15 Eylül 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

15 Eylül 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bp“ onun Son zamanlarına yeliştim, Hubyarda, bir sokak başında, cami- den bozma bir mektepti. Küçük bir mina» resi, mini mini bir baliçesi vardı. Dıvar- larını hanımelleri kaplamıştı, İçi çok çıp- laktı, Ön kapıdan girilince küçük bir an- treyi müteakip sağda büyücek bir odada ders görürdük. Beni ilk defa boynumda cüz'ü kesesi, başımda atlas bir başlık olduğu halde, tıpkı sünnet çocukları gibi, giyimli kuşamlı götürdüler, Evden çıkarken korkmuyordum. Fakat mektebin kapısı önünde ayaklarım dolaştı, babaannem elimi tutmasaydı, bel- kide kaçacaktım, Küçük avliya girdiğimiz zaman çocuk- ların şarkı söylediklerini sandim. Bu beni biraz jteselli etti, küçük kalamla, şarkı söylenen yerde korkunç birşeyin olmaya- cağına ihtimal verdim akat içeriye yaklaştıkça bu çocuk ses- lerinin gittikçe karıştığını, birbirine girdi. ini, -intizamsız bir bağırışmadan ibaret Kapı hafif aralıktı, içeride birtakım çocuk başlarinın, ağızları açık, gözleri kapalı, mütemadiyen sallan- dığını gördüm. Çocuklardan biri bizi fark etmiş olacak- ki oturduğu yerden, bizim görmediğimiz yerde bulunan birine doğru seslendi. Bir. denbire sesler durdu, bütün gözler kapıya çevrildi. O zaman baba annem, başındaki beyaz başörtüyü düzelterek : — Hu, ayol, burda kimseler yok mu ? diye seslendi. e halâ ısrarla kapıya bakıyor- lard Birden kapının aralığı koca bir vücutla MAHALLE MEKTEBİ Yazan : EKREM SABİT $ kapandı ve kanat açılıverdi. Eşikte, koyu esmer yüzlü, iri ve şişman bir hoca görün- dü. Ö kara iri gözleri ile evvelâ bana şöyle bir baktı. Bir anda baştan aşağı buz kesildim, bacakarım titredi ve yeniden düşmemek için baba annemin yeldirmesine yapıştım, İri yarı, kara kaşlı, kara gözlü adam benden geleni kaldırıp bu sefer baba — Hayır öy hatun ? Baba annem de korkmuştu zahir . Kork- ma saydı, sesi bir anda incelivermezdi. — Elendi Hazretleri... Bizim hafittir- de... Getirdik, mübarek olsun diye .. Bumu © P, Gel bakayım i.. (Aman Allahım, sanki ölüyordum), Gel, gel, kaçma .. ( Hey büyük Allahım, hey büyük Muhammedim !..) Ne kaçıyor- sun P Oooo, yooo, bak, ben senin hoca- nım, hele hele! ( Anneciğim, anneciğim!) Olmaz bu hanım, Biranda bir çığlık basarak ağlamağa başlamıştım, görün ki, iki gözüm iki çeş- me ,., İki etimle kulaklarımı kavrayarak ve baba annemin yeldirmesine saklanarak ağlayordum. Baba annem de titizlenmişti, bir anda canlandı, yeldirmesini çekti ve beni ortada bıraktı. ; — Sus, ağlama! Hadi bakayım, git hocanın elini öp!.. Ayol, o seni adam edecek, Hem... bu akşam mektebe başla madan eve bir Billâhi baban öldü- rür. Hadi, hadi. Ve beni bir tarafı tan kendisine kaçma: yayım diye çekilerek, bir-taraftanda elile iterek hocaya doğru yürütmeye çalışiyordu. Allahım, çocuklar birbilleri erine binerek kıskıs kıslayup, itişerek, kakışarak beni seyrediyorlardı. Benimde nihayet kendilerine baktığımı görünce, içlerinden biri, siyah mürekkeple yer yer lekelenmiş dilini çıkardı, bir başkası parmaklarını açup burnuna gölürdü ve #nanik!s yaptı. Bu beni bir anda hocaya bağlayıverdi. Birkaç saniye içinde bu çocuklarla birlikte -o, evvelce pencereden hasretle seyrettiğim oyunları - oynayacağımı, koşup haykırabile- ceğimi düşündüm, sonra başımı kaldırıp hocaya baktım, o bana eskisinden daha sevimli göründü, Belkide bu sırada baba ânneme bakarak söylediği sözlere beni yumuşattı ; — Mümeyyizin oğlu mu ?, Ha, Bey. elendi nasıldırlar ? İyidirler inşallah.. Ara- sıra Postanenin önünde rastlaşırız.. Muba- rek zattır Ben, kapiyi dolduran çocuklara bak- tıkça yumuşayor, hatla gülmeğe hazırlanı. yordum. Envâi türlü maskaralıklar yapı- yorlardı, Biri ötekinin sırtına biniyor, kaş- la göz, elle baş işaretile eşek taklidi ya- pıyor; bazısıda hocanın arkasından göbek Sl yali yet hoca da benimi sustuğumu gö" sesine tatlı bir ilade vererek yak- — Gel bakayım oğlum, gel! Haydi, gel bak nasıl güzel güzel okuyoruz, Sen- de gel oku! Kolumdan tutmuştu, yavaş yavaş kapı- ya dönerken çacuklar birdenbire çil yavrasu ön

Bu sayıdan diğer sayfalar: