8 Mayıs 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

8 Mayıs 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

saç görüşünün çok değişmiş olması- dır. Eskiden sadece süslü takma saç- lar yapılırdı. Bugünkü takma saçların çoğu o kadar tabiidir ki, bunları ka- dınlar yalnız baloya değil, rahatlıkla, büroya da giyebileceklerdir. - Takma saçlar, içeriye eklenebilen besleyici "puflarla da daha kabarık, daha süslü olabilmekte veya çeşitli şekilde kullanılmaktadır. Takma saçlılara tavsiyeler Takma saçın rahat kullanılabilmesi için tabii saç renginde olması tavsiye edilmektedir. Takma saç bo- yanmaz, fakat özel bir ilâçla temizle- nir. İnsan kendi saçından da takma saç yaptırtabilir, fakat bu saçların kâfi derecede uzun olması, karıştı- rılmadan, itina ile uçları bağlanarak kesilmesi, kırık olmaması, sıhhatli ol- ması şarttır. Takma saçlar naylondan veya ta- bii saçtan yapılmıştır. En ucuzu nay- lon takma saçlardır. Diğerleri cinsi- ne göre değişmektedir. Meselâ Paris- teki büyük berberler, (kalın, siyah saç- ları Japon saçından, çok sarı saçları İskandinavyalıların saçlarından, ince saçları ise İtalyan ve İspanyol saçla- rından yapmaktadırlar. Bu sonuncular en pahalılarıdır. akma saç, kullanıldıktan sonra daima fırçalanmalı, toz tutmayacak bir yerde muhafaza edilmelidir. Çıka- rıldıktan sonra da ters çevrilip silke- lenmen ki, saçlar birbirine yapışmasın.. Saçı, ayaklı bir şeyin üzerine itina ile oturtmak veya katlıyarak naylon tor- bada muhafaza etmek lâzımdır. Za- man zaman mizanplisini tekrarlamak da tabii şarttır. Şimdiki takma saçlar çok hafiftir. 60 gramla 300 gram arasındadır. Uzun saçı olanlar, takma saçı geçirmeden önce, saçlarını tepede değil, ensede toplamalıdırlar. Yoksa saç çok kabarık olur. Bu ise moda değildir. Avrupadaki (Obüyük mağazalarda ayda 400-500 takma saç, büyük berber- lerde ayda 50 takma saç satılmaktadır. Dev adımlarla ilerliyen bu yeni en- düstri ticaret dünyasına yeni iş saha- ları açmıştır- Kiralık perukalar da ayni şekilde revaçtadır. Dekorasyon Karma, zevk Eskiye hasret, zaman zaman bütün modaları etkilemektedir. Bütün, mesele, eskiyi yeni bir şekilde kul- anmak, modem eşyalara bazen şok etkisiyle, bazen de alıştırarak uydur- maktır. Meselâ çok modern koltuklu, çıplak denilecek şekilde döşenmiş bir oturma odasına, çok modem şe- 28 kilde, Sessiz Yürüyüş Bundan bir süre önce Ankaradaki Altı Nokta Körler Derneğini ziyaret et- tiğim zaman, dünyanın en güzel nimetlerinden bir tanesinden, görme imkânından yoksun bir genç: "— Biz, durumumuza tamamiyle alışmış, buna benimsemiş kimseleriz. Tek derdimiz, yaşıyabilmek için topluma yok olma zorunluğunda bırakıl- mamızdır. Bugün ileri toplumlarda körlerin, birçok işleri, gözleri gören kimseler kadar iyi yapabilecekleri artık kabul edilmiş bir gerçektir. Toplu- mun bize yapabileceği en büyük iyilik, bizim diğer, insanlar gibi eğitilmemi- şe, muhtelif sahalarda yetiştirilmemize yardımcı olmak, bizden faydalan- maya çalışmaktır" demişti. gün konuştuğum, gözleri görmeyen diğer gençler de hep aynı şey- leri söylemişlerdi: Görmemek birşey değildi. Tek ıstırapları, yaşamak için başkalarına muhtaç olmalarıydı. Sakatların iş yerlerinde yüzde 2, yüzde 4 oranında çalıştırılmalarını sağ- lıyacak olan kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisindedir. Tasarının bir an önce kanunlaşmasını sağlamak için Türkiye Sakatlar Derneği de harekete geçmiş ve İstanbuldan gelen bir heyet. Anıtkabiri ziyaret ettikten sonra, Hürriyet meydanında bir sessiz yürüyüş yapmış ve Millet Meclisi Başkanı Fuat Sirmen ile Senato Başkanı Enver Akaya başvurmuştur. Kör gencin anlattığı gibi, bugün artık sakatların yapamıyacakları hiç- bir iş yok gibidir. İleri toplumlar bu derdi özel eğitimle halletmişlerdir, Kanuni zorunluklar yanında, birçok işyerleri, sakatları kendi istekleri ile de işe almaktadırlar. Çünkü genel olarak, bu kimselerin çok büyük bir titiz- likle çalıştıkları meydana çıkmıştır. Üstelik sakatlar, bugün birçok mem- leketlerde nüfusun oldukça önemli bir oranını kapsamakta ve insan gücü- nün iyi bir şekilde kullanılması yönünden de dikkatle ele alınmaktadır. Ya- pılan ilmi araştırmalar, sakatların bir memleketteki nüfus toplamının yüz- de 15 ilâ yüzde 20'sini teşkil ettiğini göstermiştir. Bu şekilde elde edilen ra- kamlar bütün memleketler için çok düşündürücü olmaktadır. İş Kanunu çıktığı takdirde memleketimizde 1 milyon sakat insanın ça- lışma gücünden faydalanmak ve bu insanları haysiyetli bir şekilde yaşama imkânına kavuş mümkün olacaktır. Yalnız, üzerinde dikkatle duru- lacak bir mesele daha vardır: Kanun, elzem olmakla beraber, derdi hallet- mek için kâfi değildir. Arızalı kimselerin özel eğitimine aynı şekilde önem vermek, arızalı bir insanın faydalı şekilde yetiştirilmesini sağlıyacak ted- birleri almak da şartlar- Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda ötedenberi bazı çalışmalar yapmış, hattâ bunu on yıllık bir plâna da bağlamıştır. Ancak, hem bu çalışmalar yeteri kadar aydınlatılmadıkları için, üstün zekâlı ço- cuklar da dahil, özel eğitimi gerektiren çocuklar, çoğu zaman kendi kader- lerine terkedilmişlerdir. Arızalı çocuk, henüz toplumumuzda ailesi için bir nevi utanç teşkil etmekte; çocuk, yetiştirileceği yerde, gizlenmekte; insan olarak, çoğu zaman, ziyan olmaktadır. İş Kanunu çıktığı takdirde, işyerleri, sakatları gerçekten çalıştırmalı ve bunu bir kanuni zorunluk sayıp, sakat- ları maaşa bağlamakla yetinmemelidir. Çünkü maksat zoraki bir para yar- almak değil, sakatları toplumda işe yarar hale getirerek, onları manen ve maddeten kalkındırmaktır. Bunun için de muhtelif sahalarda kursların açılması, derneklerin devlete bu çok külfetli işte yardımcı olması gerekir, ileri toplumlarda bu meseleleri halleden birşey de "İnsana verilen öneme- dir. Acımak olumsuz bir histir. Yardım etmek, acımanın yerini almalıdır. Jale CANDAN odanın bir kenarından ve tıklar, elişi kumaş tavan abajurları, elektrik telleri gösterilerek sallandı- rılmış, kıymetli, küçük bir eski zaman abajura âdeta bir şok etkisi yapmak- ta, fakat odanın çok fazla çıplak, so- ğuk manzarasını ısıtmaktadır. Gine modern bir yatak odasında, yatağın üzerini örten, tığ işi bir dantel örtü derhal bakışları çekmekte, fakat oda- yı kıymetlendirmektedir. Bu şekilde elde yapılmış dantel işler ,elişi yas- püsküllü, elde örülmüş bir yün koltuk kılıfı, elişi bir duvar tablosu, eskiden kalmış ve iyi değerlendirilmiş herhan- gi bir eşya parçası çok modern ev eş- yalarının arasında, önemli bir yer iş- gal etmektedir. Odalardan odalara a- çılan süslü camlar, vitraylar veya bun- ları takliden duvara konmuş bir süs, modern dekorasyonun âdeta tuzu bi- beri olmuştur. AKİS, 8 MAYIS 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: