Tni -SON POSTA ,ABDULHAnıDıN Sen G çaf ÜNLERİ ... Avrupaya Talebe YGö ndereceğimize Buraya Ecnebi Muallim Getirelim Talebeler Avrupadan Sosyalist Olarak Donuyorlar NAKLI — ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 238 — 14 Şubat 917 Abdülhamidin öksürüğü biraz hafifledi. Şimdi de nezleden muz- tarip, ( Enfiluanza)ya çevirmesinden korkuyor. Bermutat AÂspirin alı- yor. Nezleli zamanlarında daima yaptığı gibi tülbent parçalarını küçük küçük kestiriyor. Bunlara burnunu siliyor ve sonra sobaya atıp yakıyor. * Abdülhamidin bugünkü söz- Verini de kemali dikkatle kayde- diyorum. Günün birinde, hususi fikirlerine mühim bir şahit ola- taktır Bugünkü (İkdam ) da nüfus meselesine dair bir makale var- dı. Abdülhamit, bunu okumuş ve bu mühim mesele üzerinde durmuş... Evvelâ, uzun uzadıya bu husustaki fikirlerini ıoyledık— ten sonra şu Suüretle sözlerine deVam etti. | — Anadoluda öyle köyler varmış ki, su bile yokmuş., Ya- rum saat i dereden kadın- lar — taşırlarmış.,. Vaktile, (Top- hanedeki — sanayi — taburundan. Yıldızdaki marangozhaneye beş altı nefer almıştım. Bunların içinden bir tanesinin hali, etvarı ve sözlerindeki safi- yeti nazarı dikkatimi celbetti. Onu gördükçe konuşur, tuhaf sözlerine gülerdim. Bir gün yine ona gordum. — Köyünüzde evleri nasıl | yaparlar? Dedim.Tarif etti. Evvelâ büyük Çam direklerini ortadan ikiye ayırır, biribirinin — üstüne istif eder, dört duvar yaparlarmış, Sonra bunün içini — bölmelerle ayırırlarmış. Bir tarafına insanlar, diğer tarafına da hayvanlar yer- leşip, hep beraber yatarlarmış. Bir pencere bırakırlarmış. Ona da cam yerine kapak koyarlarmış. Hava ve ziyayı oradan alırlar- mış.. Bunun nasıl olacağını merak ettim. Tam bir fikir hösl etmek için emir ver- dim. Böyle bir ev yaptırdım. Bunu tetkik ederken © nefer de yanımda idi. Aklıma geldi: — Haniya, — bunun herede? Diye sordum. Sâf adam, içini çekerek boynunu büktü. ! — Köyümüzde kuyu yoktur. Su yüzünden çektiğimiz sıkıntıyı ÂAllah bilir... Dedi. Buna müteessir oldum. Derhal İstanbuldan o köye ku- suyu yucular gönderdim. Kuyular yap- tırdım... Yine bir gün o adama sordum: — Köyde hasta — olursaniz ne yaparsınız?. Dedim. Güldü: — Okadar çokluk hasta olun- maz. Şayet hasta olursan, oca- ğın başına geçersin. Arkanı ate- | şe verirsin. İyice ısıtırsın. Sonra döner karnını ateşe verirsin. Ora- nı da kızdırırsın. Birşeyin kalmaz, geçer. Dedi. Bu adamın saflığına ve tevekkülüne hayret ettim... Bir de, Sanayi Mektebinden çıkma İbrahim Ağa isminde bir işçim vardı. Elleri çolaktı. Lâkin ken- disine her ne gösterilse de: — Bunu yapabilir misin? Denilse, hemen boynunu bü- ker: — Bakalım efendim. Yapmı- ya çalışırım. Derdi. Ve hakikalen, tıpkısını yapar, — getirirdi... — İşçilerimden bir de Mustafa Efendi vardı, O da san'ate çok müstaitti. Ben bunları İâyıkile yetiştirmek için başlarına Ayvusturyadan bir usta getirttim. Ayrıca bir muallim tayin ederek hesap, resim ve hendese — öğrettim. Âz zaman SA KS A Resminizi * M. CEMAL B. Sokulgan ve aculdur. Şık- lığı sever, ka- dın mevzula- rile daha zi- yade alâkadar olur. Eğlence- den geri kak mak istemez, münakaşadan çekinmeı, fa- kat meseleyi mücadele safhasına intikal fili ettirmez, tehlikeden müçteniptir. H İBRAHİM BEY ( Tacir. Fo- toğrafının — dercini istemiyor ) Asabi ve hırçındır. Kuçük bir şey için günlerce Üz lür, çabuk parlar fakat iğbirari kinsiz ve devamsızdır, Cömertliğe digeren- dişliğe mütemayildir. B SELMA HANIM ( Fotoğrafı- nın dercini istemiyor ) Alıngan- dır. Ev işlerile yorulmak ve ken- disini usul ve merasim kuyuda- tına tabi tutmak istemez, dilediği gibi hareket etmekten hazeder. Sinema, roman, tiyatro gibi eylen- dirici şeylere iptilâsı vardır. - İ a « - D F ; İ d FimAe vi bi l n d a e DA A ei A L Ai A L Bize Gönderiniz, ' y Size Tabiatinizi Söyliyelim... | zartında adeta birer san'atkâr ol- dular... lşte size güzel bir misal. Avrupaya talebe göndereceğimize oradan buraya muallim gelirt- mek bizim için daha muvafıktır. Avrupaya gönderdiğimiz talebe- nin ekserisi, birşey Öğrenme- dikten —maada, orada — birer (sosyalist) olarak avdet ediyorlar ve hükümetin başına iş açıyorlar. Ben, bunu da tecrübe etiim. Ecnebi muallimlerden burada ders görenler, hiç olmazsa, sâf kalıyor, ahlâkını bozmuyor. Ö, | dediğim Mustafa Ef. beni çok severdi. Ben Selâniğe gönderil- dikten gonra işi gücü terketmiş, başına bir garık sarmış, cami cami dolaşmıya başlamış. Halbuki memleket , onun san'atinden — istifade — edebilirdi. (Hicaz) da, (Mekke) ile ( Cidde ) arasında — yaptırdığım misafirha- nenin mavun ağacından mamul olan kapı ve p.ncerelerım yer- lerine taktırmak için onu gön- dermiştim. Yanına beş altı kişi .alarak gitti. Fakat işini bitirdik- ten sonra yalnız başına döndü. Arkadaşlarını kâmilen Sam yeli vurmuş, ölümden ancak bizim '| Mustafa Efendi kurtulmuş. (Arkam var) X NECATİ BEY Zeki ve müte- şebbistir. İnti- zamı ve Tİe- mizliği sever, larma kolay- hkla uysallık ey“ lenceyı sever. — R l Menfaatlerini « — ııraf etmez, alaycıdır, ” üfekasıma — muziplik yapar. HÜSEYİN EF. Olduğu glbı görünür. Ya- z ratıcı ve S0“ kulgan değik- dir. Bir şeyin zevahirine Uy- sallık gösterir. İntizam kuyu- datını — ihmal eder. İşlerine hile ve fesat karıştırmaz. İtiraz ve tenkit yapmaz. Bazan inatçı olur. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınır. BİZİM aa DAKTİLO Bugünün Romanı Fahirin istırabını biraz tahfif- letmek için işi şakaya vurarak — Artık bu bahsi kapayalım da size bir müjde vereyim. Fahir, meçhul bir ümitle im liyen bir sesle sordu; — Ne müjdesi?.. — Bizim Zehra, sizi seviyor. Fahir, kırılarak; — Bırakınız canım lâtifeyi... — A, vallahi seviyor... Sizin- le nekadar mqgul olduğunu bilseniz... Zavallı kızı o0 ziyafet gecesi adeta teshir ettiniz. — Allahaşkınıza bırakın... — Bırakacak ne var Fahir Bey... Zehra sanki fena bir kız mı ?. Emin olunuz. Benden çok hassas, çok zekidir. Vakıâ o da size bir hayat arkadaşı olamaz. Fakat bir müddet için sizi pek güzel oyalıyabilir. Eğer isterseniz ben size yengelik etmiye ba- zırım. Fahir, derin derin içini çek- mekle iktifa etti. x Tam ayrılacağımız zaman ak- lma geldi: — Kuzum Fahir. Bey.. Siz bu sabah Vedatla kavga mı etti- niz?.. Diye sordum. Fahir, bir iki saniye düşündükten sonra cevap verdi: — Onun gibi bir şey.. — Sebep? — Güya, Sait Beyle sizin aranızdaki münasebeti hazmede- miyormuş. — Peki amma, sizden ne İs- tedi?.. — Canım nenize lâzım. Bira- kın şu (Çembesil) herifi. — Hele.. Hele,. — Sizi herkesten kıskanıyor canım, Bir — kahkaha Ve alay olsun diye: koöyverdim. — Sakın beni o da sevmiş olmasın?. Dedim. Fahir buna ne cevap verse beğenirsiniz 7. - — Hem de geberiyor.. Demez mi?.. Olur şey değil. Demek ki biz, ortalığı yakıp kavuran bir âfet olmuşuz, ves- selâm... Af Eminönünde Fahirden ayrıl- dım ve tramvaya atladım. Bey- nim, oğultu içinde idi. Fahirin muztarip çehresi gözümün önün- den gitmiyor, sorduğu sualler, derin aksi sadalar gibi kulakla- rımda tekerrür ediyordu. Fahi- rin munis, tatlı ve — heyecanlı ifadesile — Sait Beyin tükrükler saçılan ağzından bir hırıltı gibi çıkan — sözlerini kıyas ettikçe A :: A Yazan: Z. Şakir kalbimde — bir acı — duyuyor- dum.. Ve — sonra — Fahirin derin ve manalı — gözlerinden insanın kalbine hayat ve saadet akıtan bakışlarile, Sait Beyin yo- sunlu birer su damlasına benzi- | yen bulanık gözlerini karşılaştır- dığım zaman bu cansız ve çukur gözler küçülüyor, küçülüyor, ade- ta kirli bir toprakta açılan müs- tekreh bir böcek yuvası gibi beni iğrendiriyordu. Fahirin mert ve asil tavırlarmın yanında Sait Be- yin hiçbir mana ve heyecan ifa- de etmiyen basit ve iptidai hare- kâtı, okadar bariz bir tezat teş- kil ediyordu ki.. — Niçin, hniçin birdenbire Sait Beye cevap verdim?.. Niçin biraz düşünmedim?.. Sanki Sait B. kaçıyor mıydı?.. Eger benitn aşkımın tohumları, onun gübreli bir toprağa benzeyen kalbine nüfuz etti ise, beni ve benim cevaplarımi üç gün, beş gün bir ay, bir sene bile bekliyebi- lirdi. Fakat... Ah o Vedat melunu beni öyle bir harekete getirmişti ki, o anda izzeti nefsimi korumak için göz- lerimi yuümmiya ve ne olursa olsun, bütün ömrümü büyük bir azap ve işkence ile yutacak olan bu bayata atılmıya olmuştm. mecbur 22 Ağustos 928 Bugün mühendis Salim Beyin evinde Sait Beyle nişan merasi- mimiz yapıldı. Sonbaharda da düğünümüz olacak. Artık Sait Beyin müstakbel zevcesi olmakla beraber, yazıhanenin — esrarına başkalarını vakf etmemek için yine eskisi gibi, fakat bu sefer karı koca beraber çalışacağız. ( Arkası var ) ——— Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — Son bölük ALEMDAR —Amiral Byrd,Bütün Hayat ARTİSTİK — Ma, Duliarry ASRİ — Aşk oğrunda tınıs ELHAMRA — Kongra eğleniyar ETUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Mustafa , HİLÂL — Kanlı venedik KEMAL B. — Gece sevdılar: MAJİK — Alev şarkısı MüLEK — Köoöngre eğleniyor MİLLİ — Dul Nişanlı OPERA — Aya Sşık ŞIK — Yanık kalpler Kadıköy Süreyya — Amerikalı baklreler ÜSKÜDAR HALE — Kızıl Raks nn ea e KadıKöyünde Suzan Gecesi Geçende vefat eden Süreyya opreti primadonnası Suzan için bir büst yapmak üzere teşek- kül eden heyet, 29 şubat gecesi Kadıköy — Süreyya sinemasında bir Suzan gecesi tertip etmiştir. O gece Darülbedayi, — Raşit, Muhlis Sabahattin, Süreyya ope- reti ve — Naşit gibi bütün san'at grupları bu müsa- mereye İştirak edeceklerdir. O gece, sahnede Suzanın sesi de işitilecektir. şehrimizin