30 Ekim 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

30 Ekim 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Saat 15.30'da isyan sona erdi ve her iki taraf da geriye çekildi. Hapishane ağaları Olay, geride bıraktığımız hafta Per- şembe sabahı, Sultanahmet Ceza- evinde geçti. gruplarca açıldı ve içeriye, cezaevinin gardiyanları ile jandarma erleri gir- diler. Maksatları, onüç hükümlüyü, başka ite nakletmek üzere, koğuşla- rından almaktı. Cezaevi sakinleri, sabahın o çok erken veya gecenin belirsiz herhangi bir saatinde bu çeşit baskın halinde gelişlere ve arama-taramalara ( alış- kındılar. Yalnız Sultanahmet Cezae- vinde değil, dünyanın hemen her ül- kesindeki cezaevlerinde, cezaevlerinin kendilerine göre gelenekleri ve uygu- lanan özel kanunları vardır. Bu gele- nek ve özel kanunların yanında asıl kanunlar ve yönetmelikler her zaman lâfta kalmıştır ve uygulanma alanı- nın dışındadır. Suç işleyip cezaevine giren, cezaevinin iki türdeki kanunu ile karşı" karşıya kalır. Birinci kanun cezaevinin yönetim kanunudur ve suç lu için "birinci derecede önem taşı- mamaktadır. İkincisi ise, içerdeki suç- luların kendi kendilerine koyup uygu- ladıkları 'kanundur ki, oboyun eğilen de budur. Suçlu, çevreye nasıl ahşa- cak, bunun için ne gibi yollardan ge- çecek, kimlere ne gibi haklar tanıya- cak, kendisine alt haklar (o nelerdir, önce bunu öğrenir. o Cezaevi ağasına ağalarıdır. Düzeni bunlar sağlarlar Ağanın ka- nunları bunlar tarafından uygulanır. Hükümlüsü obol cezaevlerinde ne cezaevi müdürleri ne de savcılar bun- larla başa çıkabilmişlerdir, İşte, Perşembe günü Sultanahmet Cezaevinde patlak veren ve devletin o- toritesini sarsıcı bir anlam taşıyan is- yan böylesi bir şiddetli tepkinin sonu- cudur. Ya hep, ya hiç! Bir süredir Sultanahmet Cezaevinde İsyan çıkacağı söylentiler odolaşı- "İlgililer buna göre tedbirleri- ni almış olacaklardır" diye düşünen- anladı- fil avlandılar. Mektupla yapılan isyan ihbarları kulak arkasına atıldı ve suç- lular arasındaki kaynaşma ise geçen haftanın başlarında son haddini bul- du. AKİS, 30 EKİM 1964 Sedat Çumralı Kanun, kanundur Ekim ayı başından beri (Yassıada hükümlülerinin birbiri arkasına has. riyetlerine kavuşmaları Türkiye ceza- evlerindeki o hükümlüleri (o ziyadesiyle tedirgin etmekteydi. Hükümlü psiko- lojisinle "Onlara af var da, bize niye yok?" fikrinden yola çıkan cezaevi sa- kinleri; genel bir affın peşindeydiler. Bunun için çalışıyorlar. o Başbakana, Bakanlara ve Cumhurbaşkanına tel- graflar ve mektuplar yağdırıyorlardı. Gerçi Meclise, bir milletvekili tarafın- dan bir genel af teklifi getirileceğine dair haberler gazetelerde yayınlanmış tı ama, bunun gerçekleşip gerçekleş- meyeceği konusunda kimsenin her- hangi bir fikri yoktu. Bu hava içinde, en bol hükümlüye sahip Sultanahmet Cezaevinde geçen hafta Perşembe sabahı erken saatler de başlayan arama-tarama, bardağı taşıran son damla oldu. Hükümlüler koğuşlarındaki yataklarından sessiz- ce kalktılar ve içeri doluşan jandarma erleri ile gardiyanlara (karşı gelme- den, arama-tarama yapmalarını bir sessizce seyre başladılar. Arama-tarama yapan jandarma erleri ile gardiyanların arasına polisler de karışınca, hükümlüler durumun deği- şik olduğunun Oo farkına vanverdiler. Aslında arama-tarama bir bakıma o- yalamaydı. Yapılmak istenen Sultan- YURTTA OLUP BİTENLER ahmet Cezaevinde ilgililerce tehlikeli ve istenmeyen kişi bilinenlerin başka şehirlerdeki cezaevlerine dağıtalım ak üzere Sultanahmet'ten çıkarılmalarıy- dı. Bu tehlikeli ve istenmeyen hüküm- lülerin sayısı onüçtü. İçlerinde Yassı- ada hükümlüsü Bumin Yamanoğlu, ün- lü eroin kaçakçısı Sefer Bezal, Mer- ter cinayeti sanıklarından Adnan Öz- petek, yine eroin kaçakçısı Fahrettin Soysal, Kâğıthaneli Kürt Hasan na- mıyla ünlü, AP'li, eski Kâğıthane Be- lediye Meclisi üyesi, o cinayet sanığı Hasan Bozdag, Ali Fethi İlsever, Ali Öz, Necati Vergili Can, Hüseyin. Ku- lüp, Mahmut Kılıçaslan, Sadullah Ak- paksoy ve Hakkı Çağıl vardı.. "Arkadaşlarımızı isteriz!" Hükümlüler arama-tarama ile oya- lanırlarken, beri yandan bu onüç hükümlü cezaevinden alındılar ve baş ka şehirlere nakledilmek üzere, işlem- leri yapılmağa başlandı. Revirdekiler meseleyi anlayınca, kendilerine mah- sus bir haber yayma usulü ile duru- mu öbür koğuşlardaki hükümlü arka- daşlarına süratle bildirdiler. , Kızılca kiyamet o zaman o koptu. İşlemleri tamamlanan onüç hükümlü cezaevi arabasına bildirirken, di, başaramadı; arabaya binmek istemedi, erleriyle takıştı, sövüştü. Fakat zor o- yunu bozamayınca, yeni bir yola gir- di. Parasını almak üzere koğuşa gir- mek istediğini söyledi ve isteği (kabul edildi. İşte, olayın patlak (vermesine ve üzücü şekilde sonuçlanmasına bu ted- birsizlik sebep oldu Muhafızlarının elinden kolaylıkla sıyrılan Oo Bozdağın "Bizi sürgün ediyorlar (o arkadaşlar!" diye bağırması, zaten gergin olan ha- vayı bir anda elektrikledi. Zira Boz- dağ, hükümlüler arasında (o "itibarlı" kişilerdendir ve her hafta adına, dı- şardan 2000 liraya yakın para gelmek te, bu para, cezaevindeki yoksul hü- kümlülere dağıtılmaktadır. Olayın tahkikatı devam etmekte- dir. Izmir "Ne atom bombası..-" Geçirdiğimiz hafta (Ege bölgesinde büyük bir kitleyi sadece ve sade- ce, bundan önceki sayımızda bu sü- tunlarda verdiğimiz "Vergi (Kaçakçı- lığı" olayı meşgul etti. Maliye Bakan- lığı müfettişleriyle hesap uzmanları- nın müştereken açtıkları tahkikat, çe- 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: