24 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 3

24 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftalık Aktüalite Mecmuası Sene : 2, Cilt: VI, Sayı : 98 Rüzgarlı Sok. Ovehan Kat : 3 Daire : 7 P. K. 582 — Ankara Tel : 15221 (Başyaza_r) | 18992 (Yazı İşleri ve İdare) Fiatı : 60 Kuruş İmtiyaz Sahibi : Metin TOKER * Umumi Neşriyat Müdürü : Hamdi AVCIOĞLU Bu nüshada yazı ışlerını f ilen idare en mes'ul Yusuf Ziya AD E MHAN * Teknik Sekreter M. Nevzat ÜNLÜ * Karikatür TURHAN * Fotoğraf : Hüseyin EZER . ASSOCIATED PRESS HABERLER AJANSI * Klişe : . Doğan Klişe ATELYESİ * Müessese müdürü : Mübin _;I“OKER Abone Şartları : 3 aylık (12 nüsha) : 6lira 6 aylık (25 nüsha) : 12 lira 1 senelik (52 nüsha) : 24 lira İlan — Şartları : 4 renkli arka kapak (Tam sayfa) : 350 lira Kapak içi 300 lira metin sayfaları Santimi 4 lira * Dizildiği ve Basıldığı Yer : Yeni Matb: Anka! Kapak resmimiz : Pertev Apaydın Eli değnekli adam ndi Aramızda e Sevgili AKİS Okuyucuları İç sayfalarda — "Okuyucularımız- dan Mektuplar" sütununda alaka uyandırıcı bir tenkide rastlayacak- sınız. Tenkidin hedefi AKİS mec- muasıdır, gayet dostane bir şekilde dikkatimizi çekmektedir: Şahsiyat yapıyorsunuz. Evet, batı demokra- silerindeki ölçüyü aşmıyorsunuz ama, yaptığınız gene de şahsıyat- t apmasanız olmaz Bu suale verilecek cevap şudur Olmaz! Zira okuyucum! landığı manada şahsıyat yapmak demokratik basının başlıca vazi- felerinden biridir. Yalnız totaliter rejimlerdedir ki devlet — adamları husus! hayatlarını bir ata perdesiy- le örterler. Yalnız oralardadır ki hesabı verilmesi gereken bir ta- kım hareket "“dokunulmaz" etike- ti altında gözlerden kaçırılır. Ama rejim demokrasi oldu mu, uzaktan akılınca tamamiyle hususi gibi görünen bir takım ef'alin hesabını politika adamlarından sormak her- kesin hakkı haline gelir. Bu politi- ka adamlarına iktidar mensupları kadar muhalefet ileri gelenleri de dahildir. Onların da uygunsuz gö- rülecek hareketlerini tenkid etmek basın için belli başlı vazifelerden biridir. O halde vazife almış şahsiyet- lerin mahremiyetleri bulunmaz mı? Onların tamamile hususi bir hayatları olmaz mı? Elbette ki o- lur. Ancak bunlar umumi hayata ve vazifelerine en hafif şekilde te- mas etti mi derhal ele alınır ve didik didik didiklenir. Demokrasi- lerde her bakımdan temi şayışa sahip olanlar polıtıkaya a- tımalıdırlar. Hususi hayatı reza- letlerle dola bir parti ileri geleni günün birinde tepetakla olmaktan kendisini asla kurtaramaz. Üze- rinde "dokunalmaz" nan dosyalar ise o kadar azdır ki... rec Mecliste Başbakanlık bütçesi görüşülürken Meclisin karşısında- ki otelin payiyonunda içki içerek numara seyreden bir Başbakanı bu hareketinden dolayı tenkid etmek, onun hususı hayatına karışmak sa- amaz. Sevgilisinin resmi davet- lere çagırılması için elçileri zorla- yan bir Dış İşleri Bakanı da umu- efkâra hesap vermekle mükel- leftır Hele bir bakan alâkalı bu- lunduğu kadını resmi makam oto- mobiliyle gezdirir, başka res- mi arabalar tahsis ettirirse bunun hususi hayatla ne alâkası kalır, lütfen Söyler misiniz? Herkes bo- şaltabilir, ama nın boşan- ma dâvası gazetelerde geniş yer işgal eder. Hele bir başka kudret- li, zatın narada rahat kalabilmek için ailesini dışarda ikamete mec- ur etmesi ondan bu imkanı na- sıl bulduğunu sormayı icap ettirir. Aynı şekilde bir muhalif politika- cı hakkında da ahlakıyla alâkalı dedikodular varsa, — bunların ger- çek tarafını bulup çıkarmak bası- nın hakkı, hatta vazifesidir. Zira bu gibi adamların eline ter- kedilen şey sadece bizim, sadece sizin değil, bütün bir milletin mu- kadderatıdır ve çok zaman mem- leketlerin âtileri de bahis mevzuu kimselerin tesirinden — kurtulm: Elbette ki onların, hususi hayat- larında dahi ne derece emniyet ve- rici, ne derece dürüst ve mazbut olduklarım bilmek lâzımdır. De- mokrasilerde mesuliyet mevkileri sefa sürülen, keyif çatılan yerler değildir. Bilâkis insan oralarda sır- ça köşkte, hatta diken üzerinde 0- turur gibidir. Herkesi, her zaman mutlaka tatmin — etmek gerekir. Hususi hayat çok vakit bir kenara bırakılır. Kralların, Devlet başkan- larının beynelmilel aşk maceraları geçirdikleri, tanınmış sanatkârlar- dan kendilerine dost tuttukları ve onlarla "affiche" oldukları devir çoktan kapanmıştır. İrlandalıların göz bebeği olan ve Home Rule po- litikasının en hararetli müdafii sa- yılan Parnell'in tamamile ailevi bir meseleden dolayı itibarını kaybet- tiği unutulmamalıdır. — Çünkü in- sanlar her şeylerini emanet ettik- leri kimselerden bu şerefe lâyık ol- malarını isterler ve çok zaman on- lara, başkalarına tanıdıkları hak- ları tanımazlar. vazifesi almak, banlara peşinen katlanmak demektir. Demokrasilerde köşeniz- den çıktınız mı, her bakımdan ku- sursuz bir insan olmakla mükellef hale gelirsiniz. Mısalm en basitini alalım: çok içmek dahi herkesin akkidi a bır Devlet adamı, vazıfesının haricinde bile, hatta e- vinde yabancılara körkütük gö- rünmemekle mükelleftir. Aksi hal- de perişan halini ertesi sabah çı- kanll ğazetelerde okumayı göze al- Şahsiyat yapmak!. Bu, son de- e umumi bir tâbirdir. Şahsiyet- lerle teker teker, hatta alelade va- tandaşlar için hususi sayılan ha- yatlarına varıncaya kadar alâka- dar olmak kötü manasıyla şahsi- yat yapmak değildir.. Amme va- zifesi alanlar, onlaı'ın hepsinin he- sabını vermekle mukelleftırler Yerleşmiş bir takım âdetlerin, u- sullerin üstüne çıkmalarına hür re- jimlerde cevaz yoktur. Kapalı ka- rindeki kudretler sizin veya elimizdeki kudretin üstündedir; aynı şekilde sizden veya bizden da- ha dikkatli olmak, hususi hayat- larına itina gostermekle mükellef- tirler. Zira sevgili AKİS okuyu- lete hususi hayatta sefahatten ge- çilerek gidilir. İşte Mussolini, işte Peron, işte Faruk!. Aman o kapı- yı kapalı tutalım. Saygılarımızla. AKİS

Bu sayıdan diğer sayfalar: