17 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

17 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadınlar Meclise Girmeli (Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesi, bir süre önce bir bildiri yy , bütün al beri başvurdu ve yoklam mertebe a kadın adaya yer ele edi oç. Dr. Nermin yi başkanlığındaki Dernek, kadınların Türkiye Büyük Mil- let Meclisine girmesini kadının sosyal ve kişisel dâvala- rını daha iyi savunabilmesi için şart görmektedir, ama bunu feminist bir görüşten çek memleket kalkınması yö- nünden değerlendirmektedir. Gerçekten, memleketin ekonomik ve sosyal kalkınma- sını amaç olarak benimsemiş olan 1961 Anayasası bu ko- nuda, kadına ve erkeğe, fark gözetmeksizin eşit haklar vermiştir ve bunun tabii bir sonucu olarak da gine ka- dın - erkek farkı gözetmeksizin, her vatandaştan eşit hizmet ve sorumluluk beklemektedir. Halbuki Türkiyede kadın, büyük çoğunluğu ile halen okur - yazar değildir ve özellikle torun alanında en büyük çalışma gücünü temsil ettiği halde, haklarından haber- siz, adeta sosyal hayatın dışında yaşamakta, sömürül- mekte, ezilmekte, geleneksel zincirlerle bağlı bulunmak- tadır. Bunun sonucu olarak da anne ve kadın olarak, top- tanı kalkınmasında yeterli olamamaktadır. Toplumumuz, kendisini fileri memleketlerdeki uygarlık seviyesine ulaş- tıracak olan başlıca faktörlerden bir tanesinden, kadın faktörünün böylece yoksun bulunmaktadır. Çünkü o, sos- yal hayattaki önemli rolünü yerine getirememekte, ço- cuğunun eğitiminde kendisinden bekleneni verememek- tedir. Halbuki bilini, bugün ana kucağında geçen çağı en etkili bir okul çağı olarak kabul etmiştir. İnsanoğlunun I numaralı öğretmeni annesidir ve bir annenin bir çocuğa verdiğini değme profesörler verememektedir. Zaten memleketimizde, yabancı uzmanların yaptıkla- rı toplum kalkınması o araştırmalarında "kadının sosyal durumu" daima en büyük engel olarak meydana çıkmış- tır. Son olarak, Türkiyenin sosyal gelişimi konusunda 8 bin köyde örnekleme usulü araştırma yapan amerikalı uz- manlar da, hemen her konunun sonunda, raporlarında şu özeti vermişlerdir: "Türkiyede kadının modem hayatın içine yeteri kadar girememesi Türkiyenin kalkınmasını köstekleyici başlıca faktördür." Ama durum yabancı uzmanların gördüğü kadar cesa- ret kırıcı değildir. Çünkü Türkiyede kadının, sosyal ha- yatın dışında, kalışı tamamiyle sunidir. Aslında, hiçbir toplamda kadın, türk tadını kadar toplum sorumlulukla- rına katılmamıştır. Tarlasında, evinde, savaşta ve barışta kadın, memleketin direği olmuştur, örtünmesi, kapan- ması, insandan kaçması öylesine uydurmadır ki evinde, köyünde serbest dolaşır da, şehre geldiğinde, otobüsten inince kullanmak üzere yanında örtü taşır İşte Üniversiteli Kadınlar Derneği bütün bu dertleri; dile zetirmek, kadınların ve çocukların haklarını yasa- larla daha iyi savunabilmek için çok sayıda kadının Tür- kiye Büyük Millet Meclisine girmesini istemektedir. Bu kadınlar araştırmacılarla, bilim adamlarıyla, aydın kadın teşekkülleriyle işbirliği yaptıkları (otakdirde Türkiyedeki e dâvası"nı halletmek mümkün olacaktır. Yalnız, siyasi partilerin merkez kontenjanlarından Meclise girecek birkaç kadınla yetinmek büyük hata olur. Siyasi partilerin, kendi saflarında yıllarca çalışmış poli- tikacı kadınları desteklemeleri, yoklamalarda bu kadın ları, her zaman olduğu gibi, post kavgasına düşerek, kena- ra itmemeleri lâzımdır. Kadınlar, rakı masası veya kulis anlaşmalarında yeterli olmıyabilirler. Ama listelerde mu- hakkak yer almalıdırlar. Bu, sembolik olmaktan çok öte- de, toplum dâvamızla ilgili bir meseledir. Jale CANDAN sini arıyoruz" dedi. Kendisini büyük bir dikkatle, şef- katle dinleyen gözlüklü kadın da bü- yük. bir çaresizlik içinde içini çekti ve: — Bu onüçüncü çocuğa yapılacak bir şey? yok. Onu da doğuracaksın, ama ondan sonra istersen artık çocuk do- gurmazsın. Doğumevine gelirsen, iste- diğin zaman çocuk doğurup doğurma- mak için gerekli tedbirleri ( öğretiriz" diye cevap verdi. Olay, bitirdiğimiz haftanın sonun- da Cumartesi günü Ankarada, Yeni- doğanda, Hürriyet mahallesinin Eski- şehir sokağının başındaki kahvede geç ti. Onüçüncü çocuğunu bekliyen ka- dının adı Şefika Görge idi. Üniversi- teli Kadınlar Derneği üyelerinin kahve de yaptıkları Aile Plânlaması sohbeti- ni duyunca, derdine çare aramaya gel- mişti. O gün, Yenidoğandaki (o kahveye, derdine çare aramaya giden kadın yal- nızca Şefika Gorgedeh ibaret değildi. Elleri, kucakları ve hattâ ayni zaman- da karınları çocuklu kadınlar, Üniver- siteli kadınlara dert yanmaya koşmuş- lardı. Bunlardan bir başkası Sultan, bir başkası ismini söylemekten çekinen körpecik bir gelindi. 17 Temmuz 1965 Şefika Görgeye cevap veren Anka- ra Doğumevi mütehassıslarından Dr. Şefika Ataman, aile plânlamasına tâbi olmak isteyen kadınlara yol gösteriyor, Doğumevinde denemesi yapılan plâstik spiralleri tanıtıyor, bunlar ve haplar hakkında bilgi veriyor, kadınlar nefes almadan dinliyorlardı. Yalnız, kanu- nun, çocuk teşekkül ettikten sonra dü- şürmeyi yasak etmesi birçoklarını üz- müştü. Üzüntünün nedeni D” Şefika Ataman, çocuk düşürme konusunda gayet açıktı. Teşekkül etmiş bir çocuğun düşürülmesinin bir cinayet teşkil edeceğini, aile plânla- masının bu yüzden önemli olduğunu ve çocuk olmadan, tedbirin herşeyi hal ledeceğini anlatıyor, özellikle gayrifen- ni düşürme teşebbüsleri üzerinde du- rarak bunların doğuracağı felâketi be- lirtiyordu. Bu arada bir hikâye, din- leyicileri çok etkilemişti. Dr. Ataman o gün kahveye iki arkadaşı ile beraber gelmek istediğini, fakat bunların âcil iki vaka yüzünden hastahaneyi terke- demediklerini söyledi. İki kadın, kibrit çöpü ile çocuk düşürmeye teşebbüs et- mişti. Bunlardan biri, ölüm halinde idi. Öbürü en azından sakat kalacak, bir daha istese de çocuk sahibi olama- yacaktı. Halbuki aile plânlamasına tâ- bi olanlar hem istedikleri zaman ço- cuk yapmamak, hem de istedikleri. za- man çocuk yapmak imkânına sânip idiler. Dr. Atamana yardımcı olan bir baş- ka kadın da Fatma Altay idi. Fatma Altay altı çocuk sahibi idi Geçen haf- ta Üniversiteli kadınların ayni konu- daki sohbetlerine şahit olduktan son- ra Doğumevine başvurmuş ve spiral koydurtmuştu. Altı çocuk, iyi yetiştiril- diği takdirde, kendisine de, vatana da yeterdi. Ama Fatma Altay "körpe ço- cukları seviyordu". Bunları büyütün- ce, kocasının işi iyi giderse, bir tane de yaşlılık için doğuracaktı. Dr. Ataman, grupları dolaşıp spiral ler ve haplar hakkında bilgi verirken. Üniversiteli Kadınlar Derneği Başka- nı Doç. Dr. Nermin Abadan da, diğer üyeleri dinleyicilere tanıtıyor ve aile plânlamasının gerçek mânâsını açık bir dille anlatıyordu. Üniversiteli ka- dınlar bir yandan da kahvenin güzel çayını, beraberlerinde getirdikleri bis- küvilerle birlikte, dinleyicilere ikram e- diyorlar, aralarında çok kadınca ko- nuşuyorlardı. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: