February 16, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

February 16, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.elye Vekili kaldığı müddetçe bir an- Ee —— 16-2-93$ TAN Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- şeyde temiz, dürüm, samimi olmak, kariim — gazetesi olmıya galışmaktır. ABONE BEDE Türkiye 1400 Kr, 1 Sena 750 Ay 400 » 3» 1. arası posta Hthadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9 3,5 H- radır, Abone bedeli peşindir. Adres de- Biştirmek 25 kuruştur. Cevap için mek- tuplara 10 kumselek pul Mivar lzrmder. | GUNUN MESELELERİ İngiliz Kabinesi (Yazan: M. Zekeriya) İngilterenin İtalya ile başladığı anlaşma müzakereleri, İngiliz kabi- nesindeki ayrılığın meydana çıkma- sına sebep olmuştur. İngiliz kabinesi iki grupa ayrıl miştır. Birinci grup Başvekil Cham- berlin'in etrafında toplanan müfrit mubafazakârlardan O mürekkeptir. Bunlar Başvekil, Dahiliye Nazırı, Maliye Nazırı ve Harbiye Nazırıdır. Asıl kabineyi teşkil edenler bunlar- dır, Ekseriya kararlarını kendi ara- larında verir ve diğer azaya tebliğ ederler. Bu grup Almanya ve İtalya ile anlaşma taraftarıdır. Avrupa sul- hünün bu anlaşma ile temin edilece- ğine kanidir. Onun için Almanya ve İtalya ile anlaşma imkânlarını araş- tırarak ilk fırsatta müzakereye giriş- miye ümadedir. Kabinenin diğer azası, bilhassa Hariciye Nazırı Eden, bu fikirde de- ğildir. Onlar, İngilterenin silâh. lanmasını bitirinceye kadar vazi- yetin idaresine taraftardırlar. O va- kit Almanya ve İtalyaya İstedikleri- ni kabul ettirebileceklerine kanidir- ler. Bunun içindir ki Başvekil tara- fından Lord Halifaks'ın Almanyaya gönderilmesine muhalif kalmışlar. dır. Bu defa da İtalya ile müzakere- nin başlamasından hoşlanmamışlar- dır. İngiliz Başvekili kabinedeki bu ny- rılığa mâni olmak için; arkadaşların- dan bir kısmını değiştirmek tasavvu- rundadır. Hattâ haftalardanberi bu €üilmektedir. Feda edilecekler ara- sında ve belki de başta Eden vardır. Çünkü Eden ile Mussolini şahsen bi- ribirine karşı pek teveccühkâr değil- dirler. Habeş harbindenberi iki mem leket devlet adamının arası açıktır. Hattâ İtalyan gazeteleri, Eden Hari- laşmıya varmanın mümkün olmuya- Cağını açıtkan açığa yazmaktan çe- kinmemişlerdir. İngiliz efkârı umumiyesi bu hâdi- seyi merakla takip etmektedir. Çün- kü İtalyanın mali bir sıkıntı içinde olduğuna vâkıftır, İngiliz bankaları- nın İtalyaya para vermesine muhalif tir. Çünkü İtalyanın bu parayı ya si- Jâha, yahut ta Habeşistanın istisma- rına sarfedeceği muhakkaktır. Bu şartlar dahilinde İngiliz Başvekilinin müzakereye devam etmesi ve İtalya- ya para ikraz edilmesine razı olması cesaret İstiyen bir hâdisedir. Çünkü Yakında intihabat olması ihtimali vardır. Ve bu anlaşma müsbet netice vermezse, Başvekil intihabalta kay- betmek tehlikesine maruzdur. Bu sebeple İngiliz kabinesindeki görüş farkı, beynelmilel neticeler do- ğurabilecek mühim bir hâdisedir. 73 Yaşında Bir İşçi Dün idarehanemize 73 yaşında bir İşçi müracaat etti. İstiklâl harbine Rirmiş. Kalöriler ve su tesisatında usta imiş. Hastaneden yeni çıkmış. İhtiyar olduğu için kimse ve hiç bir Mmilessese ona iş vermiyormuş. — Ne yapayım, diyor, Dilencilik | Yapamam. Yangın yerlerinde yatıyo- Yum. Çalışarak hayatımı kazanmak | İstiyorum. Fakat bana kimse İş ver- Mmezse ne yapabilirim? 13 yaşına gelmiş bir işçinin hâlâ ha Yat kaygusile iş araması acıklı bir hâdisedir. Düşündük, taşındık. Bu a- damın yarasına şi rak bir çare bulamadık. Çünkü onu elinden tu- Bek bir müessese bilmiyo. Bu misal, buna benzer binlerce va- kanın bir örneğidir, Memleket sana- çe bu dert daha büyüyecek- tir, büyümeden bunun önünü almak İçin içtimal sigorta teşkilâtının bir 8n evvel tesisini temin etmekten baş Ka çare yoktur, TAN Bazı mimari eserler, bir inci damlasına benzerler. Bediiyetleri, kendi öz hatlarındadır. Kesilen bir inci nasıl kıymetten düşerse sonradan el karışmış mimari bir eser de kıymetten düşer. O halde: enicami Abidesinin üzel Kasrını Yıkıp Atmıyalım! * ime, sanata vurgun &- İ damlar için eskinin büyük kıymeti vardır. Hele Yenicami Kasrı gibi temlin- den kapı menteşesine kadar asaleti fermanlarla, vakıfna- melerle müeyyet, tarihin silin- mez mübürile musaddak o- lursa.. Oz sanatkâr ona “zerefşan” üs- tüne elle yazılmış bir (Kur'an) kudsiyetile bakar, Tanrıdan $e5 2- lir gibi sanattan ilham alır. Bunun içindir ki, batı milletleri en büyük saraylarını eskilere tahsis etmiş - ler, adına da: “Müze, demişler- dir. Yine bunun içindir ki, âlimler kazma kürek alır, tarihin iz bırak- tığı toprakları eşerler; kırık bir tuğla parçasından çürük bir insan kemiğine kadar zuhur eden her de Wi ilmin otağına taşırlar “yeni bir hazine, bulduk derler. Cüm- büş yaparlar. Yenicami kasrı da ilmin berrak menşurundan renk alanlar için bir güneş gibidir. Renk ve #iya sihrine meftun ressamlar; taş ör- güsüne vurgun mimarlar; mazi es rarına müptelâ müverrihler onu aziz bilirler; muttasıl tavaf eder- ler, Nitekim bu sadık şeydalardan biri: “İbrahim Hakkı Konyalı,, son zamanlarda yanık bir bağır ve ha- zin bir neva ile haftalardır bu sü- #isenlmi dn üz kiii çün ğumuza kapalı kalmış bir yaprağı- mı açıyor. İcrası boynumuza borç vakıf şartlarını okuduktan sonra: “Yeni mimar, camiye kasrın plâ nın: da eklemiş ve onun sol teme- lini “gömlekli kule,, ve “peçeli hi- sar,, denilen Bizans surunun üs- tüne dayumıştı,, diyor. Kasrın yıkılmasile tahakkuk ©- decek vebali izah için de: “Gömlek li küle, Fatih ordusuna en son tes- Tim olan kuledir. Fatih günü Jş- tanbulda Türk bayrağının en son çekildiği yer burası olmuştu. Bu kulenin önünden denize seller gir bi Türk kanı akmıştı Bu kuleyi alırken ölen iki Türk kumandanı- nın kabirlerini de yine buradaki Arpacı camiinin bodrumlarında buldum,, diye yanıp yakılıyor. vss lelar B" izah; — “Sakın ona dokunma- yınız, camiin temelini örselersi- niz. Fethin büyük şehitleri inci- tirsiniz. Tarihin gazabine uğrar- Sınız.,, demektir, Ve haklıdır. Tarihi düşünmiye hacet yok. Ben bile tam mânasile müseyyep, yani kadir ve kıymet bilmez bir asrın çocuğu olduğum halde bir kısım eslâfa eclâf nazari- le bakmaktan ve taşkın bir gönül gavzile lânet etmekten kendimi a- lamıyorum. Meselâ, Yenicami kırk sene evvel bugünkü halde değildi. Bütün muslaklarından şakır şakır su akardı. Arkasındaki bahçe, mu- yakkithane, kapı, beri yandaki s6 bil hepsi meydanda idi, “Yol aça- cağız, postane yapac»ız,, dediler, kapıları yıktılar. Arap mıdır? A- cem midir? Frenk midir? Ne idü- gü belirsiz bir postane, yaptılar. Se bilin mahiyetini, manzarasını ber bat ettiler. Kasrın da bir köşesini yonttular. Şimdi her geçtikçe yo” nuk köşe gözlerime diken gibi ba- tar: “seni Yonan el kırılsın!,, diye mutlaka beddua ederim. Banı mimari eserler, bir inci damlasına benzerler. Onların bedi- iyetleri kendi öz hatlarındadır. Ke- silen bir inci nasıl kıymetten dü- şerse, sonradan el karışmış mimari bir eser de kiymetten düşer “şeh- dane,, lik vasfını kaybeder. Hem şunu çok iyi bilmek lâzımdır ki, ; BÜ 24 Mi ilime ani iğ e İİK e YAZAN: RESSAM ! arar VE A Hk a Me Yenicami Kasrının hünkâr sofasındâki mozayikler ve m İİ E manzum kitabeden iki türkçe mısra güzellik bilya gibi tostoparlak ol- mak ta değildir. Hatların tezat ve kesirlerinden husule gelen shenk- te, imtizaçtadır. Meselâ, bediin enmüzeci addettiğimiz insan vücü dünden iki kolu omuz başlarından kesiniz; düpdüz kalacak esastan daha çirkin bir şey tasarlıyamaz- sınız. enicami de güzel bir insan vücudüne benzer, Kasrı ma- bede ayrı bir haşmetle beraber dü şündürücü bir esrarengizlik ilâve eder. Onun teknik bakımından mu kabil sikleti de (Mısır çarşı) sının methal ve bünyesidir. Kasrı kaldı- rca Mısır çarşısı bir tarafı ağır basan terazi gözü gibi camii çirkin bir boşluğa kaldırabilir. Yani es- tetik müvazene bozulur. Kasrın kaldırılması - meydan açıldıktan sonra - ihtimal Mısır çarşısının da kaldırılmasını içap ettirecektir. Halbuki, Mısır çarşısı da İstanbul denilen bergüzarlar ve tarihler müzesinin bellibaşlı “dürdane,, Je» rinden biridir. Bu takdirde: camii meydana çıkarmak emelile açılan yer, âbidenin inkişafına değil, in- kişafına sebebiyet vermiş olur ki, has tabirile: “Kaş yâpalım derken göz çıkarmış,, oluruz! Aklımın ermediği bir şey da- ha var: Bugünkü davamız Türk- lük değil midir? Aslımızı, medeni- yetimizi ispata çalışmıyor muyuz? Dava lâfla kazanılmaz. Delil ister, bu eserlerdir. Bütün dünya millet lerine övünerek açık alınla göste- rebileceğimiz öz be öz Türk şahe- serini medeniyet âleminde hayi- delşemiş meydan keyfine nasıl fe. da edebiliriz? İsmail Hakkı Balta- woğlu, mimar Sedat Çetintaş, mi- mar Zeki Sayar ne makul konu- şuyorlar: Yapılmış ve bir daha mis lini yapmıya imkân kalmamış bir murassal parçalamaktansa yapıla- cak meydanı ona göre bir ölçüde açmak daha makul değil midir? İ- şin akliselim ile birleşik necip ts- rafı dururken fidanları hiç rahmet üzü gö susuz gönüllere kızgın kül saçmakta ne mâna var?! uhaftır ki bu denizliği ya- pan görgüsüz, tecrübesiz bir delikanlı da değil Yaşına kı- rağı, başına ak düşmüş her bakım dan hürmete lâyik, kendi de,Yeni- cami gibi tarih sınıfına lâhik pro- fesör bir paşamız! Bir paşamız ki, muhakkak Avrupayı öz vatanın- dan iyi tanır belki “Cathedrale” i yüz defa gezmiştir. En bayağı bir heykeline © saatlerce © bakmıştır da “Süleymaniye,, nin zaviyeleri- ni dolaşmıya üşenmiş; bugün Aya- sofyanın kapılarından çıkarılamı- yan haşmetli yazı levhalarına bir kerecik olsun kafasını kaldırıp bak mamış, onların nasıl ulyi bir him met ve ilâhi bir muvaffakıyetle yazıldıklarını bir saniyecik olsun düşünmemiştir! Eminim ki, gar- bin tarihi bir eseri korumak veya elde etmek için harcadığı parala- rn yekünunu da benden çok iyi bilir. Allah sizi inandırsın bu ihti- yar paşamızın yıkmak zihniyeti- ne Baltacıbaşı oluşunu bir türlü bhavsalama sığdıramıyorum. Ger- çi “Sayın Paşa,, mizın operatör ol. duğunu bilmez değilim. Ninemin bir memesini kökünden kesip at- mıştı da ben o mübarek göğsü ya- dırgamıştım; sıcağında o ruhu- mu bir daha ısıt, Fa- Kat İstanbul mütevekkil bir fer- din anası değil, kafası kitap, gözü bedi ile şenlenmiş ve şenlenecek bütün dünya insanlarının anası - dır. İrfanı beşere maya verecek memesi kolay kolay kesilemez. Kesenleri de beşer ve tarih affetmez. 5 BAŞMAKALEDEN MABAT Gayrimübadil İşlerinin Tasfiyesi (Başı 1 incide) şin bu kısmı doğru, iğri bir tas- fiye geçirmiştir. Artık geriye dönmek imkânı yoktur. Şimdi elde gayrimübadillere hiç tevzi edilmi - yen yüzde kirk beş istihkaka ve ma- la çevrilmiyen bonulara mukabil 63 numaralı ocak dahil olduğu halde bir takım mallar, bir miktar da pe- ra vardır. Işin kestirmesi, hükümetin bunla- rı bir karşılık diye kabul ederek ve İkendisine ait birtakım hataları tamir ihtiyacını duyarak gayrimübadillerin hesabını, imkânın müsaade ettiği a- zami hakkaniyetle kesmesidir. Böyle bir tasfiyede en evvel gay- rimübadiller bakımından hareket e- dilmesi ve heniz tamamile kendi el- lerinde bulunan © 45 istibkakın gözönünde tutulması münasip olur. Henüz mala çevrilmiyen gayrimüka- dil bonoları bu tasfiye içinde muay- yen bir müddete ait vasati piyasa kıymetile itfa edilmelidir. Bu bono- ların bir kısmı henüz gayrimübadil- lerin elinde bulunuyor. Bir kısmı da tasarruf sahiplerinin ve ispekülâtör- lerin eline geçmiştir. Eğer hüküme- tin ayırabileceği tahsisatın geniş ola- cağı farzedilirse, tevzi edilmemiş İs- tihkakla beraber göyrimübadil bono- larma da tam kıymet verilmesi te- menni olunabilir. Fakat imkânın her halde dar olacağını farzedersek ve hayali bir tarafa bırakırsak spekü - lâsyon yapanların umulmaz bir kâra kavuşmasından evvel gayrimübadil- leri düşünmek münasip olur. Eldeki açık ölçü, her şeyden evvel tevzi edilmemiş Şi 45 istihkaka tam karşılık hazırlamak ve bonoları va- sati piyasa kiymetine göre itfa yolu» ns gitmektir. Bu suretle gayrimüba- dillerin hakkı en yüksek derecede korunmuş olur. Spekülâsyon maksa- dile bono alanlar da ellerindeki mâ- lan piyasa kıymetine kavuşurlar. Şurasına hiç şüpphe etmiyoruz ki hükümetin hazırlamakta olduğu pro- jede, geçmiş senelerin bütün acı tec- rübelerinden istifâde edilecek, gayri mübadillerdeki yarayı azami hakka- niyetle kapamak ve sarmak yolları düşünülecek ve temin olunacaktır. Ahmet Emin YALMAN | | Diğer taraftan, sigortakların temina- Sigorta Şirketleri İçin Yeni Kanun Lâyihasile Esbabı Mucibesi Ankara, 15 (A.A) — Sigorta Şir- ketlerinin teftiş ve mürakabesi hak- kındaki kanunun bazı maddelerini de Biştiren ve mezkür kanuna bazı hü- kümler ilâve eden kanun lâyihasının mucip sebepleri: Memleketimizde sigortacılık faali- yetlerinin mürakabesi sahasında ana kanunu 1927 senesinde yüksek meç- lisin kabul buyurmuş olduğu 1149 nu maralı kanun teşkil etmektedir. O va kittenberi geçen on sene içinde, si- gorta muameleleri ve milli sigortacı lık ehemmiyetli bir inkişaf kaydet- miş ve mevcut mevzuatımızın bu in- kişafa artık dar gelmiye başladığı memnuniyetle görülmüştür. Diğer tarafta, mevcut mevzuatımız bu on senenin tecrübesinden geçmiş ve bu- günkü ihtiyaçlara nazaran, tabiatiyle bazı noksanlar ve kifayetsizlikler gös termiştir, İşte bu suretledir ki, hükü tına kredi tevzlatının, nakliyat sa- Baylinin kuvvetli bir sigorta ve mü kerrer sigorta teşkilâtı ile iş bera- berliğine ihtiyacı vardır. Bu gayeye ise ancak sigorla sanayini memle- ketimizde de sigorta ilim ve tekni- Binin beynelmilel mücerrep esasları üzerinde kurmak ve yürütmekle eri- şebiliriz. Takdim kılınan lâyiha ile 1927 kanununa nazaran bu yolda a- dımlar atılmak istenilmiştir. Sigorta sanayii bankacılıktan daha çok geniş mikyasta “itibar” mefhumuna dayan maktadır. Peşinen prim tahsil edip is tikbalde tahakkuk etmesi muhtemel bir zarara karşı tazminat vaadinde bulunan sigortacı hakkında, hasar vuku bulmadan veya uzun vadeli ha yat poliçesi munkazi olmadan, sigor- talının sarih ve müsbet bir kanaat hâsıl etmesine maddi imkân yoktur. Halbuki, son senelerin tecrübesi de met, 1149 numaralı kanunun bazı göstermiştir ki: Bir sigorta müessese maddelerini ve bu kanu-İsi “izharı âcz” etmek devresine ge- değiştiren na bazı yeni hükümler ilâve eden linceye kadar bozuk ve sarsılmış va- bir kanun lâyihasını yüksek tetkik ve | ziyetini uzun yıllar örtmeğe ve ida- tasdikınıza arzetmek ihtiyacını duy- İmeye muvaffak olabilmektedir. gortalının teminatını arttırmak fik- Fİ, takdim olunan kanun lâyihasını ilham eden başlıca düşüncelerden bi- ri olmuştur. Fakat, diğer taraftan, bu lâyihada, sigortalının emniyeti dü Şünüldüğü kadar, sigorta müessese- lerinin, inkişaf halinde olan sigorta- cılığımızın, teşebbüs kabiliyetini fek ce uğratmamak, rantabilitelerini de- raltmamak ve bilâkis, hayatiyet ve inkişaflarını tarsin etmek gibi hnsus larda gözönünde bulundurulmuş tur. Sigortalıların hukukunu koru- manın en emin çaresinin sigortacıyı kuvvetlendirmek olduğunda şüphe yoktur. Sigorta müesseselerinde, ser- mayenin tâli bir ehemmiyeti haiz ol- Verimli senelerde kârlarından tef- rik ederek tesis ettikleri şirket hiti- yat akçelerinin mali bünyelerini tar sin ve tevzin bakımından büyük e- hemmiyeti olmakla beraber, bunların da riyazi ihtiyatlar sâbit ve müte- büs ve hareketlerimizde müessir ve|le tebeyyün etmiştir. Bundan dolayı| gorta ve mükerrer sigorin mrüneese- kıymetli hizmetlerde bulunması hü-|kanuni tasfiye safhasina intikal et-|leri bu kümetimizin takip ettiği bir gayedir.İmeden zamanında tedbir almak ve|mesul tasarruf sermayesini işleten bir vekil rolündedirler. Bun- Iç ve dış ticaretimizin, sanayi faa-|böylece sigortalının hukukunu koru-|ları diledikleri gibi istimale hiçbir liyetimizin ticaret ve istihsal haya-|mak icap etmektedir. Bu suretle si-İ veçhile salâhiyetli olmamalıdırlar. tını teşkil eden kefalet akçelerinin de en emin suretlerle plâse edilmeleri- ni ve kiymetlerinin sukutlardan mu- hafazası başlıca emniyet tedbirleri arasına alınmak zarureti vardır, Teminatı artırmak Bu zaruretler gözönünde bulundu- rulârak ve, yukarıda da arzedildiği veçhile , sigortalının teminatını art- tırmak maksadiyle, Kiyihada bazı hü kümlere yer verilmiştir: Ilk defa ola rak hayat sigortalarında ayrılan ri- yazi ihtiyatların - kefalet akçelerinde olduğu gibi - nerelerde ve ne suret- le istimal edilebileceği tayin edilmiş- tir, Sâbit ve mütehavvil kefalet ak- çelerine mukabil teminat olarak gös- terilen gayri menkuller veya menkul natı üzerinde müessir olmakta ve hal buki, 1149 numaralı kanun kıymet sukutlarından mütevellit noksanların meydana çıkarılması ve noksanın $i- gorta şirketine tamamlattırılması hu- susunda kâfi ve müessir hükmü ih- tiva etmemekte olduğundan bu gibi ahyalde icap eden tedbirlerin alın masında büyük müşkülât çekilmek- te idi. Bu sebeplerden dolayıdır ki, 1149 numaralı kanunun 10 uncu mad desi değiştirilerek, kefalet akçelerini teşkil eden gayri menkullerin kıy- metlerinin takdiri hususunda yeni kaideler konmuş, gerek bunlarca ve gerek menkul kıymetlerde vukubu- lacak kiymet noksanlarının süratle tamamlatılmasını kolaylaştıracak ve teyit edecek hükümler ilâve edilmiş tir, Gayrimenkul kıymetler Gayri menkul kıymetlerinin, bil hassa yer yer inşa halinde bulunan şehirlerimizde, sık sık tahavvüller geçirmeğe maruz seyyaliyetin temi- ni maksadiyle, muaddel 10 uncu mad dede gayri menkul halinde tesis edi- lebilecek teminat mikdarı, kefalet akçeleri ve riyazi ihtiyatların en çok (Devamı 7 ncide)

Bu sayıdan diğer sayfalar: