15 Eylül 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 10

15 Eylül 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5S USAYAN TOPRAK — Geçen sayıdan devam — İçinizde kaç kişi okumuş var ?. çocuk» larınız yazıp çiziyor, okuyup birşey söke- biliyorlar mı? Kalabalık hayretle Osmüna bakıyor, bazi mii gayri ihtiyari açılıp cevap veriyor A yak.. eklen nerede kil. kuyan kim var ki, Salim efendi- nin oğlile Eminin Kadir çavuş okuyor. Dedenin Osman, sesini dikleştirerek devam etti: — Biz köylüler yaşamıyoruz hemşeri- ler, biz tıpkı ağılımız daki inekler, küme- simizdeki tavuklar gibi ömür sürüyoruz. dünyadan haberimiz yok.. neler oluyor?. İyi yaşamak için ne lâzım ?, Kafamızda- mütenevi bilgimiz var mı?. Türklük ve valancılık nedir? Gazi Paşamız bize neler söylüyor? neler öğretiyor? buğdayımızı faz- la çikarmak, bağlarımızdaki yemişi satmak, hayvanlarımızın verdiğile para kazanmak nedir, hiç birisini bilmiyoruz.. Ben buradan koyu bir cahil olarak git- tim ve şimdi Allaha şükür biraz okumuş, öğrenmiş döndüm. İlk işim de köye bir mektep kurmaktır.. Şimdi size soruyorum, benimle beraber çalışırmısınız ?.. Kalabalık susuyordu.. Hiç kimse cevap vermiyordu, Süküt dedenin Osmana soğuk bir su halinde tesir ediyordu. Tekrar se- sini yükselterek bağırdı: enimle beraber çalışırmısınız diyo- Tum, cevap versenize... Köylülerden biri atıldı * — Nidecen ki?. — Köyümüzü cennet gibi ii Hasta çocuğumuz, hasta anamız, hasta bamız kalmıyacak.. Herkes okuyacak, e kes dünyayı öğrenecek, Köyümüzde mek- tep kuracağız, çocuklarımız okuyacak, ye- mişimizi, yumurtamızı, kaymağımızı, pey- nirimizi satacağız, para kazanacağız, Kalabalık arasından ikinci bir ses ce. vap verdi: — Nasıl yapacaksın bunu Osman ? — Göreceksiniz, her şey az zamanda olacak. Yalnız siz benimle beraber çalışın, benim her dediğimi yapın, benim söyliye- ceklerimden dışarı çıkmayın,, z peykelerden birine çöken sari Muhtarı yerinden siçraltı ; — O senin dediğin Hükümet işi Ya insanın golundan tutarlarda, mahkem verirler adamı., girme öyle işe, Osman sarı Muhtarın yılan gibi çıkan 10 ince sesinden huylanmıştı.. Fakat kendini tuttu, duymamış gibi devam etti; — Göreceksiniz, bu güzel köyümüz nasıl şirinleşecek.. Şehirden bizim kayma- Şımızı, bizim peynirimizi, bizim yemişimi- zi kapışmak için nasıl alıcılar koşacak.. Ö zaman şehire siz mal gölürmiyeceksiniz; müşterimiz bizden kendi ayağile gelip alacak, Çocuklarınızın yanakları penbe penbe olacak.. Hepsi de okuyacak, hepsi de şehirdeki Hüyük mektebe, İstanbula gidecek.. Kimi zabit, kimi doktor, kimi mühendis çıkacak, ihtiyarlığınızda sizi kuş tüyü yaştıklardan, sıcacık odalardan eksik etmiyecekler!. Sarı Muhtar tekrar yerinden oynaştı : senin dediğin cenneti âlâ işidir oğlum, girme öyle bahislere Osman yine duymamazlıktan geldi: — Düşünün bu köy susuzluktan yanı- yor değil mi?, Ben size billür gibi, buz gibi Su getireceğim..çamurdan vıcık vıcık eziliyor değilmi? Ben nehri bu pis çamur dan, sılmayı geliren bu mülevves bataklıktan kurtaracağım, Hele hastalık hiç kalmıyacak.. Hepimiz güçlü kuvvetli, kanlı canlı yaşa- ye Sarı Muhtar, bütün bu sözlere karşı artık ölkesini tutamamıştı, Tekrar yerinden oynaşarak, acı acı güldü: — Senin o dediklerini goca Padişahlar, goca Valiler yapamamış a Osman,. sen bir yıl şehire gidip bir şeycikler e senin öğrendiklerini biz zati ie Muhtarlık e asdığın astık, kestiğin kestik et, ne çıkar Osman döndü Eğer sen eee benimle olma Salih elendi. — Çocuk aklınla suya bile gidilmez a oğlum.. seni lâf olsun diye dinliyoruz, Kalabalık arasında bulunan köy deli- kanlılarından bir kaçı, homurdandı: — Muhtar genem burnunu soktu, sıcak aşa $u galıyo, — Bırak © yobazı sen de, Osman iyi söylüyor. mma ne de güzel lâf ediyor de- Dedenin gil mi? — 3 nl sözünü dinliyeceğim.. — Baal meler idecek?.. e Osman, kalabalık arasından kulağına gelen bu sözlerden sonra birden- bire dirildi ve tekrar kalabalığa döndü: hemşerilerim |, beni dinleyiniz. söylediklerimi duydunuz., şimdi — Kardeşlerim, Yazan : RAGİP ŞEVKİ siz söyleyin.. ana babamizin, çoluk çocu- Zumuzun ve köyümüzün iyiliğine yapıla- cak bu işte bana yardm edermisiniz ?.. Kalabalık birdenbire taşmıştı : — İderiz, ideriz Osman elendi. — Benim her dediğimi, «Olmaz!» deme- den yapar misiniz 2, — Yaparız, Osman efendi, yaparız. — Benimle berâber çalışır mısınız?.. — Çalışırız Osman efendi!.. Dedenin Osman köşe minderlerinde oluran köyün ağalarına döndü; — Ağalarım, siz de benimle olursunuz değil DE Biz genciz, okuduk, öğrerdik mma, ne de olsa cahiliz. Bazen hatamız olursa düncikiziiz şimdi söyleyin: köyü- müzüü güzelliği, halkımızın iyiliği isiR be- nimle beraber olur musunuz ?, Hacı Kahya, Osmanın arkasını; Ssıvaz- ladı; — Sen gasavet çekime Osman, cümle köy sana yar oldu, biz de seninleniz., de- mincek köye Mektep lâzım dedin, karşı- daki evi sana bağışladım, al, Mektep yap, çoluğu en topla, okut. haydi, Allah yardımcın olsun! Bu söz kahvedekileri büsbütün coşlur- du.. Hacı Kâhyanın koca evini mamış bir hâdise idi. Muhtar oturduğu yerde büsbütün pirelenmiş, anlaşılmaz şey- ler mırıldanarak kahvenin arka kapısından kendini dışarı atmıştı. Köylüler sevinç içinde idiler, Dedenin Osman artık gözlerinde büsbütün büyü. müştü,, Hacı kâhyanın gönlünü alan böyle bir adam nasıl sevilmezdi, nasıl büyümez. dikip. mm 2 Ea ertesi akşam da etralına bütün köy delikanlılarını topladı., içlerinde onbeş yaşında içi pişmiş, yuvarlak, elmacık ke- mikleri fırlak, kıvır kıvır çocuklarda vardı, Dedenin Osman, hepsini ayrı ayrı karşısı na aldı, gündüzleri nerelerde çalıştığını, boş vakıtlarının ne zaman olduğunu öğ- rendi., köy delikanlılarının ekserisi pekaz çalışıyorlardı. Kimi bağa sabahtan gidiyor, iki saatin içinde üzüm göklerini suluyor, kimi harmanda düven gezdirerek, sarı bi- şaklar içinde mütemadiyen uyuyordu. man, 25 delikanlının hepsini ayrı ayrı süzdü, eleklen geçirdi, dinledi, sordu ve hepsini de bir araya topladı: — Beni dinleyin çocuklar, sizi tenbel birer mahlük olmaktan kurtaracağım,. Be: nim dediklerimden dışarı çıkmazsanız, çok

Bu sayıdan diğer sayfalar: