16 Temmuz 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

16 Temmuz 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Talat Aydemir Merkez Cezaevinin kapısı önünde Kürkçü pısı önünde beklemesi" cevabını aldı. Gazeteci bu cevabı gülümsiyerek kar- şıladı ve telefonu kapadıktan sonra kendi kendine "Bu ne biçim randevu vermek" diye düşündü. Anlaşılan ih- tilâlcilerin randevu verme usulleri buydu. Kabibay o gün otomobilde kendi- si ile görüşen gazeteciye fazla bir şey söylemedi. İstanbulda çeşitli çevreler- le temas etme imkânım bulmuştu. Bu görev kendisine "arkadaşlar "ı tarafından verilmişti. Kabibayın Tür- kiyeye görevli olarak geldiği zaten biliniyordu. Genç ihtilâlci - Kabibay ih- tilâlci olduğunu sık sık tekrarlamak- tan hoşlanmaktadır-, İstanbulda ve Ankarada yaptığı temas ve görüşme- lerin son derece faydalı olduğunu söy- lemekten çekinmedi. İstanbula "ger- çek hava "yı görmek için gelmişlerdi. Muhtelif teşekküllerin temsilcileri ile muhtelif meslek mensupları ve aydın- larla uzun e Rim yap- mışlardı. Kabib "— Edi ilim indbulanı kıymet- lendireceğim" dedi. "İntibaları o kıy- metlendirmek"ten, Kabibayın, bir ra- por hazırladığını imâ etmek istediği anlaşılıyordu. Şehir içinde yapılan bir otomo- bil gezisi sırasında Kabibay, 14'lerin bir "gaye"leri olduğunu ifade etti, fa- kat bu gayenin ne olduğunu söyleme- di. Genç ihtilâlciye göre, işbaşında bu- lundukları sırada bu gayelerini tabak kuk ettirmeye çalışmışlar fakat ken- dilerine "çelme" takılmıştı. Kabibay bunlarıanlatırken, yanında oturan Ruhi Soyuyüce, ihtilâlcinin sözlerini tasdik ettiğini belirtti ve 22 Şubatçı- AKİS, 16 TEMMUZ 1962 dükkânı ların 14 lerle birlikte olduğunu söy- lemekten çekinmedi. Esasen Kabibay Türkiyeye geldiği günden beri (ode- vamlı olarak 22 Şubatçılarla temas et- mekteydi. Kabibay ile eski silâh arka- daşları olan 22 Şubatçılar -ki şimdi artık ideal arkadaşlarıdırlar- arasında ki irtibatı Ruhi Soyuyüce temin edi- yordu. Bu sebeple AKİS muhabirinin randevu talebi Soyuyüceye havale e dilmişti. Soyuyücenin görevi, Kabiba- ya ait olan bir tabirle "Koordinasyon" u temin etmekti. Kabibay, İstanbul ve Ankaradaki temaslarının müsbet ol- duğunu bir kere daha belirtti ve kim- lerle temas ettiğim söylemekten dik- katle kaçındı. Zira Kabibaya göre a- ralarında birçok profesörün ve aydı- nın bulunduğu bu zevatı "Deşifre" etmek istemiyordu. Bir başka cephe 14'lerin nabız yoklayıcıları Kabibay ve Baykal haftanın sonunda inti- balarının bilânçosunu hazırlarken bir dağlara kar yağdığını hissetti ve ken- disini Ankara Merkez Cezaevinin de- mir parmaklıkları arkasında buldu. Hikâye. Aydemirin bir Donkişot edasıyla basına verdiği bir yeni beya- natın gazetelerde intişarıyla başladı. Pazar günü patlatılan beyanatın ak- si, haftanın ilk günü 22 Şubatçı Ay- demirin Ankara Savcılığına davet e- dilmesi şeklinde oldu. Saat 14.40 sıra- larında Aydemirin evine gelen iki si- vil polis, emekli albaya refakat etti- ler. Aydemir ve beraberindekiler An- kara H. 15444 numaralı siyah otomo- YURTTA OLUP BİTENLER bille Adliye binasına geldiler. Bir kaç dakika sonra da Aydemirin ideal ar- kadaşları Danış Yurdakul, Emekli Al- bay Necati Ünsalan, Emekli yarbay Mustafa Ok, Emekli yarbay Rıfkı Er- ten ve meşhur 22 Şubatçı Albay E- min Arat Aydemiri takip ettiler. Saat 15.45 de Aydemir otomobil- den indi ve Adliye binasına girdi. İlk durak Baro odası oldu. Aydemir bura- da Avukatı Saffet Olgaçla buluştu. Bu sırada gazetecilerle Aydemir ara- sında birkonuşma geçti. Bir muhabir Aydemire : "— Buraya geliş sebebinizi söy- ler misiniz?" diye sorunca, Aydemir pek am ve : Bilmem, çağırmışlar ogel- dim" yerek cevap verdi. 10 dakikalık bir beklemeden sonra saat 15.55 de Aydemir C. Savcı Muavini Cumhur Aymakoğlunun yanına götürüldü. Sa- at 16.25 de Aydemir son derece neşeli bir şekilde girdiği Savcılık odasından düşünceli bir halde çıktı. İfadenin alınmasından sonra Ay- demir, gazeteciler ye meraklılar, hep birlikte alt kata inildi. Aydemir ora- da emniyet odasına alındı ve 10 da- kikalık bir bekleyişten sonra 2. Sulh Ceza Mahkemesine çağırıldı. 2. Sulh Ceza Mahkemesinde mua- mele pek uzun sürmedi. Saat 17.10 da Aydemir, hakkında tevkif müzek- keresi kesilmiş olduğu halde Adliye merdivenlerinde gözüktü. Rengi Sso- luk ve neşesizdi. Aydemir, polis refa katinde, bir taksi ile Ankara Merkez Cezaevine gönderildi. Arkasında ideal arkadaşlarından ve gazete muhabir- lerinden başka kimse yoktu. Cezaevinin kapın önünde emekli Albayın heyecanı daha da arttı. Göz- leri dolu dolu oldu. Bu arada bir ga- zeteci : "— Bir şeyler söyleyecek misi- diye sordu. Aydemir bu suale: — Ne söyleyeyim kardeşim. Biz demir gibiyiz" diye cevap verdi ve sonra donuk gözlerle ilâve etti: ** Görüyorsunuzişte! Allah kim bu duruma düşürmesin". Bunu niz?” yecek bir şeyi yoktu. Kendinde haya- li kuvvetler vehmetmenin tabii one- ticesiyle karşı karşıyaydı. Aydemirin tevkifi, 14'lerin tem- silcilerinin başkentte (o bulundukları bir sıraya rastladığından bir muayyen çevre iki grup arasında arzuladığı iliş- kiyi kurmağa çalıştı. 22 Şubatçıları tutan bir. kısım basın makaleler döktürmeğe koyul- u.. Hele bir hâdise işleri daha karıştırdı. Aydemirin bir Hava lisesi öğrencisi olan oğlunun, babasına tak dim etmek üzere getirdiği buketin ü- zerine maksatlı olarak yerleştirilmiş 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: