ZC zi e a GÖLER T l e ö Bn b n cülrle I, Bi ö Bd güreem ci d pazar Ola Hasan Bey İspanyol Türküsü “Padokale,, boğazı, Bahrisefidin ağzı ! İspanyollar burada Banyo yaparlar bazı !... * İspanyol kızı aman, Bize attırdın. duman! Dilde türkü elde tef: Senin raksın pek yaman !.. * Bak, sana geldi sıra, Primo dö Rivera ! Dinle; Hasan Bey diyor Hürmetle: “ Bonasera!.. ,, P. H. aa Çarpan Kalp Şükrüye Hanım kocasına kar- şı boşanma davası açtı. Hâkim kadına sormuştu: — Kocanızdan — şikâyetiniz nedir? Kadın ağlıyan bir sesle; — Efendim, hergün - bana yumrukla vuruyor, beni yerden yere çarpıyor, dedi. Hâkim sordu: — Kocanız kalpsiz bir adam mı? Mahkemeyi dinliyen Hasan B. yanındakine dedi ki: — Kalpsiz değil amma, kal- bi fazla vuruyor, fazla çarpıyor. Gül Ve Diken Hasan Bey bir misafirliğe git- ti, kanapeye oturdu, arkasını bir yastığa dayadı. Yastıkta bir dikiş iğnesi var- mış, Hasan Beye battı. Pazar Ola, yeı'inden! sıçrıyarak bağırdı: an Ev sahibi merakla sordu: — Ne oldun Hasan Bey? Fakat Hasan Bey, ev sahibi- nin canını sıkmamak içine yas- tıkta iğne olduğunu söylemedi. Fakat ne desin? Yastığın üstüne baktı, bir gül resmi gördü: — Bu gül resmi o kadar gü- zel yapılmış ki dikenleri vücudu- ma battı sandım! Kendine Gelince... Hasan Bey grip oldu. Harareti çok fırlamıştı. Kairk dereceyi geçti. Hatta zavallı Pazar, ola şuurunu kaybetmişti. Epeyce te- daviden sonra Hasan Bey ken- dine geldi. Başında - doktor — vardı, gü- lüyordu ; — Hasan Bey, dedi, aklın başına geldi mi? Hasan Bey güldü ; — Geldi de senin burada fazla olduğunu anlıyorum, dedi. Neden Aldanmış? Bir kadın Hasan Beye dedi ki: — Bu adamı zengin sandım, evlendim. — Hasan B. sordu: — Zengin değil miymiş? — Değilmiş. — Neden aldandm? — Hasan Bey, bu adam okadar çirkin, okadar alaılsız, okadar saçma bir adamdı ki mutlaka parası vardır. sandım, ZAMANE “PALAS, LARI z DO0ndO. 0001010 İŞEKER.PALASI Ka DD00 DDEDD ,DDELL——_- DD00 0 100001 l 7; Hasan bu Şeker gördüğün Bey — Bak şu Kahve Palas, Palas, şu Kömür Palas... yıkık kulübe de Buhran Palas! — Şu HASAN Birinci Sahne (Hasan Bey uzun zamandan- beri mahalle muhtarına bir oyun oynamak arzusundadır. Düşünür, taşımr, bekâr yaşı- yan muhtarı — evlendirmek bahanesile, ona bir muziplik yapmaya karar verir. Sahnede mahalle — muhtarının — odası görünüyor. Konuşurlar:) Hasan Bey Yahu!.. Muhtar Efendi, Hep yalnız yaşıyorsun! Bekârlığın yükünü omzunda taşıyorsun ! Seni baş göz etmektir kaç zamandır emelim! Güzel bir kadın bulup, Seni evlendirelim! Mesut, bahtiyar olur, Artık rahat edersin! Haydi!..Çabuk karar ver, teklifime ne dersin?7... Mahalle muhtarı Ne param var, ne pulum var, Ben kuramam aile! İnsan züğürt olunca, Çıkar bin bir gaile! Evimde tam takırdır Kilerin her tarafı! Birde omzuma çöksün Esvap, moda masrafı! BEY ÇÖP ÇATAN.!.. — Üç perdelik komedi — Para kazanmak için Sokak sokak gezeyim ! Hanım hep safa sürsün Ben canımdan bezeyim! Hasan Bey (Muhtarı kandırmıya çalışırı | İnan !.. Bekâr yaşayan | Daha fazla yorolur! Her kadın müsrif olsa, Dünya cehennem olur! | Senin rahatın için aydır. yoroldum : Eli, ayağı düzgün Güzel bir kadın buldum: Görsen bayılacaksın : Bir kuzu gibi uslu! Gözü tok, ev hanımı, Namuslu mu namuslu !... Mahalle Muhtarı " Çlnağii gibi olur: ) Baştan çıkaracaksın Sen beni.. farkındayım ! Bu yaşta ut çalınmaz: Yahu; ben farkındayım!... Hasan Bey (Manidar güler: | Sus!.. Alacağın kadın Gül yüzlü, ipek tenli! Saçları topuğunda, ; Hem de püskürme benli!... Mahalle Muhtarı ( Neşeli: | Üst yamını anlatma, Bak tahammülüm bitti! O kadımı alırım: Ben karar verdim gitti!... Hasan Bey ! lAyağa kalkar, gitmiye hazırlanırı )| , Öyle ise hazır ol: Nikâh Perşembe günü ! Hatta, hemen o gece | Yapacağız düğünü !... ( Hasan Bey çıkıp gider. ) ' İkinci Perde Hasan Bey — Bekçi Baba (|Hasan Bey, plânını biran ev- vel tatbik etmek için, d Bekçi Babaya koşar. Aroâ':-ı rında şöyle bir — muhavere geçer :) Hasan Bey ş İyimisin, hoşmusun, Nasılsın Bekçi Baba ?... Bekçi Baba Safa geldin, hoş geldin, Hasan Beyim, merhaba !.. “Eylenmelisin...,, Dedim, Ben muhtarı kandırdım! “Bir kadım buldum...,, Diye, Aptalı inandırdım! Bekçi babal.. Bu işe - —. <——0 — — V Rus Türküsü Haraşo, ah, haraşo Bana günah haraşo! Derdinden yanıyorum, Akşam, sabah haraşo! * Çapkın, uysaldır. huyun, Dalyan gibidir boyun! Söyle meleklermidir Ey Rus kadını, soyun?, * İ İstanbula geldiniz:' Kalbimizi deldiniz! Beyaz vücudunuzla, Dünyaya bedeldiniz!. P. H İLK KAVGAYA KADA — Hasan Bey, evlendikten sonra karımla ilk kavga edinciye kadar öyle güzel geçindik ki... — İşte aile saadeti buna kavga ettiniz ? — _ — Evlendiğimiz gün ! R. ŞAİR VE KIŞ derler. 1T Ne vakit | yor, bilsen! | Şair — Ah, Hasan Bey, şu kar manzarasının güzelliğine bak... İçime ne şairane ilhamlar doğu- Hasan Bey — Evet, bizim mahallenin kömür- | aS z »| cüsü de senin gibi söylüyor. |Esvap Kolu Hasan Bey bir gün hizmetçi: sine dedi ki: — Yahu, dikkat et, kolun çorbanin içine giriyor. Hizmetçi omuzlarını silkti : — Zararı yok, dedi, elbisemiz kolu zaten temiz değil ki, neresi kirlenecek ? Gülüp, katılacaksın! Uzun sözün kısası: Gelin sen olacaksın!.. Bekçi Baba (Gözleri fal taşı gibi açılır) Ben bu ak sakalımla, Nasıl gelin olurum?.. Sonra tel, duvak takıp Koltuğa kurulurum?!.. Hasan Bey Pişman olmayacaksın, Sözümü dinle hele! Çünki böyle eğlence Her Zaman geçmez ele! ( Bekçi baba razı olur. Hasaa Bey, kendine böyle bir eğ- lence bulduğu için, sevinein- den ellerini çırpar. Tel, duvak almak Üzere, çarşıya koşank Perde iner. ) Üçüncü — Perde Evvelkiler - Mahalle Muhtarı (Bir gelin odası. Köşede bekçi baba uzun etekli esvabı giymiş., Yüzüne bir duvak taktığı ıçin sakalı, bıyığı görünmez. Bu sırada damat B. gerdeğe girer, ) Hasa Bey ( Kapıdan mahalle muhtarının serima | yumruklayup onu içeri sokar, | İşte senin ayalin, Mes'ut, bahtiyar olun! Kocayın hir yastıkta, Böyle ihtiyar olun!... Mahalle Muhtarı B edip aldığı yüz gürümlüğü ziği b(ek;l'ıçin eı;d!venl eline takarı) Sizinle yaşamaktı îontanberi emelim ! çın duvağınızı Yüzünüzü görelim !... ( Bekçi baba kırıtır ve sesini çıkarmaz. Mahalle muhtarı sözüne devamla : | Yüzünüzü görmeden Gönlüm beyendi sizi! Bari bir söz söyleyin, duyayım sesinizi (Bekçi baba süküt eder. Muhtar rin sabrı tükenir. Atılıp duvıî bir- denbire açar. Bekçinin kaba sakalmı görünce bir feryat koparır: Ulan!.. Söyle: Cinmidir Gulyabani mi adın?.. Hayatımda görmedim böyle sakallı kadınl.. ( Bunun üzerine Bekçi baba kollarını açarak — muhtarın- üzerine yürür. Zavallı mahal- le muhtarı korkusundan dün “bayılar. :) eSRRR M A bile-