30 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

30 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Kütahyalıların bir arzusu böylece gerçekleşme yoluna giriyordu. Te- sisler bir Alman fırmasına ıhale edil- mişti ve fina anlar olun- duktan sonra temellerı atılmıştı 1958 adde girecek ve 50 vagon madde çıkacaktı. Azot sanayii yalnız Kütahyaya değil, bütün memlekete büyük faydalar saglıyacaktı İşte Adapazarına böyle mutlu bir işe başlandıktan sonra gidilmişti. Şe- hir bir baştan ötekine bayraklarla süslenmiş, halk yollara dökülmüştü. kadar güzergâh alkıştan — inlemişti. Adapazarında Belediye binasına gi- dilmiş, binanın balkon ndan Cum hurbaşkanı bir tuk irad etmişti. Nutuk alkışlanmış fakat halk teza- hürata devam ederek Başbakan Ad- nan Menderesin de nuşmasını iste- mişti. Günlerden beri asıl beklenen nutuk buydu. Başbakanın şeker bay- ramında söz alacağı ve millete "mem- lekette bir daha şeker kıtlığı görül- miyeceti" vaadinde bulunacağı ikti- dara yakın gazetelerde - meselâ Ye- ni Sabahta - yazılmıştı. Adnan Menderes konuştu: Gönül açan çizgiler imdiye kadar Başbakanlık san- dalyesine oturmuş bütün politika- cılar gibi Adnan Menderesin de halkı neşe içinde gordugu anlaşılıyordu. Nıtekım şöyle dedi: — Görüyorum ki hepınız neşe İ- çınd siniz. Günün geçici sıkıntılarının tesiri hiç denecek raddede kalmıştır." İhtimal ki bu rüyet, başbakanlara has bir rüyetti. Zira Adnan Mende- resten evvel rahmetlı Saraçoglu ve rahmetli Peker de halkı hep böyle güleç gördüklerini ifade etmişlerdi. Başbakan bu güleç kalabalığa mem- leketin güzel bir levhasını' çizdi. olan, muhalefetten bahsederken kul- landıgı kelimelerdi. cindeki her sözü gonullere ınşırah ve- riyordu. Görülmemiş bir kalkınmanın içindeydik. Eğer sıkıntılarımız varsa , bunun iki sebebi mevcuttu: geçen yıl havaların iyi gitmemesi - bu yıl mu- halefetın azgın tahrıklerı. - Fakat bü- tün ükle yenilec Adnan Menderes büyük konuşmaktan çekin- medi, "bundan sonra bir daha şeke- rin veya kahvenin veyahut her han- gi bir diğer maddenin yoksuzlugunu asla çekecek değiliz" dedi. Bu, gü- zel bir havadisti. Fakat Ba şb akan daha da ileti gitti, "şeker sıkıntısına artık ebediyen elveda demiş bulunu- ceğini sözlerine ilâve etti. Gözlerin önüne serdiği panaroma hakikaten parlaktı Memleketin her tarafından , kürek sesleri geliyordu, leket sankı yeni baştan inşa edılıyor- du. Milletçe çok daha iyi vaziyettey- Kapaktaki Milletvekili Kasım Küfrevi Bundan bir müddet önce, Demok- rat Parti Genel Merkezine u- n boylu, esmer ve şık giyinmiş bırısı gırıyord Adı Kasım Küfre- vi idi, iki devredir Agrı Millet- vekıllıgını yapıyordu. Kasım Küfrevi, Demokrat Par- ti Genel Merkezine ayni gün ikin- cı bir defa daha girdi ve ertesi gü- nü gazeteler büyük —manşetlerle kendisinden ve — arkadaşlarından bahsediyorlardı. Genel Merkeze da- vet edilmesinin sebebi, on arkada- şiyle birliktte Büyük Millet Mecli- sine sunduğu bir kanun teklifi idi, gazetecilere ispat hakkının tanın- masını ıstıyorlardı Genel Merkez doğrudan doğruya Adnan Men- dere s ve ideal rkad ş arı - Kasım Küfrevinin teklifi geri almasını İs- tıyorlardı, h Ibuki b genç v çim bölgesinde kudretli mılletve kili iikrınde İsrar ediyor, ispat hakkı istiyen teklifini geri almı- yacağını Genel Merkeze ikinci bir defa daha kati bir lisanla ifade e- diyordu. Kasım Küfrevi ismi her gün ga- zetelerde gorulen ısımlerden değil- di, fakat teşrii hayatımızda en kudretli mılletvekıllerının başında gelenlerindendi. Zekâsı, bilgisi ve doğru insan vasfı ile kendisini kı- sa bir müddet içinde herkese tanıt- mış, hattâ Genel Başkan Adnan Menderesin vazgeçemediği insanlar arasına gırmıştı Bakanlık İskem- lelerini kabul etmemiş, bir millet- vekili olarak' kalmayı her zaman tercıh etmişti. dik. İlerde daha da iyi vaziyette Oo- lacaktık. Amerika vermemişti, ma Türk mılletının kudretı iktisa- dı kalkınmasını başarmağa ve tahak- kuk ettırmege kâfiydi. Adnan Mende- res ati için millete endişe — verecek ehemmiyette bir sıkıntının kalmadı- ğını da bildirdi. Şimdiki sıkıntılar ise geçici sıkıntılardı, "eğer bugün bu memlekette bir sıkıntı varsa bu, ikti- sadiyatımızı ve siyasi rejimimizi pe- rişan etmek için demokrasiden isti- fade su retıyle insafsız bir muhalefe- mevcudıyetınden ılerı gelmektey- di. Butun bunları duyup da sevinme- mkân mı vardı? Yalnız, kala- balıktan birinin yanındakine sordugu zamlar ne oluyordu? Hakikaten, ik- tisadiyatı bu kadar kuvvetli, tek der- di muhalefet olan bir hükümet kendi hizmetlerinin fiyatına zam yapmazdı, eksiltme yapardı. Böyle bir hükümet Amerikadan yardım istemezdi, başka milletlere yardım ederdi. Acaba baş- bakana memleketin levhası yanlış mı 1920 senesinde Bitlis'te dünya- ya gelmıştı Babası civarın tanıdı- ğı n çok hürmet ettiği bir kim- se ıdı Lise tahsilinden sonra Ede- biyat Fakültesine yazıl ış, bura- yı bitirmiş ve İslâ ürk Mistizmi üzerinde ihtisas yapmıştı İngilizce, Arapça, Farsça biliyordu. Millet- vekili seçilmeden önce, İstanbul Ü- niversitesi Edebiyat. Fakultesinde asistan idi. 1050 senesinde, Meclise en genç milletvekili olarak girdi. Kısa zamanda zekâsı ve faaliyetle- ri ile Mecliste haklı bir isim yaptı. Kürsüye her zaman çıkan millet- vekıllerınden değildi, fakat kendi- sini kabul ettirmesini bilmişti. 1050 senesınde politikaya atılan bu genç insan D.P. Gurubunun en mühim vazıfelerını üzerine almıştı. Halen at Parti Gurup İdare Heye- ti uyesıdır Fikirlerine, inandığı meselelere bağlılığı ıle tanınm ıştı. Son hadise- ler bu şöhretini bir kat daha ge- nişletti. Her ne olursa olsun, ispat hakkı isteyen teklifini geri almı- yacaktı. Yüksek Haysiyet Divanı vasıtasiyle partiden ihracı cihetine gidileceğinden bahsedildi, hattâ bu yolda harekete dahı geçıldı Fakat Kası seçim bölgesinden başka civar vılayetlerde de tinini işittirebilen bir kuvvet idi. İhracı cihetine gidilmesine imkân bulu- namadı ve Kasım Küfrevi ismi en- der de olsa gazetelere birinci plân insan olarak geçti, oyle anlaşılıyor ki, Kasım Küfrevi'nin isminden ya- lan gelecekte daha çok bahsedile- cektir. aksettırılmıştı" Sonra niçin söz hür- riyeti, toplanma hürriyeti, basın hür- rıyetı kısılıyordu" Adnan Möenderes nutkunun bir yerinde "ben eminim ki mılletçe çok daha iyi vaziyetteyiz, hürriyetimize de kavuşmuş bulunu- yoruz" dediği zaman mesele anlaşıldı. Hürriyetimize ne derece kavuş- muşsak, iktisadiyatımız da o derece kuvvetlenmişti. İşte bu bir hayal su- kutu oldu. Hiç olmazsa, "hürriyetler kısıldı ama iktisadiyatımız kuvvet- lendi" diye duşunenler bulunuyordu Şimdi onlar da, her yerde olduğu gi- bi ıktısadıyatla hurrıyetlerın Türkiye- de de mütenasip şekilde geliştiğini Başbakanın ağzından öğreniyorlardı. Böylece, meseleler anlaşılır haki- katler olarak önümüze çıkıyordu. 'Ar- tık, iktisadi hayatımızdaki buyuk ge- lışme , bugünkü realitenin bize ge- tırdıgını düşünürken, - hattâ — derin derin duşunurken hürriyetlerimizin durumun da göz önünde bulundur- mak, içimiz sızlamadan - imk: sız 1. AKİS, 30 TEMMUZ 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: