26 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

26 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sabhife 9 # Binbir gece masallarından MT VON D RE LA ERRRA EY US CKK — MT CA AM Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri Nakleden: İrfan Hazar GA ilr ç a AŞ AF AT A - LÜT YEĞE İ *“Fakir,, haklıydı. Burası (mü- rakabe) yapılacak yer değildi. Yalnız, beni elimden tuttu. — Gel bu tarafa, arkaya geç, dedi; şu gördüğün otlar yok mu, işte onlardan yolabil: diğin kadar yoll Çabuk ace- le etl. (Fakir) in delirdiğine hükmet- timz — Canim, bunlarla ne yapa- caksın şimdi? Dedim. — Çabuk ol, diyorum; belki hayatımızı bu otlarla kurtara» cağız! Vaktile bir yerde oku- muştum: Yamyamlar bu nevi otları Üüzerinde taşıyanlardan dehşetli surette nefret ederler- miş ve onların etini mekruh sayarlarmış. Fakat Pezihan adı verilen bu otların, şimdi senin toplıyacağın otlarla bir olup olmadığını bilmiyorum. Eğer bunlar ayni otlarsa hayatımızı — belki kurtarırız seyyit Sendbadi Acele et, acelel Ben yamyam- ları kontrol ediyorum. Hemen geriye fırladım. Ka- yaların dibindeki esmer ve ya- pışkan otlardan kucak — kucak toplamağa başladım. Tekrar (Fakir) in sesi kulak- larıma çarptı: — Acele et! Çabuk, çabuk! Hindlinin böyle bağırmasın- da hakkı vardı. Çünkü yam- yamlar, artık kıyameti kopar- mağa başlamışlar, arkadaşlara doğru — ellerindeki — kargılarla hücuma kalkmışlardı. Birden, yere sürüne sürüne (Fakir) in yanına geldim. — Al Seyydi topladıklarımı, dedi. O, elile koca bir tomar ot yakaladı. Ve hemen ortaya çıktı. Ben de Aarkasından onu takip ettim. O yattı, ben de yattım; o kalktı, ben de kalk- bm; © yürüdü, ben de yürü- düm. Nihayet ateşin — başına gelmiştik. İşte bu esnada or- talık ana oğul gününe döndü. Siyahller bize hücum etmişler- di. Bazılarını kargılarla — otur- dukları yerden - uzaklaştırıyor- lar, bazılarını da — kucaklayıp sırtlarına alarak dağın yamacına çıkarıyorlardı. Hemen (fakir) kadınların bu- landuğu kümeye gitti; onlara: — Bunları ellerinizde — tutu- nuz! Yanınızdan bunları ayır. mayınız! Diye, kucağındaki otları, on- lara taksim etme ge başladı.Ka- dınlar ağlaşıp bağrışıyorlar, er- kekler işe ne yapacaklarını, na- s1| hareket edeceklerini bilme- den deli gibi otları kapışıyor- lardı. Fakat kargaşalık öyle bir hal aldı ki, bazı seyyehlar ve ka- dınlar otları almadan ateşin önünden uzaklaşmağa ve ka. çışmağa başladılar. Ben de ar kamın çivile delinir gibi oldu- ğunu hissettim. Geriye döndü- ğüm zaman zebellah gibi bir siyahinin beni kapıp götürmek | üzere bulunduğunu gördüm. imi havaya kab hiye göster llen Akaan yarabbal Ot gö rür görmez yamyamın öyle bir kaçışı, benden öyle bir nefret edişi vardı ki tarif edemem, Demek kurtulmuştum Allahım! Bunu — arkadaşlarıma nasıl söylemeliydim? Yamyamyanlar dilimizden anlamadıklarına gö: re, yüksek sesle bu sırri niçin arkadaşlarıma söylememiş ola- gaktım? Derhal ortaya atıldım. — Arkadaşlar, — arkadaşlari Otları benim gibi yamyamların yüzüne doğru çeviriniz! Sizin kılınıza bile dokunamazlar, de- dim. Beni dinliyenlerden bazıları soğukkanlılıkla otları yamyam: lariın yüzüne doğru — tuttular; hepsi de bana yaptıklari gibi arkadaşlarımın yanlarından çe- kilip gittiler. Lâkin otları elle- rinde olmıyanlar, yahut otları tutmasını becerem'yenler kargi- ların kesici tazyiki altında da- ğın yamacına müteveccihan yola revan oldular. Artık ikiye bölünmüştük. Bir kısmı mukaddes otları ellerinde tutanlar, diğerleri de tstmıyan- lar olmak üzere uzun boylu reisin kumandası altında Ada- dan içeriye doğru yola koyul- duk. Bu adanın” ormanları o kadar kesif, yolları o kadar di- kenli ve fundalıkb idi ki dille tarif edemem. Zaton elbiseleri- miz ıslak ve ayaklarımız çıplak bulunduğu için yürümiye hiç gelemiyorduk. Böylece az gittik, uz gittik; ileride tıpkı toprak - fırınlarını andıran yüzlerce ve binlerce kulübeye rastladık. Biz bu ku- lübelere yaklaşır yaklaşmaz, her delikten sekiz on kişi fırlıyor, ellerindeki çıngraklarla, zillerle ve bizim tekkelerde kullandığı- mız kudüm nevinden küçük da- vullarla bizi karşılıyorlardı. Ey kari! Burasın halkı ne bi- çimsiz, me şayanı nefret, ne çirkin şeylerdi bir bilseniz! Du- daklarında bilezik gibi halka- lar takılı, memeleri sarkık, ya- nakları yırtık, hertarahı çıplak kadınlardan tutunuz da gene ayni çirkinlikte ve biçimsizlikte olan erkeklere varıncıya kadar herkes, bulundukları yerlerde zıpliyor, siçmiyor, Zil Sezlerine ayaklarını ve vücutlarını uydu. rarak tepinip duruyorlardı. Bunlar, herhalde bizim için bayram yapıyorlardı! Fakirin gölgesini yanıbaşım- da gördüm. O, gözleri dışarıya çıkmış olduğu halde kolumu Cürttü: e-Devam edecek-. M—- aA AĞN eee e e d gA aa ğ LA A MHABERLERİ Ödemiş, (Hususi muhabiri- mizden): Ödemiş köylerinde toprak bayramı parlak bir surette kut- Julanmıştır. O gün, Ödemiş Haikevinin bandosu, köycülük kolu ve 32 muhtarın iştirakile kamyonlarla ilçenin bütün ka- mun — merkezlerile ileri gelen köyleri gezilmiştir. O günün mutuna Adagüme, Beydağ ve Bezdegümede, bütün çevre köylerinin iştirakile ser- giler tertib edilmiştir. Sergiler: de teşhir edilen her türlü yerli ürünler, işleme ve dokuma'ar, demir aletleri, bayvanlar, Ulu: sal gürürü okşiyan alımlı var- lıklardı. ödemişte toprak bayramı Birçok köylerde sergiler açıldı Ödemi; köylerinde köy kanunu tatbikatına bitmiş nazarile bakılabilir Ödemişin Beydağında toprak bayramı ve çalışkan Odemiş kaymakamı B. Haşim Seçkin Gezilen köylerde bayındırlık alanında elde edilen başarıları ilçebayımız B. Haşim Seçkin muhtarlara teker teker anlattı, başarı yollarımı gösterdi. Öde- miş ilçesinde köy kanunu tat- bikatına birçok hususlarda bit- miş nazarile bakılabilir. Ödemiş köyleri devrim yollarında bütün biziyle ilerlemektedir. Bu —yüksek eserleri gör dükce içimiz . sevinçle -kabar: mıştır. Her yerde “Yaşasın Ata- türk, var olsun babamız,, sesleri kulakları çınlatıyordu. Bu yük. sek başarılardan dolayı — ilçe- mizin çalışkan ilçebayı B. H. Seçkini takdir ederiz. Salihlide feci bir kaza Bir oduncu, başı taşlarda parçalanarak öldü Halkevinin yeni yönetim kurulu seçildi. Köy Salihli Halkevinin yeni idare heyeti Salihli, (Hususi) — Burada çok feci bir kaza olmuş, ihtiyar bir oduncu dağda odun toplar: ken bir çukura yuvarlanmış ve tepeden aşağıya kadar düş- müştür, Fakir bir adam olan oduncu, sabahleyin dağa çıkmış ve te- pelerde odun toplamağa baş- lamış, bir aralık ayağı kayarak yuvarlanmıştır. Zavallı adam- cağız, tepeden dağın eteğine kadar taşlara ve çalılara çar- parak yuvarlanmış, bir kayaya işabet eden başı parçalanmış- tır. Oduncu derhal ölmüştür. Ekmek pahalı Salihlide, civar kazalara nar zaran ekmek pahalı satilmak- gezileri hazırlandı tadır. Belediyenin bu işle alâ- kadar olarak ekmek narkını indireceği söylenmektedir. Halkevi seçimi Salihli Halkevi komite seçim- leri sona ermiştir. Yeni Halkevi yönkurulu başkanlığına Cehti Çetin, muhasipliğe Rıdvan Aş kın, sekreterliğe, Fazıl, Dr. Na-| tık / Nüreş, kültür — işyarlığına | Holivudun P dkba'dop Raif Kayaalp, m Ün, Rifat n:ıvııkııil;mıııııııı ne oldu: Halk Diyor kî: Öğe üye ;;""':;d:' gunu, — teşebbüsleri etrafında geziler hti D bi , ; 'e Önümüzdeki Porar güü köy: | Karrele busledilin, teart e- | / Oyanko listeleri cülük kolu Sarta bir seyahat tertip etmiştir. Bu seyahate ar ve spor kolları da iştirak ede- cek ve orada üç köy halkı umumi — ve sihbi bir muayene- den geçirilerek hasta olanlara Halkevince meccanen ilâç ve. rilecektir. Menemene su AA Mflı:uvudn gel diğim, bu gibi listelerin parasız getiriliyor avda' AR ) içn d | *lti Menemen, (Hususi) — Me- | na ihtiyacınız yok. O evine ka- Türk Hava kurumu şubela- büyük derdi olan k halledilmiş ve letince bir şirkete ihale olunmuştur. Su, Karagöl- den getirilecek ve kasabada da tesisat yapılarak evlere dağıtr lacaktır. Suyun isalesi ve diğer tesisat masrafları 98,329 liraya — baliğ olacaktır. Belediyenin teşebbü- sile hallolunan su derdi, bütün Menemenlileri memnun et Miştir. nemenin en su işi de a üzeereime ae aene ea eee $ NDN Holivudun Esrarı Marlen tarafından yırtıldı — » /Kil £Sinni rüşte gelmiyenlerden Çalıştığı stüdyonun — yakının sakınınız da, mobilyalı bir evde oturu- Yeni bir yıldız. ortaya çıktı. | yor. Herşey ona istisnai bir İsmi Jan Parkerdi. Son derece lâtifti. Şerefine eğlentiler tertip edilmeğe başlandı. Onu her gün dansetmeğe, yemek yeme- e davet eden arkadaşlar bu- lunuyordu. Bir hafta içinde, çalışlııı kumpanya şöyle bir ilân neşrettiriyor: *Miss Parker henüz on sekiz yuı_ııdıdıı. Oıışın!ı “"nl"' fün yardımile birdenbire meş- bütün mesuliyeti üzerlerine al- | kur olunca korküyor, artık oyun | miş sayılırlar.,, çevirmeğe cesaret edemiyor. On sekiz yaş! İdamdan kur- Altı yaşında onu, hayır ce- tarıp kalebend cezasına sebep | miyetlerinde dini — masalların olan yaş.. Günün ferdasında bundan y o anlamıyan za- valh Tom, yalmız biırakıldı, terk edildi. Hiçbir kimse onu ak- | şam yemeğine davet etmedi. En nihayet bunun sebebini an- ladı. Sinni rüştünün çok uzak olduğunu düşündü. Üç sene | — Sabırla ve belki ümitsizlikle | beklemek ona çok göründü. ';_"'üînd-d hel;m—i kynpıyokv. AA irmi yaşında bir şirkete ek- Evıl:ııık mecburiyetinde kak ııııl.ıilyıın(öz uluyoıı, evleniyor. mişti. Anita Paj isminde, şöhrete namzed diğer bir artist, bu aleni şekle aldandı. Mesleğinin şafağında, Holivyudun Meryemi ve genç kızlığın ideal modeli olduğunu her tarâfa yaymak garabetinde buluedu. Bu yüzden mesleğinde ileri- liyemedi. Çok çok takdir edik di, hürmet edildi; fakat bir fi- lim bile çevirmesi nasip ol madı. Kimse sinemanın Mer- yemini İekelemek — vaziyetine düşmeği aklından geçirmedi; kimse ona âşıkane roller - oy- natmağı düşünmedi. Aleniyeti için para ile angaje edilmişti, bol bol fotoğrafı çekildi. Anita Pajın fotoğrafları, — senelerce, güzellik müsabakası tertip eden- lerin gazete ve mecmualarını süsledi. En az oyün oynıyan, en fazla fotografı çekilen bir artist oldu. Nihayet onun yeknasak tebes- sümünden bile bıkıldı. İhtiyar: ladığı ve cesareti kırıldığı için herşeyden elini çekti." Benzer- lerinin yaptığı gibi, bir fotog- rafçı ile evlendi. Holivudun bu vaziyetinden bir kişi affa mazhar oldu, yalnız bir kadın, bu teşevvüşten salim çıktı. İnanılmıyacak birşey. Hiç bir fazilet cemiyeti ona karşı birşey yapamıyor ve yapmak istemiyor. Belki, rTöportajın sonunda, duğu kadar riyazi taassu tesirini, cinsi lâtifin himayesini, kât'i neticelere — göre hazırlan mış seçim telâkkilerini izah ede- ceğim. Esas olan şu ki, rezalete hareket serbestisi olan ve tam bir kontrolun müsama- hasını kazanan Mae - Vest ir karşı minde bir tek kadın vâr. bul ediyor, dedi. Onun neşriyat şefi Amerika- | Menizi rica ederim. DA nin Jen şehrinde doğmuştur. Kravat taşımaz, kravatlardan D O K T o R nefret eder. Bu ehemmiyetsiz teferrüat müstesna, kılığı zarif ve mükemmeldir. Bu neşriyat şefi bana: — Haydi Mae Vest bizi bek- liyor, dedi. Mae Vest Holivudun artisttir. boksördü; annesi çamaşırcı idi. Bruklin n&celq'ı!de,_ ler tertip ederdi. , Hayatı 'müd- yıldızı yaptılar. lodramlarında faydalı oyunlar Oynuyor. yazıyor, Holivudda girmek is- tediği bir kumpanı rını kudurtuyor, bütü leri hoşaudiyote gar| N içinde oturan hemen hemen yegâne vaziyet hazırlıyor. Komediyen: Jak Vest ismindeki babası Beş yaşında. iken, Nevyorktaki ev sahi- besi rolünü yaptığı - müsamere- detince muvaffakiyetsiz. oynadı ve şimdi, kırk yaşında, tesadü- Fakat daima, mukaddes Sa- Badistin, ut Mari - Madelenin isimlerini söy" lerken, muallimlerini endişelen- diren ve hayrette bırakan meş- um ve mizahi bir ses — kulla- nırdi. Bir turnuvanın — cazibesine ka- pılarak terketmediği — kocasını ebediyen kaybediyor. At can: bazlığı yapıyor, trapezist oluyor, komedyaya geçiyor, taşra me- Kendisi zekidir, bir senaryo naryoyu takdim edi ’îhd tutkun bir filim müstah- sili ona — şansını denetiyor. Su ismini alıyor. “bir görmeğe geliniz, gibi cümle- lerle bütün Amerika kadınla- Oturduğu öteldeki — dairesi beyazdır. Herşey lakeden, be- yaâz satenden ve aynadandır. Piyanosu da, odasının tavanı da beyazdır ve ayaadandır. Mae Vest içeri girfyor. —İme kânsız birşey, Bu dece Mse Vest olunamaz. Soluk mavi ipekten bir sabahlık içinde çıplaktır. Sabahlığının yakası ve yenleri süslüdür. Yürürken kırttıyor. Büyük bir yavaşlıkla dolgun ve beyaz elini uzatıyor. — Hoşgeldin, delikanlı, sö- züyle beni selâmlıyor. Menekşe rengindeki gözlerinin üzerinde sahte kirpiklerini kırptığını gör rüyorum. — Sonu var — satılamaz İsmi bizde mahfuz bir karlir — mizin Mmektubu: Türk Hava kurumunun beşinci keşidesine aid bir biletim vardı. Bu keşidede kazanan numaraları öğrenmek üzere Keçecilerde bir gişeden, bir liste istedim, Benden liste bedeli olarak bir — kuruş aldı. Halbuki benim bil- rinin nazarı dikkatini — celbet- M. Şevki Uğur Dahiit hastalıklar mutahassısı İkincibeyler sokak No. 82 —

Bu sayıdan diğer sayfalar: