22 Nisan 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

22 Nisan 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZABITA buldukça alay ediyorlardı. Bu ara- da, Cezaevi Müdürüne başvurarak, bu adamdan korktuklarını, koğuş- larından alınmasını o isteyenler de oldu. O da kimseye yaklaşmıyordu. Sabahtan akşama koğuşta tek başı- na oturuyor veya yatıp uyuyordu. Sorulan hiçbir soruya cevap vermi- yordu. Ne düşündüğü belli değildi. Okuma-yazma bilmediği halde, ga- zeteleri ve özellikle mahalli gazete- leri merakla izliyor, koğuş arkadaş- larından, gazetelerde kendisine dair haberler bulunup bulunmadığını so- ruyor, varsa okutup, dikkatle dinli- ordu. Hattâ bazı gazeteleri sakla dığı bile oluyordu. Ancak, son zamanlarda huzuru iyice bozulmağa başlamıştı. Bu yüz- den olacak, üç aya yakın bir süre kaldığı genel koğuştaki son üç gü- nünü hep uyuyarak geçirdi. Bu gün- lerin birinde de Cezaevi Müdürüne haber göndererek, kendisinin ayrı bir yere alınmasını, arkadaşlarının alaylarına dayanamadığını bildirdi. u arada, kanının ısındığı bazı kim- selere dert yanıyor. Muharrem Öz- kay hariç, diğerlerini kendisinin öl- dürmediğini söylüyor, adlarını bile hatırlayamadığı Oo karılarını (o suçlu- yordu. Cezaevi Müdürü Vehbi Ersoy, Abdullahın bu teklifini olumlu kar- şıladı, kendisini münferide aldı. Ka- atil buna çok sevindi ve "Baba" de- diği -mahkumlar, cezaevi müdürle- rine "Baba" derler- Vehbi Ersoya teşekkür etti. Münferitte bir başına kalan Ab- dullah Aksoy, Oo günlerce düşündü. Birgün, nasılsa ahbap olduğu bir gardiyana, cezaevine geldiğindenbe- ri ilk defa dert yandı: " — Çok canım pl Çok yal- nızım. Kurtulabilecek miyim acaba? Kurtulsam, şöyle bir evime gitsem, bahçemi yine işlesem, yine ırgatlık yapsam, namazımı o kılıp kahveye gitsem... Olur mu bunlar?" dedi. Gardiyanın kendisini teselli et- mesi üzerine de ziyadesiyle duygulu bir sesle, "— Buradan herhalde kurtulamı- yacağım" diye sızlandı. Son söz bilimindir gır Cezada ilk duruşmasının ya- pılmasına altı gün kalmıştı. Nö- betçi kulelerindeki jandarmalar, ak sıvalı ohapishane duvarlarının di- binde güneşlenen mahkümlara bakı yorlardı. Mahkümlar düşünceli, fa- 34 AKİS Canavarın talihsiz babası Mehmet Emin Aksoy Günah kimin? kat güneşe dönüktüler. Bu bile ya- şamayı çok sevdiklerini'gösteriyor- du. Bu yüzden olacak, 8. münferitte tutuklu bulunan Abdullahın o sa- bahki hali kimsenin dikkatini çek- medi. Halbuki o anda o, çok kötü şeyler düşünüyordu. Büyük bir bu- nalım içindeydi. Koğuşun içinde rastgele dolaşıyor, anlamsız bakış- larını duvarlarda odolaştırıyordu. Pencereden girmekte olan ılık ba- har güneşi onun umurunda bile de- gildi. Koğuş Keçisi gardiyan, 8. mün- feridi o saat o 9.45'te kontrol UN On dakika sonra tek- rar uğradığında, canavarı yerinde bulamadı. İlk aklına gelen, adamın tuvalete gitmiş olabileceğiydi. Dü- şündüğü doğruydu, adam tuvalet- teydi.. Fakat tuvaletin tavanında sallanmaktaydı. Günlerdir kamuo- yunu meşgul eden Çumra Canavarı Abdullah Aksoy, tuvaletteki su bo- rusuna bağladığı okuşağı boynuna geçirerek intihar' etmişti. Bu defa ölüm sırası kendisine gelmişti. Çum- ra Canavarının sonuncu kurbanı bizzat kendisi oldu Cenazesine de kimse sahip çık- madı. Babası "ne ölüsü, ne dirisi" diye haber gönderdi. Bunun üzerine Konya Belediyesi, (50 liralık bir masrafla, Çumra Canavarı Abdul- lah Aksoyu (Musalla mezarlığına gömdürdü. Cenaze namazında ha- zır bulunanlar imam, mezarlık bek çisi ve cenaze arabasının şoförüy dü. Onlar da bu işi Allah rızası için yaptıklarını söylüyorlardı. Çumra Canavarı Abdullah A k - soya dair, günlük gazete haberleri- nin dışında, bugüne kadar ilmi hiç- bir açıklama yapılmadı. Sadece, haftalık bir İstanbul gazetesinde Dr. Haydar Dümen şunları yazdı: "Son günlerde gazetelerde ürpe- rerek okuduğumuz Çumra Canava- rı, suçunun başkaları tarafından du- yulmasını istemeyen, dejenere psi- kopat bir cinsi sapıktır. Suç delille- rini yok etmek için, beş-altı insanı cinsel temastan sonra öldürerek bahçesine gömmüştür Ancak, doktorun ranlık bir nokta Ortada, Abdullah Aksoyun kurban- larıyla Ocinsel temasta bulundu- gunu doğrulayacak kesin bir delil mevcut değildir. e Seçtiği kurbanla- rın hemen hepsi ellibeşini geçmiş kimselerdir. Bu itibarla, olayda, ü- zerinde önemle durulması gereken yönler bulunmaktadır. Abdullah A k - soy bir adli konu olmaktan çok, bir klinik konusudur. Nitekim Prof. Rasim Adasal da aynı konuyla ilgili olarak şunları söyledi: yazısında ka- bulunmaktadır: basit bir homoseksüellik olayı ae Sadizm vardır. Gerek aktif, gerekse pasif homoseksüeller, temasta bulunacakları okimseleri yaşlılardan değil, gençlerden seçer- ler. 5 0 - 6 0 yaşındakş adamın kadın için bile cinsel kudreti kalmaz. Ay rica bir insanın 'ben homoseksüe- lim' demesi bir çeşit ruh hastası ol duğunu gösterir. Kendisini öldürme sine gelince, herhalde, ölüm korku suna dayanamamış olmasından dır." 22 Nisan 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: