24 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

24 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Memleket Davası İzmirli hanımların ucuz giyim de- filesi Ankarada cidden hâdise yarattı. Türk kumaşlarından ya- pılmış bu güzel elbiseler takdir ka- zandı ve adeta kapışıldı. Bu defi- le ayni zamanda ispat etti ki, ha- zır elbisecilik Türkiyede de rağ- bet gorehılır ve kısa zamanda ge- lişerek giyim derdine deva olabilir. Medeniyet İnsanları temız gı- inmeye mecbur ediyor. mecburıyet artık bir külfet olmak- tan çıkıp rahat, üzüntüsüz ve ko- lay bir hale gelmelıdır İşte hazır elbiseler buna temin edebilir. Ha- sır elbisecilik memleketimizde de gelişip muayyen bir seviyeye vasıl olduğu takdirde pahalı elbiseler yaptıramıyan kadınlar başkalarını içini çekip seyretmiyecek, imkânı fazla olan kadınlar kadar zengin değilse bile, onlar kadar şık kıya- fetlere sahip olabileceklerdi. Hem bunun için de zaten dar olan bütçe- ler fazla zorlanmıyacaktı. Bundan başka evinde veya dışarıda bir çok işi olan bir kadın bütün zamanım terzide, süste püste geçirmiyecek- ti. Mevsim başlarında hazır elbi- se satan mağazalara gidecek ken- disine yakışan kıyafetleri bir kaç dakika içinde temin edecek ve bü- tün mevsim temiz, şık ve itinalı dolaşacaktı. XX. asrın yaşama temposuna ayak uyduran her memlekette ha- zır elbisecilik son derece rağbet görmekteydi. Son dört beş seneden eri Parisin büyük terzileri bile hazır elbiseciliği faaliyet sahaları içine almaya başlamışlardı. Mem- leketimizde de bu ihtiyaç kendisini belirtmişti. Hatta, Milli Eğitim Ba- kanlığı Ankarada İsmetpaşa Kız Enstitüsünde bir "hazır elbiseci- lik" kolu açmayı düşünmüş ve bu maksatla — bir öğretmeni ihtisas da rejimi ile cilt güzelliğini at başı berabere götürmeye — imkan yoktur. Bu taktirde kadın sadece çirkinleş- mekle kalmaz, huysuz ve neş'esiz 0- lur, çabuk ihtiyarlar. Mutfaklarımız- dan kızartmalar, ağır yağlı yemekler kalktığı gün ve soframızda yeşillik- ler, meyvalar ve sebzeler layık oldu- ğu ehemmiyeti kazandığı zaman, süt çocuklara mahsus bir gıda olmaktan çıktıktan sonra Türk kadını yüz hat- larının ve gözlerinin güzelliğiyle ol- duğu kadar cilt güzelliği ile de şöh- ret kazanacaktır. Yeni bir keşif Bazı guzellık enstitüleri, bir kadı- nın zel olduğunu düşünmesinin bile onu guzelleştırmeye kafi gelece- ğini düşünerek yeni bir usul ortaya atmışlardır. Bu enstitülerde müşte- riler bütün güzelleşme ameliyeleri sı AKİS, 24 MART 1956 Jale CANDAN yapmak üzere Amerikaya gönder- mişti. Öğretmen Amerikaya gitti, geldi ama hazır elbisecilik şubesi bir türlü açılamadı. Bu güzel ve faydalı teşebbüsten vaz mı geçil- mişti? İmkansızlıklar mı vardı? Yoksa bu teşebbüs "şimdilik" geri- ye mi bırakılmıştı? Bunu kimse bilmiyordu. Ama lüzumsuz adde- dilmişse, bu sakat bir düşünceydi. Zira İzmirli hanımlar daha iki bu- çuk ay önce kurulan bir atölyede hazırlayıp satışa arzettiklerl elbi- selere gösterilen rağbetle bu ihti- yacı açıkça ortaya koymuşlardı. Halk bu ucuz hazır elbiseleri ka- pışmıştı ve işin tuhafı bu elbiseler sanki ölçü üzerine yapılmış gibi bir çok insana uyabiliyordu. İstanbulda hazır elbisecilikle uğ raşacak muazzam bir teşebbüs fa- aliyete geçmek üzeredir. Memle- ketimizin bir çok yerlerinde de ba- na benzer hareketlerin başlayaca- ği muhakkaktır. Fakat hazır elbi- secilik göründüğü kadar kolay bir iş değildir. Teşebbüsün muvaffak olması başındaki elemanların ih- tisas sahibi olmalarına — bağlıdır. İtiraf etmeli ki, bu ihtisas sahibi elemanlar ıhtıyacı karşılayacak ka dar bol değildir. Bu işte de ensti- tüler ve sanat mekteplerine müra- caat edilecektir. Ankaradaki ens- titü bu memleket çapındaki işe ön- ayak olursa, bir kaç sene içinde hususi teşebbüsle elele verecek yüzlerle mütahassıs eleman yetişe- cektir. İşte ancak ©o zamandır ki, hazır elbısecılık yalnız babayanı giyinen kadınları değil, en müş- külpesentleri — bile tatmin edecek seviyeye çıkacak ve memleketi- mize yerleşebilecektir. Bu da Milli Eğitim Bakanlığı- nın bazı güçlükleri göze alıp baş- ladığı işi tamamlamasına bağlıdır. rasında bir "magnetophon" dan gü- zel olduklarını, çok güzel olduklarını söyleyen sozler ışıtmekte bu suretle güzellikten başka hiç bir düşünceye yer vermeyerek, vücudlarını gevşek- çe masajcılara terkedebılmektedırler İşin tuhaf tarafı bu müşterilerin cilt- leri böyle bir tedaviden sonra şayanı hayret bir şekilde güzelleşmektedir. Paris çizgileri 1956 İlkbahar modası, Parisli büyük terzilerin suzgecınde geçti ye ni- hayet umumi hatları ile belli oldu. Boller, Ok halinde yukarıya fırla- mış, göğüs altına yerleşmiştir. Bu hattı elde etmek için — tersiler kâh drapeli sıkı belli modeller yaratmış- KADIN lar, kâh geniş yüksek kemerler kul" lanmışlar, kah elbiseyi göğüs altın- dan ince bir kurdela ile sıkarak bag- lamışlardır Bu meşhur "direktuar" ampir" modasının — esas hattı- Beden yukarıya dogru çekilmiş, u- zatılmıştır. eşarp-yakalar, _ıabolar kurdeleler boynu doldurmak tadır. 0 v7 kadının siluetine bir "sağ- lamlık" verecek şekilde ehemmiyet kazanmıştır Kollar kısa da olsa, u- n da olsa kabartılarak takılmıştır. Hatta omuz değil de, tam kolun ta- kıldığı yer, yani kol üstü bazen alt- tan beslenmiştir. Etek boyu umumiyetle kısalmış- tır. Bilhassa gece elbiselerinde gay- ri muntazamdır ekseri ön taraf ar- ka taraftan kısadır. Eteklikler eski önemlerini kazanırken prenses bi- çimi elbiseler, ehemmiyetlerini — bi- raz kaybetmişlerdir piliseler gene Beyaz bir elbise Vazgeçilemez mebzuldur. Fakat plıselı eteklıgın al- tına giyilen kabarık "jüponlar" pli- seli etekliklere bambaşka bir man- zara vermektedir. içimi, vücudu saran dar elbiseler bu sene mevkilerini iyice sağlamışlardır. Fakat yaz elbiseleri- nin ve birçok gece elbiselerinin etek- leri çok zengindir ve jüponlarla ka- bartılmışt bluzlar, muslin öğleden son ra elbıselerı 956 senesinin en ço hoşa siden yenilikleridir. Fiyonklar, düğmeler birkaç senedir kaybolan kemerler gine ön plândadır. Bolero'ya gelince 956 yaz moda- sının yıldızı odur. Renkler: İkbahar — modasının hakim renkleri beyaz, bej, mavi, koray rengi ve gece mavisidir. Fakat bu renklerin 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: