10 Sayfa ' _ : SON POSTA - TEMMUZ 1914 Umumi Harp Nasıl Patladı ? Şubat 19 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün — Yazan: L. Pirandelo ——— Tercüme eden: Ş. Talip ——J ha K Çre Ka Nakleden: H. R,. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — — 91 — * Yazan: Emli Luduş he Mütereddi Fransızları Devirmenin Greyin Avam Kamarasınin ma- lümatı haricinde 1912 ile 1914 seneleri arasında Fransa ve Rus- ya ile Mmünasebette bulunduğu doğrudur. Avam Kamarası değil, bundan hatta kabinenin yarı Âzasının da haberi olmamıştır. Hatta Wanchestev Guardian 4 ağustosta demiştir ki: “Sir Edvar Grey tarafından dün irat edilen nutuk, senelerce müddet hakikati setrettiğini gös- termiştir.,, * O aralık bir kısım matbuat ta Almanların akın etmek üzere olduklarından, garet ihtimallerin- den bahseden korkunç yalanlar neşrederek sakin halkı rahatsız etmişlerdir. Fransanın sarı kitabı muhte- viyatını tahkik etmek — henüz kabil değildir; Fakat bu kitapta tasniat olduğu dolayısile subut buluyor. Hakikat muhibbi Fran- sızlar orada tasni eseri olarak beş vesika göstermektedirler. Yegâne Çaresı Bu zevata göre Fransa bükü- | T meti ahaliden, Rusyanın umum! seferberlik yaptığına muttali bu- dunduğunu saklamıştır; hatta hü- kümet daha ileri giderek Rus- yanın sulhçu efkâr ve hissiya- tından ısrarla bahsetmiş ve bilâkis Almanyanın harp istediğini ileri #ürmüştür. Hele bu vesikalardan ikisi hemen hemen baştan başa uydurmadır.Puvankare itizar ma- kamında bunlar için “Şifre sırri- tıin Zzarureti, gibi bir cümle bülmuş bir kaçamak yapmıştır. Bu sarı kitabın kıymeti hak- kında Paris hukuk fakültesi mü- derrisler meclisi Treisi Larnod Hle hukuku düvel müderrisi Lapra- dellenin “ ikinci Kiyomun cezal mesuliyeti,, hakkında sulh müza- ikereleri sırasında resmi heyet için hazırladıkları mecellede de misal bulunmaktadır; şöyle ki bu #ki zat mesuliyeti bazı diğer de- diller arasında Kayser tarafından A vusturya-Macaristan — imparato- runa güya yazılmış olduğu beya- nile içiima eden Hun mektubu hamile maruf şumektup da o ka- bildendir. “Kalbim kanayor ; fakat çare yok her şeyi demirle, ateşle, yıkmak, yakmak lâzım. Erkekleri karıları; çocukları, ihtiyarları 8öl- dürmek lâzım. Ne bir ağaç, ne bir ev sağ ve salim kalmamak lâzım. Fransızlar kadar mütereddi bir kavmı devirmek için yegâne çare olan tedhiş yoluna girilerek harp iki aya varmadan bitirile- bilir; halbuki insanlık ve saire hislerine ehemmiyet vermek 14- zimgelse senelerce sürmesi muh- temeldir. , * Bu derece battal ve kıymetsir bir kâğıdı, hele ruh istinası ol- duğuna şüpbe bulunmıyan büyük Fransız aliminin bir vesika diye ortaya çıkarması o kâğıdı tertip etmekten daha mütecavizana ve daha ziyade hayret ve taaccübü mucip bir harekettir. “Alman ordusunun takviyesi hakkında bulunan güya gizli rapor,, da bu kırattadır, yani tamamen tasniden ibarettir ki bu da sarı kitapta Ludendorfun | eseri olarak kaydedilmiştir, * Rus bükümetinin yâptığı tas- TARR DA Kİ v ğ ethiş Siyasetidir Umumi harp, sinema filmlerine en çok ilham veren bir badire oldu. niat Bolşevik matbuatı tarafın- dan ifşa olunmuştur. Bu suretle harp ilânı sırasında setrettikleri vesikalardan birinin icat eseri olduğu anlaşılmıştır. Bu tasniat bilhassa Petresburgta — Sazanof ile İzvolsti arasında teati edilen telgraflarda yapılmıştır. Bundan maksat Almanyanın sarahaten harp aradığını ispat ve işaa ve halk — sınıflarını buna ikna etmekti. Bunlar ©o tarihlere düşer ki Almanya o | Bu sahne, 1914 hallesinin bir sahnesini gösteren hazin bir levhadır. Ve iki kardeşten büyüğü küçüğünün kolları arasında ölümünü hüzünle seyretmektedir zaman ihtilâfı — mahallileştirmek derdinde idi, binaenaleyh harbi ancak meşrutan kabul ediyordu. Karşı tarafta bulunan devletlerin bir maksadı da kendilerinin harp arzularını izhar edebilecek ha- vadisi karşılamak boğmak idi. Rusyada harbe müteallık ittihaz edilen tedabir hakkında her haber bu suretle hafifleştirilir bilâkis Avusturyanın her hareketi izam olunurdu. ( Arkası var) eee Geçen Bilmecemizi Doğru Halledenler ( Baştarafı 6 ıncı sayfada ) Kuleli Askeri Jlisesi talebesin- den 343 Tekin, Sıvas lisesi ikin- ci devre talebesinden 349 Neşet- Nafiz. Gazi Osman Paşa orta mektebi birinci sınıftan 103 Ah- met, Bakırköy bağlardan Güzin, Feyziati Lisesi beşinci sınıftan İbrahim Zeki, Salihli Esnaf ve Ehali Bankası — memurlarından Nadire, Adana Ortamektebi ta- lebesinden 265 Ertuğrul, Ankara Maarif Vekâleti Hususi Kalem dosya memuru Etem Bey kızı Salihe, Beşiktaş Şemsülmekâtip Örtamektebi beşinci sınıftan 164 Şeref. İstanbul erkek lisesi | inci sınıftanAhmet Salâhattin, Ticaret Mektebi dördüncü sınıf talebe- sinden Marke Hason Bey ve Hanımlar. Birer Adot Kart Kazananlar Çorlu — Tapu memuru oğlu Mustafa, İstanbul Altıncı mektep | | | ) | ' sokak 3 No. da Zehra, Çemberlitaş Kâtipsinan caddesi 9 numarada Muazzez, Gazi Os- manpaşa Ürtamektebi talebesin- den 391 Mehmet, Pertevniyal Li- sesi altıncı sıniftan 264 M. Şevket, Gelenbevi Ortamektebi üçüncü sınıftan 446 Şemsi, İstanbul Erkek lisesi üçüncü sınıftan 376 Münif, Adana Gazi ilk mektebi beşinci sınıfından Gl1 Neriman, ÜÖdemiş Zafer mektebi beşinci sınıftan Efdal, Ankara İltekin Bey mek- tebi üçüncü sınıfından 410 Riıd- , van, Mahmutpaşa yokuşu türbe İstanbul on ikinci mektep beşinci sınıftan 9 Turan, Gazi Osman Paşa orta mektebi ikinci sınıftan 562 Kemal, " Balmumcu Dumlupınar şehir yatı | | | | talebesinden 363 Melâhat, Ankara | Erkek İsmail, %emberlitaı Orta mekte- bi talebesinden — 31 M. Seyfi, Edirne — Karaağaç — İlkmektebi talebesinden 35 Nezih Mustafa, lisesi birinci sınıftan 105 İ 4 ' | | ! | mektep mektebi beşinci sınıftan 24Turgut, Erenköy 38zinci İlkmektep dör- düncü sınıftan 148 Fethi, Heype- fiada İlk mektep talebesinden 28 Mahire Handan, Gelenbevi Orta mektebi talebesinden 51 Mithat, İsparta Orta mektebi son sınıf- tan V1i Mehmet, Ankara Erkek lisesi birinci sınıftan 540 Zeki, — Anadoluhisar 34 incı ikinci Giacomino, İyi Düşün! - , — Eh, gençlik!.. Gençlik!.. Profesör Toti içini çekiyor; göz- lerinde ve dudaklarında ayni za- manda kurnaz ve merhametli, küçük bir tebessümle başını sal- - hyaor: — Bir bulut... Küçük bir fırtına... Ve, kucağında Nini odadan odaya dolaşıyor; müteessir, endi- şeli, biraz da hiddetli, çünki karı- sından ve Giacominodan bütün bunlara müstahak değildir. Genç- ler günleri saymazlar: Önlerinde daha çok zaman var... Fakat za- vallı bir ihtiyar için bir gün bile büyük bir ziyandır! Şimdi halbu- ki üç gündür karısı onu böylece evde bırakıyor, o berrak ve ate- şin sesile söylediği şarkılarla ar- tık onu zevklendirmiyor, artık ona okadar muhtaç olduğu o ih- timamları göstermiyor. Nini de, annesinin ona baka- cak vakti olmadığını anlıyormuş ibi, o da çok ciddi görünüyor. ofesör onu odadan odaya gerz- diriyor; kendisi da küçük oldu- ğundan çocuğun elinden tutmak için eğilmiye İlüzum yok; onu piyanonun önüne götürüyor; pi- yanonun — beyaz dişlerinin üs- tünde parmaklarını gezdiriyor, canı sıkılıyor, esniyor; sonra bir yere oturuyor, dizlerinin tistünde Niniyi biraz “hoplatıyor, sonra yine ayağa kalkıyor; yerinde duramıyor. Beş altı defa, karısını söyletmiye çalıştı: — Hakikaten bir fenalık hissediyorsun değil mi? Maddalenina ona bir şey söylememekte israr ediyor; ağ- lıyor; balkonun pancurlarını kapa- masımı ve Niniyi dışarıya alma- sını rica ediyor, yalnız ve ka- ranlıkta kalmak istiyor. . — Başın ağrıyor, değil mi? Zavallı kadın, kimbilir başı ne kadar ağrıyor... Eh adamakıllı tutuşmuş, kavga etmiş olmalılar | Profesör Toti, hizmetçiden bir şey öğrenmek ümidile mutfağa gidiyor ; hizmetçinin de kendisinin düşmanı olduğunu bildiği için yanaşmıya — cesaret — edemeden etrafında dolaşıyor; hizmetçi di- şarıda, deli budala! O da, bher- kes gibi onun aleyhinde bulunu- yor, onunla alay ediyor! Ondan da bir şey anlamıya muvaffak olamıyar. O zaman Profesör Toti niha- yet büyük bir karar veriyor: Niniyi annesine götürüyor, onu güzelce giydirmesini rica ediyor. Genç kadın soruyor : — Niye? — COnu sokağa götürüyorum, diyor; bugün pazar, Burada zavallı yavrucak sıkılıyor. Bu gezintiler annesinin o ka- dar hoşuna gitmiyor. İhtiyar pro- fesörün küçüğün elinden tutarak geçtiğini görenlerin güldüğünü biliyor. Fena kalpli ve terbiyesiz birinin ona “Aman profesör! Ço- Çorlu c;:ı;vâtâ Abdürrahim Bey oğlu Kadri, Ankara Gazi İlkmektebi dördüncü sınıftan M. Niyazi, İstanbul 19 uncu İlkmek- tep talebesinden 442 Muzaffer, Isparta Ortamektebi talebesinden 141 Fikret, Keşan Zafer Mektebi beşinci — sınıftan — 131 - Hasan, Heybeliada — İlkmektep tale- besinden 10 — Hüseyin Recep, İstanbul Cümhuriyet Ortamek- tebi talebesinden Fransız Kız Mektebi talebesinden Muzaffer Davut, Bursa Ortamek- tep ikinci sınıftan 445 M. Emin, Adana ÖOrtamektebi birinci sı- nıftan 189 Sabahaddin, Ankara Orta Ticaret” mektebi ikinci sı- 38 Mehmet, Adana Ticaret ! : eli irdün ' yin, sükünetle. Bırakın gireyim, mektebi dördüncü sınıftan 188 sınıftan — Affan, | Muammer Bey ve Hanımlar, ü—üi üdükümğı YI7. Zekiye, | cuğunuz size ne kadar benziyor! dedıiâîni de biliyor. aamafih profesör ısrar edi- yor, — Hayır, gezmiye, gezmiye... Ve çocukla beraber Giaco- mino delisinin evine gidiyor. Giacomino, kendisine annelik eden, hiç evlenmemiş bir kız kardeşile birlikte yaşıyor. Kar- deşine * karşı profesör Totinin yaptığı iyiliklerin sebebini bil- mediğinden — Matmezel — Agata ona karşı çok medyunu şükran- dı; şimdi ise - çok dindar oldu- ğundan - profesörden Giacomi- no'yu fena yola sevkettiği için bir şeytan gibi nefret ediyor. Profesör Toti zili çaldıktan sonra, güçükle, kapının önünde epey beklemiye mecbur oluyor. Matmazel Agata kapının deli- ğginden gelip baktı ve derhal kaçtı. Hiç şüphesiz bu ziyaretten gidip kardeşini haberdar edecek ve sonra gelip Giacominonun evde olmadiğını söyliyecek. İşte geliyor. Siyahlar giyinmiş, sarı benizli, gözellerin etrafı çü- rümüş, morarmış, kuru, kapıyı açar açmaz sert bir bakışla, hid- | detinden titriyerek profesöre hay- kırıyor. — Fakat... Affedersiniz... şim- di artık onu evde demi arıyor- sunuz?Hem de ne görüyorum! Ço- cukla da beraber..Çocuğu da be- raber getirmişsiniz. Profesör Toti bu surette ka- bul edileceğini hiç ümit etmiyor- du; fena bir vaziyette kalıyor; Matmazel Agata'ya bakıyor, kü- çüğe bakıyor, tebessüm ediyor, kekeliyaor: —Ne... Ne için?... Ne var?... Ben ben... gelemezmiyim buraya?.. O derhal, kuru sert ve soğuk, cevap veriyor;: Burada değil; Giacomino evde değil.. Profesör Toti başını eğiyor: — Peki. Fakat siz, Matmazel, affedersiniz, siz bana öyle bir muamele ediyorsunuz ki.. Bilmiyo- rum.. Ne kardeşinize, ne de size birşey yaptığımı zannetmiyorum.. Matmazel Açata, biraz sakin, onun sözünü kesiyort — Bakın, Profesör, biz, emin olun, size karşı, size karşı... Çok medyunu şükranız ; fakat, siz de anlamalısınız ki... Profesör Toti gözlerini hafifçe kapıyor, tekrar tebessüm ediyor, elini kaldırıyor, ve, anlamak me- selesini kendisine — bırakmasını ima eder bir tarzda bir parmağı ile müteaddit defalar göğslünü gösteriyor : — Ben ihtiyarım, Matmarel, diyor; ve anlıyorum. Ben çok şeyler anlarım ! Hepsinden evvel de şunu: Bazı inatları, bırakmalı, kendi kendilerine geçsinler, ve bir anlaşamamazlık tevellüt ettiği zaman, yapılacak en iyi şey, onu halletmek, Matmazel, samimiyetle halletmek.. Hileli yollara sapma- dan, hiddet etmeden, halletmek lâzım,. Öyle değil mi? Matmezl Agata hiç olmazsa esas itibarile tasdik ediyor: — Ta- bil, evet.. Profesör Toti devam edi- yor: - Şu halde bırakın gireyim; Giacomino'yu çağrın. — Fakat evde değil ki: — Görüyor musunuz? Hayır. onun evde bulunmadığını söyle- meyin. Giacomino evdedir, ve siz de onu çağıracaksınız. Sükü- netle her şeyi halledeceğiz.. Ona söyleyin: Sükünetlel Ben ihti- yarım ve her şeyi anlıyorum, çünki ben de gençlik zamanını geçirdim, Matmezel. Ona söyle- ( Arkası var )