26 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

26 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Eylul 1936 KOPENHAG KONGRESİNDE Profesör Nilesen mühim bir tez izah etti «Dil inkılâbı, Türk diline millî hazinenin bütün servetlerini iade edeceği gibi türkçeyi beynelmilel bir saz haline de koyacaktır» Üniversitede yapılacak tesisat Yeni inşaat toplu bir halde yapılacak Hükumetçe Üniversiteye fevkalâde olarak verilen 2,5 milyon ]ira ile Üniversitenin birçok ihtiyaclarınm ikmali mukarrerdir. Aldığımız malumata nazaran, bu para Üniversite şübeleri arasmda şu sufetle tevzi edilmiştir: Evvelâ profesör Akil Muhtarın dahiliye kliniği jkpılacaktır. Ondan sonra birinci ve ikınci hariciye kliniklerine ilâveler yapılacaktır. Paranın bir buçuk milyon lirası Tıb Fakültesine gitmektedir. Maalesef, bu fakülteye aid bulunan ve yapılmasl çok lüzumlu görülen doğum kliniği için tahsisat kalmamaktadır. Paranın mütebaki kısmı ile Fen Fakültesine iki lâboratuar yapılacak ve diğer fakültelerin bazı eksiklikleri ikmal edilecek tir. Samsunun en büyük derdi limahi olmamasıdır Bu yüzden ihrac mallarımızm haftalarca mavnalar içinde beklediği oluyor Dil Bayramı inî bayramlar, ya uzun süren riyazetlerin sona erdiğİni müjdeler, ya bir din borcunun sevınc içinde ödenmesini istihdaf eder. Şeker bayramı bunlardan birincisine, Kurban bayramı da ikincisine örnek olabilir. Gene dinî bayramlar içinde tarihî hatıraların canlandınlmasını gözeterek ku rulmuş olanlar da vardır: İsrailoğulla rinın Mısırdan kurtuluş gününü kutlulamak için yaptıkları Pesoh bayramile hıristiyanların paskalyalan gibi!.. Fakat millî bayramlar mutlaka milleti bahtiyar eden vakıaları hatırlatır ve bu bayramlarda millet kendi varlığma ta alluk eden o vakıanm sevincini yaşar. Bizim 29 birinciteşrin bayramımızla Fransızların 14 temmuz günleri gibi gerçekten kurtuluş ve yükseliş fecri olan ulu bayramlar gibi. înşaatın plânlı yapılması lüzumlu gö • rülmektedir. Yapılacak binalann ÜniverVekilerin tetkik seyahatine aid bir hatıra: tktısad ve Maliye site etrafında toplu bir halde ve şehrin Lâkin şarkm ve garbin hiçbir mille manzarasını bozmıyacak bir şekilde olmaVekillerimiz Zonguldakta maden kuyularım tetkikten sonra tinde dil bayramı yoktur. Çünkü gene sına ehemmiyet verilecektir. Samsun 22 (Vekillerin şark seyaha kaldıkları bu gece şerefıne bir müsa şarkın ve garbin hiçbir milleti dil esareti Kopenhağ kongresine Türkiyeden miimes. Turkıyat kongresinde çok dıkkate şayan tini takib eden arkadaşımızdan) Ka mere verdiler. Bir cazband takımı kenbir tez mudafaa eden Norveçli til olarak iştirak eden jair radenızde bir gemi fırtınaya tutulursa diliğinden teşekkül ediverdi. Monolog çekmemiştir. Irak gibi, Suriye gibi, Mı profesör Nielsen Kemal Ergenekon bizim kıyılarımızda nereye kaçabilir? lar söylendi, şiirler okundu, millî oyun sır gibi, Fas gibi din nüfuzu altmda öz istanbulda Üçüncü Türk Dil Kurul farkı gördüğünü söylemiştir. Sonra, Andillerini kaybeden, bir kısım Hindistan Bu, yalnız, sayılı fırtma günlerine ve lar oynandı. konserler verildi. tayı toplanırken, Kopenhagda da, dil kara seyahatinde Millet Meclisini ziyayalnız bu kıyı halkına mahsus mevsimBu sırada, güverte yolcularından bir gibi yabancı dillerin hâkim tazyikına mütehassısları beynelmilel dördüncü kon fet ettiği zaman «millî hâkimiyet tabirilik bir endişe değil, her bakımdan mü bayanın da ağrısı tutmuştu. Ebe ve dok mukavemet edemiyerek sun'î bir dile gresi akdedilmiş ve bu kongredc, Türki nin» Atatürkün memleketinde bir hakikat him bir memleket mevzuu halindedir tor bulundu ve meşhur Samson gibi göğsünde y.r veren, karışık tesallublerle ve devlet bu mevzua en sıkı bir alâka güçlü kuvvetli bir bebek vapur içinde kendi dilini asliyetine aykırı biçimde teye namına, Kopenhağ elçiliği genel sek olduğunu gördüğünü ve Meclisteki kadın ile el koymuş bulunuyor. dünyaya geldi. Annesi kimsesizdi ve İs kâmüle mecbur tutan yerler ve milletler reteri Ozdogancı ve Türkiyat Enstitüsü meb'uslann ve müzakere şekillerinin Türk İktısad Vekili Celâl Bayar, bu mın tanbuldan gelıyordu. İstanbulda ken yok değildir. Ortaçağda bütün Avrupa talebesinden Kemal Ergenekon mümessil parlamentosuna tamamile garbli bir mantakadaki liman vaziyetleri üzerinde ya dine baktırmış, çocuğun doğumuna daolarak bulunmuşlardı. Genc şairlerimizin zara verdiğini anlatmıştır. Profesör Nive bir kısım Asya, Allahın emirlerini ha bir ay olduğu söylenmişti. Löğusa tapılan bir konuşma sırasında: en değerlilerinden biri olan ve «Atillâ» elsen, islâm medeniyetinin Türk diline mamen hazırlıksızdı. Geminin temiz ör anlamadıkları bir dille dinliyorlardı ve « Evvelâ Samsun!» isimli piyesi bu sene parlak bir muvaffaki soktuğu arabca ve farsça kelimelerin halk Diyerek, bu ihtiyacın şiddetini ve e tülerinden bebek eşyası yapıldı. Çocuk kendi saygılarını da Allaha yabancı dilyet kazanan Ergenekon, bundan bir ay tarafından tamamen benimsendiğini, kabanyoda yıkanıp temizlendi, sarılıp le sunuyorlardı. Buna rağmen hiçbir dil, hemmiyetini tebarüz ettirmiş oldu. evvel Oslodaki Fonetik Enstitüsünü zi ba dil ve ince dil diye iki lisanın mevcud kuşatıldı, annesile birlikte kamaraya a Selçuklular ve Osmanlılar devrinde Şimdiki halde, Sinob ve sonra da olmasını Cumhuriyetin muvafık görmediyaret etmiş ve enstitü direktörü M. SelSamsunun 60 mil ilerisinde olan Vona lındı ve kendisine gemi süvarisinin is türkçenin uğradığı felâketi çekmemiştir. merin, koleksiyonda muhafaza edilmek ğini, bu sebeble millî dile avdet ve edebî tabiî limanlan, birer barınma yeri ha mi verildi. Küçük Saide soy adı olarak Türkçe, bin yıldanberi güzelliği zerre için türkçe birkaç gramofon plâğı kaydet ve ilmî lisanı tasfiye hareketinin başla lindedir. Hopaya kadar bütün diğer ia ta Ege konuldu ve gemi defterindeki zerre eksiltilen, tatlılığıparçaparça azaltirmesi ricası üzerine «Nilufer efsanesi» dığını izah ettikten sonra Lâtin harflerikeleler dalgalarla göğüs göğüsedir: Iş yolcu sayısına, dün gece hiçbir iskeleve tılan, derinliği kulac kulac kapatılan yeile «Kahraman» şiirlerini plâka geçirmiş nin kabulü suretile bu İnkılâbın ümmiliği te, 24 saattir Ege vapuru içinde kapalı uğranılmadığı halde, bir kişi ilâve ediltim bir göl gibiydi. Bu göle ne çamurlar kalan Samsun yolcuları! 120 kişi, dün miş oldu. Şımdi, hep birlikte, Rizeye izale etmek, dilin ıslahını mümkün kıltir. atılmamış, ne taşlar dökülmemiş ve ne geceyi, vapurun bordasından evlerinin doğru yola çıkıyoruz. Türkiye mümessilleri, kongrenin son mak, Avrupah âlimleri Türk dilini tetTekirdağ (Hususî) Sıhhiye Vebiçimsiz sedler örülmemişti?.. Tarihten ışıklanm seyretmekle geçirdiler. Ayrı günü, Danimarkah büyük türkiyatçı kike teşvik eylemek gibi üç bakımdan e kili Refik Saydam Trakya gezintileri esayrı istikamette 8 rüzgârm 5 i bu lima tktısad ve Maliye Vekilleri önce ve sonra kürenin dört yanına medehemmiyeti olduğunu söylemiştir. William Thomsonun mezarına, Türk nasında buraya da gelerek muhtelif nı felce uğratabiliyor. niyet meşalesini taşıyan Türklere belleHopada Dil Kummunun baş harflerini taşıyan Profesörün tezihin en mühim kısmı, yerleri tetkik ve teftiş ederlerken TekirHopa 25 (Hususî) tktısad, Maliye tilen dili, Aarabm kamusunu, Farsın Bir fırtınanın, bu limanda demirli büyük bir çiçek demeti koymak suretile Türk Dil Kurultaylarının her üçünün dağ Memleket hastanesine de uğramışirili ufaklı yüz tekneyi kıyılara vurup ve kendilerine iltihak eden înhisarlar ferîıengini ezber etmemiş olan Türkler onun hatırasını taziz etmişlerdir. Vekilleri, refakatlerinde Umumî Mü bile anlamıyordu, bu dil o derece türktarihçesine aid olan kısmıdır. Atatürkün lardır. parçaladığı bile görülmüştür. Kongreye verilen tezler arasmda Türk işaretile Türk Dil Kurumu tarafından yafettiş Tahsin Uzer ve kendilerile bir çelikten çıkmıştı. Özledıklerine biraz geç kavuşmıya Sıhhiye Vekili hastanenin yenibaştan dilini alâkadar eden iki tez vardır. Sof pılan bütün mesai Kopenhağ kongresinde tamir edilip boyanması, levazımatının ye hasretlıler katlanabılir ve yolcular se likte gelen heyet olduğu halde dün geFakat hürriyetine, istiklâline toz konyalı M. Stefan Mladenov, «HindAv izah edilmiş, tarama dergisf * hakkında nilenmesi ve çoğalması sebebile taninmı lâmete kavuşmak için mecburî gecik ce Trabzondan Rizeye vardılar. Rizede durmıyan Türk, diline de kir bulaştıraşehre çıkarak teftiş ve tetkiklerde burupaî, Türk Moğol dilleri arasındaki çok sitayişkâr bir tarif yapılmıştır. yacak bir hale gelmesinden dolayı çok. meleri seve seve göze alacaklardır. Bu mazdı. Bu sebeble türkçeyi zincire vursekiz rüzgârdan beşinin en büyük gad lundular. müşterek unsurlar» dan bahsetmiştir. Hatib, bundan sonra Güneş Dil te memnun kalmış, Vali Hâşime ve hastaBundan sonra Ankara vapurile Ho mak taraftarı olan sözde yüksek ta Türk dil mütrfıassıslan tarafından ge orisinden bahsederek, bunun ana hatla nenin bashekimi operatör Dr. Veliyeddin ri memleket ihracatına oluyor. Tahmil paya gittiler. Inhisarlar Vekili buradan baka ile halk kütlesi arasında bir ikilik niş surette tetkik mevzuu teşkil eden bu rını, Türk Dil Kurumu tarafından dağı Uğuza tesekkür etmiştir. Resmimiz Ve tahliye kalıyor. Ihracat işlerinde, günün değil, hatta Samsuna gidecek, diğer Vekiller de ya yüzgöstermişti. Sarayla ondan para çe bahis Avrupah dil mütehassıslarını da tılan broşürler esası üzerinden izah eyle kili hastaneden cıkarken gösteriyor. saatin de konuşulduğu bu yıllarda, rın sabah otomobillerle şark seyahat ken zümrenin türkçesi başka, kendi âlealâkadar etmeğe başlamıştır. mistir. memleket malları bazan haftalarca, lerine devam etmek üzere Artvine ha minde kendi temiz kanının ilcalanna u " Sıhhiye Vekili Ankarada M. Mladenov, Hind Avrupaî, Türk reket edeceklerdir. yup yaşıyan halkın türkçesi başka idi. Profesör Nielsen tekrar Türk dili Ankara 25 (Telefonla) Bir müd mavnalar içinde eşref saat beklemek ve Moğol kelimelerinin, umumiyetle birtedir! Mekhi Said bahsine avdet ederek, büyük tarihî deği dettenberi tetkik seyahatinde bulunmakta Bu ikilik yüzlerce yıl devam edip gitbirinin hemen hemen ayni olan yapılışSamsun denizi Çaltı burnuna kadar Maliye Vekilinin tetkiklerine ti, devletle millet birbirini anlamadan şikliklere ve Türk milletinin oturduğu sa olan Sıhhiye Vekili Refik Saydam bularını isbat ettikten sonra Hind Avrupaî sığhktır. Kıyılar geniş plâjlar halindehaların genişliğine rağmen bu dilin, mil gün Ankaraya" dönmüştür. yaşadı. Lâkin milletle devlet birleşince ehemmiyet veriliyor köklerin ses tevalilerinin türkçe ve modir. Merd ırmağı burayı da günden gülî mahiyetini, şayanı hayret bir hayatiyetve devlet tam manasile milletin ru Ankara 25 (Telefonla) Şark vilâ ne dolduruyor. Irmağın taşıdığı çamur, ğolcada da mevcud olduğunu ve bütün le muhafaza ettiğini söylemis, Türk dikum ve moloz yığınları limanın şarkın yetlerinde tetkikatta bulunan Maliye hundan doğunca aradaki dil ihtilâfının bu dillerin fonetik bakımdan birbirinin linin, bu mazhariyeti, sadeliğine ve ahenda, bir dil halinde gittikçe denize doğru Vekili Fuad, Vana kadar gittikten son da giderilmesi gerekleşti. Bunu, bu müayni olduğunu izah etmiştir. ğine medyun olduğunu, dil inkılâbmın, ilerliyen tesadüfî bir mendirek tesis et ra cenub vilâyetlerini dolaşacaktır. Ma him değişikliği yapmak bir değil, birkaç Bulgar âliminin tezinde morfoloji mektedir. Bu sebeble gemiler şehrin liye Vekilinin bu tetkikatına ehemmi istilâ ordusunu denize dökmek kadar ona millî hazinenin bütün servetlerini iNafıa Vekili Ali Çetinkaya, dün, yave gramer bakımından birçok müşabehetgüçtü. Çünkü bin yıllık kelime suikasdi, ade etmekle beraber, ayni zamanda, türk nmda Şoseler ve Köprüler müdiri umu pek açığında demirliyorlar. Bir zaman yet verilmektedir. lerden de bahsedilmektedir. Çünkü uğradığı yerlerde halkm ver millî lisan bünyesini enikonu felce uğ çeyi, esperantodan daha elverisli bir bey mî muavini Cemille bazı mühendisler lar, Musul mallarınm da ihraç iskelesi Fakat, Türk dilinin yeni tuttuğu veç nelmilel lisan gibi kabul edilebilecek can ve Kalemi Mahsus müdürü olduğu hal olan Samsunun eski vaziyetini kaybet giler hakkındaki dileklerini dinliyecek. ratmıştı. O bünyeyi tımar ederek yıllantiği muhakkaktır. Samsunlular, demir cibayet usulleri hakkında malumat ahe b«kımından en büyük ehemmiyeti ha lı bir dil haline koyacağını söylemiştir. de îstanbul Edirne yolunu teftiş için tnış suikasdlerin yarasmdan kurtarmak, yolunun, Sıvası da ellerinden aldığmı lacak, sonra da icab ed?n tadilât için iz olan tez Norveçli profesör Konrad otomobille Trakyaya gitmiştir. Sevr muahedesini paçavraya çeviren ve söylüyorlar. Sıvas şimdi doğrudan doğ kanun lâvihaları hazırlıvacaktır. Yabancı bir âlimin. dördüncü beynelNielsenin tezi olmuştur. Ali Çetinkayanın seyahati birkaç gün ölüme mahkum edilmiş bir milleti eşi ruya Haydarpaşaya sevkiyat yapmak Türkiyeye 1905 te ve 1935 te iki milel dil kongresinde Türk dili hakkında devam edecek ve oradan Çanakkaleye görülmemiş zaferlerle kurtardıktan sontadır. Liman, Karadenizin bu mamur Takas yolile ihracat fazla defa seyahat etmiş olan profesör Niel söylediği bu sitayiskâr sözler, Türkiyede, geçerek Çanakkalede inşa edilecek yol ve sevimli şehrini yeniden canlandıraSon günlerde takas yolile ihracat çok ra gene eşsiz inkılâblarla kürenin en hür sen, bu kongrenin 27 ağustos celsesinde faaliyetlerini, millî bir gaye ile dil tetkik lar hakkında tetkikatta bulunacaktır. caktır. artmıştır. Bu ihracat, bilhassa Japonya, ve en bahtiyar milleti mevkiine yüksel Türk dilinin ıslahı meselesinden bahset lerine hasreden zevatı sevindirecek ma• * * îtalya, Hindistan, Yenizeland ve Avus ten bir Dâhinin başaracağı işti. Sanayicilerin toplantıları miştir. Dinliyenler arasmda türkiyatçı hiyettedir. Kestane karası firtlnası biraz dindiği tralyaya olmuştur. O Dâhi bu işi de, ilme şeref verecek, Brockelmann, Groenbech ve Yanning Muamele vergisi kanununda yapılan için Ege, evvelki akşam geceyarısmdan bir mükemmeliyetle başardı, biz TürkBu itibarla, Türk dil ilminin beynelmiItalyaya afyon satıyoruz de hazır bulunuyorlardı. değişiklikleri görüşmek üzere Ticaret O iki saat sonra Sinobdan hareket etmiş lere temiz bir türkçe verdi. Şimdi ne kalel bir tasdiki demek olan bu hâdiseyi dasmda dün öğleden evvel tıbbî müstah" Uyuşturucu Maddeler İnhisan vaki Hatib, Hamid devrine nazaran Cumve dün sabah buraya varmıştı. Havanın muslara, ne ferhenklere başvurmadan hüriyet devrinin getirdiği büyük medenî haber vermeği faydalı telâkki ettik. zarat fabrikatorlan ve öğleden sonra a* bozukluğundan liman pratika vermedi. olan taleb üzerine îtalyaya mühim bir okuyup yazıyoruz, büyüğümüzden kü İstanbul Üniversitesinden ğaç işleri sanayii mensubları toplanmış * Yolcular gemi içinde kaldılar ve Sam parti afyon satmak üzeredir. Bu ihracat terakkilerden bahsetmiş ve otuz sene çüğümüze kadar hepimiz birbirimizi an~' sunun karşısında geçirmeğe mecbur klering yolile yapılacaktır. fasıla ile yaptığı iki seyahat sayesinde bu Dr. EZIO BARTAL1N1 lardır. lıyoruz ve bütün içtimaî hayatta olduğu dan bakanlar, bu güzel kadının kim ol Dimağı da, duruşu gibi dik ve serttir. lokantası, Ali Dayı, garson Çağanoz, gibi dil işinde de birleşmiş bulunuyoruz. duğunu birbirlerine, otelin metridotelle Bu muhitte onun şi'riyeti kayboluyor, tanıdığı zabitler, siviller, meb'us beyin Yurdumuz, bayrağımız gibi dilimiz de rine soruyorlar, gazetede çıkan resmi ile varlığından birşeyler eksiliyor. Bir as salonu, amonyak kokuları ve sonra, bü birdir. Bu büyük izin remzi 26 eyluldür v^ Sanihanın kendisini mukayese ediyor " ker, hakikaten kendi muhitinde, asker tün bu az çok vazih veya silik simalar leri arasmda, kıt'asının başında ve kah arasında güzel zabiti, sevgili mülâzimi o gün Dil Bayramımızdır. Biz bu baj lardı. gözünün önüne geliyordu. Üniforması mı, her yıl candan kutlulamakla mil Genc kadın, kendisine merakla ba ramanlık halesi içinde mümtaz ve müs nın gÖğsünü açarak güzel sesile: bahtiyarlıklanmızdan en büyüğünü ye kıldığının farkma varmış ve yeni başlıyan tesna oluyor.» Ölürsem yazıktır, sana kanmadan "Cumhurlyet,, in tefrikası 77 Böyle düşünmekle beraber, göz göze nibaştan ruhumuzda yaşamış oluyoruz. Abidin Daver DAV'ER şöhretinin verdiği sarhoşlukla münkesir geldikçe, Ercümende tatlı ve dostane gü Diye şarkı söyliyen cür'etkâr ve yiğit Var olsun onu bize veren Dâhi! Genc zabit, otelin arka salonunda edibdi, romançı idi ve mademki ilk ro aşkınm teessürünü unutur gibi olmuştu. büyük sofrayı ve davetli hanim ve beye manı bir gazetede çıkacaktı; şu halde, Bununla beraber, kokteyler, şarablar lümsüyordu. Fakat genc zabit, bu te birinci mülâzim. M. TURHAN TAN Fakat bütün bunlar, şimdi, şu anda fcndileri görünce, işi anladı amma, artık gazetecilerle meslekdaş olmuştu. ve şampanyalarla parıl parıl parlıyan al bessümlere mukabele etmiyor, sert denebilecek kadar dik bir bakışla Sanihaya ona sanki hiç mevcud değilmiş, hiç ol bu akşam da kaçmıya imkân yoktu. Süha, karısının güzel resimlerinden bi tm gözleri, çiçeklerin üstünden, masanın ttfaiye otomobilinin yaptığı bakıyordu. Mecburen sofrada Sanihanın kendisine rini, ona haber vermeden gazeteye ver Öteki ucunda, Sühanm sağmda oturan mamış gibi uzak geliyordu. Tekrar gözkaza Yemek neş'e içinde ve içkilerin cilâ Ierini çevirip Ercümende baktı. Genc gösterdiği yere oturdu. miş ve romanın ilk ilânı, Sanihanın res genc mülâzime kadar uzanıyordu. Z a Evvelki geceyansı Yedikuledeki yaır Ziyafet, çok canlı, neş'eli ve eğlen mile o gün gazetede çıkmışh. Roman için vallı Ercümend, hoşlanmadığı, bilâkis landırdığı zekâlardan taşan talâkat ve zabitin alnında inadcı çizgiler peyda olgmdan dönmekte olan itfaiye otomobil sinirlendiği bu muhitte, yabancı, sessiz, nüktelerle devam ediyordu. Kadınların celi geçiyordu. Bu akşam, Sanihanın bü resmin etrafına yazılan yazi mutaddan muştu, yeşil gözleri buzlu camlar gibi lerinden bir tanesi, Fatihdeki garajına tün güzelliği üstünde idi. Yalnız güzel * çok kuvvetli idi. «Saniha Süha Hanıme gayrimemnun, hatta küskün oturuyor, lâvantalan, sofrayı süsliyen ser çiçeklerisönüktü. Delikanlıyı, îstanbula geldiği gelirken cadde ortasında bir eşeğile gitliği değil, nüktedanlığı, zarafeti de üs fendi, en yüksek ve o nisbette mütevazı söylenen sözleri, anlatılan hikâyeleri, nin garib kokuları, yemeklerin rayihası gün, Galatasarayın kapısı önünde ilk gör mekte olan ciğerci Şevki isminde birisine tünde idi. Kendisine yapılan her kom bir edibemiz olduğu için şimdiye kadar savrulan nükteleri askerce bir ciddiyetle hep birbirine karışıyordu. Burada herşey plimana, zarifane cevab yetiştiriyor, e r asıl isimlerile hiçbir eser neşretmemişler * dimdik dinliyor, bazan yanındaki kendi renk, ziya, koku, incelik ve lüks idi. Ro düğü zaman nasıl gördiyse gene öyle çarpmıştır. Bu çarpışmada Şevki yara kekleri hayran ediyor, kadınları kıskan dir. Fakat müstear isimlerle çok güzel sine birşey söyleyince zoraki bir tebes manyalı çiganlardan mürekkeb cazband, gördü. O gün, aralarında çaresiz bir u lanmıştır. Şevkinin cebinde bulunan 62 lirada dırıyordu. yazılar yazmışlardır. İlk defa, sureti sümle kısaca cevab veriyordu. Muhte durmadan her telden çalıyor, fokstrot zaklık ve ayrılık bulunduğunu sezmişti. mahsusada gazetemiz için yazmak lut şem tuvaletli kadınlar, Smokmli ve frak lar, çarlistonlar, tangolar, valsler birbirini Şimdi, gene ayni hissi duyuyor, Ercü 50 lirası bu sırada esrarengiz bir surette Süha, Sanihanın romanını beğenerek tefrika etmeğe karar veren gazetenin funda bulundukları bu nefis romanı ken lı erkekler arasmda Ercümend, hâki üni kovalıyordu. Sofradan kalkıp Amerikan mendi, bu eğlentiye gelmeğe icbar ettiği* kaybolmuştur. Bu hâdise etrafında tahkikat yapılmaktadır. başmuharriri ile tahrir heyeti müdürünü di isimlerile neşretmemize müsaade etmek formasile, mektebden kaçmış mahcub ve barın bulunduğu salonda dans edenler ne pişman oluyordu. uslu bir çocuğa benziyordu. de davet etmişti. Bu iki gazeteci, sofrada suretile karilerimize hakikaten enfes bir vardı. Saniha, sofraya bir dirseğini da * Hayır, Saniha, Ercümendi îstanbul Sanihanın sağina soluna oturmuşlardı. edebî ziyafet çekmek imkânını temin et Saniha, onu karşıdan seyrederken dü yamış, hayale dalmıştı. Gözünün önün • da, kendisine uygun bir sevgili, addet Genc ve güzel kadına «aziz meslekdaş» mişlerdir... Ilâ» şünüyordu: den Payastaki tatlı hayatın bir türlü unu mivordu. dlye hitab ediyorlardı. Mademki Saniha Arasıra ziyafet salonunun kapılarm «Ruhu da mektebli çocuk ruhudur. tamadığı hatıralan geçiyordu. İstanbul tArka&ı var] Sıhhiye Vekilinin Trakya gezintisi Nafıa Vekili Trakya yollarını teftiş ediyor (j\crmcvtu Yarım Adam 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: