24 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

24 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BASIN Davalar Dört nutuk 29 şubat sabahı saat dörde doğru eclis gazinosunda oturan gaze- teciler yarış edercesine yukarı koşu- yorlardı. Maksatları Meclis balko- nunda gazetecilere ayrılmış olan İS- kemlelerden birine ilişivermekti. Çün- kü C.H.P. Genel Başkanı İnönü çok sevdıgı santranç masasından kalk- mış, hızlı hızlı müzakere salonuna gitmişti, Örfi İdarenin üç ay daha zatılmasma dair hükümet teklifi go- rüşülecekti. Muhalefete göre buna lü- zum yoktu. İsmet İnönü iki gecedir bu tezkereyi bekliyordu, söyliyecek- leri vardı. ",.. Hükümet için zayıf noktalar vardır.Bir defa Örfi İdare İstanbulda- dır. Istanbul gazetelerimizin en bü- çen faallerinin bulunduğu Örfi İdare ne yapıyor? Gazeteler üzerinde ne tesır yapıyor? Bunu ga- zeteler bilirle! faydası var arkadaşlar? Örfi İdareyi ne için uzatıyoruz? Örfi İdare ilân edildiği zaman devlet ve hükü- met reisleri gazetecilere karşı, hattâ yalnız yerli gazetecilere değil bütün dünya gazetecılerıne karşı bu örfi i- dare bir iç polıtıka vasıtası olmıya- caktır demişlerdi." Muhalefet lideri konuşurken mes- lekte eski ve hafızası kuvvetli gaze- teciler 27 Aralık 1947 de, altı ilde i- lan edilmiş olan Örfi İdarenin altı ay daha uzatılması teklifi münasebetiyle zamanın muhalefet lideri Celâl Ba- yarın şu sözlerini hatırlamışlardı: Bedii Faik 104. Madde . Bir vatandaş veyahut her han- gi bır gazete; 21 mmuz seçimleri yanlış yapılmıştır, bunda hata var- dır, bunun tahkiki lâzımdır, kanun- suz hareketler olmuştur dedığı za- manda bu kadar tabii bir hakkı kul- lanan bir kimsenin sıkıyönetimle ne münasebeti vardır? Bizim anlıyama- dığımız noktalar budur? İstanbulda idame edilmesinin sebeplerinden biri- si de, bizim noktai nazarımıza göre, İstanbul matbuatını ve umumi efkârı tazyik altında tutmaktır. İstanbul hâ- lâ müesseseleriyle, neşir vasıtalariyle bütün memlekette birinci - derece bir şehir olmak vasfım muhafaza et- mektedir, orada matbuat baskı altın- da kaldığı zaman, itiraf etmek mec- buriyeti vardır ütün memleke matbuatı ve basım tazyik altındadır n Bayarın o günden bu güne kanaatlerınde bir değişiklik oldu mu, olmadı mı bilinmiyor ama bir Nuret- in Oz'un, "şunu yazamazsın, bu— nu yapamazsın, kapattım, açtım" di- ye Türk basınının başının üstünde bir “Demokles" kılıcı astığı basın haya- tımızın unutulmıyacak hatıraları a- rasına geçmiş bulunuyor. ünkü hükümet başkam Men- deres, muhalefe t yıllarında, 13 Hazi- ran 1946 da "İnsanlığın tekmil iler- lemesınde matbuat hürriyetinin his- sesi de çok büyüktür. Cemiyet için- de iyiye, ileriye ve açıklığa doğru bü- tün hamleler hızım ye kuvvetini mat- buat hürriyetinden alırlar. Matbuat hürriyetinin olmadığı yerlerde ise va- tandaşın diğer hak ve hürriyetleri de tehlikeye düşeceği gibi, topluluk ha- yatı kirliliğin ve kapalılığın kiri ve pası altında bunalıp çürümeğe mah- kumdur " diyebiliyordu. ynı Menderes, hemen on yıl son- ra, 8 Mart 1956 günü İzmirde ortalık kararırken matbuattan şöyle bahse- diyordu: "Matbuatımız maalesef kendine düşen vazifeyi, hürriyet içinde çalış- manın, hürriyetin nimetlerinden ge- niş bir surette istifade etmenin icap- larım yerine getirmemektedir. Böy- le bir zihniyete ve böyle bir ruha dayanan matbuatın demokrasi devri matbuatı olmak vasfına sahip olma- dıklarım arze Değişen kim ? Menderes'e göre, değişen matbu- attır. Gerçekte matbuatta ölen- ler ve onların yerini alan gençlerden başka bir değişiklik olmamıştı. Ruh aynı ruhtu, D. P. yi o ruh iktidara getırmıştı. Asıl degışen Menderesti. Bir zamanlar muhterem olan ba- sın her nedense "menfur" oluvermiş- ti. Ona göre, basın doymak bilmeyen bir ejderhadan farksızdı. "Basın dedi- ğiniz üç beş kişi" sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar şeref ve haysiyetlere tecavuz edıyor, memle- ket menfaatlerini sayıyordu. in şurada burada, D.P. gru- bunun gizli toplantılarında basın hak- kında söylediği ileri geri sözlerden cesaret alan D.P. li milletvekilleri fır- Hüseyin Cahid Yalçın Hapishanede 80 inci yıldönümü, sat buldukça Türk basınına hücum etmekten geri durmuyorlardı. Zafer ve benzeri iktidar organları hariç, bütün Türk gazeteleri dünyaya ya- lancı, tezvirci olarak tanıtılmak is- teniyordu. Bu zihniyet Mılletlerarası Basın Enstitüsünün 195 rapo- runda bütün çıplaklıgıyle açıga vu- n Kanununun 1954 de degıştırılışınden sonra vukua ge- len hadiseler bir bir anlatılmıştı. Yal- manın bütün gayretlerine rağmen - o zaman Menderesi savunurdu - bu rapor feci hakikatlerle doluydu: 80 inci doğum yılını hapishanede kutla- yan başyazar, daha fazla suç işleme- sine mani olmak için tevkif edilen ga- zeteciler (meşhur 104 üncü madde), saçı dibinden kesilen yazı işleri mü- dürleri, savcılıkların yazı ışlerı mü- dürlerini telefonla "nazikane" ikaz- arı, resmi ilânlar hikayesi, çeşitli i- dari baskılar, milletlerarası bir ens- titünün raporunda yer alıyor ve Türk basınının halini başka izahata ihtiyaç kalmıyacak şekilde anlatıyordu Hakikatle karşı karşıyı Ankarada dördü akşam — gazetesi olmak üzere dokuz tane günlük gazete çıkar. Menderesin sözleriyle bunlar durup dinlenmeksizin "akşam- dan sabaha, sabahtan akşama ka- dar" şeref ve haysiyetlere tecavüz et- tiklerine göre, her gün bir kaç basın dâvası açılması, basın savcısının da başım karşıyacak vakti olmaması ge- rekir. Ama gerçek biç de öyle değil- dir. 1955 yılı içinde Ankarada 32 ba- sın dâvası açılmıştır. Bunlardan 11 i mahkümiyetle, sekizi beraatle netice- lenmiş, dördü çeşitli sebeple düşmüş, biri sukut etmiştir; sekizi de devam etmektedir. Mahkümiyetle neticele- nen davalarda suçlara şöyle bir bak- mak "mütemadiyen şeref ve haysi- yetlere tecavüz ettiği" iddia olunan AKİS, 24 MART 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: