5 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Ya bup ı.:: Mi "İlı.hh Ugün ünd Besiği, Teler )mada cereyan eden Tükaş mvnylğ;îımhmmtlerln bir neti- lı.ğ“"lm deyleş | Fere bakılırsa bu mü- kaşı ' H lit k:t%kfed[, iş İyapmak gayesini ta- & ’Gııdlm“ y t'hı, BgöPanyaya asker göndermesi h) teyi il:dlr Fakat İtalya ile müş- K4 lene SPanya işini kendi dilekleri n ıâe halletmeğe karar verirler - ) — &yeşit mesele beynelmilel bir. e- V sopgtt kazanabilir . U; zun daki Tnf €nge) old İn Yör k"h Vi kuvve Tta A Vej bekl, Ka dğini ;:”f'm müsbet neticeyi :îh::m-e. y x Bilk b7 TAN Gündelik Gazete 4, BAŞMUHARRIRI T ANA'[“M Emin YALMAN kirde, © hedefi: Haberde, fi- Tüst, gaç Seyde temiz, dü- Sâzetegi olmak, kariin N Olmıya çalışmaktır. x i G ÜNUN MESELELERİ Ya Ohlar, Ya Biz .ğt':îll_be, Yıl önce Mussolini söyie- Bizden dan maksadı Sizm ile gü üdi faşist devletlerdi. Fa- Tiz kavgasını daha ba- bugün ::k"dü ifade eden bu sözler, Üe, .ı.mf:î Ve askeri bloklar hâlin- demokrasiler, Üniversite B ir üniversiteden maksat, filân meslek için me- mur yetiştirmek değildir. İlmi usulleri benimsiyen, bunlarla müstakil surette araştırmalar yapabilen, müstakil surette düşünmiye alışan olgun bir heuw"ll gruplara ayrılmasil bi k İle u:n'd.l Alman Hariciye Nazırı Tkatlar İ arasında vuku bulan mü- "mdlyo'k:“ı ı“bkdevletler arasında tih,,.’ sempatiden ileri :ünm" bağların askeri bir ittifaka o:lmlk üzere bulunduğunu h Akğ:fn% istilâdan sonra Tak heyeçe Bâne hâkim devleti ol- Bili esine düştü. Karşısında İn - den flile Ulunca, bu iddiasını kuvve- Tümağa yeni kuvvetler a- Süm ç, OYuldu. Akdeniz donanma- ğ:nm lması, adalardan bir çok- ün buişe kâfi değildi. bir kım"k“'dl _lnglltereyi Akdenizin SI Vaziyetine düşürmekti. fasist iksatla evvelâ İspanyâda bir Son ı“t kurmağa teşebbüs etti. Tek icin ığ'*tilite serbest kalabil - Arna, “E';Slavya ile ahlaştı ve ftalyanım bir) parçası Yine müddet dki aat u. Te İle Me' mleket arasın- Alm.nuan bu anlaşmaya Yeyuzun müddet ı’“')ileıcoğiııl umu - teTirit edebileceğini 'he"" Avusturya me- 'İnhayet uzun tered- en s0) 'ş 'e solda yapılan larmda de:ı"îıl İki faşist devlet, Yun ef rkmsilerln sarsıl - Büne Şmediğini, bilâkis i*tlendiğini, Balkan- Zilıpada çevrilen ent- Bilte, ve İnce daha ziyade iç' ussolininin — tabiri | Otlar, çi B * Yİgi, a biz, demeğe mec - e düarasında dünya me - Nİ bir noktai nazar bir- ek, ve belki de as- Tinde 'ttişet İslerin ; % y n:ılşman İspanya harhin- “cek yol meselesi gelir. ya işlerine fiilen karış- q,-nlyordu. Asilere yalnız himmat vermekle iktifa demi müdahale komite - ATMI da kabul ettiği ve gö- esİNİ resmen menettiği için, ânbg İle Almanyanım müştereken Ütm, ğe ve müşterek cephe almağa Yükloldukları meseleler vardır. —vletleri meselesi, Avusturya Tebtiğ İngiltere meselesi ve saire :".seleler üzerinde mütalea yü- gin henüz zaman gelmemiş- hu alacağı şekil ve vere- :.hğ '©re göre bu meselelerin a- :;fhı;hn dikkatle takip et - mı Aka şimdilik yapacak — bir gençlik yetiştirmek ve ayni zamanda bilgi araştırmaları yapmaktır. Dünyaniın her yerinde Üniver - siteye devam eden gençlerin çok azı, safi bir bilgi hasretile hareket ederler. Çok az miktarı kendilerini tahsilden sonra bilgi araştırmala- rına vakfederler, Böyle olduğu halde Üniversite mefhumunda hiç değişmiyen öl- çü, bu azlık için çalışmaktır. Bir Üniversite bilgi araştırmaları sıra- sında insanlık için yeni bir kıymet bulursa, yahut bir milletin umumi hayatı içine nurlar ve idealler da- ğıtacak bir tek kuvvetli şahsiyet yetiştirecek olursa Üniversite için yapılan büyük masraflardan tam verim alınmış demektir, ir taraftan ana hedef takip edilirken, bir taraftan da filân ve falan meslekte maişetini temin etmeyi düşünen binlerce genç üniversite mekanizması için- de yetişir ve günün birinde elinde bir diploma olduğu halde hayata atılır. Bu gençlerden hepsinden bekle- necek olgunluk ölçüsü, müstakil düşünmek ve çalışmak, ilmi araş - tırma üsüllerini bir sanat âleti gi- bi kullanabilmek ve umumun men fati üzerine dayanır içtimai ideal- ler sahibi olmaktır. Bugünkü Üni- versitemiz müntazam işliyor. İyi okutucu unsurları var. Lâboratu- ar; âlet gibi teçhizatı düne nis - betle zengindir. Bazı sahalarda dünyanın belli başlı bilgi müesse - selerine teçhizat zenginliği bakı - mından parmak Isırtabilir. akat eline geçen binlerce F genci. olgunlaştırmak im- kân ve vasıtaları tam Üniversite ölçüsile çok zayiftir. Seçme ve iz. tifa sistemleri, en İyİ i_Stidatlu-. arıyacak, bulacak, yetiştirecek su rette kurulmamıştır. Profesörle talebe arasında temas ve Çalışma beraberliği çok azdır. İyi bir Üni. versitede daima gördüğümüz gibi, samimi bir arkadaşlık ruhu kuru- lamamıştır. Profesör, imtihan numaralarına hâkim olan korkunç ndnmdı_t. Üni versite hayatı, imtihındşn imtiha na gider. Yalnız bu imtihan bile Üniversitenin istenecek yolda yü- rümediğini göstermiye kâfidir. İmtihan yalnız bir şeye Pizmet eder: Talebenin profesörlerin ders lerinde not tuttuğunu veya notla. rı tedarik ettiğini, bu notlafı oku- duğunu, az, çok ta kavradığını gös termek... Profesör notların çerçevesi hari cinde talebenin fikri olgunluğunu ölçecek bir sual sorsa ta_ılebenin çoğu, derhal haksızlığa ugrnğxk * larmı iddia edebilirler. Bugünkü sistem, Üniversite mefhumuna ay kırı olan bu iddaiya müsaittir. albuki profesörün taleb_esi « H ni vakit vakit ölçüşlerinde gözönünde tutulan nokta, tale - benin notlardan başka kaynaklara baş vurup vurmadığını, profesö - rün sözlerini ancak bu kaynaklar- dan biri diye kabul ederek ken - dince müstakil bir düşünce ve ka naati olup olmadığını araştırmak- tır. Bu da ancak seminerlerde ta- lebeye ferdi araştırma mevzuları vermekle olur. Hazırlanan yazıla.ı_' ve münakaşalar: kaynaklardan müs takil surette istifade etmek, tek başına çalışabilmek bakımından tetkikten geçerek talebenin isti - dat ve dereceleri ölçülür. Bugün- YETİSTİRME TAN İĞİ YAZAN : AHMET EMiN YALMAN Üniversite koridorlarında teneffüs saati kü imtihan sistemi, bunun aksi 0- larak ezberciye çok kıymet verdi- recek bir tarzdadır. Bütün bu noksanlara rağmen bugünkü Üniversitemizde dünya- nın her bilgi müessesesi için iyi sayılacak müstesna bir azlık yetiş- mektedir. Fakat yol gösterilmiye muhtaç olan büyük ekseriyetin, faydalı yollar bulmasma bugünkü usul ve imkânlar müsait değildir. Üniversiteden iyi verim almak için her şeyi olduğu gibi karşılamıya mutlaka ihtiyaç vardır. içbir memlekette büyük bir ekseriyet, çocuklarının yük sek tahsil masrafmı ödiyecek bir iktidarda değildir. Memleketimiz - de vaziyet daha fenadır. Gelirler azdır, birikmiş para mahduttur. Burada talebenin çoğu tahsil zamanında hayatmı kazanmıyâ mecburdur. Bunlardan da bir kıs mı derslere muntazam surette de- vam edemiyecek vaziyettedir. Bun lar için açıktan açığa muhabere ile tedris usulü kabul edilmelidir. Kendilerine notlar gider, okuna » cak kitaplar gösterilir, vazifeler verilir, bu vazifeler okunur, tas - hih ve tenkit edilerek geri gönde- rilir. Tatil zamanımda İiki aylık bir yaz sömestri yapılarak pro - fesörle, diğer talebe ile ve Üniver- site muhiti ile fiilf temas temin 0- lunur. Bu usul birkısım talebenin fiilen mevcut devamsızlık vaziyetini meş ru bir hale koymakla beraber İş- leri icabı olarak İstanbula gelemi- yenlere yüksek tahsilin kapılarını açar. Hükümet hizmetinde bülu - nanlara da hükümet, yaz sömest - ri için iki ay izin vermeyi herhal- de kabul eder. u suretle az, çok ta izdiha- B mın önüne geçildikten sonra devamlılar için de çalışma ve imti- han usullerini mutlaka değiştir - miye ihtiyaç vardır. İstidat göste- renlerin maişet derdinden kurtu - larak ancak bilgi hedefile çalışmı ya devam edebilmesi için para mü kâfatlar usulünü e kurmak bir za- rurettir. En ileri gitmiş, en zen- gin memleketlerde bile, — iyi istidat lar gösterenler arasından bilgiye ve ideale kendini vakfedebilecek müstesna bir zümre yetiştirmek için bu teşvike mutlaka ihtiyaç görülmüştür. Bu yapılmadıkça Ü- niversitemiz asıl beklenen maksa - dı başaramaz. Hükümet istidat gösteren genç- leri hariçte tahsil ettirmek için fe- dakârlıkları göze aldığına göre bu nu neden kısmen olsun kendi Üni- versitesinde yaparak döviz tasar - “uf etmesin? Ü niversitedeki yeni genç ar- kadaşlarımdan — bazılarile konuşurken, istidatlılar seçilerek kendilerine tahsil parası verilme- si, ileride harice gönderileceklerin de ancak bu seçmeler arasından ay rılması faydalı olacağını ileri sür- düm, Büyük bir bedbinlikle: — Hiç faydası yok. Dediler. İs- tidatlılar seçilmez, arkası olanlar ayrıilır, Genç arkadaşlarımın bu bedbin- liği haklı mı, haksız mı? Mesele umumi hayatta emniyete ve ahen ge taallük ettiği için bu suale gele- Tulüat — Kumpanyaları Anadoludan gelmiş bir memur an- latıyor: “Bu tulüat kumpanyaları; A- nadoluda bir âlemdir. Kumpanyanın kasabaya geleceği duyulur duyulmaz, tanzifat amelesinden büyük memura kadar herkesi bir sevinç alır. Fakat kadınların içine iner, daha evvelden yanık olduğu için, etekleri tu- tuşa tutuşa valiye, belediyeye başvu- rurlar, Bu telâşa sebep şudur: Bu kum- panyaların bir kısmı, Galata balozla- rında oynıyan en sürtük artistleri ge- tirirler. Fakat san'at namına köyün- de, kasabasında adam akıllı bir eser, bir artist görmiyen, zevklerini yük- seltecek ciddi bir tiyatro terbiyesi al- mıyan halk için bunlar, başlarma kon muş bir devlet kuşudur. Kumpanya kasabaya gelip, gözü elâ, bakışı şehlâ canım artist göbek sallamıya başladı mı, sen halktaki coşişi — bir seyret.. Halk artık ceplerinde ne var, ne yok bu artistlere dökerler. O ay, borcunu ödeyemeyip ev sahibile gırt- lak gırtlağa gelen kiracılar, evinden halısını, tenceresini satan baylar, ka- rısımı döven kocalar, günlük hâdise- lerden olur. Nihayet günün birinde kadınlar toplanırlar, kumpanyanm kasabadan gitmesi için yanayakıla va liye başvurur, bunları güçbelâ başla. rından savarlar.,, e Tulüat kumpanyalarının halkın e- debi zevkini yükseltmekte faydalı ol- dukları muhakkaktır. Yalnız bunla»- rın başıboş, sırf kazanç için halkın behimi zevklerini okşıyarak — birçok felâketlere sebep olması, tetkika de- ğer içtimai bir meseledir. Bu kumpanyaların Dahiliye Ba- kanlığı tarafından himaye edilecek- lerini ol bu un sözlerini hatırladım. Bu kumpanyala»- rım vekâletin himayesine — girmesile bunların daha modern, daha ciddi bir şekil alacakları şüphesizdir. Ümit e- deriz ki, vekâlet bir taraftan tulüat kumpanyalarını korurken, halkın se- lâmet ve huzurunu da beraber koru- yacaktır. Tulüat kumpanyası, halkı tenvir için çok kuvvetli bir vasıtadır, Şehir Tiyatrosu belediyenin yardıma ile nasıl yüzümüzü ağartacak bir şe- kil almışsa, bu kumpanyalarım da Dahiliyenin yardımı ile halk namıma çok faydalı bir şekil almalarımı — te. menni ederiz. ADSIZ YAZICI Hedili cek yazıda cevap arıyacağım, Kanun Karşısında Vaziyetimiz : FAKAT KADIN ir kış günü... Yağmur olan- Aldatamaz! gece sabaha doğru eve sarhoş ola- rak geldi. Dayanamadım, bir daha böyle yapacak olursa terkedeceği - mi söyledim. O bu sözlerime kız- dr ve üzerime hücum ederek hay- kırdı: « Defol!.. Seni bir daha gözüm görmesin!,, Aylardanberi be- ni âdi kadmlarla, alçakça — aldatan kocama karşı sev- gi hislerim, sön - dü. Ona kin tut - ta kuvvetiyle yağıyor, rüz- gâr haykırır gibi esiyordu. Sabah- tanberi adliye koridorlarında do - laşmaktan yorulmuştum . Biraz erken eve dönmeyi düşü - nürken ,sinirli bir çift parmak k YAZAN: Dr. İ. Kemal Elbir (İstanbul Barosunda Avukat) pıma vurdu; “buyurun,, vakit' kalmadan içeri yirmi sekiz yaşlarında, çok güzel ve şık bir kadın girdi ve “sizden fikir almağa geldim, dedi ve şöyle devam etti: “— Uzun zaman seviştikten son ra, bundan iki sene evvel genç, gü- zel ve zengin bir tüccarlar evlen - dim. Üç, dört ay bahtiyar yaşadık; fakat çok geçmeden ihmal etmeğe, leri eve gel ğe başladı Artık beni eskisi kadar sevmediği- ni anlamak güç geldi. Ne çare ki, ben onu yine seviyordum. Yazıha - nesinden çıktıktan sonra vaktini nerelerde geçirdiğini anlamak be - nim için bir gaye olmuştu. Arkası- na adam koydum, ve parasını sefa- hat âlemlerinde hafif meşrep ka - dmlarla yediğini öğrendim. — Bir ve ladı mıya b yemin ettim . Güzel bayan biraz durduktan son ra: “Bana yardım edeceksiniz, değil mi,, dedi . “— Emerdersiniz, dedim. Fakat size nasıl yardım edebilirim. Ben bir avukatım. Size elimden ne ge - lebilir?. , sandalyesinde — doğruldu, parmaklarını gıcırdattı ve nihayet: Kocama zina davası aça- cağım. Her gece bir kadın değişti- ren bu adamı hapse attıracağım. ERKEK, ALDATABİLİR deceğim, dedi , Bir muharebe, kazanmış gibi şin diden gözleri parlamağa başlamış- tı, Fakat bu muzafferiyeti çok sür« meden, ona bunun imkânı olmadı- ğını anlatmak istedim; çünkü: Türk Ceza Kanununun (441) inci maddesi mucibince bir er « kek, karısiyle birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut her- kesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için başkasiyle evli olmıyan bir kadmı tutmakta ise tiç aydan o- tuz aya kadar hapis cezası hük- molunur..,, O, bu sözlerden hiçbir şey anla»- mamış gibi yüzüme baktı ve; yanıs lyorsunuz; çünkü, bundan tam bir sene evvel kocasını aldatan bir ka- dımm üç ay hapse mahküm oldu « ğunu çok iyi biliyorum, dedi , Kocasını aldatan bir kadım Ceza Kanununun (440) Incı maddesi mucibince üç aydan 0- tuz aya kadar hapse atılır. Fa. kat bu hüküm yalnız zevceye aittir. Kocaya şamil değildir. Erkek karısımı on kadınla bile aldatsa ceza göremez; yeter ki zev cesi ile ikamet ettiği evde veya ka- rı koca gibi ve herkesçe bilinecek bir şekilde olmasın, Sarı saçlı, yeşil gözlü güzel ba- yan ayağa kalktı. Sözlerime inan - mak veya inanmamak hususunda müşkülât çektiği belli idi. Kapıyı örtmeden, kadın ile erkeğin müsa - — — vi olduğu bir asırda aralarında bu Benim çektiğim ızt o da çeksin. Beni aldattığına dair en ciddi şahitleri mahkemeye çağır tacağım. Onun ihanetini ispat e- kadar açık bir farkolmasını ne ak- lm ne de mantığın kabul edemiye- ceğini söyledi ve sonra çıktı gitti. ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: