17 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

17 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR BARABBAS VE CÜCE Yazan Pör Lagerkvist, türkçeye çevi- ren Melih Cevdet Anday, Nobel Yayın- lan İstanbul, 295 sayfa 10 lira. agerkvist, isveçli bir yazardır. Tür- kiyede adı ilk defa duyulmaktad 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödül kazanmıştır. Barabbas ve Cüce adlı iki romanı dünyada büyült yankılar yapmıştır ama, Türkiyede adının du- yulması için 1805 yılını beklemek ge- rekmiştir. Gazetecilikten yayın hayatına geç- miş ve Nobel ödülü kazanmış bütün e- serleri dilimize kazandırmak o kararı- na varmış olan Oğuz Akçanın kurduğu Nobel yayınevi tarafından Sartre'ın Nobel kazanmış bir eserinden sonra yayınlanan Lagerkvist, kitabı türkçe- leştiren Melih Cevdet Andayın verdiği bilgiye göre. 1891 yılında Güney İsveç- te doğmuştur. Bir demiryolu memuru- nun oğludur. Lise öğrenimini bitirdik- ten sonra Avrupada gezilere çıkmış. Avrupa edebiyatını incelemiş, yurduna döndüğünde şiir ve tiyatro ile uğraş- mıştır. Edebiyatın hemen bütün dalla- nın denemiş, deneme yazmış, eleştirme yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı ve so- nuçlan yazar üzerinde büyük etki yap mış, bir ara insanlıktan umudunu ke- secek kadar kötümserliğe kapılmış, diktatörlüklere, savaş tahrikçilerine karşı geniş bir kampanya açmıştır. Pör Lagerkvsit 1940 da İsveç Aka- demisine alınmış, 1941 de Goteborg ri tarafından onursal doktor ilmiş, 1951 de ise Nobel edebiyat ö- dölünü almıştır. Yazar hakkında bütün bilgi bu ka- dardır. 17 Temmuz 1965 Kitabın başında Melih Cevdet An- dayın, kitabı İiveççeden fransızcaya çeviren Lucien Maury'in ve bu tercü- meye dair düşündüklerini yazan And- re Gide'in Barabbas ve Cüce hakkın- daki görüşleri yer almaktadır. Barabbas adlı romanın hikayesi şu- dur: Kudüste çarmıha gerilerek öldü- rülecek iki suçlu vardır. Bunlardan bi- rinin suçu haydutluk ve insan öldür- mek, diğerinin ise "ben tanrıyım" de- mektir. Romalı Vali Pilatus, bu iki suçlunun cezalandırılması gününün bir bayrama rastlaması dolayısıyla, suç- lulardan birini bağışlayacaktır. İki suç lu da huzura getirilir. Vali suçlulardan birini seçmekte mütereddittir. Çok tan riya inanan bir insan olarak, iki suçlu arasında hiç bir fark görmemektedir. Tek tanrıya inanan Kudüslü müsaviler ise, Valiye, adam öldürücü ve haydut Barabbasın bağışlanmasını tavsiye et- mekte, "Barabbası bağışla, öbürünü as" demektedirler, öbürü de bu işe rıza göstermekte, "Bırakın bu adamı, be- ni asın" demektedir. Dediği yapılır. "Bırakın bu adamı, beni asın" di- yen suçlu, İsadır. Kan içici Barabbas bağışlanır, özgürlüğüne kavuşur ama, artık eski Barabbas olamaz. Dünyası değişmiştir. Kendisine hayatının ba- ışlanmasını sağlayan asıl insanın İsa olduğunu bir türlü unutamaz. İsanın yolundan gitmeye başlar, onun mürit- leri arasına karışır. Ama Barabbas bu ilk hristlyanlarca da bir türlü kabul edilmez, hep itilir, hep horlanır, Barab bas Romaya gider. Roma hristiyanları arasında kendisine bir yer bulmak İs- ter. Kimse onu kabul etmez. Derken hristiyanlar, romalıların zulmüne kar- şı ayaklanırlar, Romayı yakmaya kal- kışırlar ve yakalanıp, İkişer İkişer zin- cirlenirler. Bu nin en gerisinde tek başına zincirlenmiş bir insan var- dır, yalnız ve mutsuz: Barabbas!. Romalılar suçluları asarlar. Dara- gaçları ikişer ikişer ve yanyanadır. Bir tek Barabbasın darağacı bir kenar- da ve yalnızdır. Barabbas ölümde bile yalnız kalmıştır! Kitabın ikinci romanında konu da- ha başka bir devri içine almaktadır: Rönesans devrini. Cüce, anası babası belli olmayan bir zavallıdır. Birkaç li- raya bir Rönesans sarayına satıldığı- nı bilmektedir. Bir soytarı olarak her- kesin alay konusudur, herkes onunla eğlenmektedir, kimse ona, onun iç dün- yasına yakınlık göstermemektedir. A- ma cüce, yalnızlığından mutludur, Prensin sırdaşıdır. Prens en gizli işle- rini onunla konuşmakta, düşmanları- nın kadehlerine onun vasıtasıyla zehir koydurmaktadır. Cüce, yaptığı bu işle gururludur. Prensin karısının odasında kocasını aldattığını söyler, Prensesin kamçılanarak ölümünü sağ- lar. Bunu yaparken, ölümlere sebep o- lurken de mutlu ve gururludur. Saraya bir misafir gelmiştir, resim- le uğraşmaktadır. e Cücenin yapmak ister. Bunun için de Cücenin soyunması gerekmektedir. Ama, Cüce direnir. O, yalnızlığını sevmekte, ken- dine ait a sadece kendisine ait ol- masını istemektedir. Hatırlı misafir, kaması ile onu çırılçıplak soyar ve res- mini yapar. Cüce isyan içindedir, "Be- nim olanın sahibi ben olacağım, başka Kimse el süremez ona, kimse tecavüz edemez, benimdir o, başkasının de- &il" der. Cüce zindana atılır, zincire vurulur, ama mutludur. Büyük yalnız- lığı ile başbaşa kalmıştır! İşte Lagerkvistin Melih Cevdetin ka lemiyle türkçeleştirilmiş İki romanının hikâyesi budur. Melih Cevdet, iki ro- manı da büyük bir ustalık ve akıcılıkla dilimize kazandırmıştır. Belki türkçeleş tmeke biraz fazlaca ileri gitmiş, he- üz dilimize yerleşmemiş yeni kelime- leri fazlaca kullanmıştır ama, buna rağmen iki roman da büyük bir ko- laylıkla okunmaktadır. Lagerkvisti dilimize çeviren de, bu çeviriyi yayınlayan da Türkiyeye bir yeni görüş açısı, bir yeni dünya getir- dikleri için ne kadar kutlansalar azdır. İlhami SOYSAL 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: