16 Temmuz 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

16 Temmuz 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir kâğıtta yazılanlar, hâdiselere se- yirci kalan Harbokulu öğrencilerine mal edilmek istendi. Haftanın sonun- ta kanına girmiş, onlara ve ken- disine- kudret hayalleri göstermiş, sonra da, hayalleri yerle bir olunca merkepten düşmüş karpuza dönmüş bazı İstanbul cerideleri, bu açık yalanı açık açık yazmaktan dahi geri kalma- lılar. Ancak evdeki hesap pek çarşıya uymadı. Zira haftanın sonunda Milli Savunma Bakanlığı Basın el Bü- rosu bir tebliğle durumu umumi ef kâra açıkladı. Tebliğde bazı gazetele. rin Harbokulunu hedef tutan yayınla- rından bahsediliyor ve son buket ola- nına parmak basılıyordu. Talât Ay- demiri, Harpokulu adına hiç kimse ziyaret etmemiş ve buket götürmemiş- ki Milli Savunma Bakanlığı (Basın irtibat Bürosu tebliğin metnine bir de temenni ekleyerek, bu tip neşriyatı umumi efkârın kararına terkediyor- du. Bitirdiğimiz haftanın sonunda böylece bir eski taktik daha iflâs etti. C.H.P. Kıpırdama istidatları Saat 20.55 i gösteriyordu. Karanfil sokaktaki üç katlı san renkli bi- nanın önü bir kere daha kaynaştı. Üst kattaki toplantı salonundan aşa- $ı katlara kadar uzanan ayak sesleri kapının önünde sona erdiğinde odacı- lar son gidenleri ouğurluyorlardı. Burhan Feyzloglu, Emin Paksüt Orhan Eyüboğlu Taze kuvvet zapt-ı rapt altına alınmasıyla sağlanmaz. bı, günahları dahi bazen başarıların unutturduğu hatırlanırsa yorgun bir Devlet ya vardır, ya yoktur... Şair ne güzel demiş: "Hüda göstermesin oâsâr-ı izmihlal bir yerde" Otorite kayboldu veya kaybolduğu inancı bir kere belirdi ma, bunun her tarafta, asayişsizlik ve güvensizlik şeklindeki akisleri birbirini ko- valar. Eğer otorite aslında varsa ve kudret muhafaza ediliyorsa, devlete meydan okuyacak derecede pervasız davrananlar kafalarını, burunla- rının ucundaki kayaya vururlar. Ancak onların akibetlerini görmektir ki bozgun ruhunu ortadan kaldırır ve milleti gene, asayişe, güven his- sine kavuşturur. Bu bir zarurettir ki, başkentteki sergüzeştçi âsiden dağ- daki eşkıyaya, otorite tanımayanlar kendi davranışlarıyla yaratırlar. Ne bir adamın hapse atılmasının., ne bir adamın jandarmalar tara- fından hayvan kovalar gibi kovalanmasının hoşa gidecek yanı vardır. Ama, bundan daha tadsız olanı, bir adamın kendini Napolyon yerine ko- yarak devleti ta temelinden sarsmaya kalkışması, her müsamahayı bir zaaf ifadesi sanması, millet hayatını çorbaya çevirmesi ve kendine ha- yali kuvvet atfederek aslında memleket düşmanlarının elinde piyon ha- line gelmesidir. Bunun kadar tadsız olanı, bir adamın bir bölgeyi haraca kesebileoaği inancı içinde astığı astık, kestiği kestik hal alması, hiç kimseye rahat huzur vermemesi, herkesin yüreğine korku salması, ne kanun, ne nizam tanımasıdır. O zaman bunların birincisi hapsi boylama- yı, ikincisi ise jandarma namlularına hedef olmayı ziyadesiyle hak et- miş demektir. Hiç bir şefkat hissi, nasihat ile ağn mukadder akibeti karşısında göz yaşı dökmeyi mubah kılm Zira milletler, böyle hallerden masun bilime için devlet halin- de teşkilâtlanmıştır. İçerde ve dışarda güvenliği korumakla görevli Si- lâhlı Kuvvetler bu çeşit maceracılar düşünülerek teşkil edilmiştir. Bir toplumda eğer en şirret söz ve hak sahibi olunca, o toplum yaşama im- kânını kaybetmiş demektir. Hizadan çıkanı en kısa zamanda ve en ka- ti şekilde hizaya getirmek devlet otoritesinin birinci görevidir. Bu, devlet otoritesinin bütün görevi bundan ibarettir manasına alın- mamalıdır. Milletin rahatı ve huzuru, mutluluğu menfi kuvvetlerin Çok zaman o kuvvetler, mevcut durumun bir neticesidir. Ama netice olarak doğarlar, sebep ola- rak durumu uzatırlar. Kendilerini bertaraf etmek birinci zaruretse de ondan sonra derhal temeldeki rahatsızlık tedavi olunmalıdır ki osuçlu- lar mağdur, kahraman, "martyre" haline gelmesin. Bu neviden her ope- rasyonun mutlaka böyle bir alma yaratacağım sanmak, hatalı tir. Ancak muamelenin haksız olduğu inancı doğar ve hareketi eden davranışlar operasyonu mubah kılmazsa otorite bir zulüm âleti haline gelmiş sayılır. Bu, gerektiği zaman devletin darbeyi vurmakta aciz göstermesi kadar tehlikeli, kritik bir durumdur. Gözler, bundan sonra olacaklara bundan dolayı böylesine merakla dikilmiştir. Devletin çok hareketinde notu, o hareketin kendisi değil de bir sonrası verdiği gerçeği gözden uzak tutulmazsa ve bırakınız seva- ikinci adımın önemi daha kolay ortaya çıkar. Kemal Satır gülerek, H. P. Meclisinin toplantısından çıkı- çehre ile ni P. yordu. 20.55 de biten toplantıdan son- Genel Merkezinin kapısında dimi ler. Az ilerde üç kırmızı plâkalı oto- mobil göze çarpıyordu. Otomobiller den birisi şahane bir Mercedes 300'dü ve Maliye Bakanını bekliyordu. Diğer leri minik birer Opeldi ve 0003, 0006 numaraları otaşıyorlardı. (o Çıkanlar 0006 numaralı Opele bindiler. Genel Merkezin kapısı önünde nö- bet tutan gazeteciler, gözleriyle kapıyı kolaçan ettiler. Asıl (o bekledikleri çıkmamıştı. Bu bekleyiş saat 21.05 e kadar devam etti. O saatte C.H.P. Ge- nel Başkanı İsmet İnönü son derece neşeli bir şekilde kapıda gözüktü. C. ra üst salondan kendisiyle konuşmak isteyen Ur Malatyalıyla ayaküstü meşgul olmuştu. Gecikmenin sebe- bi buydu. C. H. P. Genel Baş- kanının üzerinde koyu bej renkli bir elbise vardı. Kahverengi bir kravat takmıştı. Başında gene Ml bir fötr, üzerinde ise krem rengi bir gömlek bulunuyordu. Her haliyle dinç İnönü minik Opeline neşeli bir şekilde binerken gazetecilere döndü ve: — Nasılsınız, iyi misiniz?" Son- ra, sual sorulmasına meydan verme- den Opel hareket etti. Son çıkan Ferit Melen oldu. AKİS, 16 TEMMUZ 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: