19 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

19 Şubat 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Pek Sevdiğini Enver Paşa İle Talât Beyin R MAkit o ZİYA ŞAKIR Her hakkı makfuzdar ——235 Bütün Vökelâya tevzi edildi. (Bir mütaleaları varsa ve hangi madde hakkında ise o madde- nin hizasma yazsınlar ) denildi. Nihayet, bizim Kanunu Esası vö- tude geldi. Fakal.. Netice ma- lüm.,. Meclis açıldı. Her taraftan meb'uslar geldi. Fakat bunların ekserisi, ( hümekayı ümmet ) ten mürekkepti. İçlerinde adamakıllı söz söyliyecek pek az adam var- dı. Hepsi ocahildi... (o Bunun üzerine ( Mektebi Mülkiye; Şa- haneyi açtırdım. Ahmet Vefik Paşayı müdür yaptım. Ondan sonra, mektepli memur ye tişmiye başladı... Dedikten (sonra bahsederek: — Ben artık bitaraf bir adı- mm. Vallahi, billahi, (tallahi benim hiç bir emelim, hükümette hiçbir gözüm yoktur. Ölünciye kadar rahatça yaşamaktan başka hiçbir şey istemiyorum. Bir de, Devletin selâmetine dua... Sözlerile bugünki mülâkata da hitam verdi. 20 Teyrinlevvet 433 Abdülhamit bugün sol kalça- sından bacağına doğru inen ( si- yatik ) ağnlarından muztaripti, Asprin aldı. Öğleden son- ra, ağnların geçtiğini söyledi. gazetelerde, Berlin ve Paris muahedelerinin lâğ- vedilmesine dair bir nota veril diğini okumuş. —Eğer muvaffak olunursa,çok şalısından Diyor ve umumi harp vazi- yetinin ittifak ordular lehine devam etmesinden memnun gö- rünüyor. 3) Teşrininani 333 13 Künunsevvi 914 Abdülhamit bu sabah yata- ndan bir bel ağnsı ile kalktı, st Bste, üç asprin aldı. Ter . Biraz sonra ağrının arald- $inı söyledi, Müttefik ohükümetler (o te- zafindan bitaraf hükümetlere ve- rilen sulh o hakkındaki nota, Abdülhamidin çok hoşuna gitti. — İnşaallah diğer taraf ta sul- be razı olur da, artık bu umu mİ kıtal nihayet bulur, Beşe tiyet, bu büyük belâdan kurtulur. iyor. Abdülhamit, bugün kıvrak bir alay etti, Önündeki masada duran Harp Mecmuasını gös terip gülerek: — Şu, Enver Paşa. Haydi arm dn asker... Fakat Talât le İbrahim in (poligon) da mişan botlar ra seyin pe Çok tuhafıma gitti. Hele bim Bey.. O kadar garip bir vaziyet almış ki.. Ve sonra, yine ciddiyete rucu ederek devam etti: — Bu ( Poligon ) u ben yap- tırdım. Bir de Yıldız Sarayında kendim için bir poligon yaptır mıştım. Orada her nevi silâhla- rıs bir nümunesi vardı. Yeni bir NM a lm ii silâh geldi mi, hemen oraya ak dırtır, tecrübelerini yaptırtırdım. Silâha çok merakım vardır. Vaktile çok avelik yaptım. O zamanlar, tabanıma da kuvvetli idiw. Taaa, uzak ormanlara gi der, derin yerlerine kadar girer- dim. Kaç kereler mübim tehlike- ler geçirdim. Bir kere de yarâ- landım. Domuz avı, çok güçtür. Gayet tetik bulunmak lâzımdır. Vücudü ağırdır amma, yürüyüşü çok seridir. Ümit etmediğiniz bir zamanda meydana çıkar ve süratle üzerinize gelir. Hiç telâş etmemeli. O, gelinciye kadar beklemeli. Fakat gelir gelmez hemen yana sıçramalıdır. O 2- man gelir, geçer. Vücudu kalın ve fazla yağlı olduğu için çabuk dönemez. İşte o vakıt hazır bu- lunmalı ve geriden vurmalıdır. Şayet insan çekilemezse, felâket- tir. Ağzmdaki sivri dişlerle ba- caklarımı bıçak “gibi keser. Abdülhamidin şu küçük dersi, bilmem avcıların işine yarar mı?.. 6 Künunusveel 857 Birkaç gündenberi Abdülha- midin arkasında ve mubtelif yer- lerde hissettiği ağrı, dün böbrek- lerinin hizasında toplandi. Birkaç gündenberi muhtelif zamanlarda asprin aldığı halde bir fay- * 53 BAHRİ ALTAY B.; Hayal peresttir. Mi zahı sever, rü- fekasına mu ziplik yapma- mez. Herkesin göremediği şeyleri işaret ederek rüfe- kasının mizah hislerini tah- | rik eder. Kızmaz, şakaya alaya tahammül göstermek İstırarında- dır. Usul ve merasime pek ria- yete taraftar değildir. a 56 NEVZAT B. ; Zeki ve bas sastır, Mer Faatlerinde ve şahsını alâka- dar eden me- salde titizlik gösterir, ba- zen (o küçük birşeyi oİzam eder. Bedeni ve ameli me saiden ziyade kuvvei (o zihniyeye o mütevakkıf mesleklerden biri.de muvaffak olur. Herşeye karışmaz, ber cer- yana kapılmaz. Fotoğraf Tahlil Kuponuna Ilinci Sayfamızda bulacaksımz. Resminizi Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Söyliyelim.:.. yı ihmal et . A TYİİL. Sw ki LE İİ ze Abdülhamit, Yabani Domuz Avını Söylüyordu esimleri Çok Garipti fike Kadınefendinin »srarile bir şişe maden suyu içti. Bol idrar geldi, Ağrı da tahaffüf etti. Bugün doktoru çağırtarak, kendisini muayene ettirdi. — Eskiden böbrek rahatsız- lığı çektiğim için merak ediyo- rum, Diyor. Doktor, idrar tahliline lüzum gösterdi. Güçlükle Abdül hamidi ikna etti. — Bari, toplatalım, Dedi ve bunun için de emir verecekti. Fakat, birdenbire tep- dili Fikretti, -—T ederim doktor bey.. Şimdilik buna lüzum yok, Dedi, (Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR ©— — Sen bölük ALEMDAR — Dreyfön — Vicdan azabı ASRİ — Cambazhane çocuğu ELHAMRA — Kongre eğleniyor ETUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Mustafa BİLÂL — Kanlı venedik KEMAL B. © — Gece sevdalar MAJIK — Alev şarkın MELEK — Kongre eğleniyor MİLLİ — Dul Nişanlı OYERA — Aya işik şık — Yam kalpler Kadıköy Süreyya — Amerikalı bakireler | ÜskünaR HALE — Kanh puse x » İBRAHİM B. ; Sami- mi ve arkı- daşperverdir . Kafasını faz- Ja yormıya bir- şeyi fazla ta- mik ve İzama serkeş ve İnatçı olur. İğbirarını buk unutmaz, evazyu V Kanaatkârlığa mütemayildir.. >“ ALİ EF. ; Kevdi ölemindedir. sleycanını, e- lem ve neşe- sini belli et- mez, herşeye © <©İ müdahale et- 4 mek ekkiktir. Şah- siyetine ehem- miyet verilme- «ini ister, gö- zü” büyüklük- tedir. İntiza- ma, şıklığa ri- âyet eder, Fiil ve hareketin- de lâübaliliğe sapmaz. Ha yali mevzulara karşı hassasiyet ve alâka gösterir. DAKTİLO Bugünün Romanı AR KEN Yazan: 2. Şaki İ İ | Ozaman ena olan alâ- İ kanız sarsılmayacak mı?.. Kalbiniz, acı bir” medametle ( sızlamaya” m2. Sait Bey, adeta yalvarır gibi boyaonu bü — Ne iki ne mümkün... Bilâkis sizinle ifü- har ed im. Sanki arasam, ta- cağım. Şunun (o şurasına geldi- niz geleli herhalinize şahidim. Al- lah biliyor ilk iğiniz za- manlar, Tadi er ve dil şakaları yapmak istedim. Buna meydan vermediniz. Bu balleriniz kalbimde bir ateş uyandırdı, Gürler geçtikçe, haliniz, etvarınız kalbimdeki o oteşi körükliye kö- rükliye bilseniz beni ne getirdi ?. Kıymetli bir zevce bilmeniz için, şükür allaha, niz gere Âlime, fâzıla, ze afife bir hanımsınız. Hüsnü malinize gelince, şair, kâtip bir adam değilim ki... — Pekâlâ Beyefendi, cühünüzü ve teklifinizi lerle kabul ederim. Emin olunuz ki size çok iyi bay arkadaşı olmıya bütün ğımla gayret edeceğim. SİSE a i İ ' P o — Müsande buyurunuz Beye- fendi. Acele işe şeytan karışır. Dedim ve bir adım geri çe- İ kildim. Sait Bey yalvarıyor: — Canım ne olur? Bir kere- İ cik. Bir kerecik olsun şu elle- | rinizden öpeyim. Şükür Allaha, İ artık biribirimizin olduk, diğim söz kâfi değildir. Bu annemin muvafakat etmesi “lâzımdır. Sait B. hafifçe sendeledi: — Annenizin mi?.. — Evet, — Fakat bu iş uzamasm?. — Eb, Beyefendi, böyle işler pek sizin düşündüğünüz kadar da olmaz. — Ya, muvafakat etmezse. — Muvafakat etmemesi için hiç bir sebep yok. — Peki.. Buna hangimiz te- sebbüz edelim? — Usulen sizin anneme mü- racaatınız lâzım. Sait B. oturdu. Başını avuç- larinın içine alarak düşünmiye başladı. — Ben gitsem, olmaz. Bura- dakileri göndersem, yine olmaz. “Olur ki bir aksi cevap veriverir. Mahcup olurum. Onu müşkül mevkiden kur- tadımı — Üzülmeyiniz Beyefendi. Salim Beyi görür, meseleyi anla- tır, onu anneme i Derdemez, Sait B. masanm östüne Obir yumruk o vurarak ayağa kalktı ve haykırdı: ie a — ia emen, elimi uzatara — Ekim rsunuz Beyefendi. eme rezil ol Dedim ve onu süküta davet ettim, Tam o anda hapı vuruldu ve Sait Beyin cevabını beklemeden Vedat içeri girdi. Elinde bir kâğıt tutuyordu. Rengi, bir top- rak kadar solgundu. Elindeki kâğıtlar, titriyordu. Onun bu vaziyetinden, bütün sözlerimizi (o dinlediğini / hisset. tüm ve sükünetle © odama geçtim. Hemen, çantami masanın Gstüne atarak koridor kapısı açtım. Hasanın orada olup olma” dığına o baktım. Hasan, orada yoktu. Dış kapıya kadar çıktım. Hasanla karşılaştım. Sordum: — Nereden geliyorsun Ha- san?.. Hasan, elindeki paketi gör terdi ve cevap verdi: — Vedat Beye cıgara almıya gitmiştim, Derhal anladım. * Tam öğle vakti yemeye hazır İanacağım zaman Hasan odama girdi. Elinde bir tepsi vardı. Müstakbel (o zevcem, bana bir tabak köfte, bir tabak ta süt lâç getirmesini Hasana emretmiş. * Akşam yazıhanedan yarım saat evvel çıktım. Bu havadisi Zehraya yetiştirmek için hem gidiyor, hem de düşünüyordum. Sait Bey eilemin vaziyeti hak- kında hiç bir şey (o bilmiyordu. Annemin, #lellâde bir tütün amelesi olduğunu ona duyurmak icap ediyordu. Bunu sakl:mak lüzumsuz bir şey olmakla be- raber başkasından baber alması da pek ayıp olacaktı. Bunun için dürüstane hareket ederek bunu bizzat benim söylememi muvahk görüyordum. . Zebrann odasına girdiğim zaman o da işlerini (bitirmiş, çıkmıya hazırlanıyordu. Beni gö- rür görmez çehremi tetkik ede rek sordu: — Hayır ola Kevser.. Ne var? Odadakilere işittirmemek için kulağına eğildim; — Arabalar dolusu havadis var. Çıkalım da yolda anlatırım. — Ay, o zamana kadar sabredemem Kevser.. Paydosa, daha on dakika var, Şöyle biraz çıtlat... — Olmaz.. tadı kaçar, çıka- lum da öyle. Zehra sabredemedi. Gitti ka- lem şefinden izin aldı. Beraberce çıktık, » . Yolda meseleyi Zebraya anla- tırken o, kanatlı bir kuş gibi 1n1yor 5 SN Mİ Kevser... vallahi olur şey değil. ne şans. m Tbmm terter tepiniyor. Hikâyemi tamamen bitirdikten sonra müstehzi bir tavır alarak: —İşte Zehracığım, ben müte- abhit Sait Beye varıyorum, Artık möbendis Fahir Beyi de sana bırâkıyorum. oAramızda o biçbir rekabet tehlikesi kalmadı Dedim. Zehra, fena halde bozuldu. Buna ciddi bir surette verilecek cevaptan kaçınarak işi alaya bozdu: — Aşkolsun Kevser.. Sen kos- koca altın babası bir müteah- hide varda, benide külüstür bir mühendise bırak.. o Allahtan reva mi?.. Dedi. Onun bu şakasını, ben de bir şaka ile karşıladım: — Ne Kaş kardeş.. Sait Beyi taksim etmek kabil deği! ki.. Eğer yeni kanun çıkmasaydı, seni üstüme ortak alırdım. Diye cevap verdim. (Arkasi ver) iii İğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: