19 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

19 Şubat 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

0 Sayfa SON POSTA Umumi Harp Nasıl Patladı ? Nakleden: H. R, —Kızım Doktor: Seml Ekretme — —HY — * Yazan: Emi Ludvş w Mütereddi Fransızları Devirmenin Yegâne Çaresı Tethiş Siyasetidir Greyin Avam Kamarasının ma- lümatı haricinde 1912 ile 1914 seneleri arasında Fransa ve Rus- ya ile münasebette bulunduğu doğrudur. Avam Kamarası değil, bundan hatta kabinenin yarı Azasının da haberi olmamıştır. Hatta Wanchestev Guardian 4 ağustosta demiştir ki: “Sir Edvar Grey - tarafından dün irat edilen nutuk, senelerce müddet hakikati setrettiğini gös- termiştir.,, * O aralık bir kısım matbuat ta Almanların. akın etmek üzere olduklarından, garet ihtimallerin- den bahseden korkunç yalanlar neşrederek sakin halkı rabatsız etmişlerdir. Fransanın sarı kitabı muhte- viyatını tahkik etmek — henür kabil değildir; Fakat bu kitapta tasniat olduğu dolayısile ı&d buluyor. Hakikat muhibbi Fran- sızlar orada tasni eseri olarak beş vesika göstermektedirler. Bu zevata göre Fransa hükü- meti ahaliden, Rusyanın umuml! #eferberlik yaptığına muttali bu- lunduğunu saklamıştır; hatta hü- kümet daha ileri giderek Rus- yanın sulhçu efkâr ve hissiyas fından ısrarla bahsetmiş ve bilâkis Almanyanın harp istediğini ileri #ürmüştür. Hele bu vesikalardan ikisi hemen hemen baştan başa uydurmadır.Puvankare itizar ma- Umuml harp, sinema y filmlerine en çok ilham veren bir badire oldu. Bu sahne, 1914 hailesinin bir sahnesini gösteren hazin bir levhadır. Ve iki kamında bunlar için “Şifre sırri- |kardeşten büyüğü küçüğünün kolları arasında ölümünü hüzünle seyretmektedir gin Zzarüreti, gibi bir cümle bulmuş bir kaçamak yapmıştır. Bu sarı kitabın kıymeti hak- kında Paris hukuk fakültesi mü- derrisler meclisi reisi Larnod YHe bukuku düvel müderrisi Lapra- de'lenin “ ikinci Kiyomun cezal mesuliyeti,, hakkında sulh müza- ikereleri sırasında resmi — heyet için hazırladıkları mecellede de | misal bulunmaktadır; şöyle ki bu “iki zat mesuliyeti bazı diğer de- diller arasında Kayser tarafından Avusturya-Macaristan — imparato- runa güya yazılmış olduğu beya- l nile içtima eden Hun mektubu | hamile maruf şumektup da o ka- | bildendir. “Kalbim kanayor ; Fakat çare - yok her şeyi demirle, ateşle, yıkmak, yakmak lâzım, Erkekleri | karıları, çocukları, ihtiyarları öl- dürmek lâzım. Ne bir ağaç, ne bir ev sağ ve salim kalmamak lâzım. Fransızlar kadar mütereddi bir kavmı devirmek için yegâne çare olan tedhiş yoluna girilerek | harp iki aya varmadan bitirile- bilir; balbuki insanlık ve saire | hislerine ebemmiyet vermek 14- zimgelse senelerce sürmesi muh- temeldir. ,, * Bu derece battal ve kıymetsiz bir kâğıdı, hele ruh istinası ol- duğuna şüpbe bulunmıyan büyük Fransız aliminin bir vesika diye ortaya çıkarması o kâğıdı tertip etmekten daha mütecavizane ve daha ziyade hayret ve taaccübü mucip bir harekettir. * Alman ordusunun takviyesi hakkında bulunan güya - gizli rapor, da bu kırattadır, yani tamamen tasniden — ibarettir ki bu da sarı kitapta Ludendorfun eseri olarak kaydedilmiştir. * Rus bükümetinin yaptiğı tas- | | Kuleli | Ehali | Edirne niat Bolşevik matbuatı tarafın- dan ifşa olunmuştur. Bu suretle harp ilâmı sırasında setrettikleri vesikalardan birinin icat eseri olduğu anlaşılmıştır. Bu tasniat ' bilhassa Petresburgta — Sazanof ile İzvolsti arasında teati edilen telgraflarda yapılmıştır. Bundan maksat Almanyanın sarahaten huarp aradığını ispat ve işaa ve halk — sınıflarını buna ikna etmekti. Bunlar o tarihlere düşer ki Almanya o | zaman ihtilâfı mahallileştirmek derdinde idi, binaenaleyh harbi ancak meşrutan kabul ediyordu. Karşı tarafta bulunan devletlerin bir maksadı da kendilerinin harp arzularını izhar edebilecek ha- vadisi karşılamak boğmak idi. Rusyada harbe müteallık ittihaz edilen tedabir hakkında her haber bu suretle hafifleştirilir bilâkis Avusturyanın her hareketi izam olunurdu. ( Arkası var) Geçen Bilmecemizi Doğru Halledenler ( Baştarafı 6 incı sayfada ) ! Askeri lisesi talebesin- den 343 Tekin, Sıvas lisesi ikin- ci devre talebesinden 349 Neşet Nafiz. Gazi Osman Paşa orta mektebi birinci sınıftan 103 Ah- met, Bakırköy bağlardan Güzin, Feyziati Lisesi beşinci sımıftan İbrahim Zeki, Salihli Esnaf ve | Bankası — memurlarından * Nadire, Adana Ortamektebi ta- lebesinden 265 Ertuğrul, Ankara | Maarif Vekâleti Hususi Kalem | dosya memuru Etem Bey kızı Salihe, Beşiktaş Şemsülmekâtip Ortamektebi beşinci sınıftan 164 Şeref, İstanbul erkek lisesi | inci sınıftanAhmet Salâhattin, Ticaret Mektebi dördüncü sınıf talebe- sinden Marke Hason Bey ve Hanımlar. Birer Adot Kart Kazananlar Çorlu — Tapu memuru - oğlu | Mustafa, İstanbul Altıncı mektep talebesinden 363 Melâhat, Ankara Erkek lisesi birinci sınıftan 105 | | İsmail, Eemberlitu Orta mekte- bi talebesinden — 31 M. Seyfi, * Karaağaç — Ülkmektebi | talebesinden 55 Nezih Mustafa, | Çemberlitaş Kâtipsinan caddesi | 9 numarada Muazzez, Gazi Os- manpaşa Ortamektebi talebesin- den 391 Mehmet, Pertevniyal Li- | sesi altıncı sınıftan 264 M. Şevket, | Gelenbevi Ortamektebi üçüncü sınıftan 446 Şemsi. İstanbul Erkek lisesi üçüncü sınıftan 376 Münif, Adana Gazi ilk mektebi beşinci sınıfından Gl1 Neriman, Ödemiş Zafer mektebi beşinci — sınıftan Efdal, Ankara İltekin Bey mek- tebi Üçünecü sınıfından 410 Rıd- , van, Mahmutpaşa yokuşu türbe sokak 3 No. da Zehra, İstanbul on ikinci mektep beşinci sınıftan 9 Turan, Gazi Osman Paşa orta mektebi ikinci sınıftan 562 Kemal, Balmunıcu Dumlupınar şehir yatı mektebi beşinci sınıftan 24Turgut, Erenköy 38 zinci İlkmektep dör- düncü sınıftan 148 Fethi, Heype- | Hiada İlk mektep talebesinden 28 Mahire Handan, Gelenbevi Orta mektebi talebesinden S1 Mithat, İsparta Orta mektebi son — sınıf- tan Vi Mehmet, Ankara Erkek lisesi birinci sınıftan 540 Zeki, — Anadoluhisar 34 — inci mektep ikinci — snuftaa — Affaa TEMMUZ 1914 — | İ | geçtiğini görenlerin HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: L. Pirandelle ——— Tercüme eden: Ş. Talip Giacomino,lyî Düşün! 5 Vi — Eh, gençlik!.. — Gençlik!.. Profesör Toti içini çekiyor; göz- lerinde ve dudaklarında ayni za- manda kurnaz ve merhametli, küçük bir tebessümle başını sal- hyor: — Bir bulut... Küçük bir fırtına... Ve, kucağında Nini odadan odaya dolaşıyor; mütcessir, endi- şeli, biraz da hiddetli, çünki karı- sından ve Giacominodan bütün bunlara müstahak değildir. Genç- ler günleri saymazlar: Önlerinde daha çok zaman var... Fakat za- vallı bir ihtiyar için bir gün bile büyük bir ziyandır! Şimdi halbu- | ki üç gündür karısı onu böylece evde bırakıyor, o berrak ve ate- şin sesile söylediği şarkılarla ar- tık onu zevklendirmiyor, artık ona okadar muhtaç olduğu o ih- timamları göstermiyor. Nini de, annesinin ona baka- cak vakti olmadığını anlıyormuş ibi, o da çok ciddi görünüyor. Frofcıör onu odadan odaya ger- diriyor; kendisi de küçük oldu- ğundan çocuğun elinden tutmak için eğilmiye lüzum yok; onu piyanonun önüne s_ötı:?nyi;ı; iâı.ı— 1 işi » | yanonun — beyaz tünde parmaklarını gezdiriyor, canı sıkılıyor, esniyor; sonra bir yere oturuyor, dizlerinin Gstünde Niniyi biraz hoplatıyor, sonra yine ayağa kalkıyor; yerinde duramıyor. Beş altı defa, karısını söyletmiye çalıştı: — Hakikaten bir fenalık hissediyorsun değil mi? | Maddalenina ona bir şey söylememekle israr ediyor; ağ- hyor; balkonun pancurlarını kapa- masını ve Niniyi dışarıya alma- sını riça ediyor, yalnız ve ka- ranlıkta kalmak istiyor. , — Başın ağrıyor, değil mi? Zavallı kadın, kimbilir başı ne kadar ağrıyor... Eh adamakıllı tutuşmuş, kavga etmiş olmalılar | Profesör Toti, hizmetçiden bir şey öğrenmek ümidile mutfağa idiyor ; hizmetçinin de kendisinin lüşmanı olduğunu bildiği için yanaşmıya — cesaret — edemeden etrafında dolaşıyor; hizmetçi di- şarıda, deli budala ! da, her- kes gibi onun aleyhinde bulunu- yor, onunla alay ediyor! Ondan da bir şey anlamıya muvaffak olamıyar. O zaman Profesör Toti niha- yet büyük bir karar veriyor: Niniyi annesine götürüyor, onu güzelce giydirmesini rica ediyor, Genç kadın soruyor : — Niye? | — Onu sokağa diyor; bugün pazar, yavrucak sıkılıyor. Bu gezintiler annesinin o ka- dar hoşuna gitmiyor. İhtiyar pro- fesörün küçüğün elinden tutarak güldüğünü biliyor. Fena kalpli ve terbiyesiz götürüy orum, urada zavallı birinin ona “Aman profesör! Ço- ——— 'orlu — davavekiti —Abdürrahim gey oğlu Kadri, Ankara Gazi İlkmektebi dördüncü sınıftan M. Niyazi, İstanbul 19 uncu İlkmek- tep talebesinden 442 Muzaffer, Isparta Ortamektebi talebesinden | 141 Fikret, Keşan Zafer Mektebi beşinci — sınıftan — 131 Heybeliada — İlkmektep tale- besinden 10 — Hüseyin Recep, İstanbul — Cümhuriyet Ortamek- tebi talebesinden 117 Zekiye, Fransız Kız Mektebi talebesinden | Muzaffer Davut, Bursa Ortamek- tep ikinci sınıftan 445 M. Emin, Adana Ortamektebi birinci 8- nıftan 189 Sabahaddin, Ankara Orta Ticaret” mektebi ikinci sı- niftan 38 Mehmet, Adana Ticaret | 188 ı mektebi dördüncü sınıftan Muammer Bey ve Hanımlar, | netle her şeyi | çünki ben de | cuğunuz size ne kadar benziyor! dediğini de biliyor. İaamafih profesör ısrar edi- yor, — Hayır, gezmiye, gezmiye... Ve çocukla berıbeş- Giı’:o- mino delisinin evine gidiyor. Giacomino, kendisine annelik eden, hiç evlenmemiş bir kız kardeşile birlikte yaşıyor. Kar- deşine karşı profesör Totinin yaptığı iyiliklerin sebebini bil- mediğinden — Matmezel — Agata ona karşı çok medyunu şükran- dı; şimdi ise - çok dindar oldu- gufıdııı- profesörden Giacomi- no'yu fena yola sevkettiği için bir şeytan gibi nefret ediyor. Profesör Toti zili çaldıktan sonra, güçükle, kapının önünde epey beklemiye mecbur oluyor. Matmazel Agata kapının deli- ğginden gelip baktı ve derhal kaçtı. Hiç şüphesiz bu ziyaretten gidip kardeşini haberdar edecek ve sonra gelip Giacominonun evde olmadiğını söyliyecek. İşte geliyor. Siyahlar giyinmiş, sarı benizli, gözellerin etrafı çü- rümüş, morarmış, kuru, kapıyı açar açmaz sert bir bakışla, hid- detinden titriyerek profesöre hay- kırıyor. — Fakat... Affedersiniz... şim- di artık onu evde demi arıyor- sunuz?Hem de ne görüyorum! cukla da berıber..%oeu&u da raber getirmişsiniz. Profesör Toti bu surette ka- bul edileceğini hiç ümit etmiyor- du; fena bir vaziyette kalıyor; Matmazel Agata'ya bakıyor, kü- çüîı bakıyor, tebessüm ediyor, kekeliyor: —Ne... Ne için?... Ne var?.., Ben ben.., gelemezmiyim buraya?.. O derhal, kuru sert ve soğuk, cevap veriyor: Burada değil; Giacomino evde değil. Profesör Toti başını eğiyor: — Peki, Fakat siz, Matmazel, affedersiniz, siz bana öyle bir muamele ediyorsunuz ki.. Bilmiyo- rum.. Ne kardeşinize, ne de size birşey yaptığımı zannetmiyorum.. Matmazel Agata, biraz sakin, onun sözünü kesiyort — Bakın, Profesör, biz, emin olun, size karşı, size karşı... Çok medyunu şükranız ; Ffakat, siz de anlamalısınız ki... Profesör Toti gözlerini hafifçe kapıyor, tekrar tebesslim ediyor, elini kaldırıyor, ve, anlamak me- selesini kendisine — bırakmasını | ima eder bir tarzda bir parmağı ile müteaddit gösteriyor : — Ben ihtiyarım, Matmazel, diyor; ve anlıyorum. Ben çok şeyler anlarım ! Hepsinden evvel de şunu: Bazı inatları, bırakmalı, kendi kendilerine geçsinler, ve bir anlaşamamazlık tevellüt ettiği zaman, yapılacak en iyi şey, onu defalar göğsünü | halletmek, Matmazel, samimiyetle | halletmek.. Hileli yollara sapma- dan, hiddet etmeden, halletmek | lâzım.. Öyle değil mi? Matmez! Agata hiç olmazsa esas itibarile tasdik ediyor:— Ta- bil, evet.. Profesör Toti devam — edi- Hasan, | yor: - Şu halde bırakın - gireyim; Giacomino'yu çağrın. — Fakat evde değil ki: — Görüyor musunuz? Hayır. onun evde bulunmadığını söyle- meyin. Giacomino evdedir, ve siz de onu çağıracaksınız. Sükü- alledeceğiz.. Ona söyleyin: Sükünetlel n ihti- yarım ve her şeyi anlıyorum, gençlik zamanını geçirdim, Matmezel. Ona söyle- yin, sükünetle. Bırakın gireyim, ( Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: