24 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

24 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

masından ileri gelir. Sonradan has- tada nefes darlığı, ihtilaçlar, heze- yanlar da görülmeğe bağlar. Mozart da da böyle oluyor. Şişlikler gittikçe artıyor. 5 Aralıkta baş ağrısından şiddetle şikâyet etmeğe — başlıyor. Başına konulan soğuk kompreslerle de ağrı dindirilemiyor. Bir gün önce damarından kan da alınıyor. O gün akşama doğru ko omaya gırıyor 5-6 aralık 1791 gecesi 1.05 de hayata gözlerini yumuyor. Resmi ölüm Tra- porundaki teşhis — "Süette miliaire augue"dir. — Yüksek hararetle kol terlerle seyreden, salgın y bu hastalık daima vahim telakkı edılır— di. Tıp tarihinde büyük salgınlar yaptığı yazılıdır. Bu resmi teşhise rağmen şiddetli baş ağrıları, dispne, sara şeklinde ihtilaçlar ve nihayet koma bu gün için Mozartın ölümü- nün üremi sonunda vukua geldiğim gösteren belirtilerdir. Fakat 1791 de böyle bir teşhis koymaga ımkan yoktu. Mozart'ın hekimlerini - Dr. Nı- deri, Dr. Sigmund, Dr. Barısan ve Dr. Closset - suçlandırmak doğru değil- dir. Bright, böbrek hastalığını an- cak 1827 de tavsif etti, İdrarda al- bümin dozajı da ancak bu sıralar- da düşünüldü. Kanda üre tayini metodları ise daha sonra ortaya çık- tı. Özet olarak bu gün biz Mozart'ı ölüme sürükliyen hastalık olarak hipertansiyon nefrit ve üremiyi akla yakın buluyoruz. Daha — önce kızıl geçirmiş olması da bu fikre kuvvet vermektedir. Bugün için böyle bir teşhis kolay bir iş gibi görünürse de henüz tansiyon aletinin keşfedilme- diği, idrarda albümin, kanda üre-ta- yininin mümkün olmadığı bir devir: de Mozart'ın hastalandığını hiç bır zaman akıldan çıkarmamak lâzım- dır. Hikâyenin bundan sonrasını bili- yorsunuz: 6 aralık günü öğleden son- ra Mozart'ın dostları Saint - Pierre klisesinde — toplanıyorlar. — Dışarda şiddetli bir kar fırtınası var. Cena- ze alayı yola düzülüyor. Fakat kar fırtınası o kadar şiddetlidir ki, hiç imse mezarlığa — kadar gıdemıyor Cenaze arabasına ancak cenaze taşı- yıcılar refakat ediyorlar. Yalnız be- yaz bir köpek yolundan dönmüyor. Bn belki de Mozart'ın çocukluğunda pek sevdigi Pinperl adlı köpeğinin orunları! bi efin torenın— de kimse bulunmuyor Mozart'ın zarım da kimse bilmiyor. Hatta me— zarına bir mutevazı put dikilmek is- tendiği zaman mezarcılardan hiçbiri Mozartın gömüldüğü çukuru hatır- lıyamıyor Bugun de bu büyük ada- 1 kimse bilmiyor. Bir- kaç yıl sonra karısı Constance Ge- org von Nissen isimli bir diplomatla evleniyor. Reguiem'i arkadaşı Suss- mayer tamamlıyor. Kont Walsegg in elçisi, gumuşı elbiseli adam eseri on- dan a . Bu sayede kont Walsegg büyük bır şöhret ve muvaffakiyet kazanıyor AKİS 24 MART 1956 TİYATRO Büyük Tiyatro Nora Henrik İbsen'in "Nora'sı, Devlet tiyatrosu henüz kurulmadan, Tat- bikat Sahnesi ve Devlet Konservatu- varının meselesi ştu Ebert'in sahneye koyacağı "Nora da Helmer rolünü Nüzhet Şenbay, Dr. Rank'ı Nihat Aybars ve Nora'yı da Refia (Şeınbay) oynayacaklardı. Fakat ol- madı. Devlet tiyatrosu kurulduktan son- ra, birinci Umum Müdür Muhsin Er- tuğrul "Nora'yı Devlet tiyatrosu oy- namazsa ne kaybeder?" demiş ve e- seri repertuvardan çıkartmıştı Bi- Tindiği gibi "Nora"nm mütercimi Ce- vat Memduh Altar o zamanlar Gü- zel Sanatlar Müdürlüğünde sadece bir şube müdürü idi. Macide Tanır Siz de tanıdınız mı ? Bilahare şartlar değişti; Muhsin Ertuğrul gitti, yerine Umum Müdür olarak Cavat Memduh Altar geldi ve "Nora" tekrar repertuvardaki yeri- ni aldı. Baş rolü de Muazzez Lutasa verildi. Bununla beraber şartlar bir türlü elvermedi ve tam sırası gelin- ce de Müdür değişti ve Muh- sin Ertuğrul ikinci defa ÜUmum Mü- dür oldu. Tabii "Nora"da tekrar ra- fa kaldırıldı. Ancak bu defa Cevat Memduh Altar Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğünde her hangi bir şube müdürü değil, bizzat Umum Müdür olmuştu ve birinci sene sonunda, Devlet tiyatrosundaki usulsüzlükler ve'haksız muameleler zabıtlarım ih- tiva eden dosyanın tetkik edilip bir rapor hazırlanması işi Güzel Sanat- lar Umum Müdürü sıfatı ile Cevat Memduh Altara havale edilmişti ve Cevat Memduh Altar, rafa kaldırıl- mış olan "Nora"nın mütercimi idi İbsen (1828-1906) Norveçte kü- çük Skien kasabasında doğdu. Sekiz yaşına kadar refah içinde geçen ha- yatı, o sene babasının iflası ile altüst oldu. O günden sonra 78 yaşında ölü- a istikrar bula- madı. Bazan çok sıkıldı, yokluk için- de kıvrandı, bazan — kralların sofra- sında ağırlandı ve ölümünde Kral ta- butunun onunde saygı duruşunda bu- airdi. Vatanperver— dı Istıklal için savaştı ve Norveç'in hürriyete kavuştuğu günleri gördü. İnsanları çok sevdiği için, bütün mev cudiyeti ile insan cemiyetinin yük- selmesine çalıştı. Bu arada Kadın denen muammayı da çözmek için bey hude seneler harcadı. Nora işte bu gayretin mahsulü idi. Bu sebeple, harcanan senelere de beyhude demek doğru değildi. İbsen kadına aile ha- yatında layık olduğu ehemmıyetın verilmediği kanaatında idi. "Nor: u kanaatin dramı oldu. Büyük bir fedakârlık yapan bir kadının, kocası hakikati — öğrendiği zaman hayal ettiği reaksiyonu göre- memesi ve bu suretle ailede sevginin samimi olmayışının anlaşılması, o yuvada saadetin sönmesi demekti. Nitekim Nora, kocasının hakiki çeh- resini gördükten sonra yuvasını ter- kedecek kadar inkisara uğramıştı. İbsen'in bu eseri yazıldığı ve oy- nandığı 1879 senesinde tiyatro sana- tı da cemiyetin kültür seviyesi de, l()löy!iî bir eseri hazmedemiyecek hal- eydi. taassup cephesini yardık- baş köşeyi işgal ediyordu. aynı eserin temsil edilebilmesi ve seyrine tahammül olunabilmesi, an- cak muktedir — rejisörler sayesinde kabildir. Durgun ve ağırdır. Onu ha- fifletmek, ona hareket vermek ve butun bunlaı'ı temin ederken Nora'- zedelememek — icabeder. Işte Ankarada seyrettiğimiz "Nora"- da bunlar temin olunmu: ştu Bu se- - Kuzl bepledir ki Alman rejisör Roenneke "Nora"nın basarı amılı ol- muştu Nora rolünün güçlüğü aşikârdır. Macide Tanır zaman zaman mükem- mele yaklaşan bir Nora oldu. Batak piyesindeki mı müptelâsı kadın rolünün teshını tamamiyle uzaklaş- tırabilse, çok daha iyi olacak. Hel- mer rolünü Şahap Akalın temsil edi- yor. Temkinli bir oyun tarzı tatbik eden Akalın, karısının sırrına vakı olduğu zaman, tiyatroda olduğunu hatırdan çıkarmadan kızmalıdır. Ak- si halde, şimdi olduğu gibi, boğazı düğümlenir ve cümleler boğulur gi- er. İrsi bir cezanın suçsuz mahkümu olan Dokt Rank rolünü Yıldırım Önal başarı ıle temsil edıyor "Nora" bu hali ile zevkle seyredilen bir sa- nat eseri durumundadur. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: