25 Eylül 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

25 Eylül 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Kıbrısın Gizlediği Gerçekler T icaret Bakanı Fenni İslimyelinin bu yılki ticaret açı- $ının şimdiye kadar 168 milyon doları (o bulduğunu en bu hafta Bursada köylü şeftalisini ağaçtan in- mektedir. Bunun sebebi şeftaliler ri toplamak için masrafı şeftali fiyatının karşılamaması, daha doğrusu A müşteri bulamamasıdır. Halbuki Av- ada iri bir Bursa şeftalisi bizim parayla on liradan fazlaya salmaktad ve Avrupa piyasası bizden mütema- diyen şeftali METER dir. Ama biz bendi şefta lerimizi gönderemediğimiz için avrupalılar ihtiyaçlarını yunan şöalileriyle gidermeye çalışmaktadırlar. Memle- ket çinde ise en büyük müstehlik İstanbul halkı şeftalinin kilosunu iki liradan aşağıya yiyememektedir, İzmirin kunt incirleri de kendilerine Amerkanın ka- pılarının kapandığını görmüşlerdir. . Amerikalılar bizim a ir kurtlu e ve kendi memleketleri- sokmak istememektedirler Diğer tarım mahsullerimiz de, tıpkı kromumuz gibi büyük satış güçlükleriyle karşı karşıyadır ve ticaret bi- mütemadiyen açık vermektedir. Bizim " e ' denilen cinsten gelirimiz heme iç olm , yahut büyük mâna ifade etmediği için tediye Gn çomuz ile ticaret bilançomuz arasında fark bulunmamak- Türkiye her yıl muazzam tediye mİ karşı kanı kalmaktadır. Ayrıca sırtımızda o z Gö- İL EE Kalkınma devrinin korkunç mirası dikin dan eketin normal açığına bir de bu ekstra mükel- lefiyet yüklenmektedir. Biz "görünmeyen gelir" olar: turizmin lafını ederken İspanyanın beş senede turizmden ae ı para | milyar 800 milyon doların üstündedir. iye en süratli ve akıllı şekilde e arttırama- dığı ı ve devamlı "görünmeyen gelir" bulamadığı takdirde kendisini iktisadi bir felaket er Türkiyede dört devreli eğitim yapan ilkokullar var- dır. Çocuklarımız bu okullarda okumakta ve bilgi sahibi olmaktadırlar. Sonra bunlar ya öğretmeni hiç bulun yan, ya da kimya dersi kasabanın eczacısına, fizik dersi doktoruna, matematik dersi fen memuruna verdirilen or- ta okul ve liselere devam etmekte, oralarda ilim ve irfan- larını arttırarak üniversitelere talip olmaktadırlar. Bu arada tartışması yapılan husus, borçlu sınıf geçme usu- lü kaldırmanın Anayasaya aykırı bulunup bulunma- dığıdır! Türkiyenin, Hasan Âli Yücel devrinden beri bir eğitim politikası yoktur ve hiç bir hükümet o makama bir ehil adam bulup oturtamamıştır, Türkiye eğitim mese- lesine bir düzen veremediği, hele teknik eğitimi bugünkü perişan halinden kurtarıp esaslı şekilde ele (oalamadığı takdirde memleket bir "işsiz yarı münevverler beldesi" olmaya mahkümdur EB © Şu anda Türkiyede hiç bir devlet dairesinde bir kı- pırdanma, bir canlılık yoktur. Bunun sebebi, Türkiyede hiç bir şey yapmamanın hiç bir sorumluluk getirmemesi- dir. Tapılan bir iş bin taraftan bin söz çekmektedir ama yapılmayan işin hesabını soran mevcut değildir. Tapı- lan iş ise çok zaman takdir dahi edilmemektedir. «Bugün git, Ki gel" Musahipzadeden bu yana geçen yılların sonunda hâla bizim devlet dairelerimizin vazgeçilmez pa- miz Vatandaş güler yüz görmek bir yana, asık yüz- AKİS, 25 Eylül 1964 Metin TOKER de dahi işinin yapılması mutluluğuna (o erişememektedir. Vatandaş derken memurlar bunun başındadır. Zira bir memur kendi dairesinin dışında vatandaşın ta kendisidir ve kendisinin memur sıfatıyla yaptığı muameleye bir baş- ka dairede vatandaş olarak muhatap kalmaktadır. Tür- kiye laçka bir devlet mekanizmasıyla idare olunmakta- dır ve bu perişanlık nereye baksanız orada göze çarp- maktadır. Bu devlet kendi polisinin hiç olmazsa günde bir kere traş olmasını sağlamaktan aciz midir? Bir ingi- liz polisini, bir fransız a traşsız görebilir misiniz? Aradaki fark orada her n bir sorumluluk, burada ise ir umursamazlık içinde oluşudur. Belki şimdi, böyle ya- zıldı diye Ahmet Demir hemen bir tamim çıkaracaktır ve traşsız polis olmamasını emredecektir. Ama komiser mu- avini polis neferinin, komiser kendi muavininin, emniyet âmiri komiserinin Ni olup olmadığını devamlı, bu adet yerleşinceye kadar takip etmezse tamim ayda verir ki? Bu, bizim evel işlerimiz için ufak bir misaldir. e bunun gibi daha nice dert bugün Kıbrıs Meselesinin bizim gözlerimizden sakladığı gerçeklerdir. Fakat bunlar, tedavi olmadıkça oazıtan hastalıklardır. Bugünkü hükümet kurulduğa zaman ve bilhassa İnönü önce kendi Parti Meclisinde, daha sonra Grupta ve Bü- yük Mecliste reformların lüzumuna kuvvetle işaret etti- ğinde eğer memleketin bütün sağlam kuvvetleri bayram ettiyse ve kendisini hararetle desteklediyse sebebi bu ih- tiyacın herkes tarafından hissedilmesidir. Nitekim mil- let tarafından CHP'ye bir seçimde yüzde kırkın üstünde oy, uzun bir süreden sonra ilk defa bu hava içinde veril- miştir. Ancak şimdi, Kıbrısla sadece İnönü ve seçtiği teknik elemanlar meşgulken devletin bütün sivil teşkila- tının başındakiler kendilerini, fırsattan istifade, yamcılığın rehavetine terketmişlerdir. Hükümetinden yavaş yavaş uzaklaşmaktadır. Ticaret Ba- kanı ticaret açığından şikâyet etmesi gereken kimse de- gil, buna çare bulması gerekli sorumludur. Fenni İslim- yeli Bursada şeftalinin ağaçtan inmesini teminle mükel- leftir. Bunu sağlamak için ne yapmıştır? İbrahim Öktem bir eğitim politikası getirecekken, getire getire, hayati Teknik Öğretimin başına geçen devrin enteresan sima- larından Melih Koçeri getirmiştir. eni bir hava, taze kan, didişen bir ruh,. Kıbrıs Meselesi yavaş yavaş arzulanan istikameti alırken Tür- kiyeye bunlar verilmelidir. Bu çok iş ve onun akıllı pro- pagandası demektir. Halbuki bugün yapılan az iştir ve Bakanların şahsi propagandaları, kendi kendilerine oku- duktan methiyeler, övünme nutuktandır. Bütün bunların üstünde bir gerçeği herkes dikkatle görmelidir. İhtiras sahiplerinden müflis (o politikacılara, dikensiz yükselme yolu peşindekilerden opeyk ruhlulara Türkiyede bir takım vardır ki "Bu demokrasi bizde yü- rümez" edebiyatım bilhassa gençler arasında yaymaya çalışmaktadırlar, İstediklerinin ne olduğunu bilen genç- ler bunların gerçekleşmediğini görürlerse kabahati sis- temde aramak hatasına düşebilirler. Onların itilmek is- tendikleri uçurum da zaten budur. Bunu hiç bir laf önle- nu, ilk kuruluş günlerinin enerjisini bulacak, Kıbrısı paravana gibi kullanmayacak ve programından sonra bunun tatbikatında da Reform Hükümeti sıfatını hak edecek bir iktidar önleyebilir

Bu sayıdan diğer sayfalar: