10 Kasım 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

10 Kasım 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

böyle tanıyan millet öyle bir durum- da başka türlü konuşulup sonunda başka emeller peşinde koşulacağını, bunların bir kısmının senelerdenberi böyle bir fırsatı beklediklerini nere- den ve nasıl bileceklerdi? Akla «Her ihtilâl sonunda iktidara sahip olan- lar hep aynı şeyi yapmışlardır. Bu- nu görmek icabederdi, neye düşünül- medi?" gibi bir sual gelebilir ve doğrudur. Bunun cevabını, ihtilâller- ları terbiye ve kültürün de rolü bü- yük olmuştur. emleket çapında bir harekette M muvaffak olabilmek için iki yol vardır 1. Hareket fikren millet tarafın- dan benimsenmiştir ve ilânı ile tas- vib görür ve muvaffak olur. . Hareket millete zorla kabul körüne itaat terbiyesi almıştır veya hareketin fikriyatını kabul etmiş in- sanlardır. 27 Mayıs hareketi I nci madde ile muvaffak olmuş, sevilen ve en kı- demli bir askere itaat terbiyesi ile perçinlenmiştir. Şimdi ise herkes, 27 Mayısı kendi kafasındaki fikirle- re ve gönlündeki emellere göre kıy- metlendirmekte, büyük lâflar etmekte dir. "27 Mayısın fikriyatı yoktu" veya «Sonradan ne yapılacağı planlanma- mıştı» gibi sözler sarfetmek haksız- lığın ta kendisidir. İhtilâl yapan kuvvetler hiç bir zaman bu düşün- cesizliğe sapmamışlardır. Bunun ye- rine, "27 Mayıstan sonra iktidarı de alanlar fikir (o değiştirdiler» o demek daha doğru olur. Bu değişikliğin de ne gibi sebepler tahtında olduğu- nun izahı, kendilerine düşer. ütün bunları bir tarafa iterek, bir de tamamen ayrı bir tartış- manın yapılmasını lüzumlu görürüm. Söylenildiği gibi 3 ay içinde seçime gidilseydi ne olurdu? Şimdi anlıyo- ruz ki çok kötü ol/urdu. Neden, bilir misiniz? Biraz düşünelim: 27 Mayıs- tan 3 ay sonra seçim olmuş ve ikti- dar yine sivillere teslim ilmi bir millet yürüyemez fikri salgın ha- linde. Bir çok akıllı ve kültürlü ge- çinenler bile kitle veya şahıs dik- tasını lüzumlu görüyorlar. Demokra- si ile halli mümkün görülmeyen AKİS/20 27 Mayısı kutlama töreninde gençler Her şey Demokrasi için... memleket meselelerini askerler yüzüs tü bırakmışlar ve çekilip kışlalarına dönmüşler. Demokratik nizamın nor- mal hadiselerinden olan çekişmeler bizdeki şekli ile tekrar ayyuka çık- makta. İşler arzu edilen şekilde yü- rümüyor. Milletçe bire bin' katarak nakletmekten zevk aldığımız o dedi- kodular gene her toplulukta ve her ağızda günlük mevzular olmuş. Böyle bir durumda en makul dü- şünenler dahi o Silâhlı (Kuvvetleri, memleket meselelerini radikal çare- lerle halletmeden, bunları tekrar "acemi ve ehliyetsiz politikacılar"ın eline bırakarak gitmekten suçlu tu- tacaklardı. «Gidilir mi Oo kardeşim hazır iktidarı almışken, kuvvet de elinde, hallet bu meseleleri, lekete odun lâzımdır» diye her kafa- dan bir ses çıkacaktı. Silâhlı Kuvvet- ler de bu ayrılışın hatalı olduğunu kabul edecek ve tekrar yavaş yavaş ikinci bir 27 Mayısın hazırlığı baş- layacaktı. Askeri darbe dalgaları biribirini takip edecek ve neticede memleket bir iç harbe kadar gide- cekti. Geçen birbuçuk yıllık aske- ri idare devri, askeri idarenin mah- zurlarını millete ve Silâhlı Kuvvet- lere göstermek bakımından demok- ratik hayatımızın devamı lehine pa- halı, fakat çok kıymetli bir ders ol- muştur. Her ne kadar bugün dahi bazı kimselerde «27 Mayısı oyapan- ların fikriyatı yoktu, hele biz bu işi fikriyatını hazırlayarak yapalım da, sen gör» gibi fikirler varsa da, bun- lar çok ekalliyette kalmaktadır. Bu- nu da geçen birbuçuk yük ve bizi, üs- telik biz Silâhlı Kuvvetler adına ida- re etmeğe kalkışmış olanlara borç- luyuz. Tamamen kaderin sevki ile mil- let en büyük dersi almış ve yeni düzenine girmiştir. Artık, aklıselim sahiplerinin maceracı heveslerle (o oy- durma rejimler peşinde (oOkoşmaktan vazgeçmesi ve «Bu nizam içinde na- sıl rahat yaşar ve yükseliriz» suali- nin cevabını odüşünmeye başlamısı bu yüzdendir. Bir denemeyi yap- mış olanlar arasında bulunan bir insan olarak yürekten inanıyoruz ki bu yolda da Büyük Millet Mec- lisimize, Silâhlı Kuvvetlerimize, Genç- liğimize, oBasınımıza, aydınlarımıza ve fikir adamlarımıza dünyanın en büyük, ama en de şerefli görevi düş- mektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: