tan asil temel görüşü daha sonra anlamışımdır. İsmet Paşa bir meşruiyetçidir. 10 yıl içinde onun bu ten bir tek defa ayrıldığını. €- - mişimdir. Nitekim 28 Mayıs 1960 Cumartesi sa- bahı İhtilâlin resmi başı Cemal Gürsel İsmet Pa- şaya ilk defa telefon ettiğinde ondan, hareketi kendisine önceden haber veremedikleri için özür dileyecek ve "bizi bundan vazgeçirmeye çalışa- cağınızı biliyorduk” diyecektir, Gerçi İsmet Pa- şanın bu meşruiyetçilik vasfı kendisi hakkında bir çok defa yanlış teşhis konulmasına yol aça- cak, İsmet Paşa bu yüzden emrivâkileri kabul edecek sanılacak, emrivâkiler kabul edilmeyince tertipçiler açıkta kalacaklardır ama meşruiyet- çilikle yaman bir mücadeleci olmak elbette ki başka başka şeylerdir. İsmet Paşa 1954 Temmuzunun o son Salı- sında arkadaşlarını ikna etmeye muvaffak oldu. Komisyonun kararı Kurultaydan şöyle geçti: Meclis açıldığında C.H.P, Grupu bazı kanunlar teklif edecektir, Bu kanunlar kâbul edilmediği takdirde “Partinin yetkili organları” Meclisten çekilip çekilinmemesi gerektiğini tesbit edecek- lerdir! “Partinin yetkili organları” neydi? Bunu hiç kimse düşünmedi. Böylece, C.H.P. nin Mec- listen çekilmesi temayülü uyutuldu. O Kurul- tayda ikinci bir temayül mahalli seçimlerin boy- kot edilmesi temayülüydü. İsmet Paşa onun ka- rarını da “daha sonra"ya bıraktırdı. “Daha son- ra” ise, Parti Meclisinin İstanbuldaki Ağustos ve Eylül toplantılarında, üyeler arasında “se- cimleri boykot etme”fikri revactayken İsmet Pasa “Parti Meclisi bu kararı verirse derhal Ku- .rTültayı toplar, bu fikre karşı orada mücadels “ederim” deyince akan sular durdu ve Genel Başkanın arzusuna uyuldu. İsmet Paşa, seçim- leri böykot etmeyi demokratik inançlarına uv- “gun görmüyordu. Fakat İsmet Paşa bu prensip kararlarında ağırlığını hissettirirken Kurultay hafif bulunan Genel Sekreterin yanma onun kadar hafif bır Parti Meclisini secivordu. Tüzük tadilâtını Ku- Tultay şöyle bir “idaresi maslahata bağladı: “Genel Sekreteri de Kurultay seçti. -Kurultayda “Genel Sekreter adayı olarak son dakikada Ka- sım Güleğin karşısına Ferit Melen çıkarıldı. Fe- "rit Melen yenilmesine rağmen, tamâmile hazır- Tıksız çıktığı halde adamakıllı çok oy aldı. Bu suretle “Gülek Efsanesi”nin suhiliği ilk defn hissedildi ve bu bir ders oldu-. Fakat Kurultay, “beş kişilik bir Genel İdare Kurulunun seçilmesi yetkisini Parti Meclisine terketti. Ancak Genel “Sekreter, kendi seçtiği iki Yardımcısıyla bu Ku- “Tulun başına geçecekti. Yani, tam bir arap saçı.. Bu hetice, bilhassa Falih Rıfkı Atayın ve başka sebepten Nihat Erimin sert tenkitlerine yol actı. Atay seçilenlere öylesine güvenmiyor- du ki “Partiiçi meseleler itimat edilmesi caiz kü- « #ük komitelerde görüşülmelidir” diye yazmak- 25 -— tan çekinmedi. Sonradan, seçilenler itimat bah- sinde bir noksanları olmadığını belli ettiler ve yarı yoldan dönenler başkaları oldu ama idare- cilik, hele parti idareciliği bakımından yeni ku- rulun zaafı kendini hep belli etti. Nihat Erim ise “Artık Partinin yetkili bir organında değilim, onun için tenkitlerimi serbestçe yapabileceğim” diye Halkçısında tehditler savurmaya başladı. O günlerde Kasım Güleğin, koltuğunun altında bir Halkçı gazetesiyle İsmet Paşaya geldiğini, sızlandığını, ondan kendisini ve ekibini himaye etmesini istediğini, partililerden gelen bu çeşit hücumlarin Partideki birliği bozacağını söyle- diğini hatırlıyorum. İsmet Paşa Kasım Gülek yanından çıkınca Nihat Erimi çağırttı ve ona Genel Sekreterin bu müracaatını nakletti. Fakat zayıf bir Genel Merkezin kurulmuş olmasının İsmet Paşayı fazla bedbaht etmediği- ni söylersem kimse şaşırmasın. Partinin Meclis Grupu da zayıftı. Onun karşısında kuvvetli bir Genel Merkez ister istemez, İsmet Paşanın hiç hoşlanmadığı “Genel Merkez Tahakkümü” te- mayülünü uyandıracak ve şiddetli çekişmeler olacaktı. Kurulan denge, bunu önlüyordu. 1954 Sonbaharma, işte böyle gelindi, Eylül ayı, Partisine arzuladığı istikameti vermiş bu- lunan İsmet Paşanın âilesi üzerine daha rahat eğilmesini sağladı. 16 Eylülde Taşlıktaki evde Özdenle benim nişan yüzüklerimizi İsmet Paşa taktı. Güzel, ılık, güneşli bir gündü. O nişanda, adını çok duyduğum bir insanla hayatımda ilik defa karşılaşıp tanıştım: Nihat Erim. Nihat Erimle zaten, 1964 yazında İsmet Paşanın Ame- rika seyahatini beraber yapıncaya kadar, oncu yıl içinde topu topu iki kere görüşmüşümdür. ki kere diyorum.. O da, insanın kendi kala-' ! i balık nişanmda bir misafirle karşılaşması bir; görüşme sayılırsa.. Gelecek yazı: Nihat Erim Meselesinin içyüzü neydi?