26 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

26 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TA —— 26-3-938 IT AN Gündelik Gazete ni eb TAN'ın hedefi: Maberde, fikirde, her- | veyde olmak, karin temiz, dürüst, eamimi gazetesi oolmıya çalışmaktır, eğe ABONE BEDELİ Türkiye Mo Kr, 750 Kr 1 Sene 6 ay 180 Kr Milletlerarası posta ittihadına dal muyan memleketi dır. işi k 29 X GÜNÜN MESELELERİ | ! Almanya Balkanlara İniyor (Yazan: M. ZEKERİYA) Almanyanın eski Maliye Nazırı ve Reişbank müdürü doktor Şaht, Viya- hada borsada irat ettiği bir nutukta diyor ki: “Avasturyanın işgalile Almanya * Bin şarka doğru yolu açılmıştır. Bu Yolun ileride kapanmasına bir daha müsaade etmiyeceğiz. “Avusturyanın bir vazifesi vardır. © da Alman kültürünü, Alman şeref ve nâmını Almanya haricine, bilhassa Avrupanın cenubişarkisine (o götür- mektir,, * Hitler diyor ki: “İlk vazifem bütün Almanları bir araya toplamak, ikinci vazifem onla- ra hakları olan sahayı temin etmek - tir. Bu saha nerededir? Şüphesiz nü - fusu zaten kesif olan Fransa ve İtal- Yada değil, şarkta, bilhassa Rusyada- dır. Onun için biz nasyonal - sosyalist ler gözlerimizi garpten çevirip cemur | ba ve şarka teveccüh ediyorüz.,, Bu iki nutuktan sonra dün ajans tarafından verilen şu haberi okuyu- Duz: Mareşal Goering tayyare ile Avus gitmiştir. Buradan Belgrada A anın Avusturyaya tayin et «k komiseri Kepler, Sofya ve ziyaret edecektir. ” “Hariciye Nazırı Fon Ribentrop ta Varşova, Ankara, Sofya ve Atinaya &idecektir.,, Yukarıda bahsedilen beyanat bu | telgrafın şifresini açmıya kâfi geldiği İçin fazla izahata lüzum görmüyo - Tüm, Yalnız, şu kadarını işaret etmek İsterim ki, Almanya senelerdenberi Orta Avrupa ve Balkanlarda iktisadi faaliyetlerle siyasi hareketler için 26- | Min hazırlamıştır. Şimdi bu zemini İs tİsmar etmek üzere harekete geçmek üzeredir. Almanyanın maksadı Orta, Avrupada, Tuna boyunda ve Balkan- a siyasete hâkim olmaktır, * Silâhlanma Masrafı Milletler Cemiyetinin topladığı râ- kamlara göre 937 yılı içinde silâhlan Mak için sarfedilen para vatandaşla YA şu suretle ve şu nispetlerde yük - mektedir. Her Alman Her İtalyan Her Japon Her Fransız Her Ameirkalı Her Rus 150 Lira Her İngiliz 170 Lira Bu rakamlarda İngiltere ve Rus; in diğer memleketlere nispetle si ihlanma için fazla para sarfetmesi- hih sebe devletin geçen se- Ne birden hlanmıya ve hazır- imıya fazla mevki ve ehemmiyet rm 40 Lira 45 Lira 45 Lira 417 Lira 50 Lira ire Süvari Zabitlerimiz Avrupaya Gidiyor Vrupada yapılacak beynelmilel at © müsabakalara iştirak edecek bini- Gilerimiz nisanın 5 inde şehrimizden | Ateket edeceklerdir. Bu sene 8 su-| Y, 16 at iştirak etmektedir. Su - Ylârımız Varşova, Paris, Nis ve imdraya gideceklerdir. Bu beynel- İlel müsabakalarda yapılacak mü -| anın hepsi, evvelâ Harbiyede| “bahi ocağı meydanında bir defa hal b Bösterilecektir. Bu müsabakalar âyın 27 sinde yapılacaktır. Ayr- Bayanların da iştirak edeceği mü- Zavallı Tahiri, dün söylediği hitabede, duyulan # Tavsiyeniniltimasın Hiç Bir Meslek Geçmed rkadaşlar; Tahiri burada Şehitli- ğe bırakıp ayrılacağımız bu dakikalarda onu kaybetmek- ten, hele” bu şartlar altında kaybetmekten, duyduğumuz acımı yüreğinizi nasıl yaktı- ğmı anlamak için yüzlerinize bakmak yetişir. Bu acı bende hepinizden deha r dersem bunu eleminizin liğine karşı saygısızlık sayma- ız; ben Tahiri önce bir lise ço- cuğu iken onun hocası olarak tanı- dım; sonraları, dilinin elifbesini değilse de, bugün bir bakımda bir şehidi bildiğim bu mesleğin alfabe sini gösterdim. Yazı işleri müdür- lüğü bizim mesleğin en yüksek pâ- yesidir; gazeteyi gazele yapan Ora- sıdır ve bu payesinde kalmak için avsiyenin, iltimasın, akrabalığın sözünü hiç geçiremediği bir mes- lek varsa o da gazeteciliktir. Tahir, adı gibi, tertemiz mesaisiyle ve is- pat ettiği liyakatin olarak kendi mesleğinin bu yüksek pö- yesine kadar adım adım yükselir - ken benim duyduğum onu mesle- ğe kazandırmış olmanın sadece haz şeklindeki mürüvvet ve mükâfa- tı idi; şimdi onu mesleğin kuca- ğından buradaki toprağın soğuk üzletine terkettiğimiz anda daha çok (Alem yine ol âlem, devran yi- ne ol devran) diye verdiğimiz son- suzluğun ve nisyanın korkunç um düşürüvermiş, bir ba- banın can atışını, yürek çarpıntı eseri manı İç sünü duyuyorum; Onun kafasına bu mesleğini idealini, onun kalbine bu meslek sevgisini aşılerken; o- nun ruhu bu mesleğin gizli gizli sa demelerine dayanır mı, dayanma? mı? diye yoklamak acaba elimde değil mi idi? diye sızlanıyorum. O- nu kolundan tutup ta Babiiliye sokmasaydım, böyle daha otuz be şini bulmadan kendisini bir facla- ya kurban eden ve bir bahar saba hını kucaklamıya koşarken bir ö- lüm kasırgasına boğarak meyvalı çiçeklerini döken kazanm istika- metini değiştirebilir miydim, di - eslektaşlarım, Bilirsiniz ki, bizim meslek ayı bını pek çabuk meydana verir;baş- kalarının fazileti bir teşvik, içtimai bir terbiye va- zifesini bilen bizler, ta mezarları başlarına kadar gelmelerini bekli yerek kendi mesleğimizin mefahi rini söylemiye çokluk vakit ve fır- sat bulamayız. Cumhuriyet mat - buatında mesleğimizi şahıslandı - ranların seviyesi, ve hassaten 86 ciyesi, hattâ yıllardanberi kanun teyidiyle takip olunan başka ser- best mesleklere göre üstünlük ar zeder dersem bu sözü ne nispetsiz, ne de - bir cenaze töreninde söylen- diğinden dolayı - münasebetsiz bul mamalısınız: Ben bu yanlış telâkki Yi, şüphesiz daha mükemmele ka- vuşmak İştiyakı ile, aramızdan bi- le tasdik veya ifade edenler gör » müşümdür. İşte Tahir de bizim mil li matbuatımızdaki bu seciye yük- sekliğinin timsallerinden biri idi. Elindeki resmi vesikalar kendisine türlü meslek kapışının refahını gabilirken kendisini büsbütün An- kara caddesine vermeyi tercih et- ti. İnziva ve mahviyeti içinde u- yanık duran muhakeme ve temyiz kabiliyeti ve meslek ahlâkındaki hassasiyeti onu çalışırken ve yaşar- ken görenlerin ilk gözüne çarpan meziyetlerdi. İyi ve güzel için kendi kafesinde muttasıl çırpınan bir kalp: Bu Tahirin kalbi idi. Ken- disine verilen vazifeleri yaparken, vazife salâhiyetlerini en iyi çizen ve ona sessiz uymasını en iyi bilen Tahir en iyi bir maiyet, fakat her- bakalar, ve bahsi müşterekler ter- ti *P edilmiştir. hangi bir hâdisede olursa olsun fe- mayı sezlp müesseseyi aydınlat - i öymiye ferdi | , gözyaşları İç ssürü kuvveti ow0 IŞ Hakkı Tarık Us, Tahirin mezarı başında hitabesini söylüyor Söyleyen: Hakkı Tarık Us (İSTANBUL BASIN KURUMU REİSİJ mak vazifesini ihmal etmiyen en iyi bir arkadaş oldu; farfara değü- di. azeteçiliğimizi, Iı, an Uykülarımızı celeri de katarsak bütün bir öm - i ile 2 saati az gören inin kurduğu bu yapı, kar- hele günde- kinini düsü - nünüz alan, düşün- şısında geçip size iki üğ saat bile iyiden iyiye incelemiye, hattâ do- ya doya bakmıya bile vakit ver - meksizin kılacak ve siz yine ay- hi husranlı ameliyeyi ayni yo rucu şartlar altında yi.e be şarmıya koyulacaksınız. Hiçbir meslek bu kadar geceyi gür- düze karışlırmamış, hiçbir mes lek, hele meslekte Tahirin ü- zerine aldığı iş bu kadar yıp- yine Ankara, 25 (A.A) — Profesör Pit deniyetin ilk tarihi, ne ast seri kon feransının dördüncüsünü vermiştir. Halkevinde seçkin bir dinleyici karşısında verdiği Profesör Pittard, şunları tir: Tetkik eylediğimiz asrın uzun sey" ri esnasında yaşamış olan beşer irk ları biribirlerine benzemektedir. söylemiş: daha iyidir. Bunl n aralarındaki nisbet ve faraziyelerdir. Çünkü bunlar, ekseri tedir. zamana ait olarak kabul ettiği “Ph İtekantrop” u bir tarafa bırakırsak, en eski beşer iskeleti vesikası yon,, tabakası iç uer,, adı verilen #lt çenedir. Bu çene o kadar kaba ve iri idi ki, şüldü. de bulunan bir kafatası keştedildi. na yaşıyonardı. tard, buğün, “Beyaz ırkların ve me- bu konferansta Biz, şimdilik, bunlar arasında bir karabet tesisine çalışacak değiliz. Bu ırkları ayrı ayrı nazarı itibara almak karabetlere alt faraziyeler çok zaif ya miktarı sz vakalara İstinat etmek Eğer, şimdilik, kâşifinin üçüncü| “Hel delberg,, civarında derin bir “allüvi- de bulunan ve “Ma İ önceleri, bunun bir insana ait olabi- leceğinden şüphe ve tereddüde dü- Bundan sonra yine ayni devre ait “Piltdown,, adı verilen ve İngiltere- Bu iki insan mümessilinin ayni ır- ka mensup olduklari zannolunmakta dır. Şu halde bu çok eski, devirlerde iki ırk Avrupa Kıtası üzerinde yanya inde toprğa verdik. Basın Kurumu Relsi Hakkı Tarık Us, e ifade etti ve gazeteciliğin İç varlığını da ranaaaamaman | ratıcı olmamıştır. Siz buna bir de Tahirin | içliliğini o katınız, başta benim onu me bakımdan meslek şehidi saydığımın sebep lerini siz kendiniz bulmuş, ke miş olursunuz. A örer sevdiği: sev diğimiz için kabrinin ba- şina toplandığımız Tahiri bu- gün hiç dönmiyeceği yere yol- lamiş bulunuyoruz. Bir başka meslektaşımız, Sadettin, küçük yavrusunu mesleğinin kurumu- na emanet ettiğini söyliyecek kadar son bir vakit, son bir ümit bularak ölmüştü. Arka- daşları gibi sigorta olması tek- Hifine bir türlü yanaşmıyan, ve ide buna yanaşmıyacak iç âlemi dikkate şayan Beyaz Irkların ve Medeniyetin İlk Tarihi ... A Anlatan: Prof. Pittard Bu insan bakiyeleri “Şeleen,, riyoduna yani ipopotam ve antik £l devrine ait telâkki olunmaktadır. “Musteriyen,, devrinin soğuk pe- riyoduna ait elimizde birçok insan bakayası vardır. Bu bakaya, bize, bu devrin insan tipini, öyle faraziyata müstenit de- gil, bilâkis kati ve müsbet olarak ye- niden tayin ve teşkil etmek imkfni- nı vermiştir. Birçok karakterleri itibariyle bu insan bize benzemiyordu. Bizim gibi tam dik olarak durmu- yordu. Zira belkemiğinin büküntüleri, oy luk ve kaval kemiklerinin vaziyetle- ri kendisini tam manasiyle dik tut- İmıya müsait değildi. Onun “dolikose fal,, bir kafatası içinde büyük bir beyni vardı. Fakat beyninin girinti ve çıkıntıları bizimkilerden daha sa- de idi, Sağ elini kullanırdı. Çünkü vücu- dünün sağ tarafrını idare eden 80l ni- sıf dimağ küresi sağ nısıf dimağ kü- resine nazaran daha münkeşifti. Bu ırkın ilk kafatası, garbi Alman yada “Neandertal, adı verilen küçük İbir mağarada bulunduğu için buna —— ————— ın pet GÖPÜŞLER Ölünün Karşısında Gösterdiğimiz . ,.3 439 Tesanüt Yazan: SABİHA ZEKERİYA Tahirin tabutunu morgtan aldık. Yavaş, huşu ve hürmet taşıyan adım larla TAN matbaasının önüne getir- dik. Yolu boydan boya kaplıyan ka- labalığa bakıyorum. Bütün gazete » lerin rhuharrirleri, muhabirleri, mü- rettipleri, çinkoğraflar, yazı âlemi » ne mensup bir insan kalabalığı. Tahi- rin tabutunu matbaa kapısının önün- de omuzlardan indirdiler. Tahirin her gün neşe ile girdiği bu kapının önün» de hep durduk. İmam duasını oku » yor, cemaate, hakkınızı helâl ettiniz | mi? Diye soruyor. yarı arkadaşlarile helâllaş- vedalaşmıya gelmiş. Gözlerimin inde Tahir canlanı- yor, kapıdan giriyor, matbaanın her odasını o neşeli tavrile di or, bes nim masamın önünde eğiliyor: — Yazınız hazır mı, Sabiha Ha: nım? Son akşam, son duyduğum cümle İsi bu idi. Bu sesi hâlâ duyuyorum. Tabutun içinde yatanın cansız oldu- ğuna İnanamıyorum. Tabutu omuzlar üstünde Babrili yo kuşundan çıkarıyoruz. Bütün dük - kânlar, bütün kitap, kalem, yazı âle- mi kepenklerini indirmiş, bu yazı iş lerinin kurbanını hürmetle selâmlı- yorlar. Tahirin her gün TAN okuyu- cularına, TAN'ı hazırlamak için meşe ile indiği bu yokuşu, biz elemle, onun çiçek kuronları arasında giden tabu- tunun arkasında, içimiz sızlıyarak ç kıyoruz. İran konsoloshanesinin ö- İnündeki köşede bir kafile, İstanbul İ lisesinin talebeleri cenazeyi bekli - yor, tabutun arkasına diziliyorlar. Ye ni neslin, bu sokağın verdiği bir kur bana karşı gösterdiği hürmetin, kal. acı zevk içindö onu Nuru- osmaniyeye götürüyoruz. Tabutu musalla taşının üstüne bı Çiçek kuronları, Han, Tan ailesi, Son Posta, Yediçün, Kurun, Ha ber, Cumhuriyet, Son Telgraf, Spor klübü, İstanbul Tisesi, Matbuat cemi- yetini temsil eden kuronlar, tabatun karşısında selâm duruyorlar. Haya - tan içinde biribirine kılıç sallıyan mat buatı ilk defa, çiçek demetleri halin de bir ölünün karşısında birleşmiş görüyoruz. Kuronlarla süslenmiş cenaze otomo bilini, gazetelerin gönderdiği kuron ları taşıyan otomobiller, otobüsler takip ediyorlar. Edirnekapı şehitli » ğinde açılan mezarın başında ayni e- lem, ayni teessürle birleşiyoruz. Me- zarcılar bu yeni açılan mezarın, bu İ mütevazi ölünün üzerine kürek kü - rek toprak döküyorlar. Bir mezar açılıyor, bir hayat kapanıyor. Çiçek demetleri, matbuatın bu renkli mü- messilleri mezarın üstünde birleşi - olan zavallı Tahir, eşini dostü- Du ve doğacak görmeden söndü Bugün bıraktığı ra ile avunuyoruz. Mezarının başında yaptığımız bu tı buna benzer törenlerde bep yazdığımız gibi son bir teşyi son bir veda olmamalıdır. Bi- ri meslek vazifelerimize yak - laştırmak ve bağlamak için Ta- birin hatırasını : dalma kalbimiz a dimağımasde...- bulmalı, birkaç saat evvel Ankara cad- desinden “geçen cenaze alayını sık sık hayalimizde canlandı. rarak, alayın ruh ve lisanından ge- len: — Tahiri unutmayınız! Se zünü gitti, temiz hatr- toplan- #akıyorl sini işitmeliyiz. Tahir, Kemal, “Seni “muh: büyük kelime bulamıyorum, mişti. Zavallı kardeşim “Tahir, ben de seni muhatap etmek için adından uygun kelime bu- lamiyorum. İsterim ki, diğin mesleğinin son rak kabrinde müsteri Hâmit sen sev- şehidi ola kalasın. “Homoneanderthalensis,, Omo Ne- andertlensis adı verilmiştir. Bu insanın adaleleri pek kuvvetli idi. Kollarının ve bacaklarının ke- mikleri bize bu hususta tam bir fikir| vermektedir. Elleri büyüktü. Ve büyük ayakları vardı. Kısa boylu idi. Boyu ihtimal 1,60 dan da aşağı idi. Boynu ve ba- .cakları da kısa idi. Gövdesi kuvvetli| idi, yor, sarmaş dolaş oluyorlar. Tahiri mektep sıralarından alıp; gazetecilik hayatına kadar bir reh- ber gibi, bir baba gibi, bir hoca gi- bi getiren Hakkı Tarık, yetiştirdiği eserin yok oluşu karşısında duy» duğu acıyı, sanki Tahirin kulağına gözyaşı ifade eden bir sesle fısıldı - yor.. Dinliyoruz. Babıâli yokuşunun bütün kalem ve fikir adamları, mes- leğin verdiği bir kurban ka: da, bu meslek mensuplarının y ağır hayatı, ıstıraplı hayatı duyarak, içimize sindirerek dinliyoruz. Çün kü bu hayat yalnız Tabirin değil, bü- tün bu meslek çocuklarının hayatı - dır. Ölünün karşısında hepimiz bir gö- nül, bir ıstırap, bir hayat şeklinde birleştik. Fakat, bu tesanüdü yalnız. ölülere karşı değil, dirilere karşı da ayni heyecan, ayni şuurla duymalı » , Bu mezarın başından ayrıldıktan sonra, bu yokuşta, bu güç meslekte hayatlarını törpüliyenlere sırt çevi- receksek, bugün bu öklünün karşısın- Konferans kürsüsünde Mme. Pit-|da duyduğumuz teessür ve tesanüt tard'a refakat eden 'Türk Tarih Küu-| yaldızlı bir riyadan başka bir şev de- rumu Asbaşkanı Profesör Âfet, din-| ğildir. Ölüm bir realite, hayat ondan lenilen mevzuu canlandıran ve Mme. | daha kuvvetli bir realitedir. Bu tea- Pittard'ın edebi ve içtimai hayatım|litenin içinde her gün azap ve wtı - mahirane birkaç kalem darbesiyle| rap içinde çalışanlara, hayatlarını ve icmal eden bir hitabede bulunmuş-| istikballerini daha büyük bir emni « tur. Bayan Âfetin takdirkâr sözleri-| yet altına alacak bir tesanüt göster « ne Madam Pittard teşekkür ettikten | mek lâzım. Ne ölüleri, ne dirileri al sonra müsahabesini yapmıştır. 'datmıyalım, Bayan Pittard'ır Müsahabesi Ankara, 25 (TAN) — Bugün Hal kevinde dördüncü konferansını ve- ren Profesör Pittard'tan sonra tefika | sı Me. Pittard Ankara Kız 1 sinde edebi bir müsahabe yapmıştır. Yazı- ları ve eserleri Tür olduğu kıymet ve ehemmiyetle ta- minıp takdir edilmiş olan ve eserle- rinde “Nel roje, namı mmüstearını kullanan Me, Pittard kız lisesinin mü dür ve muallimlerile zeki, dikkatli ve heyecanli bir talebe kafilesinin doldurduğu salona girdiği zaman her kes mektep disiplinine yakışan va- kar ile ayağa kalkarak kendisini hür- | metle selâmlamıştır. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: