında alacaklıların müracaat etmes! Jİ zumu ilân olunduğunu, o zaman hazi" 15 müracaat etmediğini, dolayısile de h* nenin şimdi ancak tasfiye heyetim davu debileceğini, bu heyetin, defterlere ba ifj hazineye olan borca intikal etmesi 19. geldiğini ortaya atarak, — şirkete hus? tevcihinin menbaını istiyorlardı. b İkinci ticaret heyeti, dün bu h“sust kararını bildirmiştir. Bu karara göre y # pılan tetkikatla hazinenin şirketi davâ îâ" bileceği neticesine varılmıştır. Bundan * ra, tahkikat tamik edilerek, tekrar “nâ.w heyete verilmek üzere, dosyanın “h&ıfi' hâkimi sıfatile âzadan Fahriye tevdil e

Bu sayıdan diğer sayfalar: