24 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

24 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Rusya hiç kimse için tehlike teşkil etmiyordu. Bilâkis bütün arzusu sulh- tan ibaretti. Hele komşularıyla iyi geçinmek, politikasının temelini teş- kil ediyordu. Mareşal Voroşilofun telgrafı per- de arkasında gelişen bu teşebbüsle- n aleniyete vurulmasından ibaretti. Hele Stalin takbih olunduktan sonra bütün kabahati ona yüklemek de ko- laylaşıyordu. Stalin Türkiyeyle bo- zuşmakla hata etmişti. Şimdi Krem- -ine başkaları onun için "Stalin politikası" modası geçmiş ha- le gelmişti. Kruçef ve arkadaşlarının prensibi "Yurtta sulh, cihanda sulh" idi. Bu sulhu evvelâ komşular arasın- da gerçekleştirmek gerekti. İşte Rus- ya Türkiyeye alenen elini uzatıyordu. Yeni liderler bunu yaparken bilhassa memleketimizin ıçınde bulunduğu e- konomik güçlüklerin, Mısırın iki ta- raflı politika neticesinde elde ettiği kazançların ve Amerikanın kredi ver- memesinin kendileri için müsait bir hava yarattığı kanaatlideydiler. Geçmiş zaman olur ki... Teati edilen telgrafların okunması- nı müteakip — gazetelerin — Ankara muhabirleri hükümet — çevrelerindeki aksülamele ait haberler verdiler. Hal- buki aslında ne Başbakan Adnan Menderes ve ne de Dışişleri Bakanlı- ğı Genel Sekreteri Muharrem Nuri Birgi Ankarada bulunduğundan hiç kimse tefsir yapacak vaziyette değil- di. Zira dış politikamız hakkında an- cak bu iki kişi selahiyetle konuşabi- lirdi. Haberler tahminlerden ileri git- memektedir. Bu sırada Menderesin Pakistanda Mikoyanla görüşeceği ih- timali ortaya çıkarıldı. Rusların yeni sulh taarruzuyla elde etmek istedik- leri netice umumi politikalarında güt- tükleri gayeden farklı değildir: rahat nefes almak için zararsız, bir istira- hat, Bunu temin maksadiyle - kredi açmak dahil - bir çok fedakarlığa katlanmaya hazırdırlar. Fakat Tü- enin durumu 1945 ten bu yana çok değişmiştir. Bütün harp boyunca ve harbi takip eden senelerde kendi ken- dimize yetecek durumdaydık ve ta- mamiyle müstakil bir politika takip etmek imkânlarım elimizde tutuyor- duk. Halbuki bugün külliyetli bir dış yardıma muhtaç haldeyiz. Eğer harp içinde vaziyetimiz bu olsaydı iki blok arasında tarafsız kalmamız elbette ki mümkün olmazdı. Mutlaka ekonomi- mızı bağladığımız tarafın tavsiyele- rine uygun şekilde hareket etmek zo- runda kalırdık. Bu bakımdan Rusla- rın iyi niyetlerinden emin dahi bulun- sak 1945 politikasına dönmemiz ka- bil değildir, İçinde bulunduğumuz e- konomik sıkıntılar elimizi kolumuzu kısmen bağlamaktadır. Zira yeni bir politika takip etmek, bizi batıdan ge- len yardımlardan mahrum bırakabilir ki bunların yerine doğudan gelecek yardımları kabul etmek hiç bir hü- kümetin yapabileceği iş değildir. Kaldı ki Rusların da manevra yapmakta oldukları ve mutadlarının 6 dostluk kurmaktan ziyade bizi tecrid etmek olduğu açıktır. Kremlinin yeni sakinleri bu oyunu dünya çapında oy- namaktadırlar. NATO içinde Türki yenin vaziyetinin ne Norveçle ve ne de Danimarkayla kıyaslanabıleceğını elbette Pravda da bilir, İzvestia da... Ayrıca memleketimize 'Orta Doguda- ki vaziyeti hususi bir enemmiyet ver- mektedir. Bunlardan başka gizli ko- münist faaliyetine maruz bulunan ede Moskovayla aşırı dostluk tehlikesiz değildir Gerçi ukumetın aleniyete vuru lan Rus teklifleri kargısında nasıl bır vaziyet alacağı henüz belli olmamış- tır ve Başbakanın Pakistandan dö- nüşünden evvel de bir karar alınmı- yacaktır ama şal Voroşilofun telgrafı fazla tesirli olmıyacaktır. Her halde Moskovayla 1921 andlaşmasına benzeyen yeni bir andlaşma imzala- yıp politikamızı değiştirmemiz — ve Mısırın, yahut Yugoslavyanın, hatta Norveçin ve Danimarkanın yanında Muharrem Nuri Birgi Bakanlığın sesi yer almamız beklenmemelidir. Bizi Amerikaya bağlayan pek çok — şey kımdan Rus-Türk mü- nasebetleri siyasi konjonktürdeki bü- tün farka rağmen hala Doğu-Batı münasebetlerinin heyeti umumiyesiy- le sıkı sıkıya alâkalı kalmaktadır. Partiler Açık havada laf İki haftadan beri gazetelerimizi o- kuyanlar pek eğlenceli vakit geçi- riyorlar. Meclisin kapanması münase- betiyle propaganda dağarcıklarını 0- muzlarına atıp yola revan olan ve bütün memleketi bir büyük miting meydanına çeviren politikacılarımız hakıkaten boş laflar ediyor, bazen tlar kırıyor, arada sırada nükte- ler savuruyor, kimisi de cevherler yumurtluyor. D.P. Meclis Grubu Baş- kanı Dr. Burhanettin Onata bakılırsa köylümüzün beş sene içinde kilosu artmıştır, demek ki memlekette re- fah vardır. Onun vekili Muzaffer Kurbanoğlu ise muhaliflerin iktidara geçmek için demokratların cesedleri- ni çiğnemeleri gerektiği kanaatinde- dir. Bir diğer demokrata göre İsmet İnönü Mareşal Peten, Hür. P. ise ka- vanoz içinde turşudur. Bundan evvel “Azot fabrikası kuruyoruz ya, ispat hakkım ne yapacaksınız?" diye so- ran Atıf Benderlioğlu gözleri kamaş- mış halde bu defa "partimiz hakika- ten göz kamaştıracak bir muvaffa- kiyet yolundadır" vecizesini kullanı- yor. Bu arada tabii siyasi ahlâklılar- dan ve ahlâksızlardan bahsediliyor, göklere çıkarılanlar ve yerlere batı- rılanlar oluyor, bütün bunlardan da en ziyade karıkaturıstlerımız fayda- lanıyor. Son haftalarda ham madde sıkıntısı çekmeyen tek sınıf karika- türistlerimizdir. Küçük nutukçuların yanında asıl alâka toplayan iki buyuklerdır Bun- lardan biri C.M.P. Genel Başkanı Os- man Bölükbaşı, dığerı C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülektir. Her iki parti lideri de yanlarına gazetecileri almışlar ve dolaşmaya çıkmışlardır. Gittikleri yerde nasıl heyecanla kar- şılandıklarım görenler, milletin ikti- dardan ne kadar soğuduğunu kolay- lıkla farkedebılırler Hakikaten ge- rek Osman Bölükbaşı ve bilhassa ge- rek Kasım Gülek geçtikleri köy, ka- saba ve şehirlerde gittikçe artan, üs- telik samimi olan bir alâkayla kar- şılanıyorlar, uğurlanıyorlar. Sözleri alkışlar arasında dinleniyor. İktidarı tenkidleri haklı görülüyor, tasvip e- diliyor. İhtimal ki hiç bir şey halkın ciddi bir sıkıntı içinde — bunaldığım bundan daha iyi ortaya koyamazdı. Nitekim iktidar partısıne mensup milletvekilleri de seçim — bölgelerini son bıraktıklarından bu yana İ biraz daha fazla muhalefete kaymış bulmaktan kendilerini alamamışlar- dır. Meclisin tatili, memleketin nab- zının yoklanmasına vesile verdiğin- den pek faydalı olmuştun. Şimdi bek- lenen, iktidar partisinin bu dersten faydalanıp faydalanmayacağı — husu- sudur. Cesareti kırılan D. P. Meclis tatile girerken "gövde gös- terileri" ne asıl hazırlanan parti muhalif partiler değil, D.P. idi. Hal- buki İzmirde başlayan tecrübe, cesa- retı kırmışa benzemektedir. Nitekim yolda yürünmekten vaz geçilmiş, sessiz sedasız çalışmak tercih edil- miştir. Gerçi demokrat hatiplerin sözlerine halk fazla aldırmadığı gibi bunları basın da daha ziyade "şaka- cı" tarafından belirtmekte, garip laf- ları bulup çıkarmaktadır. Bundan do- layı gazetelerin vazıfelerını yapma- ikları — yolun eniden hücumlar BEKLENEBILIR hatta bızım söyledikle- rimizi havadis dıye dahi vermeyen gazetelere biz niçin kağıt, mürekkep çinkoko, kurşun veriyoruz?" sualini AKİS, 24 MART 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: