27 Ağustos 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

27 Ağustos 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yardım böyle yapılmaz Jale CANDAN Sessizlikte birden bir kadın sesi yükseldi: — Olmaz, böyle yardım olmaz!" Olay, Tandoğan meydanındaki açıkhava sinemasında geçiyordu. Be- yaz Deri di seyrettiğimiz manzara gerçekten de iç ezici, isyan ettirici idi. Ön plânda görülen erkek ve kadınlar, arka plânda görülen, fakat iyice seçilebilen mahzun bakışlı çocuklara 23 Nisan bayramı münase- betiyle hediyeler dağıtıyorlar ve paketleri, boy boy askılara asılmış şık elbiseleri elden ele geçirdikten sonra boynu bükük, yoksul yeni sahiple- rine teslim ediyorlardı. Filmdeki olay, geçen 23 Nisana aitti. Hayırsever birkaç yurttaşımı- zın iyi hareketleri, bayrama ait birçok başka olaylar yanında bir ha- ber filminde yer almıştı. Spiker, hayırsever yurttaşlarımızla (oyardım gören yoksul çocukları seyircilere tanıtmayı da ihmal etmedi ve duygu- lara hitap eden bir konuşma yaptı. Tardıma muhtaç çocuğu giydirmek, yedirmek ve yetiştirmek, hiç şüphe yok ki hem devlete, hem topluma düşen kaçınılmaz bir ödevdir. Fakat zaten pek yetersiz şekilde yerine getirdiğimiz bir ödevi bir atıfet olarak göstermek, yardım gören çocukların, hediyeleri alırken, resimle- rini çekmek, hele bu yavrucakları bir haber filminde aylarca teşhir et- mek affedilmez bir hatadır ve kimsenin bunu yapmağa hakkı yoktur.. Filme alınan çocukların yüzlerine bakmak, zaten hatayı anlamak için kafidir Çocuklara aşağılık duygusu veren böyle bir yardımın faydadan çok zarar getireceği su götürmez bir gerçek olup, bu gibi teşhirlerden sakınmak, yardımın ilk kaidesidir. Vaktiyle Türk Kadınlar Birliği, bu konuyla ilgili bir kampanya açmıştı. Ondan sonradır ki sıra sıra dizil- miş, yeni elbiseli, ayakkabılı, ağlar yüzlü çocuk fotoğrafı oseyretmek- ten kurtulmuştuk. Bu, yerinde bir karardı. Bunu unutmamak gerekir. Yardım etmek, sanıldığı gibi basit bir iş değildir. Batıda bunun okullarını açmışlar, bu işi de sisteme, bilgiye, araştırmaya bağlamışlar. Bu okullar sosyal hemşireler yetiştiriyor ve yardımın, yardım edenin bir tatmin me- kanizması şeklinde işleyip zararlı hale gelmesini önlüyor. Gönüllü yar- dımcılar da bu işi ciddiye alıyorlar. Bu işte hiç olmazsa kendi kendile- rini yetiştiriyor, okuyor, kısa kurslara devam ediyorlar. Medeni bir top- lumda sosyal hizmetlerin devlet tarafından ele alınması, fakat halk ta- rafından desteklenip yürütülmesi prensibi esastır. Dernekler, yardım te- şekkülleri tam bir hürriyet içinde çalışır, fakat tespit edilmiş lara hizmet ederler. Bu, emeklerin, iyi niyete rağmen heba olup gitme- sini ve gelişigüzel, düşüncesiz hareketleri önler. Memleketimizde de bu alanda, henüz semeresini vermiyen, bazı hayırlı adımlar atılmış ve Sos- yal Hizmetler Enstitüsünün çabası ile büyük şehirlerimizde Koordinas- yon kurulları kurulmuş ve "gönüllü büroları"nın açılması için de teşeb- büse geçilmiştir. Koordinasyon, Kurulları, dernekler arasında işbirliğini sağlıyacak ve yardımın faydalı yerlere ve bir sistem içinde yapılmasına önayak olacaktır. Çoğu zaman tekrar edildiği gibi, fazla dernek mah- zurlu değildir, önemli olan, bu derneklerin faydalı yollarda çalışıp, bu çalışmaları bir noktada birleştirebilmeleridir. derneklerin hür- riyetini zedelemiyecek, bilâkis, başarı şanslarını arttıracaktır. Gönüllü bürolarının amacı ise gönüllü olarak çalışmak isteyen yurttaşları, ça- lışmak istedikleri konuda yetiştirmek ve memlekete faydalı kılmaktır. Böylece, haftada bir tek saat verilerek bile toplama faydalı bir iş yap- mak mümkün olacaktır. İyi bir sistem, iyi niyet kadar önemlidir. rin en önemlisi olan kadın devrim- lerini öğrenecek ve çevresinde, itti- gi her yerde, hiç yılmadan bunları tekrar edecektir. Ferda Güley, bir Atatürk Okulun- da ilk dersi verdi ve devrimlerimizin son merhalesi olan demokrasiyi elle tutulur misallerle anlattı, diktatör idarenin bir karanlık odaya benzedi- ğini söyledi. Dersin ikinci bölümünü "Halkçılık" ilkesinin iştahı teşkil etti. Hatip konu- yu aynı üslüp içinde açtı ve yeni S0s- yalistlerin görüşüyle Atatürkün s0s- yalizmi arasındaki farkı belirtti. Ak tındağlı üyeler Atatürkün halkçılığını yürekten alkışladılar. Altındağ ilçesi kongresinde aka- demik safha kapanınca kadın hatip- ler söz aldılar ve günün siyasi o olay- larına temas ederek, A. P. kongreleri hakkında rr çekici konuşmalar yap- tılar. C. H. Kadın Kolları Merkez Yönetim iri Sekreteri (oNevvare la dayak yiyerek hapis yatmış olan Nesime Sungura af konusunda: — Siz onları affediyor (o musu- nuz?" diye sordu. Üyeler coşmuşlardı. Zaman Za- man A. P. lilere hep bir ağızdan ce- vaplar verildi, fakat küfür ve haka- retyerine nükte tercih edildi. Moda Saçlar uzuyor Sonbahar modasında etek boyları üç santim okadar uzamıştır. Saçlar da biraz uzayacaktır. Büyük berber- lerin önümüzdeki mevsim için ortaya attıkları bazı modeller gerçekten güç tatbik edilir modellerdir. Bunlar için söylenebilecek tek müşterek taraf, tiftikleme denilen içten kabartmanın da yeniden sahneye çıkmış ve bir- çok başlar böylece saçların arkadan veya yandan tepeye doğru toplanma- sıyla, yeni bir görünüş kazanmıştır. eçe için enseyi kapatan ve kalın bir örgü halinde tepeye doğru çıkıp kaybolan saç modeli de çok rağbet kazanmıştır. Kulak hizasından iki -üç parmak kadar aşağıda biten, ha- fifçe kabartılmış ve bazen bir kur- dele, bir fiyonkla tutulmuş düz ve sade görünüşlü saçların kadınlar ta- rafından tutulacağı ve modaya hakim olacağı tahmin edilmektedir. AKİS, 27 AĞUSTOS 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: