1 Şubat 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

1 Şubat 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ —- SONTFELCRAF — 1 Şubat 1098 AKŞAMCILAR n ÜNi ae sime n anemke aei lüdeca ae secam bansi ea — 84 — JESkİ bir akşamcının defterinden Osman Cemal Kayallı Mademki muhabbet apaşları sev- gilini çalmışlar, vakit geçmeden koş polise h haber ver Hüseyin doğrusu pek fena kazdı,İsonra kendi aşkına dair Kece veznile yanındaki Selman'a sert sert: iyazmış olduğu şu şarkıyı okumuya Yeazan: CASUSLAR Yalnız askerf plân ve | Siyasi evrak çalmakla Kalmamışlar ! (5 inef sayfadan devam) lçıhndıgı zaman, bizim gazeteleri « mizde de adı sık sık yazıldı durdu. Vaktile, İkinci Abdülhamid dev -| rinde, bazı nezaretlerimizden de res- mi vesikalar çalındığı söylendi. Hat- ta, Maimon'ı, lâfız yakınlığından do- layı maymun şeklinde yazanlar da oldu. Maimon, çok kurnaz, şeytar Yen? Üsküdar Orta mektebi 43 bin lira sarfile; fıstık ıııeıııdı modern bir ı Mıııııı başlanıyor!. Üsküdar, Kısıklı, Beylerbeyi civarı halki çocuklarının orta tahsil ihtiyacını temin etmek üzere Üskü- darda Fıstıağacında yeni ve modern |bir orta mektep binası nşa olunması kararlaştırılmıştır. ve na kü- Hem suçlu 13 inef sayfadan devam) Fransada Fileş köyünde bir çift - likte Kornoel isminde bir kadınla iki oğlu 200 Frank çin kendilerine ge- len hükümet kuvvetlerine karşı si lâh kullanmak yüzünden evelâ bir dam öldürülmüş ve bu suretle büyük |. ele geçirmek için bulundukları jandarma tarafından muhasara edil - miş, nihayet dışarıdan ocağın b bir vak'aya sebeb olmuşlardı. Silâh | kullanan ve teslim olmuyan bunları| — Haydi, dedi; kalk trtik, "burası cıvıdı burada oturulmaz. Onların peşinden bütün taraftar - Tarı da fırladıltar, Deruni oradan ay- rılirken Turhana döndü: — Sen dedi, bu soytarılarla düşer kalkarsan zor adam olursun! 'Turhan da ona şu karşılığı yetiş- tirdi: — Bakarsan âleme herkes bir tür- lü soytarı herkes bir türlü palyaço- dur! Onlar gittikten sonra Tesalyalı| Şevki: — Yahu Satd, dedi, adamcağızlar-| la fazla alay ettik, herifleri maska - raya çevirdik! Said Hikmet gülerek sözç başla - dı: — Azizim, bunların burada söy ' lemek istedikleri şey şimdi o kadar modasmı geçen bir şeydir ki... Böyle, şeylere tübiri amiyanesile hani, eski- ler alayım! derler. Bunların burada bizlere satmak is- tedikleri cevher tââğâ ezki Yunani - ler zamanından kalma ve eski Yu - nanistandan İskenderiye mektebine geçip orada (Neoplantonizm) şeklini aldıktan sonra Şarka ve Şarktan tek- rar Garba Garpltan da tekrar Şarka, Şimale, Cenuba ve buralardan tek - rar be tekrar bilmem nereye geçen çok eski bir felsefedir ki bunun asıl menşei membar tâ eski Hintlilere, belki de tâ Adem babamıza kadar da- yanır, Adına bizim burada tasavvuf denilen bu mesele, onun bilmiyenler, ondan hiç haberleri olmayanlar için | belki meraklı, belki dinledikçe en -| teresan olabilir. Fakat, bizim — gibi| işin iç yüzünü iyice bilenler için bu-| rada ondan dem vurmıya kalkışmak tereciye tere satmak gibi olmaz mı? Nah, gidin Babiâliye, kitapçılara ve-| vir çeyreği, rahmetli Baha Tevfiğin Ernest Hegelden tercüme etmiş oldu-, ğu (Vahdeti Vücud) yahud (Vahdeti| Mevcud) kitabım alın, okuyun, ora- da bunların bize anlatmak istedikle. rini ziyadesile bularsunuz! Genelerden bir kaçı: — Biz o kitabı ve daha onun gi- bileri hep okuduk! | — Okudunuz da bu herifleri bura-! da tekrar ne diye dinlersiniz? Bir ta-| rihte, ben Pariste iken oradaki talebe| arkadaşlarımdan bir hıristiyan Arab çocuğu vardı. Oğlancağız nasılsa o- rada aklırı fikrini hep bu tasavvul iş- lerine vermiş. tasavvufa dair bir çok; ktaplar okur, boyuna kânatın, varlı- | Bin,Allahın gelını, esasını araştırır du- rurdu. Bir”gün ne görelim herilcioğ- lu oradaki mektebi medreseyi terk e-| dip Pirene dağlarının yamaçlarında - ki bir manastıra çömez olarak girme miş mi? Kalbuki oğlanbu işlere burnu nu sokmadan önce sorbonun ulümu siyasiye ve içtimaiye şubesinin en ze. ki talebelerindendi! haşla(îl Gözlerim kapanmıyar, kapanmıyor gözlerim, Uykusuz gecelerde ben, hep onu özlerim Şimdi gelecek diye karanlığı özle- TiMm Uykusuz gecelerde ben hep onu öz- lerim. Ey uykusuz geceler sırrımın yoldaş- Tarı Sizi ıslatmadadır gözlermin yaşları! Sevgilimi çalmışlar muhabbet a - paşları Uykusuz geceler ben hep onu öz - lerim. Gençler de tabii bu şarkıyı - çok beğenip alkışladılar; yalnız Said Hik- met buna da itiraz etti. Genç şaire: — Madem ki, dedi muhabbet apaş- ları sevgilini çalmışlar; vakit geçme- 'den koş polise haber ver, sevgilinin başına abaşlar tarafından herhangi bir kaza, belâ! getirilmeden onu bu- lup yine sapa sağlam ter temiz sana teslim. etsinler. Bundan sonra Etem İffet ortaya çı- kardığı mânâsı pek de anlaşılmıyan şu sec'ili ve sembolik! Mensuresini o- kudu: Şiftehal oldu bana, bu melül oldu İbana.. yarin derin sükütu yalübal ol-| Londra'nın bugünlerde en du bana... Bu ittifak azizim, bir misal oldu bana.. Bir misal oldu bana, aşkın bu e - lemleri, bu hicranlı demleri... Jaşk gecelerinin bu âyini — cemleri... |Bilseniz ki kalbime neler ilham edi- İyor. kehkeşanlar fezaya bol bol se » lâ ediyor! Bu mensüre de gülme ile karışık |olarak bir hayli alkışlandıktan sonra |Said Hikmet yine duramadı: — Ah, dedi, nerdesin Ahmed Ha « şim! Aşağıdaki zurna hâlâ pis pis &- |tüp duruyordu Said Hikmet sutanmı - ya başladı: — Garson be, garson! İki de bir elinin tersile burnunu sil- | mekte olan ihtiyar garson. — Öriste pasam! — Söyle şu zurnacıya da bize bir |(Faşa mum dikti) bavası çalsınlar! Nasıl çalacaklar sölediniz! — Paşa mumdü dikti! — Baş ustune! Aşağıya inip biraz sonra dönen gar- son: — Yokmus oöylesi hava — onlarda! Soyleyorlar ki çalalum molla su dok- tu havası! Cemaat gülüşürlerken aşağıdan bir | « ;le yapılacaktır. Moro de Lamoz giz- “İli silâh depoları vücude getirilmekte | gürültüdür. koptu; kalabalık bir aa şamatalar arasından şu ses seldi. —Kimmiş o çalgıcılara Paşa mum dikti havası usmarlıyanyukardaki ma- ça beyleri bakalım! Arkasından hıristiyan Arnavut tez. Bu yeni orta mektep binasının sonsuz | lâhı ters irecek derecede hile kâr bir Filistin yahudisi idi, Büke mel İngilzce, Fransızca Almanca, İ talyanca — ve İspanyolca — konuşur ve yazardı. İşini becerecek kadar da arabca bilirdi. Tevrat ve Taluttan mana çıkaracak kadar - İbraniceye vakıftı. Dünyayı dolaşmış, gezmedi- İği yer kalmamıştı. Bu arada, 1896 da İstanbula da geldi. O tarihte Sam vas demiryolu imtiyazını al- iyen Kont (Kapinistin) hesa- lışıyordu. İkinci Abdülhamid ile Rusya arasında bu hatta dair olan| mukavele henliz imza edilmemişti Kapinist, Rusyanın Viyana elçi: nin oğluydu. Teklifler, etüdler yapıl-|'£ dı. Fakat Abdülhamidin tereddüdü İyüzünden birşey başarılamadı, Yal- niz ortada yapılan birşey — vardı: | Samsun « Sıvas hattını Osmanlı hü - kümeti yapamazsa Ruslar yapacak. İtu Bu kaydı, mukaveleye koyduran Maimon oldu. — Hizmeti yüzünden mevkil ve mahalli tayin olunmuş ve 43529 lira tahsisat ayrılmıştır. Bu 1 - şin münakasası — önümüzdeki hatta cumartesi — günü icra olunacaktır. | Ayni zamanda inşaata derhal başla- nacak ve önümüzdeki tahsil mevsi- mine kadar, yeni bina, muhakkak| ikmal ve maarif idaresine teslim ©- lunacaktır. Evdeki hesab Çarşıya uymaz! (Beşinci sahifeden devam) caya ait olacaktır. Ve bu para şirket tarafından doğrudan doğruya kocaya verilecektir. Kadın bu şirketin ser-| mayesi olarak 80 bin İngiliz lirası İkoymuştu, — Bundan sonra karı ko- ca arasında pra münakaşası — eksik| olmamıştır. 936 da kadın, kocasının evinden çıkmiş gitmiştir. Karı ile ko- ica bugün ayrılmak için mahkemeye müracaat etmiş bulunurlarken ka -| mühim miktarda para aldı. ve bun- dın kocası ile akdettiği mukavelele-|dan sonra da Retticer adındaki İngi-| rin de bozulmasını, kocasının aldığı|lİZ Şirketinin işini - takibe - başladı. binlerce liramın' kendisine iadesini is-, Sirketin adına, Osmanlı hükümetine temektedir. müracaatte Bulundu, şirketin belli (ettiği, 'yolunun imtiyazını almaktı. Hşttın haritası, İkinci Abdülhamıi- de verildi. Harita hakikaten nefis bir sun mak bma ç başlı dedikodusu bu zengin kadınla İmebus köcasının vaziyetidir. Kadin 30; kocası 41 yâşındadır. Milyoner kadın Meb'us kocası Gizli teşkılatın İç yüzü (5 inci sapfadan decam) gibi- olmuştur. Çünkü istintak hâ - şuml buhlara yolda soruyordu: — O güh buraya Beldiğiniz zaman saat kaçtı? Yanınızda kim vardı? Loconi bu suallere cevap verirken Metenyer ile nasıl — buluştuklarını, sonra bombaları almak için birbina - ya girdiklerini anlatmıştır. — Lâkin Metenyer dalma inkâr ediyordu. Loconi istintak hâkimine — cevap| vermiş Metenyer inkârda devam et- miştir. Bundan sonra maznunlar gel- dikleri yere götürülmüş keşfin alt ta- rafı başka bir güne bırakılmıştır.Şim- di yapılacak olan mühim bir - keşif| vardır ki o da bombayı koyan mü - hendis, Loconi'nin zengin Moro de Lamoz ile tanıştıkları yeri ziyaret - san'at esei de altmış santimetre olan haritada, hatlar, yakutla, zümrüdle, çöller, vadiler sarı yakut, tarı pır - lanta ve şehirler zebercedle işaret e- |dilmişti. Harıtayı yaptırmak için 10 bin İngiliz lirası sarfetmişti. Acaba, bu harita bugün mevcud mudür? Varsa nerededir?.. Malmon, İkinci Abdülhamidle iki defa görüştü. Eski Arab Emirleri hakkında almış bir çok arabca kasideleri kendi eseri imiş gibi, Padi- şaha okudu, kendisi için yazdığını söyledi. Abdâlhamid bundan çok, |memnun oldu, hoşlandı, Ebülhüdaya tercüme ettirdi Maimon fırsatı kaçırmadı. Padişa- 'bin alâkasından, zâfından istifade et- |ti. Ecnebilerin, bilhassa siyasi adam- ların Osmanlı saltanatı hakkında ler düşündüklerini, gizli mukavele - leri öğrenmek, bulmak, elde etmek, saraya yollamak işini üstüne aldı. Bu, hakikaten kolay bir işti. Çün- duyduğu şeyleri, istediği Abdülhami- di :ııd'ıtmak onun için işten değildi. | dağlar | | zın devamlı adamlarından - biri oldu. | İstediği zaman, Hünkârın yakınları - nın odalarına girer, çıkar, duydukla- rını onların vasıtasile Ahdülhamide “|bildirir, bazan bizzat anlatırdı. yerden | gizli teşkilâta adam bulmakta faal bir rol oynamış birinci sınıf maz - nunlardandır. Şimdiye kadar ele geçen gizli si lâhları toplatılar — yığıldığı geçen gün bunların bir kısmm ta - İHer halde ahıra kaçmış, saklanmış- teklir H İskenderun - Bağdad demir| i, Boyu iki metro, eni| ilar bize lâzım olacak .. Msimon, bu suretle ik kuş vurdu. | a merdiven dayanacak içeri zehirli gaz atılmış, fakat Kornuel ana ile 0- | gulları kendilerini bundan korumağa | muvaffak olmuşlardır. Bundan son - ra kapılâra Şedit barutu konarai vin berhava edilmesi emrodilmiştir. Vakit gecedir, Barut konmuş, fitiller yanmış, ba-| rut patlıyarak duvarlar yıkılmış ise de kapılara bir şey olmadığı görül - müştür Bunun üzerine bir jandarma içeri sokularak etrafı gözden geçir- miş, lâkn az sonra: — Kornuel ana ile oğulları yok,.. lar.?. Kapılar zorlanarak içeriye girilmesi için, oraya gelen kaymakam ile jJan- dur'nı kumandanına emir vermişler. Bunlar öne geçerek jandarmalar da arkadan gelmek suretile ilerlemişler ve içeride bulunan ana ile oğullarını teslik olmağa davet etmişlerdir. Bunlara seslenilerek: — Çıkınız!.. Silâhlarınızı - verin Yoksa üzerinize ateş - edileceklir, denmiştir. İçeriden ana kadın haykırmıştır: Bize dokunmayınız! dokunmayacağız. Fakat larınızı birakmız! İçeriden ana ile oğulları arasında | bir müzakere geçtiği anlaşılıyordu.Bi- raz sonra kadının büyük oğlu mey - dana çıkarak: — İşte benim tüfeğim, dolu değil! Hakikaten silâhını teslim etmek i- çin meydana çıktığına hükmedilmş, | fakat yanlış çıkmıştır. Çünkü küçük | kardeşinin sesi yi — Tüfeklerimizi n vereceğiz! On- Bunların teslim olmuyacakları ar- tık tamamile anlaşılmıştır. Bunun ü- zerine bir jandarma ilerlemiş, ara lik bir yerden içeriye gireceği sıra « da bir tülek patlamıştır. jandarma| bir kere bağırmış ve yere yıkılmıştır. Karnından ağır bir yara alan bu jan- darma hastahaneye gönderilmiş - ise| de çok geçmeden ölmüştür. Dört ço-| cuğu, bir karısı kalmıştır. Bunun üzerine artık ne olursa ol - sun hücum ederek bunları ele ge - irmek için jandarma — tarafından çiftliğe yangın bombaları atılmağa başlanmış, büyük bir yangın çıkarıl - mıştır. Fakat bu sırada iki el silâh |darma Paskarel, sonra da Kornı hem Güçlü soyundan İçeriden zavallı hayvanların feryadı geliyordu. Fakat kadın ile oğulların- dan bir eser yoktu: — İçeride yanıp kavrulduklarına kae yok . Hayır... Bir müddet sonra alevler (içinde Kornuul ana ile iki oğl kıp ateşlerin ârasından koş: verilmemekle be- raber tüfenk başlamış ka- çan ana ile bir oğlu kurşunların isa- betinden kurtulamamışlardı?. Jan - darmalar silâh at çin emi mamışlardı. Fakat biraz evvel öldü- rülen arkadaşlarının i al - ak için cmir beklemeğe lüzum gör- işlerdir . Kadın ile bir oğlu düşüp ölmüş - Ülerdir. Hattâ kaym — Kadının 'i m bağırmıştır: zerine kurşun atına: yanız .. Lâkin bu sözü dinleyen olmamış- tır. Kornuel ana ile bir oğlu ölmüş, diğer oğlu kaçmağa, ormana saklanı « mmağa muvaffak olmuştur. Ertesi sabah gün doğar doğmaz jandarmalar civar ormanı taramış, Kornuel ananın Hanri ismindeki di- ğer oğlunu öğledern sonra ele geçir - mişlerdir. Papuçlarını atarak yalın ayak bir halde ormanın içine dalan Hanri yirmi kilometre kadar yol yürümüş- tür.. Yakalandıklan sonra verdiği ifa - desinde şöyle demiştir: — Bive silâh atmağı emreden ana- mızdı. Jandarmayı öldüren benim. Fakat ondan evvel Foşuyu kardeşim vurmuştur. Bu vak'ada evelâ foşu, sonra jan el a nâ ile oğlu olmak üzere dört ki müştür. Ya çiftlikteki yanan hay * vancıklar?.. Gayrimübadil işleri !, Gayri mübadillere ait iİstihkakla- rm kat'i tasfiyesi için Maliye vekâ- letinde tetkklere devam edilmekte- dir. Maliye Vekili Bay Fuat Ağralı- nın bizzat 'bu İşle meşgul bulunma- larma Yağmefi henüz bir netice va- mılmamıştır. Tasfiye işinin yeni se- me bütçesiyle braber kat'i şeklini a- lacağı kuüvetle — zannolunmakladır. Diğer taraftan, gayrimübadillere ye- niden tevziat yapılıp yapılmıyacağı da henüz belli değildir. Bununla be- raber tatminkâr bir formül buluna- cağı kuüvvetle muhtemeldir, Define hayatı Bozcaya kadar boş bir arsada de « fine mevcut olduğu hakkında İzmir Milli Emlâk Müdürlüğüne ihtarta bu- Tunulduğunu yazmıştık. — Yapılan a- daha atılmıştir. Ve bunu - kim attığı bell değildir. Geceleyin yangın ya jnarken ortalık vahşi bir hel almıştı: 1 NEVR rüştırmada hiç bir şey bulunamamış "e definenin aranmasından vaz ge- İçilmiştir. OZiN Edebiyat ve şiir meraklılarından o-|gâhtarın sesi duyuldu! lan soluk benizli Hayrullah Savni| — Yok bre canım, yok bre kuzum, bir biçimini bulup sözü tekrar şifrelyok bre mori! Sen aldırma öyle şey-| getird. Sonra bir gece önce evinde,İlerde! Bak keyfine sen burasında! uykusuz geçirdiği gecenin yarısından (Devamı var) | Abdülhamidi yalan ve dolanla avut-| tu, bir hayli para çoktü, bir taraftun dan, ele geçirdiği vesikaları, siyasi evrakı, alâkadar ecnebi devletlere sattı. Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrı nızı derhal keser, icabında günde 3 kaşe alınabilir. şınırken Pariste bir infilâk olmuştur. 13 kişi ölmüştür. Bu ölenler de giz- li teşkilâtının kürbanları — sırasında sayılmaktadır. —— No.47 ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan Nakleden:fa., — Evet... — Sonra? — Kendisini kurtarmak ihtimali| — Sonra, gelir beni burada bulur- var mı? 'sun. Bana dediklerimi yaptığına dair — Var... karımın başiına yemin edersin. — Bir — Klara bunu biliyor mu? saat sonra Zozot eve döner... — Hayır. — Aksi takdirde? — Onu öldü zanediyor, değil mi?| Raul güldü ve teker teker şunları — Evet... söyledi: — Ne diye kendisinden saklıyor-| — Aksi takdirde, gidip Zozot'u bu- sunuz? lur, ve... Jarjörenin bakışı fenalaştı... Jorjöre anladı ve yumruklarını — Çünkü, bu nokta Klara'nın enjsıktı: zayıf noktasıdır. Bu suretle kendisi-| — Doğru benden işitmedğiin şey ni söyletmek gayet kolaydır. Raullçok güç, vazifemi suiistmal edemiye- dişlerinin arasından mırıldandı: ee[luı!... — Alçak! Sen bilirsin yavrum... Ya Kalara, Ve sonra emir verir gibi kat'i bir| yahut Zozot! sesle: — Meselo bu değil... — Derhal dedi, Klara'yı görecek-| — —Benim için mesele bu. sin, kendisine sadece (iri Pol ölme -| — Fakat. di kurtulacak) diyeceksin... Fazla| — Fakati n yok... bir kelime yök 'anladın mı? | Yozjüre sörar etti: ie rom — Niçin bu sözleri söylemekliği -| İmi bu kadar istiyorsun? Raul bu suale cevap vermiyecek - ti, fakat kendini tutamadı ve titrek bir sesle: — Onun dedi, fena bir. hareket |yapmasından korkuyorum, Kim bilir bir adam öldürmüş olmak yeisile.. — Demek onu bu kadar seviyor - mak istiyordu. Fakat ne?. Zaman za- dan kendini buhranlara kapıp koyu- veriyor, hele Klâra'nın ıntihar etmek ihtimalini düşündükçe büsbütün çıl- diriyordü, Raul, iri Pol'un adamlarından bi- risinin Otöy'deki köşkü polise haber vermesinden korkarak, dostlarından birisinin evine gitmişti. Bu ev polis sun? müdiriyetinin civarında idi.. Raul, o- — Sevmek te söz mü? radan, polis müdiriyetinde olan bir Raul sustu. Baş müfettişin gözle-|kaç adamı vasıtasile, Klâra'nın vazi- rinde bir parıltı görür gibi olmuştu. yelınddl haberdar olabiliyor, Takat Maamafih, Jorjöre: pı-k fazla tarassudda olduğu için o - — Pek iyi, demişti, anlaştık... Yir-'nunla görüşemiyor ve bir mektub fa- mi dakikaya lııdu döneceğim. O -'lan göndermiyordu. landan bitenden sizi haberdar ede-| Raul birşeyler ümid ediyor muv - ceğim ve sen de: du? Raul bundan başka Jorjöre ile ka-| yalnızbaşına yakalıyamıyacağını an- — Ben de Zozot'u bırakırım. Klâra'yı kaçırmağı düşünmüştü ;rısı hakkında kâfi derecede malümat'ıadığı için yanına polisler alıp avdet — Söz mü? Fakat bunun için uzun müddet ha - edinmişti. etmek için gitmişti. Raul: — Söz... zarlanmış olmak lâzımdı. | Fakat saat altıya doğru henüz po-| — Öyle ya, diye mırıldandı, ta - Jorjöre kalktı... Garsonu çağıra -| O gün gazeteleri tetkik eden Kur-|lis müdiriyetindeki adamından bir|mam... Alçak herif muhakkak bu - rak hesabı gördü ve sür'atle uzak -| vil akşam gazetelerinden birisinde| haber almayınca, Madam Jorjöre'nin nun için yoktur, memnunen ayrıldı. laştı. şu havadisi okumuştu: sık sık gittiği dans salonuna gitmiş,| Ve derhal garsondan bir küğıdla Sarı Klâra'nın tevkif edildiğini| «Dün haber verdiğimizin, hilâfına |onu derhal tarımıştı. zart istiyerek Jorjöre'ye hitaben şu öğrendiği günden, Jorjöre ile konuş-|olarak, meşhur haydud İri Pol ölme-| Bir saat sonra, Raul, ozot'u kafese| satırları yazdı: tuğu zamana kadar geçen müddet|miştir. Yarası pek ağır olmakla bera- | koymuş ve yeni oturduğu eve getir-| — «Düşündüm taşındım, Zozot'un ya- zartında, Raul pek ıstırablı. saatler| ber vücudü pek sağlâm olan bu hay-| mişti. Sonra, saat 9,30 da başmüfet -|nına gitmeği tercih ediyorum.» geçirmişti. Muhakkak bir şeyler yıpıdudım ölümden kurtulmak ihtimali 'tişle görüşmeğe muvaffak olmuştu. (Devamı varı pek kuvvetlidir.» Bu suretle, Raci, işleri yoluma koyu Raul derhal haykırmıştı: duğunu zannediyordu, Bununla bera: — Aman bu haberi Klâra'ya vere-|ber Jorjöre ile olan mükâlemesinden tim. |Raul fena bir intıba edinmişti. Netice Füvaki bu haberi Klâra'ya öğret -rılibırllı' Jorjöre'yi ele geçirdikten mek demek, onun bütün endişelerini sonra bırakmıştı. Acaba başmüfettiş teskın etmek, muühtemel bir tehlike - dediğini yapacak mıydı? Bunu nasıl nin önüne geçmek demekti. Hatta, kontrol edebilirdi? Ya Jorjöre verdi- ieabında yalan havgdisler bile uy - ği sözü kendisinden zorla alınmış ©- |durmak lâzımdı. *ıın bir söz gibi telâkki eder ve vazi- O gün öğleden sonra Raul polis mü fesini yaparsa? diriyetinde çalışan adamlarından bis! — Raul, Jarjöre'nin yanına gelip o- risile görüştül. Bu adam Klüra'ya turmasına, kendisini tevkif etmeme- yaklaşabilecek bir vaziyette bulunan |sine ne gibi hislerin sebeb olduğunu bir arkadaşı vasıtasile Klâra'ya bir| biliyordu. Fakat başmüfe'tiş sonra - mektub göndermeği taahhüd etmiş-|dan düşünebilir, daha makul hareket Ü. edebilirdi, Hem belki Jorjöre onu, Muşşlar «

Bu sayıdan diğer sayfalar: