26 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

26 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—l117 - M ... — Azizim Daürtanyan, rica | Portosa uğrıyacağız! Bu - da ederim bana darılma, ihtiyaç | âlâ. Onu ne derece görmek istediğime inanmazsınız! Koca budala! O atını satmaz, bir krallığa bile feda etmezi Onu güzel âtına binmiş ve muhte- şem eyeri üzerine büyük bir gurürla kurulmuş olarak görür gibi oluyoruml... Atlarını dinlen dirmek için ya- rım saat kadar dürmaşlardı; Aramis hesabını görerek Bazeni arkadaşları ile birlikte arabaya bindirdi. Ve Portosla buluşmak üzere yola düzülmüşlerdi. Onlar onu sıhhatte ve — çelr resini Dartanyanım — bıraktığı zamandan daha az sarı bir hab do olarak dört kişi için hazır» fatizamı bozar; bundan başka, ben şu kurmaz at cambazı tar yafından en azdan elli Lui al- tını kazıklanan adamım. Ah! siz ne kurasaz adamlarsınız! Uşaklarınızın atlarına binerek keadi güzel atlarınırı yorma- mak için yavaş yavaş yedekte uz. Bu esnada Amyen yolu üze- Tinde görünen bir yük ârabası ağır ağır otelin önüne gelerek durmuş ve Rlanşe ile Grimu, eyerler başları üzerinde olarak, arabadan çıkmışlardı. YArabacı Parise gidiyordu ve iki hizmetçi de, yolda araba- cıya hiç susamak hissettirme: | lanmış bir sofra başında yak mek şartile, iyökleri ile boraber | nızca otururken — bulmuşlârdı; — oraya küdar götürülmek üzere | sofrada nefis yemekler, seçme arabaya mişlerdi. Onların | şaraplar ve taze meyvalar du- ruyordu. Arkadaşlarını görünce ayağa kalktı: — Ohl Çok gükürl Tam vaktinde geldiniz; çorbaya baş- lamak üzere idim, efendiler, şimdi birlikte yiyeceğiz. Dartanyan dedi ki: — Ohi Ne âlâl Bu şişeler Musketon — tarafından — tedarik edilmiş olmasa gerek! Bundan başka, keklik kızartması bonfile de var. -i Portos cevap verdi. — Can besliyorum, —arka- daşlar, can besliyorum! Şu kahrolası perhiz kadar insanı iyıflatan birşey yok. Atos, siz ; hiç pehriz ettiniz mi? — Aslal... Yalnız Feru so- kağındaki vak'amızda almış ol duğum kılıç yarasından on beş yabut on sekiz gün sonra ta> mamile sizin gibi zayıllamıştım. — Fakat, Portos, bu yemek yâlmız size mahsus olmasa ge- rek?.. — Hayır, komşulardan dört efendi bekliyordum, fakat de- mincek gelemiyeceklerini bik dirdiler; onların yerine siz ge- çeceksiniz ve ben ise bu de- gişiklikten çok memnun oluyo- rum, Haydi Masketon sandal. yeleri getir ve şarap şişelerinin giftleştirilmesini emret.. Atos on dakika kadar dü- şündükten sonra sordu: — Burada ne yediğimizi bi liyor musunuz? — Çok tuhaf! Ban kızarmış Zavallı yalnız eyerlerle gelişini gören Aramis sordu: — Bü ne demek... Eyerler- den başka birşey yok mu? — Nasıl, anlıyamadınız mı? diye Atos cevap verdi. — Ohi Evetl Hepimiz bir. Ben do takımlarımı her nasılsa N k gevaz verdi ve Gizvit de kemr / disini silâhşorluğa sokmaklığım — ilçin yalvarmağa başladı.. ,,; Desene akait bittil Akait Elimden gelse, akaidi or- tadan kaldırırım! Diye Dartanyan bağırdı. Ara- mis sözünde devam etti: — İşte o zamandanberi ra- Jit yaşıyorum. Bir heceli keli- Aaelerle gür yazmağa başladım; bu biraz güççedir. amma her — geyin zevki güç — olmasındadır. Her iş zevke tâbidir. Birinci faslını size okurum; dört yüz mısradan (ibarettir ve okuması — bir dâkika sürer. & gibi şiiri de sevmi- yen Dartânyan dedi ki: lan doğduğunu — görür- Demek arkadaşlar, ar- dönüyoruz? Bravol apartımanında, Belçikalı bir bar | ron, acayip bir taarruza uğra- ğ ve mıştır. — Haydar Rüşdü ÖKTEM Konom Lebil adını — taşıyan “Ümumi geşriyat ve yazı işleri müdü || bu baron, bundan birkaç gün * 'ı"—_"”': ÇANÇAR — İ eyel, avukatı Piyer Gayyarın kabinesine giderek şunları söy Mâdam Hanriyetin apartıma- nında taarruza uğradım. Şikâ- Abone şeraiti yetimi yapmak için komiserliğe Yalbğa 2400, altı aylığı 800 kadar benimle gelmenizi - isti- & kuruştar. yorum, Komiserliğe gitmezden evel, baron bir doktor getirterek kendini muayene ettirtiyor. Baron, komiserlikte, şu gârip ifadeyi veriyor: memleketler için —senelik me Ücreti 27 (h BASILMIŞTIR | Dartanyanla Aramis atlarının dinlenmesi için yarım saatlık bir mola vermişlerdi Dayak, tehdid, paranın gasbı ve boş kâğıda imzal. Parisin -Liyön — sokağının bir | — Ticeri bir işin - düzeltik ANADOLU |Gene bir hakem | meselesi karşısın- da bulunuyoruz... üi ğ ae Spor mehafilinde dolaşan bir rivayete göre, İstanbula milli küme maçlarında temsil eden ekiplerden ( Güneş ekibi ), İz. mirde yapacağı ( Alsancak ) ve (Üçok) maçlarının hakemliğine Ankara baş antrenörünün ta- yinini istemiş. İyi bir yerden işittiğime göre, federasyondan gelen - bir tek graf ta bu haberi kat'ileştir miştir. Bu vaziyet karşısında İzmir spor mıntakası başkanlığı böyle bir kararın ihtiyar edik mesindeki sebebi sormuş mı- dur? Federasyonunun - ellerine ehliyet verdiği İzmirli hakem lere ne olmuştur? Bu şahsiyet- ler, maç idaresinden âciz mi- dirler? Federasyonun — evelce verdiği bir karara göre, İstan- dana eti yiyorum, diye Dar tanyan cevap verdi. Portos: — Ben de bonfile dedi, — Ben de keklik kızartıması, Diye Aramis sözü tamamla- dı. Atos ciddi bir tavır takı- narak hepsine cevap verdit — Yanılıyorsunuz, efendiler; hepiniz de at yiyorsunuz. — Ne yiyoruz! diye Dartan yan hayret etti. — At eti hal diye Aramis iştahsızlık gösterdi. Yalnız Portos cevap ver- memişti, bul, Ankara ve İzmirde yap- — Evet, hakiki et; Portos | lacak milli küme maçlarının biz at yemiyor muyuz? Belki | hakemliğini bu şehirlerde bu- lunan ve federasyonca tayin edilek hakemler idare edecek- lerdi, Bu kararı tatbik etme- mek için ne gibi sebepler mev- cuttur, hakikaten sorulmuğa de- ger. Kaldı ki merkezden tayin edilen hakem bir anterenördür. Spor telâkkilerine göre, antre- nörlük ayrı, hakemlik — ayrıdır. Hiçbir zaman bir hakem antre- nör olamıyacağı gibi, aksi hal de vaki olamaz. Bu sözlerimi takviye edecek en yakın misal, geçen hafta Ankara — stadyomunda — geçti. (Muhafız-Üçok) ve — (Harbiye- Üçok) maçlarını idare eden ikinci antrenör, bu maçlarda kat'iyyen muvaffak olamamış, iyi bir hakem vasıf ve mezi- yetlerini - ne seyirciler, ne de de semerini de... — Hayır, hayır, efendiler, takımını sakladım. Diye Portos sözü düzeltti. Aramis söze atıldı: — Tuhaf şeyl Hepimiz de ayni şeyi yapmışız; duyanlar ittifak ettik zannederler, Portos dedi ki: — Ne yapabilirdim? Bu at misafirlerimi kendi atlarından utandırıyordu; ben ise insân- ların küçük düştüğünü istemem! — Sizin düşes hâlâ kaplıca- larda mı? diye Dartanyan sordu. — Evet, hâlâ orada, bugün beklediğim efendilerden - biri olan köy kaymakamı — onu © kadar beğenmişti ki, kendisine vermeğe mecbur oldum... — Verdin mi?... — Elbettel Evet verdim, ona aamien Börelle l :yun_cyl_ı.r . uzınnd.e._goıtıre- remezsiniz; çünkü, hayvan en dımıyın' ve — kararlarında azdan elli pistol kıymetinde olduğu halde yapışkan — herif bana yalnız seksen pistol verdi. — Eyersiz. değil mi? diye Aramis sordu. — Evet, eyersiz. Atos dedi ki: 2 — Efendiler, rica ederim ba: kınız, Portos hepimizden iyi fiatle satınış. Bunun üzerine hepsi birden bir kahkaha salıvermiş ve — za- vallı Portos ise bu hal karşe sında şaşalamıştı; fakat onların sevinçlerinin sebebini anlayın- ca, âdeti veçhile, hepsinden daha yüksek sesle gülmüştü.. Dartanyan dedi ki: — Hoşa gider birşey varsa hepinizin parası olmasıdır. Atos cevap - verdi: «Sonu var- Baron! kat'iyyet bulunmıyan bir maç idarecisi, hiçbir zaman iyi bir hakem — sayılamazi. — Bahusus oyun esnasında sporculara, fut- bol tedrisine kalkârsal. Buna müşabih vaziyet ancak antren> man mahiyetini taşıyan maç> larda kabili tatbiktir, milli gü- me maçlarında değil Bu tezi ileri sürerken Üço: kun Ankaradaki ııçlıdıa lip gelecek iken mağlüp © olmıyacağım. O maçlarda ta- kım fena oynamış ve mağlüp olmuştur. Fakat şu da muhak- kaktır ki, bu mağlübiyeti ha kemlik yapan aatrenör, fena idaresile, isabetsiz. görüş ve kararlarile garantilemiş, ayni zamanda müsamahasile de bir, iki İzmirli sporcunun sakatlar- masına sebep olmuştur. Acaba baştaki idareciler bir buçuk saat devam eden ve fsabı hırpalıyan, berbad eden bu oyun esnasında hakemin ih- das ettiği böyle vaziyetler kar- şısında sporcuların maneviyat- karı üzerine yaptığı tesiri hiç düşünmüyorlar mı? Şuuruna malik bir futbolcu kendi takımımı ve karşılaştığı takımın oyun seviyesini daima müdriktir. Binaenaleyh kendi takımından kuüvvetli bir takım için “me olacak? Bunları yene- mesi için, ilerdenberi tanıdığım Madam Hanriyetin apartmanına gitmiştim, Ulfak bir meseleden dolayı çekiştik. Tam bu sırada, bitişik odadan iki kişi çıkarak üzerime hücum etti. Bunlardan biri beni bıçakla tehdit etti. Kendimi — müdafaa etmek istedim; yüzüme bir iki şiddetli yumruk yapıştırdı. Bu sırada arkadaşı, bana birkaç yazısız kâğıt imzalattı. Sonra üzerim: deki 15 bin franklık mücevhe- rat ve Çantamı âlarak sıvıştılar. Zabıta memurları, bu taarrı- zun, kıskançlık veya menfaatten doğmuş bir intikam hissi ile yukubulduğuna kanidirler. Za- bıta, taharriyata devam ediyor. Maç normal bir şekilde devam edersea vaziyetin oyun seviyesi yüksek olan tarâfın lehine de- vamını görmekle beraber gene netice üzerinde Mücasir olmağa çalışır, Yani bir sporcu hiçbir zaman de düşünmez, hakemin idare iktidarsızlığımı nazarı itibare (âl- maz ve hariçte bütün mevcu: diyeti ile çalışır, didinir. Fakat yi ! görenler öyle hafif mücrimler değil; ağır cezahlar.. ların maymundan geldiğini id- dia ederdim. Öldüğüm zaman Allah beni yanına çağırarak : tını neden ©o gülen ve güldüren mâaymun değil, hirli yılan olduğunu öğrenirdin. Ah azizim; ben insanlara yilan fonalığı için maymun demiştim. Şimdi, bak, anamı ağlatıyorlar. Birşey değil; mahşer günü bu alevden mezar alevden bir kapakla ebe- diyen kapanacakmış. işte asıl © zaman yandım... ken Kemal Kâmil kolumu çim- dikledi. Şiddetle dönüp baktım. Aman Allah... Hayatta iken abdestin elli iki farzını bir türlü ezberliyemiyen ne kadar tan- dık — varsa içinde dolaşıyorlar. dolucu İbrahim, muharrir Kâmi, Süleyman Urgancı, Ömer Hay- yam, Manisada Külâhtaş zade Rıza, Efe Raşid, Menemende Mustafa Onaran, l'ılâl ni Avukat Kemal, Salihlide Meh- med Eronat, Nuri Ulaş, Öde- mencikte Nahiye müdürü Kevni, Doktor Sabri Akın, Köşkte Salih Kartal, Turgutluda Naib oğlu Mustafa, Ahenkçi- Süley- man, Avukat Münir, Avukat Baha, Doktor Esad. 1&: o!i: e a el SN bi üşmüş - hulâsa akla- gelen, gelmiyen yedisi içinde, doksan üçü dır rizl, düşüncesini de taşımaz. | Oyunu normal bir şekil haricin» Man— 26 — © HASREDDİN HOCADAN — | a th_.l'et ndkir Yüi ektupiarı- « ; . tırabın hiç bitmiyen bu çeşidini beğenenler varsa lütfen intihar buyursunlar... Ateşten kaleler içinde ceza Alevden bir mezarın içinde Yedinci kattâa ihtiyar Darvin yatıyor. - Kendi- | —Ah; bizimle beraber olmalıy- sine sordum: S dınız da — murabahacıları, faiz- — Bu ne hâl üstad?. cileri bir görmeliydin Al_“l" içinde — şu cevabı Vâsi, çok vâsi bir ovaya, kar verdir yağar gibi, gökten mütemadiyen — Ben dünyada iken insan- | ateş yağıyor, çırılçıplak mura- bahacılar bu ateş yağmurunun altında bağıra, çağıra muttasıl koşuşuyorlardı. Bu cezayı az bulmuştuk. Me- ğer aldanmışız. Bu geniş çölün zemini de toprak renginde ateş« miş. Dünyada iken biçare in sanlara: — Yüzde beşyüz fairz. b Diye kafa tutarak dul kadın- ların, masum yetimlerin, b $ıra muhtaçların enkazından saray yapanlar, müstahsilleri, halkı soyanlar oateşten çölün üstün- de ve ateş yağmurunun altında bağıra, çağıra koşuştukça; me — yalan söyliyeyim; zevk aldık. Sizi alçak ruhlu mel'unlar SiZİ... * Sekizinci katta Burada kimler var dersiniz?, Tabiate muhalefet eden İütiler... Hepsi de ateşteüa birer vari» lin içine yatmışlar, sarp ve dik bir uçurumdan aşağı yuvarlar niyorlar. Aşağıya düşer, düş- mez varilden çıkarak kazurat- tan mürekkep bir nehre atıh- yorlar ve o pislik içinde bir müddet çırpındıktân sonra hha rar yuvarlanmak üzere ateştem dağa tırmana, tirmana — ateştem varillerini yukarıya çıkararak gend içine giriyorlar.. Kokudan fazla duramadık, Ai yra el Dokuzuncu katta — Ulan a namussuz; totkika» ilerletmedin? Ben bunun - için mi daha - tetki- Ş insan aslının rasgeldiğini sokan ze- Dedi. Beni buraya kapattılar. yormak istemediğim Ben dalgın, dalgın düşünür- alevden — kalelerin Kimler mi? Saymak mümkün mü?. Avukat Nahid Hilmi, Ana- 5 d Burada mürailer mukimdirler. — H Dakle ni Ko | H Ti SÜDD SAD Ve Mehmed, | *tma vücudları yılan... D A“' ıdn ğ Gıt: Allah bunları bu hale - soke yd Ahmed. Emin, Omakla “riya, nın güler yüzle yılan gibi sinsi hareket ettiğini — göstermek istemiş olacaktır. ; Ben pek farkedemedim am- ' ma Kemfal Kâmilin 'gürdıîıııSâ | diye iddiasına nazaran pek tanıdıklarımız 'wıymıılı_r Hatta dünyada iken başı me- Ton şapkalı, dış manzarasi bi ::rdıı fı;:ıız .l&ı':)çoşl: y&:m 'kiram orada, miâ: Sai din yanındaymışlar.. Sıg şında... Fena... Ne olur, ne o maz diye hemen kitişi koparıp l — Sonu var — oradan uzaklaştık... - | | — Çocuk haftası Ağincı katta Çocuk haftası 23 Nisanda Burada, yeni sistem gazete yazışile, “silâhı yere düşüp patlamış, kendisi yerde ölü olarak bulunmuştur,, şeklinde ifade edilen müntehirler oturu- yorlar. Oturuyorlar demek doğru mu olur? Efendim; intihar edenlerin hepsi de birer ağaç olmuşlar. Yüzleri insana benziyen bir ta- kım garibüşşekil kuşlar ağaçları didikledikçe — müntehirler acı, acı feryad ediyorlar. Kuşlar ağaçları mütemadiyen didikliye, didikliye bitiriyorlar, ağaçlar da biter, bitmez, yeni- den yetişerek büyüyorlardı. İs- başlıyor. Çocuk hastalıklar: mütehassısı — Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. | Muayenehane telefonu 3990 | Ev telefonu: 2261 TAKVİÜ! Rumi- 1354 I'MN—Z Mamıoldi — İölübarrem 24 — MART ) 26 : Cumartesi ne çare ki hakemin iktidarsız- lığı bütün bu hesapları altüst eder. O takdirde bu - kâadar | enerji sarfeden — gençliğe acın- maz mu, yazık değil mi? Her halde, bu hakem mesb- elesi, mıntakaca üzerinde ehemr miyet ve dikkatle durulmağa değer bir hâdisedir. Üçoktan N. Ak aa

Bu sayıdan diğer sayfalar: