AKİS Sevdiği ingilizce tâlbir "Everytihing is under control — Vaziyete hakimiz". Ama, hangi memlekette ne rejim altın da olunsa olsun hakim bulunulama- yan şeyin program olduğunu çok geç- meden anladık ve sonraları, arkadaş- lıklarımız ilerlediğinde uzaya roket at- makla aksamayan program yapıp yü- rütmenin aynı gey o sayılamayacağını hatırlattık, gülüştük. Zira, "her şeyin kontrol altında olması", meselâ dönüş- te benim Viyanaya, bavulumun Kiyefe gönderilmesini önleyemedi. Ama ba- vulum iki gün sonra Yeşilköye gelin- ce sevimli Kevorkyanın vaziyete tek- rar hakim olduğunu anladım. a gelmiş bulunan ruslardan diğer İkisi Dışişleri Bakanlığını temsil ediyorlar. Birincisini Türikiyeden tanı- yorum: Leonid Manjosin. Evvelce, Sovyetler Birliğinin Ankaradaki Büyük Elçiliğindeydi. Şimdi Bakanlıkta, Tür- kiyeyle ilgili dairede çalışıyor. Tesa- düfler ilerde onu bizim tercümanımız ve mihmandarımız yapacaktır ve biz Sovyet Rusyayı onunla beraber dola- şacağız. Dışişleri Bakanlığının İkinci temsilcisi, bizim tâbirle. Enformasyon Dairesinin bir mensubu. Ona sonradan çok az, bir kere, Dışişleri Bakanlığı- nın asansöründe rastladım. Dördüncü rus türkçe konuşur gibi yapıyor. Bir gazeteci. Andrey Kirilof. Gazeteciler Birliği bir cemile olarak ancak bir başka tercüman vasıtasıyla konuşulabiliyordu! o Pravdanın yeni başyazarıyla bir ciddi konuyu görüş- meye başladığımızda Andreycik bir onun yüzüne bakti bir benim ve türk- çenin bu görüşmeyi çevirmeye yetme- yeceğini söyledi. Bunun üzerine onu, moda defilelerine gittiği zaman karı- mın yanına, benim yanıma da Manjo- sini verdiler. Şeremetievoda arabalar hazırdı. Kalacağımız Sovyetskaya Oteline gel- dik. Otel, Leningrad Bulvarı üzerinde. Daha ziyade resmi muteber misafirle- re ayırıyorlarmış. Bizim, eski Perapa- las tarzında bir otel. Geniş mermer trabzanlı gösterişli merdivenler, büyük holler, yeşil mermerden sütunlar, ferah salonlar, yerlerde kalın halılar, du- varlarda tablolar. Otelin yanındaki, şimdi lokanta olarak kullanılan kısım bir eski "yar"mş. Yar diye, Çarlık Rusyasında aristokratların ve zengin 17 Temmuz 1965 tacirlerin cümbüş yaptıkları hususi o- daları olan lokantalara diyorlar. 1900 Parisinin "Chez Maxim's"i gibi bir yer. 1940larda ona, otel kısmını, aynı eski tarzı muhafaza ederek eklemişler. Bi- ze ayrılan daire, içiçe üç oda. Bir ya- tak, bir kahvaltı ve bir çalışma odası var. Radyo, televizyon ve piyano. Bir banyosu, bir de mutfağı mevcut. Mut- fağında rusların Moskova markalı meşhur harcıâlem buzdolabı duruyor. Bunu, kentinde ve köyünde, hemen bütün rus evlerinde gördük. Ama bi- zimki işlemliyordul Sonradan bu bozdolabını, bana in- tilbalarımı soran nüfuzlu ruslarla çok konuştuk. Saray gibi bir otelde prens- DIŞ GEZİLER kın bir süredir "mal sahibi"nin dev- let olduğunu, devletin ise halk demek bulunduğunu, o itibarla her şeyin herkese ait sayılması gerektiğini an- latmaya çalışmaktadır ama bunun an- laşıldığını iddia etmek güçtür. Sadece taksi olarak çalıştırılan Volgaların ne halde bulunduğunu görmek bunu is- pata yetiyor. Bütün Sovyetler Birli- ğinde bir tek bakımlı taksiye rastla- madığımı söylersem mübalâğa ettiğin sanılmamalıdır. tabii devlete daha fazla zarar vermesi- eyen, komünist akide değil, yü- reklere salınan korkudur. Şimdi, bu yazı serisinde yerleri geldiği zaman Rusyada buzdolapları bol bol satılır *-*-anabazen işlerler, bazen işlemezler lere lâyık bir dairede buzdolabı neden işlemez? Bu dairede, Sovyetler Birli- gi hakkındaki intlbalarına önem ve- rilen kimseler oturtuluyor. İşlemeyen bir buzdolabının o bıraktığı kötü inti- baın ise, müessiriyet bakımından bir elektrik santralının yarattığı iyi inti- baa denk olduğunu bilecek kadar, ruslar, propaganda sanatına şüphesiz vakıftırlar. O halde, neden? Çünkü Sovyetler Birliğinde hiç bir şeyin sahibi yok. Sovyetskaya Otelinin sahibi yok. Buzdolabının da sahibi yok. Sorumlusu yok demek istemiyo- Sorumlusu var. Ama sahibi yok. Gerçi komünist rejim yarım asıra ya- anlatacağım çeşitli sebeplerden ötürü korku salınması devri, her geçen gün geride kalmaktadır. Rejimi kuranların idealleri, toplum o seviyeye geldiğinde, vatandaşta yaratılan şuurun başka ted- bire ihtiyaç hissettirmemesi idi. Bu- günün gerçekçi idarecileri bunun ger- çekleşmediğini görmektedirler. o Bun- dan dolayıdır ki Trapeznikof ve Liber- man gibi düşünürler "sosyalist sistem- de kâr konusu"nu ele almaktadırlar ve kâr, bir ucundan sovyet iktisadına şimdi sokulmuştur. Bunun, Sovyetler Birliği dışındakl bir çok çevrede bir bakıma kapitalizme dönüş şeklinde tefsir edildiğini biliyorum. Ruslar