18 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

18 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GENE YILDIRIM HARBİ MESELESİ Lehistanın maküs mukadderatını ftacil eden fenni amiller germ genumansesanemna olonyadaki Alman askeri barekâtin- da İki gündenberi bir yavaşlama gö- rülüyor. Bunun bir sebebi yağmurların motör dü vasıtaların harekâ'ım güçleştirmiş bulün- ması olabilir. Bundan başka Leh ordusunun şurada ve burada gösterdiği mukavemetler de vardır, Fakat karltaya bukarsak bu iki günlük yavaşlamanın sebebi derhal kendili- Önden arlaşılır. O da, menzillerin uzama- sıdır. 17.gündür, şimaiden Bresilitoisk csnub - larına, garbdan Vistüi ve cenubu garbiden tâ Lemberg (Lwow) şehrile bunun 125 Km. şimali garbisindeki Tanew suyuna kadar yüzlerce Kim. ilerlemiş ve üslerinden bu ka- dar mesafeler ayrılmış bulunan seri, zırhlı ve piyade tümenlerinin ikmal olunacak bin türlü şeyleri vardır ki banzin ile cephane ve mahallinden tederiki kabili olmıyan me- vaddı İaşe ihtiyaçların. başında gelir. Bun- dan başka İnsan, hayvan ve majzeme zayla- tını da İkmel etmek ktıza eder. Gene düşünmelidir ki geride katmış olan 'demiryolların ve şoselerim köprüleri oyıkıl- mıştır, çünkü geri giden ordu bu gibi seyleri mütearrırm işine yarasın için elbette sağ- lam birakmaz. Elhasıl gerilerde kalmış olan düşman vilâyet ve eymletlerinde de emniye- te ald yapılacak birçok geyler vardır. Üstelik bir de orduyu hasta ve yaralılara esirlerden ve düşman ganalırinden tahliye etmek İk- tıza eder. Bütün bunlar geriden İleriye olduğu gibi Meriden geriye doğru da bir muvasala ve münakale faaliyetine ihtiyaç hissettirir. Fa- kat eğer yollar ve demiryolları düşmen tara- fından tahrib editmişlerse veyahud yağmur- İar ve tuğyanlar sebebile işlemez bir hale gelmişlerse o zaman orduların Ueri harekâtı bir müddet tali etmeleri veyahud yavaşla- maları iklıza eder. İşte A.manların Palnoya- daki harekâtının bir iki gündenberi yavağ- lamış olması bu çeşid bir sebebden İleri gel- miş olabilir. Mütearızmn bu 'gibi teknik sebeblerle kaybedecekleri zamanlardan müdafi araf istifade edebilir. Fakat eh ordasu bu balde değildir ve artık ondan Almanları durdura- cak veya geri atacak bir keramel, beklemek zamanı çoktan gecmişti Diğer cihetten Rusların Lehistana girme- leri artık bir emri vakidir. Bu da Leh ordu- sunun, beyhude yere insan kanı dökülme- mek için, teslim olmağa rıza göstermesini devam ederse sarilip mah m'anaktır ve Üste Iik bu kadar insan kanı heder olacaktır. Hal. buki bu can ve kanlar müstakbel Polonya için lâzımdır. Mesele sirf bir şeref mesel (se kazanılan şerefler kâfidir. Fakat bir fix- ri sabite saplamak ziyan ve barabiyl art - tırmaktan başka bir şeye yaramaz. Babusus| beklenen bir imdad veyahud bir yardım ol- Her he ise, bunlar Lehistanın bileceği şey- lerdir. Biz koca bir Leh ordusunu iki Üç haftada ortadan zaklırın Almari askeri ha- rekâtındaki büyük sırrı tetkik edelim ve bu- nun bir yıldırım hanbi olup olmadığı meso- lesine dönelim. Evvelâ şunu söyliyeyiri ki ne biz ve ne de hattâ Almanlar, Leb ordusunun bu derece çabuk mağlüb ve perişan YAZAN Emekli General H. Emir Erkilet “Son Pcsta,,nın askeri muharriri pg Teline e - 1939 . ALMANLAR O LENLİLER & vE Zariemdsey. * ei | ova k yama RusLarın humtamal İğgat Le Lehistanda son vari yeti gösterir kroki tacil edebilir. Varsnva tesum olmazsa iahrib) çabuk olacağını İğ ül les olunacaktır. Leh ortusu Vistüldeki sebata| etmiştir. a Bu seri zaferi, kimi Alman ordusunun key- fiyet ve kemmiyelçe ofa'kiyeline, kimi de sevk ve idare üstünlüğüne hamleder, Alman uçaklarının ve zırhlı ve motörlü vasıtalarının çokluğunun bu işde mühim bir rol oynadık- larım söyleyip duranlar da vardır. Hele Po- Ionyaya yardım etmemiş olan gar» büyük demokrasi devletlerini Leh mağlâbi; rin- den mas'ul tutanlar da pek çoktur. tere ve Fransa Polonyaya hiç olmaz ise beşer yüz uçak yönderemezler miydi? Bu suretle Al manları durduramazlar mıydı?! diye yarı bir hayal inkisarliş ve yarı teessfirle soran- lar da doğru ve mukni bir cevab alama - maktan hayretlere düşüyorlar. Alman ve eski Çekoslovak memleketleri edileceğini tahmin | zaten Lehistanı ve tabiatile Leh askeri kuy- #demezdik. Buna ald delilim bizzat Mareşal i velilerini şimal, garb ve cenubdan ihata et- Göringin yutkudur. O bile bunun bu kader miş bir vaziyette idi Böple bir hudud çlsgia dedce Lehililerin, ene çok Üstün uçak flo- maddi vasıtalar sen DAĞLARIN EPR ARI ediyorsun! dediğini, onun da çok acı bir se5- le: — Ne yapayım yenge, acıyorum zavalhyal cevabile mukabele etiiğini işittim amma bu sözlerin manasını anlıyımadım. Muhterem vasimin hayatında üzücü bir vak'a vardı amma bu me idi? Gayci mütesz- zım ve ciddi olan bu adamın bir macerasını Ööğrenmeğe © kadar merak etmiştim ki kabil olsa hizmetçilerden sorup arlamıyı çalısa- caktım; fakat bunlardan kimisi yeni idi, onlara pek güvenemiyordam, kimisi de pek eski idi, onlara da sualler #orınaklan cekini- Bu böyle clmaz oğlum, geneliğine yank EY — Hakkın var Muharrem ağa; fakat ben uzaklaşacak değilim. Cevabile mukabeis etti yordum. Meselâ Suzidi basıdan Cahid be-| ve yoluna devam otti yin husus! hayatına ciâ malümat iztemişim! Maazallah kadın ben! çiy çiy yerdi! Ondan bahssttim de gene aklıma geldi, | kabildi. Cahi Cidden güzel ve hafif rürgürli bir hava 11, | yüksek bir duvarla tecria edilen bu küçük da) bir yer; Deniz o kadar şeffaftı ki aietâ dibini görmek bey her zamanki gibi büyük Bu kadının bana karşı olan düşmanlığı gün | bir maharetle yelkeni açtı; bir iki dakikada geçtikçe artıyor gibiydi; onuü yüzüne bak - sahilden uzaklaştık. m korkuyordum. Her fırsatta nefret ve| Her zaman deniz gezintileri esnasında be- Ml açığa vuruyordu. Bir gün sabrım tü -| nimle konuştuğu balde bugün her nedense kenerek Nahide hanımefendiye ondan şikfi- | pek dalgın, hattâ müleessirdi. Gözleri uzak- yet ettim. O kadar üzüldü ki az kalsın ağlı-|lara dalıyor, arka arkaya sigara içerek bir yacaktım. Ondan sonra da arık bu bunak| tek kelime söylemiyordu. Ben de onun bu sü- Aşçının seayib hallerini görmemezliğe, ilneli |İkötuna hürmet ederek susuyor, ve kendi ta- sözlerini işitmemezliğe gelmekten başka gare | hayyülâtıma dalarak bu güsel günlerin sopa | YAKA Ser nin kayalı olduğu azan dik > olmadığını anladım. ermek Üzere olduğunu, Wir müddet sonra Bir gün bu yüzden Cahid beyden de azar|tanbula mektebe svdel edeceğimi düşünü - işitti: O sabah kotra gezintisi yapmak için deni- 2e doğru yürürken Muharrem ağaya rasfin- dık, Her zamanki müşfik tebessümü ve hür- ra: Beyim, denize çıkacak hava değil, for- tana kopacak;. dedi. - Ben hayretle berrak ve bulutsuz göğe ba-| sormuş, hasta bir kadına yretl Karken Cahid bey;? metkâr tavrile efendisini #elâmladıktan son-| yordum. Ondan sirayet eden bir hüzünle ben de mahzanlaşmıştım. Ona ne olmuştu? Aca- ba neden böyle meyustu? Bazan yüzüme ba- kan gözlerindeki bu acı nedendi? Birdenbire gözlerim sahile gitti; evin bah-| şe; rd esinin arka tarafında'zi duvardan dazı &i şünen yüksek evl gördüm. Birkaç gün evvel İNühide hanıma bu evde kimin oturduğunu ald olduğunu öğ - Fakat bana öyle gelmişti Ki ba - içinde kalan bir ordu için Ski törlü balâs ve muvaffakiyet ümidi vardır ki birisi koca çember darahp kapanmadan evvel bunun bir tarafına bülün kuvvetlerle yüklenip bir yerini kırmak ve sonra da çemberin diğer kısmına teveccüh ederek burasını parçala” mak. Bunu yapamıyanlar Meri araziyi terke- derek çemberin içinden çabuk çıkmak, geri- de dnha faydalı ve müvalinkiyete elverişli bir mevzle çekilmek ve bu suretle ihata te- #irinden kurtulmak şıkkını seçerler. Ba ik! sıkkın dışında kalan tarz ki çemberin içinde kahp sebat etmekten ibaretiir — bir ordaya mutlak surette helâk ve felâkele sürükler; nitekim Lehistan için hal ve netice böyle ol- muştur. Bumu isterseniz Leh ordusu hesa- bina belki de en büyük bir sevk ve iisre ba- tası olarak kaydedebilirsiniz. Ondan sonra Alman Seri fırkalarının, a- VAZZEZ TA İmımefendi bana ceyao vermekte biraz tercd- düd ediyor ve söylerken sesi ttriyordu. Evin İ bahçesinden bilhassa ayrılmış olan ve âdeta irede bir hasta kadının oturnatin olması hayretimi mucib olmuş ve bülbtiyar; — Pırınalara açık duran bu yükrek binm- da bir hasta kadının ikamet etmesi biraz ga- rib bir şey... Demekten Xendimi (alamamıştım. Nshide hanım bu söslerime cevab vermemeği mü »- nasib görmüş olacak ki hemen lâfı değiş - İtirmiğti. İşte bugün de kotrsda Iken gözlerim ayni yüksek eve takılınca, bunun bütün pencere katimi epibet! ve kendi kendime fakat va - simi duyacağı şekild şu sözleri murıldan - dım: —B hasta kadını böyle şehirden uzakta ve yüksek bir evde kapamak çok garib bir i "Cahid bey göz elle bana baktı, cevab ver- medi, İçimden “aşan tuhaf bir inadia bu de- fa ona hitab ettim: — Bia bir hastarm bu evde oturmasını ga- rib bulmuyor musunuz? AİN am Pastas pm tafrilmen 94 Ni Vw Rx b Turna Mehmedin ahı Ancak vaziyetin fecaatini idrak eden mü- nevver bir kütle, derin bir ıztırab içinde kan ağlıyordu. Çünkü Kabakçı Mustafa o başta — nere porünların elfain saldıkları deh- arttıkça artıyor. İstanbulun bali, artık korkunç bir şekli alıyordu Kabakçı Mustafa, mirihiş bir diktatör ke- sümişti. Hattâ yeni padişah 4 üncü Mustafa bile onu huzuruna fevkalâde merasimle, #- det çekine çekine kabul etmiş. huzurda o- turması için, karşısında yer i 4 üncü Mustafa, esasen mklen zayıftı. Se- melerdenberi, veliahd datresinin loş ve Kuy - tu odalarında kadın ve içkı zevkinden başka bir şey düşünmediği için maddi ve manevi bütün kuvvetlerini kaybetmişti Bühasm saltanat hire, 4 öncü Mustafayı © kadar sarmıştı ki, kendisini Osmanlı tah- tına getiren #hHLA şergerdesine o mebeulen Utifat göstermekten bâşka Bilçbir şey yap- maya muktedir değildi Uzun seneler, veliahd datresinin £ kasvetli sükünu içinde hayat geçirmiş olan yeni pa- dişah, bi velveleli bir gürültüye ma- ruz kalınca fena halde şaşırmış adeta ser- semlemişti. Bir hiktimdar sıfatile, etrafın. dakilerle nasıl konuşmak OMizm geleceğini bile ldrak edemiyecek bir hale getmişti. Kabakçıyı karşısına oturlteğu zaman, a- ralarında Şu garib muhavere geçmişti: — Hay, Kabakçı ağa. ne sc'b ismin yar. kabak mi alıp satardın?. — Yok, sultanım. yiğit, Yükabı ile anılır, yas büyük babamın tarlalarında yafır kabak mahsulü yetişirmiş, Onun için kendisine, Kabakcı Süleyman o denilirmiş. Bundan ötürü, Kabakçı kabı bize miras kalmış. — Senden, kati hoşsudum. İmdi, dile ben- den ne dilezsin?, Kubakçı Mustefa. bu suale karm gevrek gevrek gülmüş.. manalı bir ifade ie: — Salt, sağlığını ellerim, padişahım. Diye cevab vermişti, Kabakçmin gülmesi, sebebsiz değildi. Cün- kü şu anda İstanbulun bütün melik ve sahi- bi, karşısında (padişah) ünvanını tasyan yu budala âdam değil. bizzat kendisi idi, Bu derece kudret mevklini kazanan bir adam, kimden ne istemeye tensezğl ederdi. Fakat garibi şurasıdır ki, fikir, idrak ve Muhakemesi tamamie sarsılmış olan padi- sah, Kabakçının bu cevabını bir hürmet te- Mâkki oderek sualini tekrar etmişti. © zaman Kabakçı Mustafa derin derin içi- »İ çekerek; |, — Sevketlü hünkâr... Bir işim, daha kaldı, O da, Hatice sulbanin sarayında ka- panıp kalan kardeşim “Tutna Mehmed le İhesab görmek... Bu herif, beni ocaklının ya- manda rezii el, Bir avrat yüzünden, benim karşımda direndi... Vak:â, sultan sarayına İtecavüz etmek haddim deği. Fakat, kardeşi- min terbiyesini vermeyi ahdettim. Senin de Dedi, 4 üncü Mustafa şu anda © kadar garib ve müşevveş bir haleti ruhiye icinde idi ki, Ka- bakomin bu sözlerindeki korkunç pa etmeye lüzum bie görmedi. Jnez yan ve gerilerdan dalma ihata edekil- meleri keyfiyeti nazarı dikkati celbeder. Al- İmarların bu seri fırkalardan we kadar se- ferber edebilmiş oldukları ı bilemiyoruz sm- ma herhalde Lehistanda en ex 9-10 kadar seri ve birkaç ta »ırhli ve makineli fırka kullandıkları anlaşılıyor ki bu, büyük bir şeydir ve Lehistanda bunların dörtte biri yoktur. Bundar sonra bu kadar büyük bir genişlikteki makine teşkilâtımm işletilmesi yedek parça ve mayli mahruklarının #zmali gibi zor ve sürat gıbı inlizam ve vaktinde hareket istiyen işicri tablatiie Almanlar ka- dar hemen hiçbir anillet veya pek az millet der becerebilirler. Burün bütün Leh ordusunu Varşavası da, Kutnosu da dahi! ölarak şimal, cennb ve şarktan sarmağa ve ona son ölüm darbesi - ni arkadan yurmağa imkün vermiş olan Alman tümenlertie bün- id NİZ Kaşları hafifçe çalıldı; — Niçin? — Gi kü şehirden uzakta ve sert havalı bundan manda evin sokağa e yok; yalnız bizim bahçeye açılan demir bir kapı var ki bu da dalma kapal duruyor, ne bir doktorun nede başka bir kimsenin ara- ya girtiğini görmedim. — Öyle mi? Bu kesik ve manasız cevabı kâfi görüyor ve söylediğim şeylerle hiç mlâkadar olmuyor- müş gibi başını çevirerek gene uzaklara dal- dı. Ben de Yarin mütecessis pörünmemek İ- İçin sustam fakat birdüzüye o kapılı evdeki hastayı merak etmekten kendimi alamıyor - um, Birdenbire bir şimşek çaktı, ve ayni daki kada vasim: — Eyvah, farkında olmadan vraklara a - çlmişız! Diyerek yelkene sarıldı ve büyük bir ça - meline çevirdi. Muharrem ağanın dediği gidi manayı | lâş Na. — Hayhay ağa. ne dilersen, öyle olsun. Diye, cevab verdi. ü ZAVALLI TURNA MEHMED İçüneü Selimin saltanat güneşi gurub der etmez, Hatice sultanın ikbal yildım da ) sönüvermişii, Saray halkının çoğu, dağlı Birka baltacı ile bir iki aşgıdan beşin, ie kimse kalmadı. Bu vaziyet karşısında (Turna Mel ” derin derin düşünüyordu. Sultan Balina hali ile neticelenen bu kanlı ihUlAlin, sevgi Hel Hatice sultanı da sarsacağımı tahmin gs diyordu. |, İste, bu tahmininde hata etmemişti. Biz hükümdar sarayı gibi, her tarafından deb- debe ve azamet taşan Hatler sultanın sara“ yu birdenbire, suyu çekilmiş bir değirmen gr bi büyük bir şükün ve sessizlik içinde kali vermişti, Hatice sultan, biraderinin saltanattar fe» ragat ettiğini haber aldığı zaman son ders cede metanet gösterdi: — Ne yapalım?. Mukadderat, böyle imiş... Tek, aslanımın cümi sa8 olgun da, varsın bir köşede otursun. Diye, talihin bü aci cilvesi karşısında mü- tevekkilâne boynunu eğâ!, Bn felhket dalga sının, kendi hayat ve mukadderatı Üzerinde husule getireceği elim tesiri serre kadar dü- şünmedi. O gece, yatsı namazından sonra, mutadi veçhile Turan Mehmedi haremdairesine 1s. tedi. Mehmed, sultan ile karşılaştığı zaman, aralarında $u muhavere geçti: — Mehmed!.. Gördün mü, şu kardeşin o- incek ssiyi,. bize, ne isler eyledi?. Beli sultanım. — Bu adam; Allaha inanır mı? — ir, sultanım. kati dindardır. — Eğer Allaha inanıyorsa, şuna emin ol« sun Kİ, yaptığı bü İşler, yanma Kâr kalmıya caktır. Felâketine sebeb olduğu insanların a“ hı, mutlaka günün birinde onu da bir felâ- Kete uğratacaktır. — Buna hiç süphe yok rultanım... Ve hem, bu felâket gününür gelip çatması uzamıya- caktır. Belki yarın. belki bir gün sonra, e- zasını bulacaktır, Hatice sultan, Turna Mehmedin halinden ve bu sözlerinden şüphelendi. Muhavereye, daha büyük bir alâka ile devam etti” — Nasıl olur da, burun için gün tayin ©- dersin, Mehmed?... Yoksa bir duyduğun mu var? Hayır sultanım... Kimaeden bir şey du vup işitmedim.. ide. niçin, yazın veyahud bir gön 3onra, ; — Çünkü sultanım. onu, ben kendi elimle öldreceğim. Hatice sultan, gözlerini Turna Mehmı gözlerine dikti. Bu görlerde o kadar kat'i ka- rarı Made eden bir mana vardı ki, adetâ sul- tamn tüyleri Ürperdi. Böyle bir hareketin, korkunç neticesini derhal muhakeme eti. A- detâ, dişleri birbirme çarparak büyük bir i#- (Arkası var) İlacının himayesinde olarak, Leh orda kısım- | ları himaye eden ve Leh ordusunun bütün rest yollarını yakıp yıkan Alman uçak fis lolarıdır. Bunlar büyük süvari kütlelerinin yerini tutmakla berâber ba süvari kütlelerinden daha süratli ve daha şiddetli harekete muk- tedir olduklarını ve süvar! kütlelerinin bütün. sevkuleeyş akın vazifelerini daha bir ermni- yetle yapabilecekierini oisbat etmişlerdir. Bundan başka, Sovyet Rusyada olduğu gibi, Polonyada dahi mebrulen mevcud olan 0 or- du süvari kütlelerinin motörlü ve makineli seri tümenlere karşı ve müessir.bir siper ve bir duvar teşkil edemiyecekleri de Polonya harbinin verdiği ilk derslerdendir. Netice olazak Polonya - Almanya harbi en seri barblerden yani yıldırım barblerindet biridir ve buna be karekteri veren amillerin başında düşmanın gem» çok üstün uçak filo ları Ye seri motörlü Yırkalar gelmektedir. H.E. Erkilet — Hayır, sizinle beraberken hiç bir şey « den korkmam. Bu sözleri nasl ve niçin söylemiştim bil - miyorum. Cahid bey bir saniye için yelkenin ipini birakarak yüzüme baktı. Dadaklarının tey ayamdn. bana cevab verecek sandım İfakat hiç bir şey söylemedi; gözlerinde bir Şimşek kadar süratli fakat çok tatlı bir ogle yandı, söndü ve birdenbire kaşları (oçatıldı, yüzünün çizgileri sertleşti, Kotra bir seviz kabuğu gibi suların erta « smda çalkalanıyor, hava gittikçe kararıyor, #imşekler, gök gürülüleri birbirini takib e - diyordu. Bir ara 9 kadar yana yattık ki, sert bir nefes alsam denire düşeeeğimiz saydım, Ayni dakikarla Cahld beyin, rüzgârı yenerek bana gelen sesinin: — Karkma Semiha, bir gey yok yavruml İşte kıyıya yaklaştız! Dediğin! işiterek helecanla onun Ooyüzüne Baktım. Reng. sapsari iâi Demek ciddi bir tehlike içinde idik. Hakikaten sahile yaklaşmıştık. o Uzaktan Muharrem ağanın bize işaret ettiğini ve DİE pencereden Nahide hanımın vizi gözetledi - ğini görüyordum. Bir iki dakika sonra bar - daktan boşanırcazına dökülen o bir yağmur Altında sırsıklam olarak toprağa âyek bastı fımız zaman yasim kuvvetli elle eimi tut - tu ve ve koşa koşa beni eve kadar sürükle- di, Korkudan ve koymaktan nefessiz bir halde eve gelince Vahide hanımla diğer hizmetçi hava kararmış, gök gürüllülerile karışık (lerin taşlıkta durup bizi telâş ve metalle © müthiş bir rüzgür patlamıştı, gi manevra yayıp kutrayı sah Sstika- İ” — Korkuyar musun Semiha» beklediklerini gördüm. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: